AKP, 2002 seçimlerine giderken yayınladığı 'Seçim Beyannamesi'nde 'Yolsuzlukla Mücadele' konusuna önemli bir yer ayırmış. Nitekim, bu anlayış sonucu seçmenlerin teveccühüne mazhar oldu ve iktidara geldi.
Daha siyaset sahnesine çıkmadan, eğip bükmeden, sağa-sola sapmadan çok iyi bir seçim beyannamesi hazırlıyor ve bir de 'yolsuzlukla mücadele' tarifi yapıyor.
Özetle deniliyor ki:
"Yolsuzluk, 'kamu imkanlarının kişisel çıkarlar için kötüye kullanılması'dır.Sosyal, ekonomik, kültürel, siyasal ve her şeyden önemlisi ahlaki çöküntü ve çürümüşlüğün ürünü ve göstergesi olan yolsuzluk, halkın bürokrasiye, siyaset kurumuna ve genel olarak devlete ve adalete güven duygusunu zayıflatmaktadır."
Seçim beyannamesinde, "vatandaşın partimizden beklentisine uygun olarak yolsuzlukla mücadelede cesur adımlar atılacağı" belirtilirken, siyaset ve kamu yönetiminin yolsuzluktan arındırılması için de toplumun temiz kalmış geniş kesimleri ve STÖ'lerin sorunun çözümüne katılarak, mücadelenin böylelikle topluma mal edilmesi gerektiğine dikkat çekiliyor.
Ve en vurucu bölüm arkadan geliyor:
"Kamunun kaynak dağıtım mekanizmalarında yolsuzluğun azaltılabilmesi için vergi, ihaleler, devlet yardımları, krediler, teşvikler, sübvansiyonlar, gümrük işlemleri, işe alma, terfi ve tayinlerde, siyaset-sermaye ilişkilerinde şeffaflık sağlanmalıdır."
RANT DAĞITMAYLA SAVAŞ!
Olay, beyannamede bir cümle ile şöyle özetleniyor:
"Siyasetçilerin ve kamu yöneticilerinin mal varlıkları şeffaf hale getirilecek... Siyasetin finansmanının şeffaf hale getirilmesi ve objektif kriterlere bağlanması için Siyasi Partiler Yasası'nda gerekli düzenlemeler yapılacak... Kamunun bütün iş ve işlemlerinde şeffaflık asıl, gizlilik istisna olacak... Son yıllarda ülkemizde büyük boyutlara ulaşan, halkın devlete olan güvenini sarsan, ülkemizin uluslararası imajını zedeleyen yolsuzluk olaylarının ortaya çıkarılması ve suçluların cezalandırılması için gerekli idari ve hukuki önlemler alınacak... Kamu yönetiminde gereksiz yere genişletilen 'gizlilik kültürü' ile mücadele edilecek..."
Metin daha uzun, ama geriye kalan ihtimal belirgin.
Beyanname ya bir yerden kopya edildi; doğru dürüst okunmadı ve böylece arşivlerde unutulup kaldı, ya da insanın dili varmıyor ama "Dün dündür bugün bugün" anlayışının sıkı bir icracısı oldu.
Malum, boynuz kulağı geçermiş!
Tabii ki serveti olacak
MİLLET de o kadar salak ki, hep de sizin bu tezinize göre düşünür. Çok bekleyeceksiniz daha, yüklenin bakalım. Bildiğiniz bir yolsuzluk belgesi varsa açıklayın bitsin; nedir bu mal varlığı baskısı... Bana ne Başbakan'ın servetinden, adam 10 yıl Ülker'in Anadolu Yakası dağıtımını yapmış, tabii ki serveti olacak.
Taha DÖNMEZ
’Patron’un müthiş vaadi
’ÇANKAYA'da ünlü bir balıkçı restoranı... Günlerden çarşamba, akşam saatleri.
Cam kenarındaki masada üç kişi yemek yiyor. Biri 'batık' bir patron; karşısında da bir yargı mensubu; yanında top sakallı bir genç.
’Patron' konuşuyor:
- Bize davalarımızda çok yardımcı oldunuz.
- Eh... Biz eski dostuz.
- Bu iş halledilirse, ben de yeniden düzlüğe çıkarsam hepinize Bodrum'da birer yalı...
Top sakallı araya giriyor:
- Bana da alırsınız, değil mi?
Patron son sözünü söylüyor:
- Maksat iş halledilsin.’
Bu konuşmalara bir okurumuz kulak misafiri olmuş.
Acaba kim olduklarını siz tahmin edebilecek misiniz?
18 bin fidan elimde kaldı
BEN dış mekan süs bitkileri yetiştiren bir üreticiyim. Kasım 2005 tarihinde İstanbul Büyükşehir'e bağlı Ağaç A.Ş.'den gelen yetkililer, Sakarya Pamukova'daki fidanlığıma gelip çeşitli türlerden yaklaşık 18.000 adet fidanı beğenip alacaklarını taahhüt ettiler.
Söküm gününde kaparo vereceklerini söylediler.
Aralık 2005'te kaparoyu alıp söküme başladık, sökülen fidanları rutbolladık (köklerin toprağı ile birlikte çuvala sarılması). Tüm bu emek, masraf ve zahmetlerin sonunda Ağaç A.Ş. yetkilileri hiçbir gerekçe göstermeden fidanları almaktan vazgeçtiklerini ve kaparoyu geri istediklerini söylediler.
Şu anda ağaçlarım sökülü durumda beklemektedir.
Belediye ödeneklerini kendi yandaşları (partili) fidan üreticilerine istedikleri fiyattan satın alabiliyorlar.
Mehmet Bayraklı-ÜRETİCİ
GÜNÜN SÖZÜ
"İş Bankası’nın binlerce mudisi vardır. Onu bir siyasi partinin malı gibi göstermek finansal harekete olumsuz yansır. İş Bankası, Türkiye’nin önemli bir kurumudur. Ve CHP’nin de malı değildir. Sadece belli hisselerinin CHP tarafından kontrol edilme hakkı vardır. CHP’yi savunuyor değilim. Ama ticari hayata azami özeni göstermemiz gerekir. Ticari hayata zarar verecek girişimlerden kaçınmak gerekir."
(DSP Genel Başkanı Zeki Sezer)
TRT'de at kuyruğu ve küpe de yasak... TRT Müzik Dairesi Baskanı Doç. Süleyman Erguner yayınladığı genelgede böyle emrediyor. Ayrıca sakallı veya kirli sakallı olanların görev yapmamalarını hatırlatıyor. İnşallah sıra kirli bıyıklılara da gelir. Amin!..