Ecevit'i yoldan döndüren muhtıra haberi

- Sayın İsmet Solak... Rahmetli Ecevit ile yıllarca beraber oldunuz; bu dostluk nereden nereye geldi?

- İlk tanıdığımda, 1964 yılı, CHP Gençlik Kolları üyesiydim, aynı zamanda Gazetecilik Enstitüsü Cemiyeti yöneticisiydim. O, Çalışma Bakanı idi. Bizler, o dönemde geleceğin lideri olarak Prof. Turhan Feyzioğlu'nu görüyorduk. Ama, Ecevit'in bakanlıktaki performansı, yeniden durum değerlendirmesi yapmamızı sağlamıştı. Başlangıç buydu.

Haberin Devamı

- Bir yandan da gazetecilik sürüyordu.

- Özellikle 12 Mart döneminde çarpıcı bir olay yaşamıştık. Ben Yeni İstanbul'da idim ve sayfa sekreteriydim. Sabah gelip gece yarısı eve dönen hamallardandım. Ecevit Adana'ya giderken, muhtıra haberini alıyor ve geri dönüyor; ajanstan bir haber önümüze geldi: "Ecevit: Bu muhtıra bana karşı yapılmıştır." Gazetenin politikasında da, askeri yönetime değil sivil anlayışa destek var, diyen Kemal Uzan'ın belirlediği çizgi hâkimdi. Ben bu haberi manşete çıkardım. Ertesi gün, patronun kardeşi Yavuz Uzan, "Bu Ecevit'e nasıl destek verirsiniz? Bu adam bizim 12 bobinimize el koydu" dedi ve benim işime son verdi. Meğer Yeni İstanbul o dönemde Ulus matbaasında basılıyor ya, böyle bir bobin çekişmesi varmış. Yani Ecevit'in sözlerinin içeriğine kızmıyor, adına kızıyordu. Benim tazminatım verildi, ayrıldım. Üç gün sonra Kemal Uzan gazeteye gelince beni çağırttı ve maaşıma zam yapıp geri getirdi. Bu olayı ileriki tarihlerde Ecevit’e anlattığımda, "Yani geçim şartlarına katkımız olmuş" diye espri yaparak gülmüştü. 1973 sonrasında ben Ankara'ya, ANKA Ajansı'na gelmiştim. Asıl birliktelik o dönemde başladı.

Haberin Devamı

- Bülent Bey, ANKA Ajansı'na mı geliyordu?

- Hayır, hayır... Ajansın sahibi Altan Öymen. Bir gün Altan Abi geldi, "Bize kadar gel, seninle konuşacağız" dedi. Zaten evi, ajansa çok yakında. Evde eşi Aysel Hanım ile Rahşan Ecevit vardı. Yeni çıkarılacak Umut adlı haftalık parti gazetesinin editörlük işlerini yapmak için güvenilir bir gazeteci aranıyormuş ve benim üzerimde karar kılınmış. Ben memnuniyetle yardıma hazır olduğumu söyledim. Böylece Bülent Ecevit'in Göreme Sokak'taki araştırma bürosuna sürekli gidip gelmeye başladım. Prof. Bilsay Kuruç, Prof. Gündüz Ökçün, Işın Çelebi, Mehmet Kabasakal, Orhan Koloğlu gibi önemli isimler vardı. Ama Ecevit ile ikimiz baş başa saatlerce gazete üzerinde, yazılarda çalışıyorduk. Tümünü kendi okuyup düzeltirdi. "Kendinizi yormayın ben bunu yaparım" deyince üzülürdü; "Bırakın da mesleğime olan özlemimi bu şekilde tatmin edeyim" diye gülüyordu. Bu giderek, haftalık değerlendirmelere de dönüştü. Yani artık iki meslektaş ve dosttuk. Ama hep nazik, hep kibardı.

- Trakya Yağlı Tohumlar Kooperatifleri Birliği Genel Müdürlüğü de buradan mı?

