Paylaş
Adalet Bakanı Prof. Hikmet Sami Türk, af tasarısını hazırlarken, eşi Fatoş Hanım bile dayanamamış ‘‘Soyguncuları, katilleri mi affediyorsun Hikmet?’’ diye tepki göstermişti.
Hürriyet'te yayınlanan bu manşet haberde Prof. Türk, affı eşine izah edemediğinden yakınmıştı.
Acaba Fatoş Hanım, şimdi eşine ne diyor?
Birçok okurumuz aynı şeyi soruyor:
‘‘Sayın Türk, 'toplumsal barış ve huzurun sağlanacağını' söylüyor. Katille, hırsızla, uğursuzla, dolandırıcıyla, çevreyi kirletenle, adam ezenle neyi barıştıracaksınız? Hani kader kurbanları? Onların içerde kalması vicdanınızı hiç sızlatmıyor mu?’’
İstanbul'dan Tuna Uğurgil diyor ki:
‘‘Cezaevleri tıkış tıkış doluymuş... Affın altyapısı hazırlanmadan bu yasa nasıl çıkar? Dışarı salınan potansiyel katillerin, yeni cinayetler işlemeyeceğine kim garanti edebilir? Bunlar salıverilecekse, neden yargılanıp cezaevine konuluyor?’’
Muzaffer ÖNDERLİ (Kayseri): Ecevit, 1974'teki afla da akıllanmamış anlaşılan. Af çıkartmazsanız, iktidar olma görevini yerine getirmemiş mi sayıyorsunuz kendinizi... Ne kadar yazık.
H.Ç. (Ankara): Sayın Ecevit 'bizim terörün kıskacına girmiş, kandırılmış gencecik filizlere ihtiyacımız yok, ülkücü mafya ve çete mensuplarına ihtiyacımız var mı' demek istiyor? ANAP ve MHP'nin sizi çok güzel şekilde kullandığını hálá anlamadınız mı?
M. Erol ÇELİK (Kadıköy): Sayın Ecevit; 'Af içime sinmedi' demeye hakkınız yok. Aksi halde 40 yıldır umudu olduğumuz benim gibi dürüst, samimi insanlarla alay etmiş olursunuz. Bugün geldiğim noktada size inanmaktaki tek kazancımın çocuklarıma verdiğim 'Umut' ve 'Barış' isimleri olduğunu görüyorum. Yeni yasa Sayın Rahşan Ecevit'e ve size hayırlı olsun!
Özdemir BİLGİNER (İstanbul) 1989'da Bostancı'da apartmamızın kapısına küçük tuvaletlerini yapan bir grubu uyardım; ama beni öldüresiye dövüp hastanelik ettiler. Kadıköy'de dava açtım, gelip tehdit ettiler, çocuklarımı korkuttular. Ben, eşim ve çocuğumun önünde yediğim dayakla kaldım. Aynı serserilerin, 1992'de bu defa silah kaçakçılığı yaparken yakalandıklarını gazetelerden okudum. Takip ettim; 2 yıl yatıp çıktılar, infaz yasasıyla... 1998'de bu çete mensupları, iki kişiyi öldürdüler. En son mahkemeleri devam ediyordu. 20'ye yakın sabıkaları varmış. Böyle serserilerden Türkiye'de yüzlercesi var. Yoksa, af çıkarmakla katili, hırsızı, sapığı, ırz düşmanını mı savunuyorsunuz? Bizi bıçaklayan adamı sokağa nasıl salarsınız. Don Kişot gibi hayali kahramanlık peşinde koşmayın Sayın Ecevit...
Dileriz, Cumhurbaşkanı Demirel, bu tepkileri dikkate alır.
GÜNÜN SÖZÜ
‘‘Devlet, doğal afetlerde -ve günlük hayatta- şefkat gösteren veya bunu esirgeyen bir varlık değildir. Toplumun maaşlı memurudur. Devlet toplumun verdiği işi yapan bir siyasi-idari örgüttür. Devleti şahıslandıran görevliler, işlerini yapmazlarsa, o kürsülerden ve makamlardan çekilip alınmalıdır.’’
(Taha Parla-İSTANBUL)
Adalet duygusal tiyatro değildir
DEMOKRASİYİ 75 yıldır yerine oturtamadık ve sevgili Türkiye çok zor yönetilen bir ülke olmayı sürdürüyor.
Biz kanunları çağdaş yapalım, uygarlık arkadan gelsinle bu iş buraya kadar!... Avrupalı olabilmek, AB'ye girmekten çok daha zor.
Politikacıların vatandaşlardan farklı bir dünyaları olsa gerek, tavizle kendilerini sevdireceklerini ve ülkeyi daha güzel yöneteceklerini sanıyorlar. Adalet ödüllendirme ve cezalandırmayla sağlanır; başarının da, demokrasinin de yolu aynıdır.
Disiplinsizlik her kötülüğün, her başarısızlığın kanseridir; ölüm cezasını kaldırın; her suçu affedin, disiplinsizliği asla!
Adalet duygusal tiyatro değildir.
Disiplini yaşam biçimi yapmadan ülkeye düzen getiremezsiniz.
Ş. VANLI-Mimar-İSTANBUL
Evlat edinme
ÇEK Sosyal Hizmetler Genel Müdürlüğü'ne bugüne kadar başvuran 11 bin aile, depremzedelere 'koruyucu aile' olmak, konut ve iş vermek ve ana-babalarını kaybeden çocukları evlat edinmek istiyor. Bunlardan 1.100'ü evlatlık başvurusunu içeriyor.
