'Hepimiz Mustafa Kemal'iz'

ATATÜRK Düşünce Derneği (ADD) tarafından düzenlenen "Cumhuriyet Mitingi' bugün 11.00'de Tandoğan Meydanında başlayacak ve daha sonra Anıtkabir'e yürünecek.

Haberin Devamı

Mitinge CHP, DSP, İP, Bağımsız Cumhuriyet Partisi (BCP-Mümtaz Soysal) mitinge katılacaklarını açıkladılar. SHP de, yarınki Küçük Kurultay'a geleceklerin mitinge katılabileceklerini bildirdi.

Kamuyounda ağırlığı olan DİSK, Türk-İş, TMMOB, TOB ve Eğitim Sen gibi örgütler mitinge katılmıyorlar.

Mitinge katılacak grupların kendilerini "Halkın kendisi, yani Cumhuriyetçiler ve ulusalcılar, yani Kuvay-ı Milliyetçiler, gerçek demokrasi savunucusu anti emperyalist cephe..." olarak nitelendiriyorlar. Okurumuz Firuzan Zokalı'nın dediği gibi "Tandoğan Meydanı şimdiye kadar olmadığı kadar büyük ve coşkulu bir kalabalıkla dolar ve kimilerinin dediği gibi bu işin şirazesinden çıkıp çıkmadığının cevabını o kişilere verilir!"

 

Haberin Devamı

Büyükanıt Paşa oyuna gelmedi

 

BEKLENTİLERİN aksine, Büyükanıt Paşa'nın açıktan Tayyip Erdoğan'ın ismini telaffuz etmemesi çok doğru. Uzun süredir bu millet Tayyip Erdoğan ile yatıp Tayyip Erdoğan’la kalkıyoruz. Bu suretle mağdur haline getirildi. Millet, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığından yana itildi. Kamuoyu yoklamalarında Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığına karşı çıkanların giderek azalması bunu gösteriyor. Mutlaka hatırlarsınız. 1983 seçimlerinde Kenan Evren, Özal’a oy vermeyin diyerek, Özal’a seçim kazandırdı. Onun için Genelkurmay Başkanının bu oyuna gelmemesi çok yerinde oldu. Olması gerekeni doğru ve açıklıkla ortaya koydu. Hem Anayasa'daki temel değerleri sözde benimseyen olduktan sonra şu kişi olmuş, bu kişi olmuş ne farkeder. Ha Ali Veli; ha Veli Ali... Keşke başta Baykal olmak üzere muhalefete esas itibariyle kapalı kapılar ardında konuşsaydı da, olmaz, olamaz, olmamalı, yada çıkamaz, çıkmamalı diye bağırıp çağırarak millet Erdoğan'dan yana itilmeseydi.

Av. Sait KEKEÇ-ANKARA

 

Hukuk mantıktır

 

BİLGE kişilerce, günlerdir görsel ve yazılı basında tartışılan Cumhurbaşkanı seçimi ile ilgili Anayasa'nın 102. maddesi o kadar açık ve anlaşılır ki, yorumlamak için hukukçu olmaya bile gerek yok. Bilinmeli ki, Meclis rutin işlemler için toplanmayacaktır. Şayet öyle olsa Cumhurbaşkanı seçimi ile ilgili 102. maddye gereksinim olmazdı. Zira, 102.madde özel gündem maddesi olup, meclisin taplanabilmesi (açılabilmesi) ve seçime geçilebilmesi için, üçte iki çoğunluğun bulunması zorunludur. Aksi halde ilk iki oylamayı yok sayıp, doğrudan üçüncü oylamaya geçilmesi gerekir. Bu nedenle, netice alınması olanaksız çoğunlukla Meclisin açılması ve seçime geçilmesi abesle iştigal olur. Ayrıca, Anayasa detay hükümleri içermez. Madem ki, Meclis özel gündemle toplanıyor. Cumhurbaşkanı seçilinceye kadar, başka gündem oluşturulamıyor, mantıken ve hukuken Meclis üçte iki çoğunlukla açılabilir ve oylamaya geçilebilir.