- Bir anlamda evet. Ama 1977 seçimlerinde, Trakya gezisinin yol güzergâhını rahmetli Orhan Eyüboğlu yaparken benim müdahalem olmuştu. Çerkezköy, Saray, Vize, Pınarhisar, kendi köyüm, Kırklareli, Edirne, Babaeski, Lüleburgaz ve Çorlu'ya uğradı. Bu yoldaki tüm il ve ilçelerin, özellikle üreticilerin sorunlarını bir rapor haline getirmiştim. Bülent Bey bu notlarımı çok beğendi. Sonra kurulan hükümette beni genel müdür yaptı. Oradaki başarılı örgütlenme çalışmasına da çok sevindi. Çünkü iki yıl içinde üye sayısını 59 binden 123 bine çıkarmıştım. Sonraları, Trakya'daki sevgi seline bu olayın katkısı çoktu.

HALK SAHİP ÇIKTI

- 12 Eylül sonrasında da beraberdiniz...

- Hiç kopmadık ki... Ben dobra dobrayım. Düşüncelerimi inançlı bir biçimde ona aktarırdım. Kızanlar olurdu ama o severdi. “Önemli olan doğrultu tutarlılığıdır” derdi. Demokratik Sol Hareketi de yasaklı dönemde geliştirdi. Ben, yargılanırken duruşmalara giden, en azından kapıda bekleyen çok az sayıda inançlı Ecevitçilerden biriydim. Hiç unutmam, bir duruşma sırasında 8-9 kişi vardık. Biri de Doğan Taşdelen idi. Sivil adliyede yapılacak bir duruşma öncesinde bana, “Örgüte haber verilirse, onlar sahip çıkalar ama haberleri bile olmuyor” demişti. Ben Lüleburgaz ve Edirne’de üç arkadaşa bunu ilettim. O duruşmaya iki otobüs insan geldi. Bir gün Trakya’da örgütlenmede pek ilerleme sağlanmadığını söyledi. Ben üç gün izin alıp bayramda Trakya’ya gittim. Tekirdağ, Edirne ve Kırklareli il ve ilçelerinde dokuz kişiyle Ankara’ya geldim. Her biri üreticilerin, işçilerin önemli liderleriydi. DSP böyle örgütlendi işte.

Haberin Devamı

- Adaylık meselen de vardı...

- Evet, 1987 seçiminde de aday olmamı istemişti. Benim geçim sıkıntım vardı. 1991’de yeniden söyledi, peki dedim. Az bir oyla kaybettim. 7 kişi ile Meclis'e girdi ve beni de basın danışmanı olarak aldı. Ecevit yazılı odada ben oturdum iki yıl. 1992’de CHP tekrar açılırken yürütülen görüşmelere benim de katılmamı istedi, tutanak tuttum. O notlar sadece bende var. Ancak, CHP’nin başına geçmesi için ne kadar yalvardımsa da (bir ara kabul etmesine rağmen), ikna edemedim. CHP açıldı, bazı milletvekilleri oraya gitti. Ben mesleğime devam ettim.

ÇEKİLMENİN ZAMANI GELDİ

- Sonra neden koptunuz?

- Kopmadık... 1995 seçimlerinde ben aday olmak istemedim. Son anda Hüsamettin Özkan ile birlikte Meclis kulisine çağırıp, adaylığını koy, dedi. Başvuru yaptım ama bu kez de listeye alınmadım. En alt sıralara koymuşlar. Adaylığımı geri çektim. Maalesef İstanbul listesinin 8. sırasında adım kalmış; bana mesleki açıdan darbe vurdu. Yine de DSP için çalıştım. Aramız 2001 krizi öncesi bozuldu. Fethullah Gülen okullarına destek verdiği için, bir de Kemal Derviş konusunda ters düştük. Yüzüne hata ettiğini söyledim. Bir de yazı yazdım, “Seni sevdiğim için yazıyorum, çekil artık, zamanın geldi. Eğer çekilmezsen yarın seni sevenler karşına geçecekler, bunu görüyorum” dedim. Bu benim dostluk uyarımdı. Onu kırmak için değil korumak için yazmıştım. Ama yanımızda yer alan yakın bazı kişilerin benim aleyhime çok şeyler söylediğini de duydum. Ben onu hep sevdim, hakkımı helal ettim. Çünkü o, benim gönlüme ve çevreme sığacak biri değildi. O, ulusal bir liderdi. O tarihin tanığı, yurt sorunlarına çok duyarlı, bilgili, kültürlü, namuslu, onurlu ve halkçı bir liderdi. Işık içinde yatsın.

