Paylaş
Bu madde hükmüne göre; askeri ve adli mahkemelere tabi bir suçun müştereken işlenmesi halinde (asker ve sivil şahıslar tarafından), eğer suç Askeri Ceza Kanunu’nda yazılı bir suç ise sanıkların yargılanmaları; askeri mahkemelere, Askeri Ceza Kanunu’nda yazılı olmayan bir suç ise adliye mahkemelere aittir.
Poyrazköy iddianamesine konu olan eylemler, iddianameye göre kabaca hükümeti düşürmeye yönelik olup tamamen siyasi niteliktedir.
Askeri Ceza Kanunu’nun, “Cürümler ve Cezalar” başlıklı 3. bap 10. fasılda düzenlenen 148. maddesi, siyasi faaliyette bulunmayı suç (askeri cürüm) saymış ve hapis cezası ile cezalandırmıştır.
Askeri savcılığın soruşturmaya müdahale etmemesi, Askeri Ceza Yasası ve Askeri Ceza Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılanması usulune dair kanun hükümlerine göre açık bir görev ihmalidir.
Ağır Ceza Mahkemesi’nin (mer’i Askeri Mevzuata rağmen) iddianameyi kabul etmesi bir fonksiyon (görev) ihlalidir. Askeri Ceza Kanunu madde 148 ve Askeri Ceza Mahkemeleri Yargılama Usulü Kanunu madde 12 ortadan kaldırılmadıkça, adli yargının kendisini görevli kabul etmesi hukuken tartışmalıdır.
Askeri personelin, adli yargıda yargılanmasının önünü açan son yasal düzenleme, Anayasa Mahkemesi’nce, Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edilmiş olduğu için, ortaya çıkan hukuki (usuli) kaos ortamını ortadan kaldırmak için konu, Uyuşmazlık Mahkemesi’ne götürülmelidir.
Bunun hukuki yolu, askeri yargının kendi soruşturmasını, mevcut iddianameyi de nazara alarak tamamlayıp yargılamaya müdahale etmesidir. (İcabi görev ihtilafı) Uyuşmazlık Mahkemesi, -Askeri veya Adli yargıdan hangisinin- yargılama yetkisini haiz olduğuna yürürlükteki mevzuata göre nihai olarak karar verir ve bu karar emsal olur.
Genelkurmay, kendisi ile ilgili yürürlükteki mevzuatı yok sayarak beklemede kalmamalıdır. Hukuki yolları denemeli ve manevi şahsiyetine yönelik yapılan hücumlara karşı, hukukun içinde kalarak -varsa kanun dışı fiilleri tespit ve bu fiili işleyenleri cezalandırarak- kendini savunma görevini ihmal etmemelidir.
S.Ö.
Mübadiller dört kentte denize karanfil atacak
BÜYÜK nüfus mübadelesine ilişkin uluslararası sözleşme, imza edilişinin 87. yıl dönümünde mübadiller platformuna üye 15 sivil toplum örgütü tarafından çeşitli kentlerde düzenlenecek etkinliklerle anılacak.
30.1.1923’te İsviçre’de imzalanan mübadele sözleşmesi, Anadolu’daki Ortodokslarla Yunanistan topraklarında kalan Müslümanların zorunlu yer değiştirilmesini öngörüyordu. Daha sonra Lozan Anlaşması ile onaylanan bu sözleşme, yaklaşık 2 milyon insanın son derece zorlu koşullarda ve kendi arzularına bakılmaksızın mübadil edilmesine yol açtı. Binlerce ailenin parçalandığı, insanların doğup büyüdüğü topraklardan hiç bilmediklere yerlere savrulduğu bu anlaşma, aslında geçtiğimiz yüzyılın çok az bilinen dramlarından birisidir.