Haberin Devamı

Behzat TÜRKEŞ-SSK (E) Bölge Müdürü

 

Cumhurbaşkanlığı seçimleri:

 

Aday önerileri

 

- TÜRKİYE'de sadece ve sadece bir kişinin 'reis-i cumhur' olması, Türklerin moralini duzeltir. Türklerin morali bozuk. iktisadi anlamda çöküş yaşandı. Türkler, o kadar borçlu ki önümüzdeki 5 yılın gelirini şimdiden harcamış durumdadırlar. Irak'taki gelişmeleri Türkler, kendilerine yönelik saldırı olarak algılıyorlar. Siyasal hayat, fikir düşünce ve araştırmaya dayanmıyor. Prof. İlber Ortaylı, Türkleri en iyi tanıyan adamdır. Toparlayıcıdır. İslamcılar karşı çıkmaz. Türkçüler karşı çıkmaz, askerler karşı çıkmaz. Ortaylı, Cumhurbaşkanı olursa, Türklerin morali duzelir.

İsmail GÖKAL-ROMA

 

Haberin Devamı

- CUMHURBAŞKANLIĞI seçimi konusunda muhalefet partileri ve STK'lardan ses seda yok. Bu görevi Erdoğan'ın yerine getiremeyeceği gerilime sebep olacağı belli. Siyasetin dışında bir adayın bulunması fikrindeyim. Ancak bugun Türkiye'de bu görevi yerine getirebilecek olan duayen Kamuran İnan'ın, Türkiye'nin hak ve hukukunu en iyi şekilde temsil edbileceği inancındayım.

Ömer KİRAZ

 

- CHP niye Cumhurbaşkanlığı için bir aday göstermiyor? Ben bir CHP'li olarak eski Genelkurmay Başkanları İsmail Hakkı Karadayı'nın hatta "ülkem için duacılar tarafındayım" demiş olsa da Hilmi Özkök'ün aday gösterilmesi konusunda girişim yapmasını isterdim. Çünkü askerler dürüst, namuslu ve saf ve en önemlisi de demokrattırlar. Ne diyorsunuz, vakit geçti mi?

Yusuf FERÄ°N

 

Haberin Devamı

Dün dündü, bugün bugün

 

1989'un Ekimi... Turgut Özal'ın Cumhurbaşkanı seçildiği dönem.

O zamanki Meclis 450 üyeden oluşuyor. Erbakan, üçte iki çoğunluk olan 300 milletvekili katılmadıkça Cumhurbaşkanı seçiminin yapılamayacağnı söylüyor. Bu konudaki görüş, 3. tura dört gün kala 27.10.1989'da Milli Gazete'de yeralıyor.

Meclis o tarihte 284 üyeyle toplanmış, buna karşı Erbakan ise 300 üye olması gerektiğini söylemişti.

Eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nun üç ay önce ortaya attığı ve YÖK'ün de destek verdiği üçte iki şartını 18 yıl önce Erbakan savunmuştu.

(Bugün 550 milletvekilinin karşıtı 367 üye oluyor.)

RP'nin o günkü GİK üyesi ve Erbakan'ın başhukuk danışmanı Bülent Arınç'tı.

Haberin Devamı

Arınç bugün ise "184 üyeyi gördüğüm anda seçime başlayacağım."

Eski partisinin o gün savunduklarının bugün tam tersini söylüyor.

Erbakan ise bu konuda bugün bir görüş belirtmiyor.

Bir söz vardır; "Karakolda doğru söyler, mahkemede şaşırır."

 

İstanbul; bir dünya kenti mi?

 

Ä°STANBUL neredeÂkonumlanıyor? Avrupa Konseyi'nin Ä°stanbul'u 2010 yılı içinÂ'Avrupa Kültür Kenti' olarak ilan etmesi sonrası bu kentle ilgili hep uçlardaÂgezinen deÄŸerlendirmeler söz konusu oldu. 26. Ä°stanbul FilmÂFestivaliÂgösterimlerinde gördüğümüz Bakü, Rio, Montreal, Shangay ve Havana görüntüleriyle üstüste koyduÄŸumuzda Ä°stanbul nereye oturuyor?

5512 km²’ye yayılan Ä°stanbul Türkiye’nin %0.97’sini kaplar. 1997’de 9.2 milyon olan nüfus, 2005’te 11.3 milyona yükseldi. Türkiye içi nüfus payı, düzenli artışlarla %16'a ulaÅŸtı. 1950’de Türkiye içi nüfus payı %5.6 olan Ä°stanbul; Antalya ve Åž.Urfa’dan sonra en hızlı nüfus artışı gösteren 3 ildenÂbiri. 2000-2005 dönemindeki 1.3 milyonluk artış, Gaziantep ve Kocaeli nüfus toplamından fazla. Ä°stanbul, nüfusun %90’ının kentte yaÅŸadığı Türkiye’nin tek ili.

