ERZURUM’da 27 Ocak ile 6 Şubat tarihleri arasında yapılacak 25. Dünya Üniversiteler Kış Oyunları’nda kayakçılarımız ne durumda diye sormak gerekiyor.
Derece yapabilecekler mi? Acı bir gerçek ki, 600-700 milyon TL harcadığımız (bazı bakan ve bürokratların ağzından değişik rakamlar çıkması kafa karıştırıyor ama neyse) etkinliklerde şampiyon olabilecek bir sporcumuz henüz yok. Türkiye coğrafi yapısının dörtte üçü kar alabiliyor. Buna karşın son yıllara kadar kış sporları ile yeterince ilgilenmediğimiz ortaya çıkıyor. Çünkü bir başarımız yok... Kayak deyince aklımıza sadece Bursa, Bolu ve Sarıkamış akla geliyor. Uludağ ve Sarıkamış’ta yetişen bir dönemin ünlü sporcuları ve antrenörleri artık yok. İlk kez bu sporda iddiamızı oraya koyup, Türkiye’nin en önemli spor yatırımı yapıldı devlet eliyle. Önemli bir sınav... Erciyes’te kış sporları yatırımları da Kayseri’yi kayakta bir başka merkez yapacak önümüzdeki yıllarda... Kayak sporunu gençlere 1960-70’lerdeki kadar pek sevdiremediğimiz, Erdoğan’ın uluslararası platformlarda bu oyunları ‘bastırarak’ alması ile ortaya çıktı. Tesisler için para var ama uluslararası arenaya çıkaracağımız sporcularımız var mı? Yok... Varsa yoksa futbol... Yabancı futbolculara saçtığımız paralar kadar, Erzurum ve Kayseri’de benzerleri gibi kaç tesis yapılabilirdi? Bir başka sorun da... Yerel yönetimlerin Palandöken’in eteklerine göğü ısıtan ‘villalar’ (kömürlü) yaptırmamış olsa ve de bol bol kar yağsa... Tarikat-cemaat olgusundan spor uzak tutulsa, ‘car kebabı’ ve ‘burma kadayıf’ın dışına çıkılsa... Siz o zaman görün Erzurum’u...
20 YILDA YETİŞİYOR
Bir kayak sporcusu 20 yılda yetişiyor... 6 yaşında spora başlayan bir genç, en az 14-15 yıl emek veriyor; ailesi ve antrenörün çabaları da ayrı... Kayak, mevsimlik bir spor. Türk takımının, Erzurum’daki oyunlarda Amerika, Çek Cumhuriyeti, Çin, Rus, Ukrayna, İsveç, Kanada ve Slovakya karşısında derece alabilmesi imkânsız görülüyor. Olimpiyatlardaki 10 dal için bu böyle... Erzurumlular, iktidarın Cumhuriyet tarihinin ‘rekor’ yatırımının kıymetini çok iyi bilmeli. (Atatürk’ün Erzurum Kongresi gibi...) Bu arada, siyasetin ötesinde spor ve turizme bakış açılarının da artık değişmesinin gerekli olduğunu vurgulamak gerekiyor. (Antalya da turizmden önce çok tutucuydu. Dövizden pay alınca durum değişiyor.) Çünkü, kayak sporu için Palandöken’deki beş yıldızlı otellere kayak amacıyla gelen Rus, Ukrayna ve Kazaklara hâlâ ‘Nataşa’ gözüyle bakılması affedilecek bir şey değil artık. (Muhafazakârlık var ama son yıllarda ramazanda, sigara içen turiste taksici ya da vatandaş artık sesini çıkarmıyor.)
