Frankfurt’tan izlenimler ‘Irkçılık bir virüstür’

Büyükelçinin verdiği bilgiye göre, Türklere yönelik saldırıların ilki 21 Aralık 1985’te meydana geldi. 12 dazlak Hamburg’da Ramazan Avcı’yı döverek öldürdü. Avcı o zaman henüz 26 yaşındaymış.

Alman faşistlerinin çıkardığı yangınlarda 20 Türkün ölmesi toplumumuzun başka bir acısı...

Aşırı sağcı teröristlerin 1988 Schwanndorf, 1992 Mölln, 1993 Solingen cinayetleri hiç unutulmuyor.

Berlin’de 5 Nisan 2012’de Burak Bektaş bir durakta beklerken katledildi. Ne yazık ki katil hâlâ yakalanamadı.

Büyükelçi Aydın, “hemen hemen her gün camilere tehditler yöneltildiğini, saldırganların gamalı haç ve domuz başı çizdiklerini” anlatıyor.

Alman hükümetinin ne yazık ki etkin bir müdahalesi olmuyor.

Sanıklar nasıl korunur?

Siemens’te çalışan teknisyen bir Türk, üç gün önce büyükelçiyi ziyarete gitmiş. Büyükelçi bu ziyareti şöyle anlatıyor: “Beyefendinin bana Almanya’ya 51 yıl önce geldiklerini, entegre olduklarını, çoluk çocuklarını eğitimli ve iyi insanlar olarak yetiştirdiklerini, bu bölgede ilk kez bu tür bir olayla karşılaştıklarını anlatırken ‘Şimdi korkmaya başladık’ demesi de bizleri ürkütüyor.”

IRKÇILIK KARANTİNAYA ALINMALIDIR

Alman Başbakanı Merkel’in ırkçılığı bir ‘zehir’ olarak tanımladığını da söyleyen büyükelçi, “Ben de kendisinin bu sözlerine destek verdim” dedikten sonra şöyle konuştu:

“Ama düşünüyorum da bu aslında şu anda yayılan bir virüs. Bunun aynı koronavirüs gibi ele alınması gerekiyor. Irkçılığın da önce karantina altına alınması ve bu toplumdan yok edilmesi gerekiyor.”

Pazar günü Hanau’da yapılan yürüyüşte ön safta yürüyen Berlin Büyükelçimiz Ali Kemal Aydın, Nazilerin saldırısı sırasında yakınlarını kaybeden Türklerin de kendisiyle yürüdüğünü belirtirken, bunlar arasında bulunan Kamil Genç’in “yangının fiziksel izlerini hâlâ yüzünde taşıdığını” söylüyor. Solingen’de ailesinin birçok mensubunu kaybeden Mevlüde Genç gelememişti, ancak acısını duyuran bir mesaj yayınlanmış. Uzaklardan kalkıp gelmesinden çok, dayanışma göstermesi önemli. Faruk Arslan vardı Hanau’da. Mölln’de annesini ve kızını kaybeden kişi de oradaydı. Büyükelçi, “Konuşmamda onun da adını andım” diyor.

10 kişinin hayatını kaybetmesine sebep olan NSU (National Sozialistischer Untergrund) -nasyonel sosyalist yeraltı örgütü- mensubu Beate Zschäpe ile ilgili dava 11 Temmuz 2018’de sonuçlanmış. Karar, Avrupa’daki Türk toplumunun vicdanını rahatlatan bir karar olmamış ve olay bütün bağlantılarıyla ortaya çıkarılamamış...

Ali Kemal Aydın, “Kovuşturulsaydı zaten bu olaylar yaşanmayabilirdi. Arka planda kimlerin olduğu hâlâ çözülemedi” diyor.

KURUMSAL IRKÇILIĞA DİKKAT

2 Haziran 2019 tarihinde Kassel Bölge Valisi’nin bir Nazi tarafından öldürülmesinden sonra tehlikenin boyutlarını daha iyi kavramış Almanlar... Onu öldüren çete, NSU ile bağlantılıymış. Vaktiyle meclislerde araştırma komisyonları kurulmuş ama bağlantılar ortaya çıkarılamamış. Büyükelçi sorunun “kurumsal ırkçılık” olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Kurumlardaki çeteleri koruyan, kollayan hücreler var. Mesela bu NSU davasının müdahil avukatlarından Seda Başay Yıldız’ı, bu olayı kurcalamaktan bir grup Alman polisinin tehdit ettiğini biliyoruz. Daha sonra polislerin isimlerinin kim olduğu ortaya çıkarıldı ve davanın yargılaması sürüyor. Yıldız, bu konunun aydınlanması için her şeyin denendiğine dair güveni olduğunu söylüyor.”

GÜNÜN SÖZÜ

“HİÇBİR Alman hükümeti bu olayları ciddiye almadı, işi hep örttüler, kılıf aradılar. Almanlar polisten, jandarmadan, hâkimlerden, savcılardan, devlet kademelerinden ırkçıları arındırmalıdırlar.” (Yürüyüşe katılan bir Türk siyasetçinin sözü)