Haberin Devamı

Anıtmezarı yapılmalı

ECEVİT elbette ki tartışılmaz bir şekilde iyilik ve bazı hataları ile bu ülkenin yetiştirdiği rejime ve cumhuriyete bağlı önemli siyasetçilerden birisiydi. Türk demokrasisi için bir kayıptır. Allah rahmet eylesin. Özal'a, Menderes'e, Türkeş'e anıtmezarlar yapılmıştır. Şimdi Ecevit'e de bir anıt mezar yapılmasını öneriyorum. En uygun yerde Ankara’nın oran girişi

Ahlatlıbel tarafı olabilir. Burası Konya-Adana yolu üzerinde olması nedeniyle güzel bir yerdir. Ankara Belediyesi veya Çankaya Belediyesi mülkiyetinde midir bilemem ama Ahlatlıbel bu iş için en uygun alandır. Sayın Ecevit buraya defnedilmelidir.

Yunus BÜLBÜL-ANKARA

Sol birleşsin

KARAOĞLAN'ı asla unutmayacağız. Günümüz Türkiye'sinde ender rastlanan temiz

bir siyasetçiydi. Kıbrıs Fatihi Ecevit'in son arzusu sol partilerin birleşmelerini istiyordu. Şimdi tam zamanı. Sayın Ecevit'in gözünün

arkada kalmaması için CHP, DSP, SHP, BCP'nin birleşmeleri ve Merkez Sol'un tek bir partide birleşmelerinin zamanı gelmiştir.

Umarım Ecevit'in bu son arzusu yerine getirilir.

Uğur ÇİÇEK-ALMANYA

Ulusal solun babasını kaybettik

SİYASİ hayatına başladığı günden son nefesini verdiği ana kadar siyasi çizgisinden asla taviz vermeyerek, ülkemizin birlik ve bütünlüğü için mücadele eden Bülent Ecevit, Cumhuriyet tarihimizde onurlu duruşun, dürüstlüğün, anlamlı şiirlerin, uzun soluklu sevdaların ve emeğin temsilcisi olarak Türk halkının sevgisini kazanmıştır.

Haberin Devamı

Ulusal çıkarlarımız konusunda gösterdiği hassasiyet ülkemiz üzerinde kirli planları olanları rahatsız etmiş, Türk halkının en derin sevgisini ve takdirini kazanmıştır.

Türk solunun unutulmaz liderleri arasında adı her zaman altın harflerle yazılacak olan Bülent Ecevit, ülkemizin en zor koşullarında, darbeleri yaşayarak siyasetteki varlığını sürdürdü.

Tüm zorluklara ve dayatmalara inatla direnerek, Türk halkına çıkarsız ve karşılıksız hizmet vermeyi sürdürmüştür.

Bülent Ecevit'in adı, halkımızın hafızasından asla silinmeyecektir.

Hepimizin başı sağ olsun.

Ali KILIÇ-CHP PM Üyesi

Halkçı devlet adamı

1957’de CHP milletvekili olarak siyasete atılan Bülent Ecevit, gerek TBMM’nin CHP’li sade bir üyesi olarak gerekse 1963'de İnönü Hükümeti'nin Çalışma Bakanı ve daha sonra 5 kez de Başbakan olarak, Türk Demokrasi tarihine damgasını vurmuş halkçı bir devlet adamıydı.

Türkiye’de demokratik açılımların gerçekleştirilmesi ve devletimizin sosyal devlet olması yolunun açılmasında tarihi bir görevi de yerine getirme başarısını göstermiş, yetkin ve örnek bir siyasetçiydi.

Haberin Devamı

Ayrıca, Kıbrıs’taki soydaşlarımızı soykırımdan kurtarma ve Ada’ya barışı getirme konusundaki yürekli, saygın, inançlı, duyarlı ve tutarlı devlet adamlığı anlayışıyla ve hatta diplomatik yeteneğiyle, her zaman övgüyle ve saygıyla anımsanacak bir devlet adamlığı niteliğine sahipti.

Bülent Ecevit, yarınki seçimi değil devletinin yarınını düşünen örnek bir devlet adamı olmayı başarmış çok ender siyasetçilerimizden birisiydi.

Dursun ATILGAN-Avrupa ADD Genel Başkanı

Yazarın Tüm Yazıları