Ä°stanbul; Türkiye’nin en fazla üniversitesine sahip (23 üniversite) sahip olmanın yanında, en çok üreten ve ihraç eden, en yüksek miktarda katma deÄŸer üreten, en fazla iÅŸ yeri ve çalışana sahip (faal nüfustaki payı ile Türkiye’nin 3 katı) Kent, ülkenin en büyük 500 sanayi kuruluÅŸunun %50'sinin yerleÅŸik olduÄŸu, mutlak ve oransal alarak en çok kurumlar vergisini topluyor (%43). Ä°stanbul bu dinamik özelliklerine karşın da bir 'dünya kenti' olmaktan çok 'hızla geliÅŸen metropol' tanımınaÂdahaÂçokÂyakışıyor.

 

Tablo, 'nüfus aglemerasyonu' (nüfusun geldikleri yörelere göre öbekleştiği adacıklar topluluğu) halini yaşatan bir sosyal tablo. İstanbul Ticaret Odası (İTO)’nın 'İstanbul'da gecekondu bölgelerinin ekonomik ve sosyo-kültürel durumu' (2004) araştırması, İstanbul'da yerleşik nüfusun 42 ilden göç etme insanlardan oluştuğunu, gecekondu nüfusunun sadece %12’sinin İstanbul doğumlu nüfus olduğunu belgeliyor. İstanbul’un %60 hanesinde 2 kişiden fazla insanın çalıştığı, hane gelirinin %75’inin kadınlarca sağlandığı, ekonomik nedenlerle okuldan alınan çocuk yüzdesinin %44 olduğu, ekonomik nedenlerle çalıştırılan çocuk sayısının %50’ye yaklaştığı, %84 hanenin paraya sıkışıp sıkça evden eşya satmak zorunda kaldığı, %75 hanenin 'durumlarının daha kötüye gittiğini' belirttiği bir tabloyu görüntülüyor. İstanbul Nazım Planı (2006) hanelerin %70’inin plansız yerleşim yada kaçak olduğu bulgusunu veriyor.. 2007 yılı Programı’na yansıyan %11.4'lük işsizlik oranı ise Türkiye ortalamasının üstünde.

 

Hem imalat sanayi, hem de hizmetler sektöründe çalışanların ¾’ünün batı yakasında istihdam edildiÄŸi Ä°stanbul’da, Pendik ilçesi en fazla sanayi alanına sahip. Bu ilçeyi, Küçükçekmece ve Bakırköy izliyor. Ä°ÅŸgücü yoÄŸunlaÅŸmasında ise sıralama Eminönü, BeyoÄŸlu ve BeÅŸiktaÅŸ ilçeleri ÅŸeklinde. Bu geliÅŸme ile ilin batı yakasındaki sanayiler, tarihi-doÄŸal yapıyı olumsuz etkileyip kent içindeki yoÄŸunlukları ile sorun oluÅŸturmakta. DoÄŸu yakasında ise Kartal ve Maltepe ilçelerindeki sanayinin metropol sınırına doÄŸrusal (lineer) bir biçimde yayılımı olumsuz çevresel etkiler yaratıyor.Â

 

İstanbul’da nüfusun artması, alanca büyümesi ve buna paralel olarak ulaşım sisteminin gelişmemesi, şehrin merkezine ulaşabilirliği zorlaştırıp, merkezden dışa doğru bir gelişme ile 'Şişli-Maslak aksı'nı oluşturdu. Nüfusun çevre ilçelere yayılımı (desentralizasyon), E-5 ve E-6 yol koridorları ve iki boğaz köprüsünün inşaası, kentin merkezini kuzey’e kaydırdı. Ticarette yeni 'alt merkezler' ortaya çıktı... Ancak bu mekansal alan yenilenmesi, işlevsel bir değişim ve dönüşümü yaşatmadı.

