ANKARA’da bir bankada güvenlik bölge amiri olarak çalışıyorum. Yazacağım konu bakmakla yükümlü oldukları aileleri hariç bu konu yaklaşık 300 bin kişiyi ilgilendiriyor.
Türkiye’de Özel Güvenlik Kanunu diye bir mevcut ve bu kanun 2004 yılında 5188 sayılı Özel Güvenlik Kanunu adı altında değiştirildi. Sanırım Avrupa Uyum Yasaları’na uyarlandı.
5188 sayılı yasadaki yanlışları ve daha önemlisi birilerine haksız kazanç sağlama yolunu açan Anayasaya ve İş Kanunu’na zıt, insan hakları eşitlik ilkesine aykırı bir maddesini paylaşmak istiyorum.
5188 sayılı yasanın yönetmelik 3. bölüm, 19. madde özetle: Güvenlik görevlisi olmak isteyen vatandaş 120 saat eğitim görür, yazılı ve silahlı ayrı ayrı sınava girer kazanır. İş başı yapabilmesi için tam teşekküllü sağlık raporu, güvenlik soruşturması gibi evrakları tamamlar ve 225 YTL harç yatırır tabi bu esnada kurs parası, sağlık raporu parası, noter masrafları derken toplam masraf: 1.500 YTL’yi bulur. Bir vatandaş 5 yıllığına mesleğe girer 5 yıl sonra yukarıdaki aynı masraf ve işlemler tekrarlanır. Olaki sınavları kazanamadın veya sağlık raporu alamadın işte o zaman güvenlik görevlisi mesleğinden men edilirsin yani; güvenlik mesleğini ’meslek’ olarak sürdürebilmek için her 5 yılda bir sınava ve masrafa gömülmek zorundasın.
Kanunda daha nice olumsuzluklar var. Personel sayısıyla masraf maliyetinin toplamını alıp neler olduğunu bir hesaplayınız. Bu mesleğin içinde olan birisi olarak önümüzdeki yıllarda nasıl bir sosyal yara açıldığına dikkat çekmek isterim.
Ekrem ŞAHBAZ
Su, hava ve toprak 2023’e kadar bunları yapmalıyız
SU Vakfı ve İstanbul Teknik Üniversitesi’nin düzenlediği, "Türkiye 1. İklim Değişikliği Kongresi" sonuç bildirgesi açıklandı. Daha iyi ve yaşanabilir bir dünya için yapmamız gerekenler özetle şöyle:
- Her türlü ekonomik faaliyetin önünde ve vazgeçilmez ilke ’hava, su ve toprak’ korunmalı. Bu konu ilk ve orta öğretimde eğitim programlarına konulmalı.
- Başta Anayasa olmak üzere mevcut kanunlarımız, bu ilkeyi gerçekleştirebilecek disiplin ve yaptırım gücüne kavuşturulmalı.
- Hava ile ilgili her türlü meteorolojik bilgiler tek elde toplanmalı, havayı kirletecek sera gazları salınımları ciddi denetimle kontrol altına alınmalı.
- Su yönetimi tek elde toplanmalı. Bilimsel çalışmaları yürütecek bir ’Su Araştırma ve Geliştirme Enstitüsü’ kurulmalı.
- Güneş ve rüzgar enerji kaynaklarımız süratle geliştirilmeli...
Yani geleceğimiz için; vatanımızı su, hava ve toprak konusunda yaşanılır bir düzeyde tutabilmek için gerekli her türlü bilimsel tedbirler alınmalı.
Lütfen bir çivi
AŞIKPAŞA Mahallesi 52. Sokak haberlerlerinizle ilgili gelişme.
Bir yaradır 52. Sokak büyük ve işlek bir caddedir aslında. Kızılay’a 5 dakika mesafede.
Konuyu yaklaşık 10 senedir ben biliyorum kim bilir daha ne kadar eski...
Olabiliyormuş demek... Yaklaşık 2 ay önce 52. Sokak gecekondu kısımları yıkımı yapıldı. ASKİ, doğalgaz, elektrik ve telefon işleri yerin altına alındı. Bu süre zarfındaki tüm sıkıntılara; 10 senelik çilemizin bitişidir diye seve seve katlandık. Kah elektriğimiz kesildi, kah suyumuz.
Herşey bitti de bir aydan uzun bir süredir asfaltımız atılamadı gitti.
Çok işlek bir yol olan 52. Sokakta her yer toz duman içerisinde (yaklaşık 250 metrelik bir mesafeden bahsediyoruz.) Çocuklarımız hasta olacak. Arabalar ve binalar western filmlerinde; toz tuman içerisindeki kasabalardan farksız.
Çok mağduruz. Büyük sıkıntı. Yürürken nefes alamazsınız.
Lütfen şu son çiviyi de çakıverin.
Tekin KIRKLAR
’Muhtıra’dan hayırlı şeyler çıkabilir
BU bir muhtıradır.
AKP’ye olduğu kadar tüm siyasetçileredir.
Asker "laiklik konusunda tarafım" diyor.
Yolu şaşıranlara karşı Anayasa’daki görevimi yerine getiririm diyor.
Dinci unsurların öne çıkartılmasını istemiyor.
Herkes bu bildiriyi okup dersler çıkarmalıdır.
Sakın sadece Bülent Arınç’ı günah keçisi göstererek, olayı saptırmayın.
Hepsi aynı.
Din sömürüsü yapanlar bunu görmemezlikten gelemezler.
Türkiye’nin demokratik yapısının bu ’muhtıra’ ile daha sağlam bir zemine oturmasını diliyorum.
Özde ve sözde...
Hürriyet ESEN
TBMM odeonu mazi oldu
TBMM bahçesinin bakımsızlığı ile ilgili "Nerede o Eski Meclis Bahçesi" (24.4.2007) başlıklı yazınıza benim de eklemek istediklerim var. Meclis bahçesinin bakımsızlığı yanında yok olan başka bir güzellik de, bahçenin tepesinde yer alan nadide bir odeondur. Dışı lacivert, içi açık mavi adeta bir akvaryum görüntüsü veren güzelim bir müzik binasını hüzünle hatırlarım.
Burada konser vermek için doluşan bandolar, orkestralar, bahçede oturan park ziyaretçilerine nefis müzik ziyafetleri sunardı.
Şimdi ise bu müzik abidesinin yerinde yeller esiyor.
Ferit SELAM
40 değil, 13
BÜLENT Arınç’ın anlattığı ’usta-çırak’ hikayesine, bir okurumuz düzeltme yapacağını söylüyor.
Diyor ki:
"Sayın Arınç, usta çırağa 40 maharetinden 39’unu göstermiş, birini göstermemiş diyor ya... O sözün aslı 40 değil, 14 oyun/maharettir. Yani usta, çırağına bundan 12’sini göstermiş, birini göstermemiştir. ’Siyaset ustalığını’ gösterirken, bu gerçeği gözden uzak tutmamalıdır.