2014 SOÇİ’DE PATLAMA
Peki bu harcamalar boşuna mı yapıldı? Hayır... Bu tesisler çok iyi değerlendirilip, bugünden itibaren ciddi bir (sporcu yetiştirmede) hazırlık yapılırsa, Erzurum’a karayolundan 8 saat uzaklıktaki Rusya’nın Soçi kentinde 2014’te yapılacak Dünya Kış Olimpiyatları’nda dereceye girebilecek gençlerimiz mutlaka olacaktır. Nitekim, organizasyon komitesinden aldığımız bilgiye göre, 16-18 yaş arasındaki gençlerimiz şimdiden ciddi bir şekilde 2014’e hazırlanıyorlar. Getirilen yabancı antrenörlerden çok şey öğreniyorlar. Erzurumlu, Kayak Federasyonu Başkanı Özer Ayık, bu gençlere Almanya, Avusturya, Slovenya ve Bulgaristan’da kamplar yaptırdı; görgü ve bilgilerini arttırdı. Erzurum’da hiç atlama kulesi yokken, dış ülkelerde yaptıkları çalışmalarla şimdiden rekor (çok zor, hâlâ atlarken ayakları titriyor çocukların) kıracaklarının işaretini veriyorlar. Çünkü, Erzurum’da teknolojik açıdan en donanımlı ve dünyanın yüksek ve modern atlama kuleleri yapıldı. Erzurum’daki tesisleri Başbakan, büyükelçilere ve Yunanistan Başbakanı’na da tanıttı. Açılış için bu kadar harcama yapılan tesislerin dünyaca bilinmesi gerekiyor. Dileriz, birkaç gün içinde kar yağar da görkemli bir açılış olur. Başbakan Erdoğan, TT Arena için değil ama esas teşekkürü Erzurum’daki kış oyunları için hak ediyor galiba. Batıya göç eden Erzurumlu aydınlar, geçmiş özlemlerini ifade etmek için söylediği ‘Erzurum artık bizim için bir nostalji’ kimliğinden, bu yatırımlarla kurtulabilir mi sahiden.
Mumcu neden öldürüldü
‘BİLGİ sahibi olmadan, fikir sahibi olunmaz’ özdeyişini bizlere armağan etmiş, araştırmalarla, ülkemizin ulusal çıkarlarını gözeten ve korumaya çalışan Uğur Mumcu, MOSSAD ile Barzani arasında 70’li yıllardan beri süregelen ilişkiyi açıklayan 7 Ocak 1993 tarihli yazısından sonra öldürülmüştür. Birçok araştırmacı da, ABD emperyalizminin gerçek amacını ortaya koyan ve bugün de geçerliliğini koruyan bu yazı nedeniyle, onun hayatını kaybettiğini ileri sürmektedir. Bu çağda, ulusal birlik ve beraberliğimizi korumak amacıyla yaptığı bir araştırma ve inceleme sonucunu içeren kendi yazısının, yazarının hayatına mal olması, ne kadar acı ve kaygı vericidir! Ne yazık ki bu hain ve gaddarca saldırının katilleri hâlâ bulunamamıştır. 17 yıllık süre içinde göreve gelen tüm yöneticilerimizi bir kez daha uyarmak isterim. Uğur Mumcu, Muammer Aksoy, Ahmet Taner Kışlalı ve Necip Hablemitoğlu gibi ulusal değerlerimizi, faili meçhul cinayetlere kurban edip, onların katillerini bulamazsak, birilerinin cesareti artacak ve ülkemizin daha birçok önemli değerini yitireceğiz. Umarım, değerli Mumcu’nun bu önemli uyarısı sonucunda, güzel ülkemizin ulusal birliği ve bütünlüğü, laik, demokratik ve sosyal hukuk devleti yapısı için kaygı duyan tüm vatanseverler, güç birliği zamanının geldiğini ve geçmek üzere olduğunun farkına varırlar. Prof. Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR
GÜNÜN SÖZÜ
“Partimize dönük kuşatma, milliyetçi söylemle sınırlı değil. İktidar, camiaya iş de dağıtıyor. Bazı ülkücü avukatlara büyük davalar, müteahhitlere ihale verildiğini biliyoruz. Arkadaşlarımız hepsini takip ediyor.” (MHP Genel Başkan Yardımcısı Tunca Toskay)