Paylaş
Yaşayanların da, o coğrafyadan geçenlerin de, başlarından geçen hep bir ‘acı’sı vardır; ister komünizm baskısı, ister soykırım veya mezalim deyin, hatta trafik cezaları da...
Kapıkule’den Pamporovo’ya giderken, Tunca nehri ortalığı yıkmış geçmiş. Sarayiçi’nin böyle bir taşkına uğraması pek enderdir. Zararı kısa sürede telafi edilemez. Meriç’in taşkın suları Bulgaristan topraklarını da çok etkilemiş. Bu şiddette İstanbul Kuzey Ormanları’na vurmuş olsaydı; bu tahribatın telafisi çok zor olurdu. ‘Harman’ yerine dönen 3. havalimanı inşaatının yerinde çamurla baş edilemez, iş makineleri aylarca çalışamazdı.
‘Koca Balkan’, yağmur bulutlarını bizim Istranca’dan daha çok çekiyor. Çünkü her taraf uzun boylu ağaçlarla kaplı... Bu taşkınlar, Bulgaristan topraklarından çıkan üç nehrin üzerinde 10’u bulan küçük hacimli barajların diplerinin kumla kaplanmasına da neden oluyor ve ağır zarar veriyor. Bulgaristan, maliyetinden ötürü barajlarını ne temizleyebiliyor; ne de İpsala Ovası’na yayılan Meriç’in taşkınından doğan benzer sorun Türkiye ve Yunanistan tarafından masaya yatırılabiliyor. Meriç’in- dibindeki ‘silisli kum’un çıkarılarak inşaat sektöründe kullanılması konusunda hiç kafa yorulmuyor.
Türkiye ile Bulgaristan ilişkilerinde kısa da olsa ‘bahar’ havası hep yaşanır. Sorunlar iyi niyetle çözülür sonuçta. Ne de olsa, Bulgaristan’da güçlü bir Türk ağırlığı var; seçimlerde parlamentoda ‘azınlıklar’ adına denge sağlayabiliyor. İşte o kadar; Bulgaristan ise bu duruma hep kızar.
AH BU TÜRKLER OLMASA...
1997’den beri ilk hükümet ortağı olan Haklar ve Özgürlükler Hareketi (HÖH) bu kez koalisyonda yer almadı. Geçen ekimdeki seçimde sandıktan yine ‘kaos’ çıktı. Açık söylemek gerekiyorsa; Bulgaristan halkı siyasetçilerden hiç memnun değil. Seçime katılma oranının %51 olması, bu memnuniyetsizliğin tepkisel yansıması...
Bulgaristan’daki seçim sonuçlarından ikinci kez memnun olmadı AKP... Bulgaristan’da din adamlarıyla ‘çaktırmadan’ yarattığı baskının, Türkiye’de ilgili bölgelerdeki kaymakamların göçmenlerin üzerindeki açık propagandanın hiç etkili olmadığı görülmüş. Blok içinde BŞHP’nin aldığı sanılan %1-2 oyluk potansiyel, HÖH’e kaymış olsaydı, Türk partisi ek iki vekille sayısını 40’a çıkaracak ve Sosyalistlerin önüne geçecekti. Pomaklar ve Çingeneler, Bulgarların baskısına karşın HÖH’ü destekliyor.
(Pomakların ‘uyanmaya’ başladıklarını, Türkiye’de de federasyonlaştıklarını haber verelim.)
Borisov, HÖH ile koalisyon kurmayacaklarını açıkladığından küçük partilerle koalisyon yapmak zorunda kaldı. Yarın HÖH’e mecbur kalırsa ne yapacak? Yakınlıkları bilinen Erdoğan ve Borisov “Yanlış yaptık” diye düşündüler mi hiç? Türk azınlığın partisinin teke indirilmesinin daha avantajlı olduğunu Ankara fark etmiyor mu?
Türkiye’de seçimler yaklaşırken, Bulgaristan’daki dengeler belki bizim partilere bir ‘açılım’ sağlar mı?
Özetlersek; Başbakan Boris’in partisi GERB %33 bandında; Sosyalistler (BSP) %16 ve Türklerin oy verdiği HÖH ise %15 oy almışlar. AKP tarafından kurdurulan ‘Hürriyet ve Şeref Partisi’sinin (HŞHP) yer aldığı Reformcu Blok %9 seviyesine ulaşmış. Milliyetçilerin oluşturduğu Ulusal Cephe, %7, Sansürsüz Bulgaristan ise %6 oranında; ırkçı söylemleriyle öne çıkan Ataka ve eski Cumhurbaşkanı Georgi Pırvanov’un liderlerindeki sol eğilimli Bulgaristan’ın Yeniden Doğuşu için Alternatif (ABV) de % 4’lük seçim barajını kılpayı geçerek meclise girmişler...
Avrupa Birliği’ne girdi ama toparlanamıyor
Bulgaristan’ın nüfusu azalıyor
BULGARİSTAN’ın resmi nüfusu 7.3 milyon olarak gösteriliyor. Ancak, ülkenin nüfusu 6 milyonun altına düşmüş. Türk kökenli Bulgaristan vatandaşlarının 750 bini Türkiye’de, öteki vatandaşlardan 1 milyona yakını da Avrupa’da yaşıyor. Gençleri ülkede tutmak kolay değil; “Bulgaristan’da şu anda en fazla 5.5 milyon kişi yaşıyor” dedi Plovdiv’li bir Türk...
