Er ve Çeker, Yazıcı ile akraba oldu

Daha önce duyurduğumuz gibi İstanbul İl Özel İdaresi tarafından kapalı zarf usulü ile 17 milyon YTL'den ihale edilen ve 21.4 milyon YTL'ye (KDV'si ile birlikte 26.5 milyon YTL) Malatyalı işadamı Mehmet Çeker tarafından alınan 'Gedikpaşa' okulunun geri planında, eldeki belge ve meclis zabıtlarına göre, hem Koruma Kurulu'nun hem de Eminönü Belediyesi'nin, Büyükşehir Belediyesi'nin ve Valiliğin 'imar cinlikleri' ortaya çıkıyor.

Konuştuğumuz bir çok kişiye göre, alınan kararlar, kılıfına uygun şekilde

düzenlenerek, İl Genel Meclisi ve Büyükşehir Belediye Meclis üyelerinden geçmiş. İhale de normal biçimde yapılmış. Yüksek bir bedel de verilmiş.

Ama...

Bu yeri alan işadamı Mehmet Çeker ile Eminönü Belediye Başkanı Nevzat Er

Malatya'nın Pötürge ilçesinde aynı köyden hemşehri olduğu gibi yakın da akraba... Çeker, bu konudaki sorumuza "Ne hemşehrisi,

aynı köylüyüz ve yakın akrabayız" demişti.

Belediye Başkanı Av. Er'in akrabası Çeker, şimdi de AKP Teşkilat Başkanı Av.

Hayati Yazıcı ile dünür oldu.

Yazıcı'nın kızı Esra Yazıcı ile Mehmet Çeker'in oğlu Abdullah Çeker bundan bir süre önce Altunizade'deki Mabeyn lokantasında nişanlandılar.

Er ile Yazıcı, Başbakan Erdoğan'ın avukatları, yazıhaneleri ortak.

İnsanlar birbirleriyle akraba da olurlar, iş de yaparlar.

Ancak tesüdüfün bu kadarı da insanı şaşırtmaz mı?

Belediye Başkanı Nevzat Er'in akrabası olan ve Hayati Yazıcı ile dünür olan Mehmet Çeker bu yeri aldığında ne kazanacak?

Laleli emlak piyasasında yapılan araştırma bizi şu rakamlara ulaştırıyor:

Gedikpaşa, 2. derece eski eserden çıkartılap 3. derece eski eser ticaret alanına dönüştürülmekle, 2.535 metrekarelik yer imara açılmış ve büyük bir değer yaratılmış oluyor.

Bu şartlar altında okulun bulunduğu 2.535 metrekarelik alanın tümü imara açıldığından şöyle bir imar uygulaması olabilecek.

2.235 m2x0.2 (katalan sayısı)=4.470 M2 (Toplam inşaat alanı)

H(yükseklik)=9.50 M (zemin üstü 3 kat)

4.470 m2/3=1.490 m2 (her kat)

Yani bu durumda zemin, altında iki normal kat, ayrıca ilçe belediye meclis kararı ile de iki kat daha 'arkeoloji izni' alınmadan yapılabilecek. (Büyükşehir Belediye Meclisi, bu yetkiyi Eminönü Belediye Meclisi'ne bıraktığını da vurgulamak gerekiyor.)

Böylece fiili inşaatta zemin altı dört kat, zemin üstü üç kat olmak kaydıyla toplam yedi katlı bir 'işmerkezi' (veya otel) ortaya çıkacağı mimari teknik elemanlar tarafından söyleniyor.

Laleli'deki emlak piyasasına göre, "İnşaatın m2'si 500 dolardan hesaplanırsa... İnşaat maliyeti en düşük 4.470 m2x 500 dolar=2.5 milyon dolara çıkabilir. Buna KDV dahil 26.5 milyon YTL'lik (17.5 milyon dolar) arsa bedelini de koyarsak, bu yer yaklaşık 20 milyon dolara malolabilir.

25 m2'den asgari 250 adet dükkan + katlı otopark konulduktan sonra satılırsa

yaklaşık 80-100 milyon dolar arası bir gelir yaratılmış oluyor. Kiraya verilmesi durumunda da üç yıl içinde bütün yatırım amorti ediliyor.

Yani bir koyup dört alınabilir. Ama bu bizim kaba bir hesapla yaptığımız işlemdir.

Bu yerin satışını Vali Güler onaylar veya onaylamaz bu işin ortaya çıkardığı fotograf böyle.

