Okuyan bu farkın kesilen primlerle orantılı olduğunu belirterek, ‘‘çok kesilene yüksek maaş, az kesilene düşük ücret’’ diye yanıtlamıştı. Müsadeleriyle Sayın Bakan'a bu konuda birkaç soru yöneltmek istiyorum:
Bugün 4 rafinerisinde yılda 30 milyon ton ham petrol işlenen ve 10 milyar dolara imza atan TÜPRAŞ Genel Müdürü, şu anda emekli olsa alacağı emekli aylığı 265 milyon liradır. TÜPRAŞ kadrolarının büyük çoğunluğu yurtdışı eğitimlidir.
Sümer Holding'e bağlı
Bergama Fabrikası gömlek, pijama, çarşaf üretir. Bu fabrikanın müdürü şu anda emekli olsa alacağı emekli aylığı bir milyarın üstündedir.
Soruyorum, Bergama Fabrikası Müdürü'nden kesilen emekli keseneği, TÜPRAŞ Genel Müdürü'nden kesilenin 4 katı mıdır?
Yine soruyorum, hiçbir hak, hukuk, adalet, hakkaniyet kuralına uymayan böyle bir durumun
AB'de örneği var mı? Böyle bir sosyal adaletsizliğe kör ve sağır olan bir devlet
AB'de var mı?
Şahabettin TAN-HEREKE Başarıya sevinelim ama
MİLLİ Takımımız'ın Dünya Kupası'nda üçüncü olmasıyla seviniyor ve gurur duyuyoruz. Ancak bir şeyi unutmamalıyız;
'futbol göze hoş görünen basit bir oyun', o kadar...
Türkiye başka alanlarda da başarılı olmalı. İyi top oynamak yetmez. İyi sanatçılar, edebiyatçılar, felsefeciler, bilim adamları ve araştırmacılar da olmalıyız.
Keşke futbola dökülen parayı diğer alanlara da harcayabilsek; ne değerler yaratırdık? Futbol dışı alanları da iyi izlemeliyiz. Bu alanlarda çalışanlar için sokaklara dökülmesek,
Şahin otoların içine 10 kişi binerek bayrak açıp, korna çalmasak da hiç olmazsa onların kitaplarını satın almalı, müziklerini dinlemeli, araştırmalarından yararlanmalıyız.
Değerlerimizden diğer ileri toplumların yararlanmasına zemin hazırlamalıyız. Kısaca, başarılı insanlarımızı tıpkı futbolcularımız gibi değer verip yüceltmeliyiz. Küstürmemeliyiz. İlk başarısızlıkta insanlarımızı yerden yere vurmamalı, sabredip başarı gelene kadar beklemesini de bilmeliyiz. Tüm başarıların temeli, insana değer vermeye dayanır. Bunu bilmeli, hemen unutmamalıyız.
Abdullah ŞEVKİ ANKARA Almanya’daki Türkler Türkiye’deki Kürtler
ALMANYA İçişleri Bakanı
Otto Schily özetle ‘‘
Almanya'da yaşayan
Türkler homojen olarak kalmamalıdır;
Alman toplumuna asimile olmalıdır. Ülkemizde yaşayan 4 azınlık toplumu bulunmaktadır. Bunlara bir 5'incisini yani
Türklerin eklenmesini istemiyoruz. Biz
Almanya olarak her dilde eğitim ve yayın yapılmasına izin veremeyiz. Bu ülkemizi kaosa götürür’’ diyor.
Almanya bölünme tehlikesini en ufak bir şekilde yaşamadığı halde
Türklere anadilde eğitim verilmesine karşı çıkmakta,
Türkleri Alman kültürü içinde eritmeyi savunmaktadır.
Alman Bakan'ın bu sözlerine anadilde eğitimi savunanlar ne demektedir? Bir
AB ülkesi,
Türk işçilerinin asimile edilmesi gerektiğini savunurken,
Türkiye'de
Türk-Kürt ayrımına gidecek adımları atmak neden?
‘‘Her ne pahasına olursa olsun
AB'ye girelim. Bu nedenle de istenilen tüm şartları yerine getirelim’’ diyenler bu sorulara cevap vermelidir.
Esra DENİZCİ-BURSA Datça’ya müze istiyoruz
DATÇA Belediye Başkanı
M.Erol Karakullukçu ‘‘Datça'ya Kültür İhaneti’’ (22.6.2002) başlıklı yazımıza şu açıklamayı yaptı: ‘‘İlçemizin en öncelikli kültür ve turizm sorunlarından birisi, müzemizin olmayışı ve ilçenin değişik yerlerindeki kazılarda çıkan tarihi eserlerin
Datça'da sergilenememesidir. Konuyla ilgili
Kültür Bakanlığı nezdinde iki defa girişimimiz olmuştur. Bunlardan ilki
Datça Müzesi için
Hızırşah Köyü girişindeki eski kilise binası ve karşısındaki tarihi seramik atölyelerinin müze olarak düzenlenip kullanılmak üzere bedelsiz olarak tarafımızca bakanlığa tahsis edilmesi yönündeydi. Şu anda
Mülkiyeliler Lokali olarak tahsis edilmiş olan binanın müze yapılması söz konusu olduğunda ise kadrosuzluk mazeretine karşılık belediyemiz bünyesinde çalışan arkeoloji mezunu bir elemanımızı ve dört çalışanı, tüm masrafları tarafımızca karşılanmak üzere müze için görevlendirmeyi önerdik.
İlçemize bir müze kazandırmak için
Datça Belediyesi olarak gerekli girişimlerde bulunduğumuza inanıyorum. Umudumuz, bir an önce müze sorunumuza bir çözüm getirilmesi ve yarımadadan çıkarılan tarihi eserlerin gene bu yarımadada sergilenmesidir. Siz de takdir edersiniz ki
Anadolu'dan kaçırılmış tarihi eserlerin tekrar yurda getirilmesi için uluslararası çabaların harcandığı günümüzde,
Datça bunu hak etmektedir.
Ayçiçeği mi soya mı?
BİR yağ sanayicisini dinleyelim:
Ayçiçeği ürünü en erken 20 Ağustos'ta çıkıyor. Yağlara fon şimdiden getirildi. Yağlardaki fonlar % 12'lerden % 30'lara çıkarıldı. Örneğin;
ayçiçeği % 12'den 30'a,
mısır % 12'den 30'a;
soya da % 12'den 30'a yükseltildi. Bu konudaki genelge Resmi Gazete'de yayınlandı.
Soya fasulyesi ise sıfır fonla aynı kaldı.
Fonu isteyen yağcıların elinde yaklaşık 100 bin ton düşük fonlu yağ bulunuyor.
Dileriz halkımıza ayçiçeği yağı diye soya yağı yedirilmez.’’
Bırakın düşümüzde Karaoğlan yaşasın
HÁLÁ çekilelim demiyorlar.
Ecevit'e de yazık ediyorlar. Hastalık Allah'tandır. Bir Başbakan'ı gülünç duruma düşürmek ayıptır. Çekilsin; yerine partiden birisini koysunlar. Ülke rahatlasın, yoksa bu millet bir ayağa kalkarsa bugünkü iktidarla muhalefetten hiçbiri sokağa çıkamayacaktır.
Av. Muharrem KEÇELİ-İSTANBUL
SAYIN Rahşan Hanım... Bu hırs, kin niye? Bırakın eşiniz,
Karaoğlan olarak kalbimizde yaşasın. Kendisini aciz, ezik, eli titrer görmeyelim, tutarsız konuşmalarını dinlemeyelim. Lütfen payandalık yapmayın.
Şinasi Naci ERKEN-İZMİR