'Benim-senin' hastane anlayışı da öne çıktı
"İstanbul, Ankara ve İzmir’deki 1. sınıf hastanelerin bir sorunu hálá olduğu yerde duruyor. Bizler hem vatandaşa hizmetten, hem de gelirimizden olmuş bulunuyoruz.
Bilindiği gibi 1. sınıf hastaneler Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) kapsamından ayrıldılar. Bunun nedeni yapılan ödemelerin maliyetlerini karşılamaktan uzak olmasıydı. Ancak burada hastaneler bir yerde SGK’ya bazı dallarda hizmet sunmak istiyorlar. Bu dallar,
Tiyatro KADIKÖY Bahariye’de kapanan Broadway sinemasını, büyük özveri ve imkansızlıklar içinde 3 aylık bir tadilat sonrası ’tiyatro’ salonuna çevirdik. Bahariye Sanat Merkezi adıyla 27 Ekim’de açtık. Kültür Bakanlığı’nın yardım kararı uyarınca 51 tiyatroya irili-ufaklı yardım yapılmış. İstanbul gibi salonların, akıbeti meçhul şekilde yıkıldığı bir kente salon kazandıran bizlere ise ’bir bardak soğuk su’ uygun görülmüş. