Paylaş
Türkiye nasıl yağmalanıyor (2)
“Geçen pazar günü yapı denetimi ve 2B yasa tasarılarını anlatmıştım.
Şimdi sıra Âfet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Yasa Tasarısı’nda... Adına bakınca, deprem bölgelerinde dönüşüm yapılacak, diyorsunuz.
Ama Md. 9-2’de; “Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun, Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu, Turizmi Teşvik Kanunu ile Mera, Orman, Boğaziçi, Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri ve Kıyı Kanunları, bu kanunun arazi kullanımı bakımından uygulanmasını engelleyemez” deniliyor.
Kısacası, boğazlarımız, kıyılarımız, ormanlarımız, meralarımız yani arzu ettiği her yer TOKİ’nin emrinde. Kısacası, her yer TOKİ...
Tasarının uygulamalar maddelerine göre afet riskli alanlar İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük kentlerde...
Bir de doğal güzelliklerimizin olduğu alanlar ‘afet riskli’ imiş!
Kentlerdeki riskli bölgeleri belediyeler saptayacak. Belediye yapmazsa TOKİ zaten yetkili. Bu bölgelerdeki riskli görülen binalar yıkılacak. Binayı, bina sahibi veya sahipleri ‘gönüllü olarak’ yıkacak. Yıkmazlarsa, belediye veya TOKİ yıkacak. Yıkım parasını da bina sahiplerinden alacak.
Parası yoksa arsa payından tahsil edecek.
TOKİ, plan ve projeyi de yapabilecek.
İnşaatları da kendi bildiği taşeronlara verdi mi, işlem tamam.
Kaynak, halkın parası ve vergileri!
Bu işler için toplanan deprem sigortası paraları nerelerde kullanılmıştı? Evi yıkılanlar için ise ‘Geçici konut veya işyeri tahsisi veya kira yardımı yapılabilir’ yazıyor.
Garantisi yok!
Kent dışındaki araziler için, yine bakz. 2B yasa tasarısı.
Geldik son adıma. Yabancılara Toprak Satışı Yasası... Yabancılara 60 hektara kadar taşınmaz mal sahibi olma hakkı veren yasa tasarısı Bakanlar Kurulu’nda imzalandı ve TBMM’ye sevkedildi bile.
Karşılıklılık ilkesini kabul eden ülkelerin vatandaşları 2,5 hektara kadar taşınmaz satın alabiliyorlardı.
Bu yasa ile karşılıklılık aramaksızın herhangi bir yabancı ülkenin vatandaşının toprak satın alma hakkı 30 hektara çıktı.
Hatta Bakanlar Kurulu kararı ile bu miktar 60 hektara kadar da çıkabilecek.
Nereden çıktı bu yasa diye sorarsanız, borç 500’ü aştı, cari açık patladı, kasada para bitti.
Faizleri yükseltseniz de dışarıdan gelen para yok, çünkü dünya krizde.
Ama acil para lazım! Ne yapmalı?
Satacak fabrika, liman, banka, telefon, santral de kalmadı.
O zaman arazileri satmalı.
Arazi satışları yabancılara da açılmalı ki dışarıdan para gelebilsin.
Adı da ‘yabancı yatırım’ olsun.
Yani, sıra geldi topraklarımıza.
Şimdi perdenin arkasındaki resim tamamlandı mı?
Bakanının açıklamasına göre, bu operasyon 12 milyon konutu kapsıyor. Parasal boyutu da yaklaşık 400 milyar dolar. 10 yılda tamamlanacak.
Yılda ortalama 40 milyar dolarla ekonomimizi ayakta tutmaya çalışacağız. Neyin karşılığında? Her bir karışını milletin canı ve kanı ile kazandığımız topraklarımızı yabancılara da satarak...
Bu toprakları satmakla, milletin egemenliğini de satmış olmuyor musunuz?”
Biliyor musunuz
DEMOKRAT Parti’nin gidişinden memnun olmayan, AKP’deki gelişmelerden memnun olmayan eski DYP’li ve ANAP’lı milletvekillerinden bir grubun mayıs ayında yapılacak büyük kongreye gidiş sürecinde yarın Taksim
Ceylan Otel’de bir araya gelerek DP’yi ‘ameliyat masa-sı’na yatırma kararı aldıklarını...
