Paylaş
Prof. Küçük, “50 yıldır ceza mahkemelerine giriyorum, böylesini hiç görmedim. Bunlara mahkeme diyemeyiz, görmenizi ve bir heyet ile ciddiyetle incelemenizi istiyorum. Bunlar yeni hâl mahkemeleridir, büyük barolarımızı müdahale etmeye davet ediyorum” diyor.
“Savcılar suç isnat etmiyorlar, yargıçlar suça bakmıyorlar ve suçla ilgilenmiyorlar; bu nedenle de yargılamıyorlar. Demek ki, suçsuz ve yargısız tutuklular çağındayız. Mahkemeler ne yaptıklarını bilmiyorlar” diyen Küçük şöyle devam ediyor:
“Mustafa Balbay müdafi, mahkemenin ‘Davası yok’ demişti, yoktur. Tuncay Özkan 3 yıldan uzun bir süre, ‘Bana suçumu söyleyin’ dedi, kendisini tüketti, söylemediler. Oda TV davasında Barış Terkoğlu ‘Bana suç bulun’ diyordu ve şimdi yıllardır suç için yakaran sanıklar ülkesindeyiz. Bu duruma tarihte ve yalnızca bir mahkeme denilen mekânda, engizisyonda rastlıyorduk.”
Küçük, İlker Başbuğ’un tutukluluğuyla ilgili de şu ilginç tespiti yapıyor:
“Artık hükümet başkanının, İlker Paşa Hazretleri’nin tutuksuz yargılanmasından yana olduğu yollu kelamını takiye saymakta beis göremiyoruz. Bir hükümet başkanının bu yolda müteaddit ifşaatına rağmen, İlker Paşa’nın hâlâ tutuklu kalması devlet nazariyelerine terstir. Kaldı ki hükümet başkanı açısından, İlker Paşa’nın tutukluluğu esas ve matlup görünmektedir.
Bir tehlikeyi haber veriyorum. Ve iki, hükümet ile Gülen Cemaati arasında, yargıçlar planında bir ikilik olduğu görüşünü, bir evham sayma eğilimindeyim. Aralarında bir anlaşmazlık veya zıtlık varsa, başka bir yerdedir ve nedeni bizi ilgilendirmiyor.
Küçük, mektubunun sonunda bakın ne diyor:
“Hapiste yıllarca tutulanlar, Kemalist Cumhuriyet’in kuyrukları sayılmaktadır. Demek ki, Cumhuriyet’in kuyruğunu yakaladıklarını sanıyorlar ama ben, yakalananların oka dönüştüğünü görüyorum. Bir tehlikeyi haber veriyorum.”
GÜNÜN SÖZÜ
“Dünyada federatif eyalet temeli olmayan başarılı bir başkanlık sistemi yok. Bunun Türkiye için anlamı ne olabilir?”
(Uluç GÜRKAN)
Tartışma kültürü ve hoşgörüyü gördünüz mü
ABD’de seçim sonuçlandı ve Obama 303 delege ile ikinci kez başkanlığı kazandı. Bildiğiniz gibi rakibi Romney’le 3 kez TV ortamında yaptığı karşılıklı tartışmalarla seçime gittiler. Oldukça seviyeli ve karşılıklı saygı içeren bu tartışmaların örnek alınmasını diliyorum. Obama seçim sonuçlarının açıklanması ile yaptığı konuşmada, tüm ABD’yi tek bir aile olarak tanımladı ve ülkesi için ulusal birlik ve bütünlüğü dile getirdi. Ne kadar tezat bir durum... ABD emperyalizmi adına başka ülkeleri böl-yönet taktiği ile parçalamaya çalışanlar, kendi ülkeleri söz konusu olunca ulusal birlik ve bütünlüğü dile getiriyorlar. Sonra herkese teşekkür etti ve önümüzdeki dönemde Cumhuriyetçilerle birlik içinde olacaklarını da vurguladı. Güzel ülkemizde de daha kaliteli ve daha hoşgörülü ve de halkımıza örnek olacak tartışmalar bekliyoruz. Umarım yöneticilerimiz ve danışmanları da bu uyarımızı dikkate alır, yaşanan durumun farkına varırlar.
Prof. Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR
Merhamet ey SGK
SGK ile 5 seneden beri anlaşmalı hasta bakan tıp merkezlerimizin hali içler acısı... SGK’dan faydalanabilmek için, bir istihdam yaratmıştık. Katkı payları ile beraber hasta sayısının düşmesi bizleri mahvetti. Ayrıca 5 seneden beri senelik enflasyon oranları belli olduğu halde muayene ücretlerinde bir iyileştirme de olmadı. Yani 5 sene önce kaç liraya hasta bakıyorsak şimdi yine aynı paraya hasta bakıyoruz. Aslında SGK’da bizim gibi tıfıl kurumlardan kurtulmak istiyor. Belki de ondan dolayı şartlarımızı zorlamak adına böyle yapıyor. Onbinlerce doktor ve sağlık çalışanı aile mağdur durumda bekliyoruz.
Tüm bunlar yetmezmiş gibi şimdi bir de avuç içi damar okuma cihazı koyma zorunluluğu getirildi. Ocak 2013’e kadar koymak zorunluluğu var. 4 doktorun çalıştığı bir kliniğe 2 cihaz istiyorlar. 3 doktora 1 cihaz yetiyor ancak dördüncü için, ek koymuyorlarmış ve yeni cihaz istiyorlar. Her bir cihaz 3000 dolar. Yani personel paramızı ödeyemezken 6000 dolar bir para. Bari tek cihaz ile bu iş olsa olmaz mı? Ya da yurtdışında 800 dolar olan bu cihazlar daha uygun fiyata verilmez mi? Ya da SGK işveren olarak kendisi koysa olmaz mı?
Dr. A.O.
Fikret Otyam’dan ‘Hoşçakal İstanbul’
OTYAMCI pek çok sanatçı, medya mensubu ve izleyicileri sevenler Fikret Otyam’ın ‘Hoşçakal İstanbul’ sergisi için Çırağan Palas Kempinski Sanat Galerisi’nde bir araya geldiler önceki akşam... Elleri altmış dokuz yıldır boyalı, seksen altı yaşındaki Fikret Otyam’ı kutladılar. Sergi, Otyam ustanın fırçasından tuval üzerine akrilik boyalarla yapılan Anadolu’nun kara gözlü emekçi kadınlarını, dağlarını, derelerini, göllerini, denizlerini, ‘illa’ hem ak hem kara keçilerini, eşeklerini, birbirinden değişik evlerini, kara kıl çadırlarını, pamuk tarlasında ömür tüketenlerini sanatseverlerle buluşturdu. Çarpıcı 40 tablo ile Çırağan bir çiçek bahçesine dönüşmüştü sanki. Fikret Otyam, 1952’de İstanbul Maya Sanat Galerisi’nde açtığı ilk sergisinden 60 yıl sonra sanat yaşamını bu çok özel sergisiyle Çırağan Palace Kempinski Sanat Galerisi’nde taçlandırdı. 27 Aralık 2012’ye kadar Çırağan Sarayı’nın giriş katındaki Sanat Galerisi’nde günün her saati ücretsiz olarak sanat severlerin ziyaretine açık.
Paylaş