Alana hayırlı olsun demeden önce bu ülkeye Eminönü'ye, Laleli'ye, Beyazıt'a, rant pazarına, trafiğine, koruma kuruluna, İl Genel ve Belediye Meclis üyelerine, vessalam bütün İstanbul'a hayırlı olsun.

Kimse de sonra ortaya çıkıp 'rant pazarı yok' diye konuşmasın.

Şu da unutulmasın Sarıyer'deki Uyum Siteleri, Beykoz'daki Acarkent ve Acaristan da böyle oyunlarla birbirini takip eden hükümetler zamanında meydana gelmişti.

Yarın da "Gedikpaşa'yı AKP böyle yapmıştı" diyecekler.

BİLİRSİNİZ ki daha büyük miktarlarda kaçak mal geçirmek isteyenler, önce küçük bir parti malı feda ederler ve kendi gemilerini ihbar ederler.

Güvenlik güçleri bununla yetinirken, asıl voli kurtarılmış olur. Yıllardır içimizi burkan Acarkent orman yağması, bugün üzerlerine gidilmesi emrini verenlerin belediye başkanlığı sırasında doruk noktalara çıkmıştır.

Seçimler yaklaşırken, kendi partisini desteklemeyen bir ailenin üzerine giden iktidar, bir taşla iki kuş vurmaya çalışmaktadır. Bir yandan muhalifini cezalandırmış, diğer yandan yolsuzluk ve talanın üzerine gidiyormuş görüntüsü vermiştir.

Türk siyasal tarihi, aynı zamanda bir önceki iktidarın yarattığı türedi zenginleri cezalandırma ve bu arada kendi döneminin vurguncularını yaratma tarihidir.

Herkesin gözü Acarkent'e çevrilmişken, AKP yanlılarının bugünlerde kaç hektar yeşil alanı yok ettiği de bundan sonraki iktidar tarafından ele alınacaktır kuşkusuz.

Bugün "Aaa, cambaza bak!" diye ipteki cambazı gösteren ve bu arada seyircilerin cüzdanlarını yürüten yankesici şirketlerin kim olduğunu da gelecekteki parlamento oluştuğu zaman göreceğiz. Bu dosyalar geleceğe devredildikçe, bırakınız ormanı, bir demet maydanoz bile kalmayacak.

"Başbakan Erdoğan, kimlik zafiyetini Cumhurbaşkanı tartışmasında eşinin başörtüsünün arkasına saklanarak örtmek istiyor. Asıl sorun Başbakan'ın kimlik anlayışında ve zihniyetindedir."

BEŞİKTAŞ Belediye Başkanı CHP'li İsmail Ünal'ın, yılların tecrübeli 'yerel yöneticisi' Hasan Mani'nin, İzmir'den ayrıldıktan sonra kendi belediyelerinde göreve başlayacağını açıkladığını... HAKKI Öznur'un 'Çatışmalar-Cinayetler-İnfazlar-Derin Sol' adlı 1129 sayfalık çalışmasının Bilgeoğuz Yayınları arasında çıktığını... TUZLA'ya bağlı Orhaneli beldesinin iki dönemdir belediye başkanlığını yürüten Cemil Ekşi'nin (eski partisi ANAVATAN'ın, beldesinde çıkan zehirli variller konusunda kendisine sahip çıkmadığını öne sürmüştü) 9 Aralık'ta törenle CHP'ye gireceğini... PARTİSİNDEN istifa eden Ankara İl Başkanı Muharrem Soğukcu'nun Anavatan'dan ayrılmayacağını söylediğini... MEHMET Akbay'ın (Gezegen Mehmet) Kral FM'de hergün 18.30-18.45 arasında 'Türkiye için 15 Dakika' kampanyasında

kadın kuşaklarında yayınlanan 'seviyesiz programlar'ın kaldırılması

çağrısıyla 'Alo 178' hattına binlerce telefon yağdığını ve bunun RTÜK'ce dikkate alınması üzerine bazı isimlerin programdan çıkartılmasını sağladığını bildirdiğini...

BEN de herkes gibi International CNN'de Papa'nın Türkiye'ye gelişine dair haberleri dikkatle izledim. Bu kanalın prime time (yani en fazla izlenen saatler) sunucusu Glenn Back'ın Türkiye hakkındaki değerlendirmelerini dehşetle izledim.

