Paylaş
Keçeciler! İşin içinde iş var
GÜMRÜK Bakanı Mehmet Keçeciler'in dünkü ‘‘Sabredin’’ sözleri gümrüklerde işlerin çok farklı boyutlarda olduğunu gösteriyor. Konuyu bilen uzmanlar, Keçeciler'in açıklamalarında soruşturmayı yürüten emniyet görevlileri ile savcıyı yanıltabilecek bazı noktalar olduğunu söylüyorlar.
İthalat ve ihracat rejimini bilen bir uzmanın şu sözlerine dikkat edin:
‘‘Keçeciler'in bu vurgunla ilgisi olmadığı açıktır. Ancak hazır bulduğu kadroların ve kendi yaptığı yanlış bazı atamaların hatalarına sahip çıkmamalıdır. Kendi bakanlığının Keçeciler'in kontrölünde olmadığı da açıktır.’’
Keçeciler'in açıklamalarında önemli hatalar olduğunu belirten aynı uzman şunlara dikkat çekiyor:
3 BİN DEĞİL 3 MİLYON TON
‘‘- Altınbaş Holding sarartıp ihraç etmek kaydıyla 3 bin ton muz için değil, tam 3 milyon ton muz için izin almıştır.
- Bu izni Tarım Bakanlığı'ndan değil ‘‘Dış Ticaret Müsteşarlığından’’ almıştır.
- Ve bu izne dayanarak ‘‘Devlet Planlama Teşkilatı’’ndan teşvik belgesi çıkarmıştır. Kaçakçılıkta kullandığı tesisi inşa etmiştir.
- Tarım Bakanlığı'nın 'ithal izni' verme yetkisi yoktur. Sadece ithalat aşamasında analiz yapabilmek için 'kontrol belgesi' verir. Ayrıca Altınbaş'ın aldığı 'sarartma teşviki' için kontrol belgesi aranmaz. Kontrol belgesi sadece fiili ithalatta, yani gelen malı millileştirme aşamasında istenir. Altınbaş'ın aldığı 4 bin 560 tonluk kontrol belgesi de millileştirme kapsamındadır. Transit geçerken yurtiçine kaçak indirilen muzların kamuflajı için alınmıştır.
BAKANLIK İZİN VERMEDEN OLMAZ
- Ayrıca 'dahilde işleme rejimi', gümrük yönetmeliğinin 457. maddesi ile 636. maddesi arasında düzenlenmiştir. Bu rejimin kontrol ve sorumluluğu bakanlıktadır. Yani bakanlık izin vermeden Altınbaş ne şekeri, ne çayı, ne de muzu işlemek üzere getirip kaçak olarak yurda sokabilirdi. Peki dünyanın her yerinde yeşil olarak ihraç ve ithal edilen muz için, bu işi en iyi bilen kurum olan gümrükler 'sarartılıp ihraç edilecektir' dolmasını nasıl yemiştir. Muz sadece nihai tüketiciye satış aşamasında sarartılır.
- Ramazan Uludağ'ın deyimiyle bu 'teknik' ve büyük vurgunun sadece 2-3 küçük taşra gümrük müdürü ve birkaç küçük memurla yapıldığı masalı boştur. Bu vurgun yıllar içinde adım adım planlanmış, gereken altyapı ve düzenlemeler Ankara'da hazırlanmıştır. Sayın Savcı, Altınbaş'a Dış Ticaret Müsteşarlığı, DPT, Teşvik Uygulama, Gümrük Müsteşarlığı gibi kurumlarda hazırlanmış ve verilmiş izin ve belgeleri incelerse, Yasin Altınbaş'ın şirketleri Kilis'te iken neden Ankara'dan ayrılmadığını da öğreniriz.’’
DGM Savcısı tabi bunları da dikkate alacaktır.
Kıvırtmayın!
NASIL ki yasaları bilmemek adalet önünde geçerli bir mazeret sayılmazsa, bazı siyasilerin ve bürokratların da ‘‘Bilmiyordum, tanımıyordum, ben gerekli kişiye aktarmıştım’’ gibi mazeretleri de artık toplum gözünde ve vicdanında geçerliliğini kaybetmiştir.
Bakan, ‘‘Bu ihbar bana geldi, gerekli mercilere ilettim’’ demekle kurtulamaz. Bakanın görevi, pasaparolalık değil, böylesine önemli konuları sonuna kadar takip etmektir.