 

1995’teki Ä°stanbul Metropolitan Planı’nında getirilen kent ve sanayi yapılanması kararlarının uygulanamamasındaki ana neden; siyasal popülizm sonucu yasal zeminin iÅŸletilememesi. Kaynak yetersizliÄŸi tali neden. Uygulama, uygulama araçları ve finansman konularında merkezi yönetimle yerel yönetimler arasında gereken 'uzlaşı kültürü' egemenliÄŸi yerine 'çift baÅŸlılık' söz konusu. Yanısıra, plansız alanların altyapı ve hizmet talepleri maliyetleri arttırdığı gibi kontrolsüz geliÅŸmeler, konut, su, kanalizasyon ve kamu hizmetlerini aşırı maliyetli kılmakta.Â

 

* * *

 

Nüfus Kriz Komitesi, Ä°stanbul’u kentsel yaÅŸam standartları yönünden dünyanın nüfusu en yüksek metropolü arasında sınıfladı.. 10 temel göstergeye 10Âüzerinden deÄŸer verilerek 100 tam puan olan 'Kentsel YaÅŸanabilirlik Ä°ndeksi' nde Ä°stanbul 38 puanla 4 küme arasında son ve en geri küme olan 'kötü' grubuna yerleÅŸti. 'GloballeÅŸme ve Dünya Kentleri Çalışma Grubu' (GAWC) ekonomik kıstaslar baz alınarak 122 dünya kenti için 12 puan üstünden 3 küme hazırladı.. 1. derecede ana merkez durumundakiler 'Alfa Kentleri', ikinci derecedekiler 'Beta Kentleri' ve 3. derecedekiler ise 'Gama Kentleri' olarak nitelendirildi. Ä°stanbul en düşük puanı alarak 3. derecedeki 'Gama Kentleri' arasında yer aldı.

 

Bütün bunlar, İstanbul’un OECD’nin kentsel rekabetçilik faktölerinden; ekonomik çeşitlilik, kalifiye işgücünden yana 'olumlu'; rekabete dayalı iş çevresi, araştırma ve yenilik, kentsel yaşanabilirlik ve yaşam kalitesinde ise 'olumsuz' konumda olduğunu belgeliyor.

 

8. Beş Yıllık Kalkınma Planından bu yana (2001-2005) 'metropol alanların planlanması ve yasal önlemlerle kurtarılması' başlığına yer verilmedi.. Bu, sorunun ertelenmesinden çok, sorunun bir 'neden' değil, 'sonuç' olarak görüldüğünün bir işareti. İç göç ve kentleşme sorununun 'oturmasında' 21. yy’nin ilk çeyreğinin geçmesi 'doğal seyir' açısından bir ön koşul. Bu dönemde İstanbul metropol bölgesine nüfus göçü dizginlenip, kent nüfus artış oranını ülke ortalamasına çekerken, kent adacıklarına dağılmış yaşayan 'İstanbul’da yaşayan göçmenlerin' 3. kuşağının kent değerleriyle donanıp 'kent toplumu' İstanbul’un ortaya çıkmasına aracı olacak. Bu dönemde merkez alan nüfusu ile ilçe merkezi, İstanbul ile çevre illeri arasındaki karşılıklı etkileşimli nüfus hareketi, kentsel nüfusun yerleşik özellik kazanmasına katkıda bulunacak. Kuşkusuz bu dönemde kamu politikalarının belirleyici rolü kent alt merkezlerinde temel yaşama alanları (konut, sağlık, eğitim) yaratılmasında düğümlü. Bu zorunlu koşulun destekleyici ayağı, il içinde ana arterleri (ana geçiş güzergahı) üstünde kamusal ulaşım ağının en iyilenmesi konusu geliyor.

Ä°stanbul’un Avrupa Konseyi'nce 2010 Avrupa Kültür Kenti olarak ilanÂedilmesi, bu türden bir gentrifikasyon (kent saÄŸlıklaÅŸtırılması etkinliÄŸi) yapılması yönünde önemli bir 'simgesel karar' dır.

Prof. Kenan MORTAN

 

İGDAŞ, Ömerli'deki sitelerine doğalgaz getirmek için müteahhitler eliyle fahiş para istiyor.