Devlet Bakanı Hasan Ekinci, ‘‘Bu orandaki başvuruya karşın şu ana kadar 7 çocuk korumamız altında. Bunlardan 5'i de 'kimi-kimseli' çocuklar. Yani, teyzesi, dedesi, ya da uzaktan akrabaları sahip çıktığından şimdilik gelişmeleri bekliyoruz.’’
Evlat edinmek koşulu, 35 yaşını geçmek ve çocuksuz; 'evlatlık'tan 18 yaş büyük olmak... ÇEK İl Müdürlüklerine başvuracakların biraz beklemeleri gerekiyor.
Borsa da deprem oyununa el konsun
İMKB'de geçen hafta özellikle çimento ve cam şirketleri iki günde % 40 prim yaptı. Bundan sonra da bu devam edecek. Sebebi malum. Yıkılan evler yeniden yapılacak. Çimento ve cama muazzam talep olacak. Bu şirketlerin hisse senetlerini daha önceden elinde bulunduranlar hariç olmak üzere, 26 Ağustos'tan itibaren bu senetleri satın alanlar alenen acı, enkaz ve ölülerin sırtından para kazanmış olacaklar. Bu bir anlamda enkaz yağmacılığıdır. Bu yönüyle 26 Ağustos ve sonrasında bu şirketlerin hisse senetleri alım satımından prim geliri elde edenlerden deprem yardımı türünden bir kesintinin öyle veya böyle mutlaka yapılması gerekir.
Konuyu İMKB üst yönetimine iletiyorum.
N. Nihat PULAK-İSTANBUL
Veraset İntikal vergileri...
YALOVA'daki Ceylan Sitesi'nde 4 yazlıktaki 6 yakınını kaybeden M.Ö., Maliye Bakanı Oral'a bir konuyu anımsatıyor:
‘‘Sayın Oral düşünmüş olabilir ama şimdiye kadar bir açıklama görmedik. Bir sürü insanımız gitti. Yaşlısı var, yetimi var, asker çocuklar var. Ölenlerin yakınları üç ay içinde Veraset ve İntikal Vergi sorunu ile karşılaşacaklar. Çoğu tapuları bulamayacak? Beyannameleri kim verecek? Bunlar için uzatma ya da erteleme konusunda ne düşünülüyor? Bu konunun 300 bin kişiyi ilgilendireceğini sanıyorum.’’
Evet Maliye Bakanlığı'nın henüz erken olmasına karşın bir hazırlık yaparak açıklama yapması gerekiyor.
ŞARKÖY (Tekirdağ) Kaymakamı ve Jandarma Komutanı'na; Köylü ürün parasını aldı, düğün derneğini yapıyor. Ancak ülke felaket çemberinden geçerken Mürefte ve Hoşköy'de yapılan düğünlerin biraz ölçülü olması gerekmiyor mu? Daha bir süre davul-zurnalarla tepişilmese, kafalar çekilmese nasıl olur? Körfezde insanların acılar içinde yaşadığı nasıl unutuluyor. Kaymakam, Jandarma Komutanı gedikli çavuşu hiç uyarmaz mı? Jandarmaya sormazlar mı, sizin düğünlerde ne işiniz var diye... Yörede tatilini geçiren bir okurumuz bunları anlatırken, ‘‘Özellikle Hoşköy'de gördüklerime üzüldüm. Bölge fay hattında, onlar da bir gün o acıyı yaşayabilirler. İnsanlara saygımızı hiç esirgemeyelim. Belediye başkanları da bu konuda hassas olmalı’’ diyor.
ANKARA'dan Mustafa Yetişkiner: Bu yıl Umre ve Hacca gideceklerimiz, harcamalarının karşılıklarını depremzedeler için bağışlayamazlar mı? Diyanet bu konuda bir görüş belirtirse anlayışla karşılanacağından şüphe yok. Nasıl olsa çağdışı S. Arabistan yönetimi, depremi kayıtsızlıkla karşıladı. Kralı da İspanya'da sefa sürüyor.
TOBB toplantısında gündeme getirilen paralı askerlik konusunun bu geçiş döneminde ülke ekonomisini oldukça rahatlatacağı kaçınılmazdır. Şu anda bakaya kalmış ve devamlı tecil edilen binlerce kişi olduğu söylenmektedir. Bunlardan 15 bin DM alınacağı düşünülürse, büyük bir kaynak sağlanmış olabilir.
BERLİN'den bir işçimiz diyor ki: Türkiye'ye yardım götürmek isteyen Almanlar'a, kurum ve kuruluşlarımızın neden zorluk çıkardığını anlatmakta güçlük çekiyorum. THY yetkilileri, bir Alman'a neredeyse normal biletin üç katı fiyat çekti. Bu kez Türk-Tur'dan bilet almaya çalıştı, kendisinden 100 kilo civarındaki yardım malzemesi için -80 çadır, uykumu tulumu, çocuk yağmurluğu, çizme gibi- 500 DM istendi. Sonunda başka bir Türk seyahat şirketi ile gitti. (Reklam olsun diye adını vermiyorum.) Medya bence yardım edenlerden çok içimizde gözlerini para hırsı bürümüşleri sergilemeli.
Paylaş