DYP Büyük Kongresi’ni gören herkes kabul eder ki; ‘kalabalık’ etkileyiciydi; dışarda da bir o kadar partili kalmıştı.
AKP hariç son 2.5 yıl içinde diğer partilerin yaptığı kurultaylardan daha kalabalıktı; bir o kadar partili de dışarda kalmıştı. Niye bu sevgi; ‘lider, kongre, ülke severliği’ mi, Ankara’da bedava ağırlanma mı?
Bir genel merkez yöneticisi anlatıyor:
‘Tekirdağ’dan 6, Antalya’dan 6 otobüs.... En çok partili grubu Afyon’dan geldi; tam 47 otobüs...’ (Gözler, eski Antalya Belediye Başkanı Hasan Subaşı’nı aradı ama gelmemişti.)
Gerisini dinlemeye gerek yok. Yani delegeler dışında da büyük bir kitle ‘taşınmış Ankara’ya!..’
Coşkulu kalabalığı görünce bir liderin heyecanlanmamasının olanağı yok. Mehmet Ağar da, aylarca iddialı şekilde hazırlandığı kongrenin yapıldığı salona girmeden kalabalıktan ciddi şekilde etkilendi. Gereksiz bir şekilde heyecanlı bir konuşma yaptı. Hem uykusuzdu, hem tuz kaybına uğramıştı vücudu. Nitekim salonda konuşmasının 40’ıncı dakikasında bir anda yüzü bembeyaz oldu ve konuşmasını kesmek zorunda kaldı... Bu endişe verici bir durumdu; neyse ucuz atlatıldı.
Prof. Dr. Vecdet Öz, ‘Tansiyonun 5.5-6’lara düşmesi çok tehlikelidir. Bu nedenle ileri yaşlardakilerin damarlarının kireçlendiği unutulmamalı, insan kendisine baktırmazsa her an bir krizle karşı karşıya kalabilir’ uyarısında bulundu çevresine...
BULAŞMADIM, KARIŞMADIM
Önceki akşam DYP’li bir grupla sohbet sırasında bir partili ‘Demirel ne yapıyor?’ un yanıtını şöyle verdi: Demirel, DYP ile ilgili sorulara şu yanıtı vermiş:
‘Bulaşmadım, karışmadım, ilgilenmedim, kendilerine göre ne yapıyorlarsa yapıyorlar.’
Gerçekten Demirel, böyle hallerde kamuoyuna net bir tavır aktarmaz; bir görüşü veya eleştirisi varsa da bunu ‘ağzı olan konuşmazlara’ söyler. Demirel’in, Mehmet Ağar’ın arkasında durduğu bir gerçek.
Şaşırtıcı olan Tansu Çiller’in isminin okunmasıyla birlikte büyük alkış almasıydı. Başkanın niyeti yokken salondakilerin ısrarı üzerine okutmak zorunda kaldı; bu da alkışlandı... DYP’liler Çiller’i çok mu özlemişti? Necdet Menzir ve Orhan Keçeli ‘Bu bir vefadır, bu partide bu vardır’ dediler.
HANGİ VİZYON
Kongrede ‘vizyon’ sayılabilecek ne vardı? Kongre öncesinin TV reklamları mı, yeni ‘Kaygılanma Türkiye ve ‘Hara Üzüm Habbesi’ parçaları mı? Partiiçi demokrasinin egemen kılınacağı, kadın kotası uygulanacağı vaadi mi?bDört kadın ilçe Başkanı mı? Ayrılanların geri getirilmesi için Ağar’ın kendisi dahil herkesin görevi olduğu sözü mü? GİK’e alınacak yeni isimler mi; 6 kadın ve üç genç mi? Hangisi?
‘Genç kadrolara görev verilsin’ önerilerinin hayata geçirilip geçilmeyeceği önemli. Partilerde sıradan ‘gençler’ mi, yoksa okumuş-yazmış ve iyi yetişmiş insanlar mı yer bulmalı?