 

DOĞALGAZIN'ın henüz gelmediği Ömerli beldesi, 'Kasaba', 'Optimum', 'Ömerli Park' gibi pek çok konut projesinin yer aldigi hızla gelişen bir bölgedir... Bu bölgedeki sitelerin içerisinde yer alan konutlar ısınmak için LPG ve odun kullanıyorlar doğallıkla... Her kış nerdeyse her ev 2-3 ton odun yakıyor (kesilen ağaç hesabı yapınız). Özellikle 'Kasaba' sakinlerinin çabaları ile İGDAŞ’a 1.2 milyon dolar ödemeleri ile doğalgazın site girişine kadar getirilmesi için anlaşma imzalanmak üzere... Şimdi İGDAŞ, çevre sitelere yaklaşık 500.000 dolar karşılığında site kapısına kadar doğalgaz getirebileceklerini ancak bir an evvel anlaşmanın imzalanması gerektiğini, yoksa doğalgazın gelmeyeceğini belirtiyorlar. Bu da çevredeki onlarca sitenin tam katılımı olması halinde

sitelerin konumu ve büyüklüğüne göre hanebaşı 1250-1800 dolar bir bedele tekabül etmektedir. Tabii ki bu yetmeyecek ayrıca hanebaşına 3000 dolar civarinda eve doğru bir tesisat maliyeti çıkacaktır.

Yani İGDAŞ, bu sitelere bir anlamda "ya istediğimiz meblağı ödersiniz' yoksa doğalgaz alamazsınız demek istiyor. Bunun nasıl bir yasal dayanağının olduğunu bir vatandaş olarak çok merak ediyoruz? Bu tip uygulamaları ancak özel sektor yapar. Acaba İGDAŞ özelleştiril de haberimiz mi olmadı?

Ümraniye Belediyesini bırakıyorum ama hiç olmazsa jandarma bu işin arkasında neler vardır, araştıramaz mı? Jandarma'ya ayrıca taşocaklarına gidip gelen kamyonculara tonaj ve hız sınırına uyup uymadıklarını da sıkı şekilde kurtarılmasını istiyorum.

Emir U.-ÖMERLİ

 

Er kiÅŸi niyetiyle Feyyat'dan Barzani'ye...

 

TÜRKİYE Cumhuriyetinin Kürt-Kırmanç kökenli vatandaşı bendenizden Barzani'ye er kişi niyetiyle soruyorum:

- Siz ki Seyyid, Ağa, Şeyh, Dede, Pir, Bey ve Mir'ler gibi virüsleri Kürtlerin başına musallat eden ve 1500 yıldan beri Emevi, Abbasi, Osmanlı Halife ve Hanedanları için köle olarak kullanılmış olmalarını içinize sindirebiliyor musunuz?

Kendinize 'Pir' olarak kabul ettiğiniz Şeyh Said'e rağmen babanız Molla Mustafa ile amcanız Şeyh Ahmet ve Said-i Nursi gibi Anadolu mücahidi Gazi Kemal Paşa'nın kurtuluş hareketini tasvip edebiliyor musunuz?

Bulunduğunuz Kuzey Irak'ın yavru vatan; Anadolu'nun ise anavatan olduğunu, Kürtlerin Türklerden başka dostu olmadığını ve feodaller ile Arap ve Acemlerden de başka düşmanı olmadığını idrak edebiliyor musunuz ? Ama Abdullah Öcalan idrak ettiği gibi açık açık söylüyor.

Günümüzde anavatanda gereksiz yere kendi kuyruğunu yem zannederek tipi ve borada kendi çevresinde dönen, tilki misali terör olgusunun esas potansiyeli feodal yapı olup 'Ağa' ve 'Beyler'e karşı yöneleceğine, kendi kendini bitirmek üzere olduğunu bütün Anadolu Kürtleri idrak etmektedir.

Bunu iyi bilin ki, kerhen yoldaşınız Talabani, Saddam'ın, Kürt cinayetlerine sırf güç çıkarı için seyirci kalması ve feodal yapınız gereği zorunlu olarak başka bir ifade ile sosyolojik olgu olarak taban kalkışmasının size yöneleceğini bilemiyor musunuz?

Diyarbakır'a gelecek misiniz; buyurun... Ha Diyarbakır, ha Edirne ve Kars... Hepsi de bizim ve sizin... Sayın Denktaş'tan farkınız anavatana bakış şeklinizdir. Türkleri ve Kürtleri içiçe gören Ziya Gökalp, İstanbul'da yatıyor. Geleceksen onun gibi ve amcan Şeyh Ahmet (Atatürk döneminde Eskişehir'e yerleşti) gibi gel...

Türk ordusu dediğin var ya, nedir o biliyor musunuz? Kürt'ün Kırmançları ile Türklerin alt tabakasının yiğit evlatlarından oluşan güçlü ordudur.

Mehmet FEYYAT-CHP İstanbul eski Senatörü

Yazarın Tüm Yazıları