Cumhurbaşkanı üstün hizmet belgesi verirken bu belgeyi verdiği kişilerin geçmişini inceletmekle, yakışık almayan kişileri önerenleri de en azından ‘‘uyarmak’’la yükümlüdür.
Bir savcı, bir emniyet üst görevlisi, bir vali, bir kaymakam çetecilerle, kaçakçılarla birlikte görüldükleri veya trafik kazası geçirdikleri zaman ‘‘Ben onun arandığını, sabıkalı olduğunu veya kanun kaçağı olduğunu bilmiyordum’’ demekle kurtulamaz. Bu mevkilerdeki insanlar yakın ilişkide bulundukları kişilerin kimler olduğunu çok iyi bilmekle yükümlüdürler.
Artık bu tip mazeretlerle kamu vicdanında temize çıkmak olanaksızdır. Biz bu tür beyanları duydukça ‘‘Özrünüz kabahatinizden büyük’’ deyip geçiyoruz. Haberiniz olsun.
Erdal YETKİN-İSTANBUL
Bu, emanete ihanet değil mi?
Ankara'dan Emlak Müşaviri Salim Taşçı, Atatürk'ün bilinmeyen mirasını saptadığını anlatıyor. Gelin Taşçı'ya kulak verelim:
Atatürk Orman Çiftliği'nin bulunduğu alanı yıllardır 102 bin dekar olarak bilirdik. Oysa ki alan 52 bin dekarmış. 50 bin dekarı ise Çubuk Aydos Yaylası'ymış. Bu 50 bin dekarın sınır tespiti yapılmış mı? Kimler, hangi belediyeler, buraları ne yapıyor? Ve ne yapacak?
Bilen varsa beri gelsin.
Diyorum ki, gelin bu 50 bin dekarı orman yapalım. Dünyanın en büyük ormanlarından birisini de biz yapmış olalım.
Bir milyon çam fidesi veya sediri ilk ben bağışlıyorum. Vergiden de düşmem. Yoksa göz göre göre 50 bin dekar arazi de ‘ham’ yapılacaktır.
Nasıl buldum! Bir belediye başkanının bölgesine turist çekmek ve de kayak merkezi oluşturmak için ünlü, namlı ve de birtakım sayınlara (10-20 dönüm) ‘‘Gelin, yeter ki gelin’’ dediğini duydum. Ula nedir bu? Bir bardak çayın esirgendiği bu dünyamızda nedir bu cömertlik! Eee, devletin malı deniz değil mi?
İşte bu denizde -Aydos Yaylası- karşımıza çıkan da Ata'nın emaneti çiftlik.
Yiyin efendiler yiyin.
Aksırıncaya kadar, tıksırıncaya kadar yiyin.
Bir gün burunlarınızdan gelir.''
Gelecektir de...
BAĞ-KUR primlerine yapılan son zamdan sonra, taşrada kepenk indirmeme savaşı veren binlerce esnafın sorununa bir kez olsun değinmediğiniz için sizlere teşekkür ediyorum!
Daha 1999 yılının son ayına değin 20 milyon olan Bağ-Kur priminin ocak ayında 31 milyon, nisan ayında 52 milyon olması kanımca sizleri pek ilgilendirmemiştir!
Oktay EROL-ADANA
BURSA Metro Gross Market'te kasada ödeme yaparken yere düşürdüğüm cüzdanımı eksiksiz olarak bana iadesini sağlayan idareci ve güvenlik görevlilerine teşekkür ediyorum.
Necmettin ZENGİN BALIKESİR
DARÜŞŞAFAKA Lisesi'nin geleneksel pilav günü bugün Maslak'taki kampusta düzenlenecek. Darüşşafaka Lisesi Müdürü Azmi Özkardeş, 127'ncisi yapılacak olan pilav gününe tüm mezunları beklediklerini söyledi.
ADANA Kazanlı'dan A. Doğan, R. Şahin, C. Yılmaz, H. Dikici, M. Şahin ortak fakslarında, ‘‘Çukurova izlenimlerinizle ilgili yazılarınızda biber üreticilerinin hislerini yansıttığınız için teşekkür ederiz. Maalesef bu ülkede çiftçiyi hiç kimse düşünmüyor. Bizim hayatımız biberdir. Bizim sorunlarımızı hiçbir zaman unutmayınız’’ diyorlar.
Paylaş