Bazıları şöyleydi:

"Türkiye nüfusunun % 81'inin AB'yi tasvip etmediği, % 53'ünün İran'ı desteklediği... İran ile Türkiye'nin Ortadoğu'da Müslüman dünyasının liderliğine soyundukları... İran'ın öne geçmesini Türkiye'nin kabul etmeyeceği... Daha önce kubbeler miğferimiz, minareler süngümüz, biçimindeki şiiri okuduğu için hapis yatan bugünkü Başbakan Erdoğan'ın, Sünnilerin liderliğine soyunduğu... Türkiye'de en fazla satılan kitabın Hitler'in 'Kavgam' ve Yücel Kaya'nın 'Papa'yı İstanbul'da Kim Öldürecek?' kitaplarının olduğunu... Türklerin, İstanbul'u ve Bizans'ın arazilerini aldıktan sonra bütün kiliseleri camilere çevirdikleri... Türklerin AB'ye katılmak istemesinin tam bir 'Truva atı' olduğu, esas maksadın Müslümanlığı Avrupa'da yaymak ve Avrupa'yı içerisinden fethetmek olduğu..."

Bu program aynı günde iki kez tekrarlandı.

Glenn Back eski bir alkolik ve koyu bir Hıristiyan

Ben CNN'in bu kadar hakikatleri saptıran yayınına tepki verilmesini rica ediyorum. Ayrıca CNN'in sahibi olan Time Warner şirketinin genel müdürüne de yazacağım.

EN çok rahatsız olduğum konu, seçime sadece bir yıl gibi bir süre kalmasına rağmen yapılması gerekenlerin yapılmıyor olması... Yaşım 28, aşağı yukarı 10 yıldır siyaseti takip ediyorum ve herkesin hemfikir olup da kimsenin yapamadığı veya yapmak işine gelmediği bir konu var ivedilikle yapılması gereken... Siyasi Partiler Kanunu ile Seçim Kanunu gene değiştirilmeden seçime gidiliyor?

Siz gazeteciler bu konuya neden değinmiyorsunuz?

Bu kanunları değiştirmeyenler hangi yüzle hâlâ demokrasiden bahsediyorlar.

Eğer bu yasalar değişmeden seçime gidilirse ülkemizin bir 5 yılını daha maalesef heba etmiş olacağız...

Geçmişe bakınca, kimler bizi yönetmiş diye üzülmek istemiyoruz artık.

ŞANLIURFA'da Berdel usulüyle evlendirilen bir kadının, sığındığı baba evinden geri gönderilmek istenmesi üzerine 1,5 yaşındaki bebeğini sırtına vurup intihar etmesi ile kadınların berdel dramı bir kez daha gündeme gelmiştir.

Berdel gibi geleneksel töre uygulamaları 21. yüzyılda ülkemizde kadın dramlarına, yaşamlarına mal olmaktadır. Kadından sorumlu Devlet Bakanı olarak ivedilikle bu konunun üzerine gitmenizi istirham ediyorum. Özellikle Güneydoğu kırsalında kadının ticari bir meta gibi değiş-tokuşuna neden olan tüm uygulamaların ortadan kaldırılmasını sağlayacak zihinsel dönüşüm projesini başlatın. Acil olarak gerekli yasal düzenlemeleri Meclise getirin. Sıfır toleransı marka ceket etiketlerinde değil, yaşam pratiklerinde görelim

Şanlıurfa’da sırtında bebeği ile intihar eden Şahe Fidan’ın yerine şimdi de nikahsız eşi Aziz Göreyen’e Şahe’nin kız kardeşi eş olarak verilecekmiş. Bu insanlık dışı, acımasız alış-verişi devletin tüm güçleriyle önleyin. Bir yaşam daha sönmesin.

Töre ve namus adına işlenen cinayetlerde ölen, intihara mecbur kalan, mecbur edilen, başlık parası, berdel uygulamalarının kurbanı olan tüm kadınlar, çocuk kadınlar ve onların anasız kalan bebeleri belki bu dünyada sizden hesap soramıyorlar ama öteki dünyada elleri yakanızda olacak.

Lütfen kendinizi Şahe Fidanların yerine koyun. Bu çaresizliklere çare olmak sizin öncelikli göreviniz. Kadınlar sizin aracılığınızla devletin güçlü elini ellerinde hissetmek istiyorlar. Tutun o elleri.. Tutun ..Ölüyorlar!...

Opr. Dr. Canan ARITMAN- İzmir Milletvekili

HARİTA ha bire çalışıyor.

Haritanın bir parçası ise Papanın elinde..

Papa diyor ki:

- Elbette Türkiye’nin AB'ye girmesini isterim.