Yıldönümü etkinliklerinden en ilgi çekeni ise aynı anda İstanbul ve Samsun’da yapılacak olan denize karanfil bırakılması olacak. Mübadele edilenlerin büyük bölümünün gemilerle yolculuk ettiğini ve gemilerdeki kötü koşullar nedeniyle çok sayıda kişinin öldüğünü (ölenlerden bir bölümünün denize atıldığını) anımsatmak isteyen mübadil kuruluşları, bu etkinlikte ortak basın açıklaması da yapacaklar. Etkinliklere tüm mübadil çocukları ve torunları davetlidir.
Bugün 13.30’da yapılacak etkinliklerin yapılacağı iskeleler şunlar:
İSTANBUL: Tuzla Tahaffuzhanesi İskelesi, Mimarsinan (Kalikratya) İskelesi.
SAMSUN: Atatürk’ün Samsun’a ayak bastığı Tütün İskelesi.
BURSA: Mudanya.
Biliyor musunuz
CHP Konya Milletvekili Atilla Kart’ın Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’a TCDD’deki niteliksiz ve partizan kadrolaşmayı; “TCDD Genel Müdürlük makamına makam aracı ya da başka amaçlarla son 5 yıl içinde kiralama ya da hizmet alımı yoluyla kaç araç, hangi firmalardan alınmıştır? Aracın mülkiyet değerine yakın bedellerle kiralama ya da hizmet alımının yapılmış olması, başlı başına görevi kötüye kullanma anlamına gelmez mi? Tüm bu süreçlerin Bakanlığın bilgi ve talimatı dışında gelişmesi söz konusu olamayacağına göre; Bakanlık olarak hangi takdir, vicdani değerlendirme ve yasal yetkiyle bu sürece göz yumuyorsunuz?” diye sorduğunu....
Ciddi endişelerim var
DEĞERLİ hukukçu Prof. Uğur Alacakaptan’ın bir soru üzerine rahmetli gazeteci Uğur Mumcu’nun Ergenekon’un neresinde olacağı konusundaki fikirlerine yüzde yüz katılıyorum.
Prof. Alacakaptan devamla... “Bakın, açıklayayım, kimse ordudan medet ummasın. AKP daha ileri gidemez. Her şey demokratik kurallar içinde olacaktır, gelecek seçimlerde halkın vereceği dersle olacaktır” diyor.
Keşke ben de onun kadar iyi niyetle düşünebilsem. Çünkü, seçimlerin adil ortamda ve adil sistemle sonuçlarınınaçıklandığına inancım yok. Her şeyden önce Yüksek Seçim Kurulu’nun seçim sonuçlarına ilişkin bilgisayar programından ciddi endişelerim var.
Ali DOĞAK
Piyalepaşa
ASKERİN, Fatih Camii’ni bombalayacağı haberleri iddiası gündemden düşürülmüyor maşallah!.. Peki genel seçimlerden 4 ay kadar önce Kasımpaşa’daki Piyale Paşa Camii’nin bitişiğindeki Kuran kursunun yıkımına kim emir vermişti? Başbakan Erdoğan... Hem de babasının cemaatinin mensubu olduğu Kuran kursu... İstanbul 12. İdare Mahkemesi’nin “yıkılamaz” kararına karşın... Yıkımı engellemek için camiye gelen 2. İdare Mahkemesi Savcısı Ünal Arık acaba bugün nerededir?
Dr. Mehmet Murat SERDAR
Yahya Efendi
BEŞİKTAŞ’taki Yahya Efendi ile ilgili yazılarınızı sürmelidir. Vakıflar’ın açıklaması yetmez. Bundan sonra orası ne olacaktır; kim kapacaktır? Bu arada caminin 20 yıllık müezzini Selahattin Aslan’a sorar mısınız? İstanbul’da ve Ankara’da kendisi ve yakını üzerine kaç gayrimenkulü vardır? Buradan gitmesi için hakkında toplanan imzalar hakkında Diyanet ne işlem yapmıştır?
Mehmet ÖNDER
Paylaş