Dün Gebze’de oturan Balkan kökenli bir grupla Plovdiv’e geldik. Kültürel anlamda görülecek o kadar şeyi var ki; Bursa, Edirne, Bosna ve Midilli Osmanlısından çok şeyler bulabilirsiniz... ‘Cuma’ diye anılan Muradiye Camisi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ayağa kaldırtmış; pek de güzel olmuş; kaldırımlarını da AB fonlarından yapmışlar... Sofya’dan sonra ülkenin ikinci büyük ‘yedi tepeli’ kenti, Meriç ikiye ayırıyor. 400 bin nüfusu var. Plovdiv’den 85 km sonra Bulgaristan’ın en ünlü kayak merkezi Pamporovo’ya varılıyor. İki saatlik yolda, Balkan ve Rumeli örgütlerinin öncüleri Av. Özcan Pehlivanoğlu, E. Albay Süheyl Çobanoğlu, ‘Jivkov göçmenleri’ yazar Mehmet Türker ve Koşukavak’tan Rıfat Yakupoğlu’ndan ‘Bulgaristan brifingi’ alıyoruz. Gebze’den birçok gazeteci dostumuz da belgesel çekimleri için gelmişlerdi.
Pamporovo, Rodop dağların ortasında 1650 metre rakımda Snejanka tepesinin eteklerinde yerleşik ve Avrupa’nın en güneşli kayak merkezi...Üzerindeki kuleye çıkıp 2008 metreden Gümülcine’nin üzerinden Ege denizi görebiliyorsunuz... El değmemiş güzellikteki bölgenin değeri daha 1933’lerde keşfedilmiş; Almanlar ilk tesisleri kurdukça komünist yöneticilerin gözdesi olmuş... Dinlenme evlerinden sonra oteller yapılmış... Yabani geyikleri vurmak kimsenin aklına gelmiyor. Zeytin ağaçlarını acımasızca kesenler, gelsin burada o kayın ağaçlarının nasıl korunduğunu görsünler.
Dört mevsim tatil yapılabilen bölgede lüksü de ucuzu da olmak üzere her türlü dinlenme ve eğlenceye açık 74 otel var... Otel sayısı giderek artıyor; yatak sayısı 6 bini geçmiş, (Bursa Uludağ’da 2.500 dolayında)... 240 güneşli gün ve ‘yumuşak’ kar; kayakçıların oradığı en ideal ortam olarak belirtiliyor; özelliklede acemiler için.. Yıllık ortalama sıcaklık derecesi 5.5... Sezon açıldığından bütün Balkan ülkelerinden turist görebiliyorsunuz; Alman ve Ruslar burada da ‘çekişiyorlar’. Türkiye’den birçok turizm acentasının gözdesi Balkanlar olduğundan Pamporovo da çok sayıda Türkle karşılaşabiliyorsunuz. Turizmci Rıfat Yakupoğlu, geçen yıl 10 turist getirdiğini anlattı. Yakupoğlu, Balkan turlarının son yıllarda artan denetimin sorun olduğunu kaydetti.
ALKOÇLAR PAMPOROVO’DA
Ender Alkoçlar’ı dün Pamporova’da gördük. 11’inci otel yatırımını burada yapmış... Alkoçlar “Pamporovo kayak merkezindeki100 yataklı Grand Hotel Murgavetz’in 20 yıllık işletmesini aldık” dedi. Uludağ’da kayak turizmi nedeniyle tecrübeli olduklarını bildirerek, ortağıla birlikte ülkenin başka bölgelerinde de fırsatları değerlendirmek istediklerini söyledi. Alkoçlar, eşinin ailesinin Filibe’den Türkiye’ye göç ettiklerini hatırlattı.
Vize kolaylığı geliyor
Dün Pamporovo’da kayak sezonunun başlamasıyla renkli bir ‘kayak festivali’ yapıldı. Kar daha geçen hafta 10-15 santim kadar düşmüş; geçen yıl bu günlerde 2 metreymiş... Yunanistan’ın kadın Turizm Bakanı Angelkon, Türklere ‘vize’ kolaylığı için bir müjde verdi; “Üç aylık çok girişli vize uygulaması için görüşüyoruz” dedi ve ekledi:
“Komşumuz Türkleri bekliyoruz. Buyurun gelin.”
Bu arada Balıkesir’in ilçe belediye başkanları Süleyman Aksoy (Marmara), İsmail Cankut (Kepsut), İsmail Avcı (Bigadiç), Ramazan Bahçıvan (Dursunbey), Hüseyin Yakar (Gönen) kayak sezonunun başlaması dolayısıyla Pamporovo’nın bağlı olduğu Çepelare Belediyesinin davetlisi olarak kayak tesislerini gezdiler ve törene katıldılar. Marmara Belediye Başkanı Süleyman Aksoy “Kardeş belediyemiz Çapelare Başkanı bizi kaymaya, bizler de onu yüzmeye çağırdık” dedi.
Paylaş