Zaten AB'ye girme adımınlarından biri değil mi bu Papa ziyareti.

Yani Türk halkı tarafından kabul görmeyen 'Ekümenlik' Papa ziyaretiyle yarı resmi bir nitelik kazanıyor.

Papa, Selçuk’ta Meryem'ana kilisesinde ayin yapıyor. Efes’te yüksek sesle dile getirilen Ekümenliği devletin resmi yayın organı TRT sunucusu canlı yayında şöyle sunuyor:

"İstanbul Ortodoks Kilisesi ekümenik Patriği..."

TRT gaf mı yaptı tartışmaları önceden de devletin başka kurumlarında yaşanmıştı. Bölünmüş Türkiye haritasını Türkiye’de uygulayanlara karşı yazdığım ve Başbakanın açtığı dava sonucu ceza aldığım yazı itibarıyla THY'nin yayınladığı broşürde parçalanmış Türkiye haritası ve devletin diğer bir kurumunun personellerinin bir vakfı tarafından da yayınlanması bir gaf mı yoksa adım adım insanların kafasına yerleştirilen bölünmüşlük senaryosu mu?

Eğer dinlerarası diyalog Türkiye nüfusunun %2'lik bir kesimin Papa ziyareti adı altında şaşalı Ekümen gösterisi içerisinde tanımlanıyor ise hükümet erkanındaki bu samimiyet neden %20'lik Alevi kitlesine uygulanmaz ve ibadet yerleri 'cümbüşevi' olarak tanımlanır?

Siz böyle çift yüzlü bir davranış şekli gördünüz mü medeniyetler hukukunda?

Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu’na bir soralım, bu konuda ne tür bir açıklama yapar?

Efes’te yada İstanbul’da Papanın yönettiği ayinde org ile ayin yapılıyor.

Kendine güvenen bir babayiğit çıksın da burası 'cümbüşevi' mi be kardeşim desin ve o ayini yasaklatmaya kalksın?

Bu mudur inanca saygı?

Türkiye’yi parçalamak isteyenler işi Allaha bırakmadan harıl harıl çalışıyor, Cumhuriyetten yana laik olanlar işi Alaha havale etmekten öte bir şey yapmıyorlar.

Halil EYYUPOĞLU- Gaziantep Ekspres Gazetesi yazarı

Halk otobüsleri gittikçe mafyaşıyor

ŞİKAYETİM İETT Genel Müdürlüğüne... İstanbul’da hemen hergün eşine bol bol rastladığımız halk otobüsü terörüne bir dur diyecek merci bulunmuyor mu?

14 R KADIKOY- RASATHANE hattında çalışan 34 BC 1011 plakalı C-272 kodlu halk otobüsünde seyahat ederken saat 15.00 sıraların da Burhan Felek Durağı'na 50 m. kala acı bir frenle sarsıldık. Dengemi kaybederek koltuklara çarptım, otobüstekilerin tamamı bu ani fren yüzünden sağa sola savruldular. Ne olduğumuzu anlamaya çalışırken otobüs şoförünün durak harici yol kenarında bekleyen iki bayan yolcuyu almak için bu kadar hızlı ve tehlikeli fren yaptığını anladık.

Bunun üzerine otobüs şoförüne "Sen ne yapıyorsun insan mı taşıyorsun, yük mü

taşıyorsun?" diye seslendim. Bana biletçi sert bir ses tonuyla bağırarak sen ne konuşuyorsun lan!" gibi argo bir kelime ile seslendi ve kabadayılık tasladı. Ben de yeniden itiraz ederek "Hem suçlusun hatalısın, hem de kabadayılık yapıyorsun" dedim. Bunun üzerine şoför otobüsü durdurarak biletçi ile beraber beni zorla tartaklayarak indirmeye çalıştılar. Bana saldırıyı gören yolcular da araya girerek muhtemel arbedeyi önlemeye çalıştılar. Bu arada yolcuların telefon açarak çağırdığı polis otosu olay yerine geldi.

Dakikalarca benim üzerime çullanmaya çalışan ve her türlü hakareti yağdıran otobüs şoförü ve biletçi, polis memurlarının yanında da hakaret etmeye devam ettiler. Aynı anda kimliklerini bilmediğim dışardan birkaç kişi yanımıza geldi. Bana dönerek "Buralar bizden sorulur, sen şikayetini geri al yoksa bu havalide rahat dolaşamazsın başına bir işler gelir sonra biz karışmayız!"

şeklinde tehdit savurdular.