Dün salonda bunun işaretleri pek görülmedi. Bugün yapılacak GİK seçimlerinde söylendiği gibi ‘yeni isim’lerden oluşan ‘taş gibi’ bir GİK ortaya çıkarsa Ağar’ın, sert bir dille telaffuz ettiği gibi ‘İktidarı sallayabilir.’ Bir sohbeti de aktarmak gerekiyor; ‘Kesici, Mumcu ve Tantan gibi isimler, Erdoğan’dan kurtulmak için yeni oluşumlarla bir araya gelmezler mi?’
HEDEF SANDIK
DYP’nin DP’den başlayan misyonunun ‘sadık’ bir tabanı var. Delegelerin çoğu bu tabanın ikinci ya da üçüncü kuşak mensubu... Bu tür inançlı kadrolar, siyasette çok önemli... Bu nedenle, DYP’nin Türkiye’nin temel taşı olduğunu’ söylüyor Ağar... Bir yıldan beri inanılmaz bir performans gösteriyor. 60 ili ve en az onun üç misli kadar da ilçeyi taramış son altı ayda... Yeni danışmanlarının önerileri ile partiyi iktidara taşımak istiyor. Onun için
AKP’nin ‘alamünit fotoğrafı’na önden ve arkadan bakarak yaptığı eleştirilerde ‘Sandığı milletin önüne biz koyacağız’ dedi. Alkış alan ağır eleştirileri özetle şunlar oldu:
‘Washington’dan, Tel Aviv’den emir alan hükümet, bu milleti temsil edemeyen hükümettir... Gidip Tel Aviv üzerinden aktarmalı Washington randevusu alan Başbakan’ı bu ülke taşıyamaz... Tuzu kuruların hükümetidir, kendisine oy verenlere ihanet etmiştir... Bu ülkenin has insanlarını azınlık yapmak istemektedir. Bu kongre, tesadüf değildir; bu milletin başkaldırdığı bir hükümetin gidiş sesleridir.’
İç siyaset üzerinden ABD ve AB’ye yönelik ‘ince ayar’ eleştirilerinin altını biraz daha doldurmalıydı. ‘Milliyetçilik’, ‘din-iman’ söylemi ve de sayısı hatırlanmayacak kadar ‘Allah’ sözcüğünü kullanması ise fazlaca dikkat çekti.
Özeleştiriden uzak durdu, hata varsa kendisine ait olduğunu söyleyip kestirip attı. Halbuki örgütleri görevden almalar ve aday belirlemeler konusunda salonda çok yakınma dinledik. İstanbul’dan bir delege ‘Sayın Ağar, ‘delege ağalığı’na tavizkár olmamalı’ dedi kulağımıza... O anda karşımızda, Marmara Ereğli’den bir pankart dikkatimizi çekiyor:
‘Gözünü kara toprak doyuracak, Trakya çiftçisi bunun hesabını soracak.’
Allah bilir
Şanlıurfa’dan Murat Kısa adlı genç DYP üyesiyle sohbet ettik. Adana’da, AKP’ye oy veren bir kişiyle aralarında şöyle bir diyalog geçmiş:
- AKP’den memnun musun?
- Elim kırılsaydı da oy vermeseydim.
- Bu sefer DYP’ye oy verir misin?
- Allah bilir.
AKP’ye karşı Milliyet yazarı Hasan Cemal’in deyimi ile ‘vozurdanma’ var; ancak sağ ve solda henüz bir alternatif ortaya çıkmış değil.
Biliyor musunuz
BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan’ın Fatih Altaylı’nın kızı Zeynep’e doğum günü hediyesi olarak gönderdiği ‘Cansu’ adlı Van kedisinin, daha önce Gevaş (Van) İlçesi’nin AKP’li Belediye Başkanı Nazmi Sezer tarafından Erdoğan’a hediye edilmiş olduğunu... Fransa’da ‘Terpsichore’ şiir ödülünü kazanmış olan Üzeyir Lokman Çaycı’nın beş dilde yayınlanan ‘Ağzına Kadar Dolu Bir Dünya’ isimli şiirinin (Fransızca çevirisi; Yakup Yurt) bu kez Raphael Miraoi tarafından bestelendiğini...