AKP, Deniz Feneri’nden kurtuluyor!
MECLİS içtüzüğünde yapılacak değişiklikler arasında Genel Kurul’a döviz, pankart, çalışma düzenini bozucu materyal sokmanın yasaklanması var.Genel Kurul’da döviz, pankart örnekleri pek yok, ama son zamanlarda, Kamer Genç Genel Kurul’a Deniz Feneri ile geliyor ve iktidar grubunun kimyasını bozuyor. Meclis TV’den bu eylem bütün Türkiye’ye yayınlanıyor, Fener gündemde kalıyor... AKP’nin değişiklik önerisiyle ‘gemici feneri’ Meclis’e giremeyecek, muhtemelen kuliste yanında taşımaya devam edecek, diğer değişiklikler, muhalefetin sesini kısmaya yönelik olsa da, Deniz Feneri’ni yasaklamanın yerini tutamaz. İktidar grubu sinirlerini bozan bir materyalden kurtuluyor...
Auster yakalansın!
MADEMKİ Paul Auster, AKP Genel Başkan Yardımcısı’nın dediği gibi ‘Ergenekoncu’, normalde gladyo ile savaşıldığı söylenen bir ülkede yetkili savcılık bunu ihbar kabul edip Paul Auster hakkında soruşturma başlatması gerekmez mi? (Zamanında Naom Chomsky için yapılmıştı!) Eğer ki bu ülkenin kara tarihini Ergenekon oluşturuyorsa Paul Auster’a dava açılmalı veya “Neocon-Ergenekon ortaklığının Türkiye’yi karıştırdığı”nı iddia eden Bülent Gedikli’nin de bu konuda ifadesi hemen alınmalıdır. Bunlar söylemde kalmamalı.
Esat KORCAN - BRÜKSEL
SPD iktidara nasıl hazırlanıyor
CHP Parti Meclisi üyesi Ercan Karakaş, “CHP 2012, yeniden yapılan, görüşler ve öneriler” başlıklı bir kitapçık hazırladım... 21 ilkeyi ortaya koydum, baskıda size göndereceğim” dedi.
“Siz onu bırakın da, Almanya’da SPD Kurultayı’na gitmiştiniz. Asıl onu anlatın” dedik.
“Evet... Aralık ayında CHP heyeti olarak Berlin’de SPD Kurultayı’nı izledik. Üç gün süren kurultayda genel başkan ve parti meclisi seçimi elektronik sistemle 1 saatte tamamlandı. Onun dışındaki zamanın tamamı içerik tartışmasıyla geçti. SPD’nin 2013 yılında yapılacak seçimlerde halka sunacağı politikalar tartışıldı. Vergi, sağlık, eğitim, sosyal güvenlik, Avrupa vb. konularındaki yeni açılımlar tartışıldı ve karara bağlandı. Irkçılıkla mücadele konusu da tartışıldı.
- Ne gibi konular?..
- ‘Örgütsel Yenilenmenin Temel İlkeleri Programı’ ve parti örgütlerinden çeşitli konularda kurultaya sunulan onlarca karar tasarısı da tartışıldı ve karara bağlandı. Yani, SPD kurultayı bir fikir ve politika üretme şöleni gibiydi. Artık bizim de kurultayları, ülke sorunlarının tartışıldığı, siyaset üretilen platformlara dönüştürmemiz gerekiyor.
Karakaş’ın kitapçığını özetlersek... “CHP’nin güçlenmesi için sosyal demokrat kimliğini netleştirmesi, kendisini içerik ve örgütsel bakımdan yenilemesi kaçınılmazdır. Tüzük değişikliği, örgütsel yenilenmenin bir aracı olarak görülmelidir. Örgütsel yenilenme önemlidir. Çünkü ‘örgüt meselesi iktidar meselesidir’. Örgütsel yenilenmenin hedefi CHP’yi bir “üye ve program” partisine dönüştürmek olmalıdır. O nedenle tüzükte yapılacak değişiklikler, lider ve genel merkezin egemen konumuna son vermeyi, partinin tüm partililer tarafından birlikte yönetilmesini sağlamalıdır.” Karakaş’ın ilginç önerileri arasında başta milletvekilliği olmak üzere tüm yönetim görevlerinin üç dönemle sınırlı olması da bulunuyor.
Paylaş