Fakat enteresan olan şudur ki bizzat polis memurlarının yanında pervasızca bu tehdidi yapan insanlara polisler de müdahale edemedi. Polisler Üsküdar Doğancılar Karakolu'na şikayetçi olmam için götürdüler. Karakoldaki tecrübeli polis memurları bu olayı savcılığa şikayet etmem gerektiğini ve ayrıca İETT Genel Müdürlüğü’ne bu şikayetimi ayrıntılı bir şekilde iletmemi tavsiye ettiler.

Sayın yetkililer lütfen bu mafyalaşan halk otobüsü terörüne bir son verin ve İstanbul’un sahipsiz olmadığını, şehir magandalarına henüz teslim olmadığımızı lütfen gösterin.

Halk otobüsü plakası 34 BC 1011; Kodu: C-272 14 R; şoför Kenan Bece ve biletçi Gökhan Uzun)

İlker ALPKAYA- (0542-414 60 19)

BUGÜN

- MÜLKİYELER Birliği İstanbul Şubesi'nin, Mekteb-i Mülkiye’nin 147. kuruluş yıldönümünü bu akşam Grand Cevahir Hotel'de kutlanıyor.

- MALATYALI İş Adamları Derneği'nin (MİAD) Güneşli Bağcılar Merkezinde bugün 14.00'de 'Malatyada kültür neyi bekliyor?" konulu toplantının konuşmacıları

gazeteciler Cumali Ünaldı ve Mehmet Kamış.(0212-217 24 41)

Küçükçekmece'de üye olmayan bazı kişilerle CHP ilçe yönetimi oluşturuldu

CHP Küçükçekmece İlçe Başkanı Ali Şeker'in görevden alınarak kendisine bir yıl kınama cezası verildi. Şeker buna karşı yargıya itiraz etti.

Bu arada Ali Şeker'e destek vererek "varsa bir hatımız bizi de yargılayın" diyen 14 ilçe yönetim kurulu üyesi de il disiplin kuruluna verildi. Bu gelişmelerden iki ay sonra, 14 yöneticinin durumu için bir karar verilmeden

İstanbul İl Yönetiminin, Küçükçekmece'ye yeni bir atama listesi göndermesi dikkat çekti. Bir CHP'li izi arayarak "Ne yazık ki, atanan 14 kşidin 7'si parti üyesi bile değil. 5 bin üyesi bulunan örgütten ilçeye seçilecek adam mı bulamadılar" dedi.

TÜRK Kadınına Seçme ve Seçilme Hakkının Verilmesinin 72. yılında Kadıköy Meydanında buluşuyoruz! 72 yıl önce kazanılan bu hakkın yeterince uygulanamayışı toplumumuz üzerinde olumsuzluklar yaratmaktadır. Bu nedenle 5 Aralık 2006 günü Saat 10.30‘da aşağıda isimleri bulunan dernek ve kuruluşlar Kadıköy Kadın Konseyi çatısı altında Kadıköy İskele Meydanında buluşacaklardır. Türk Kadını olarak temsilde ve yönetimde de var olma konusundaki ortak mücadelemize katılımınızı bekliyoruz.

KADIKÖY KADIN KONSEYİ

İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği, İstanbul Barosu Kadın Hakları Komisyonu, Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği,Atatürkçü Düşünce Derneği,Kadıköy Kadın Platformu, Cumhuriyet Halk Partisi (Kadıköy İlçesi), Çağdaş Eğitim Vakfı,Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Kadınlarımız Fikir ve Kültür Derneği, Kadıköy Engelli Dostları Platformu, Kadıköy Sağlık ve Sosyal Dayanışma Vakfı(KASDAV)Kadıköy Sağlık Eğitim Gönüllüleri Vakfı, Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi(Mavi Melekler), Marmara Üniversitesi Kadın İşgücü Destekleme Derneği, Moda Soroptimist Kulubü Derneği, Türk Anneler Derneği, Türk Kadınlar Birliği, Türkiye Sakatlar Derneği, Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği, Türkiye Yardımseverler Derneği, Yeni Çağdaş Kadınlar Eğitim Kültür ve Yardımlaşma Derneği, Fakir ve Yardıma Muhtaç Ailelere Destek Derneği, Emekli Subay Eşleri Derneği, Kreuzberg-Frederlishe/Kardeş Kentler ve İlçeler Derneği, Türkiye Yazarlar Sendikası Şahkulu Derneği, İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı, Kadıköy Sosyal Kültürel Danışma Derneği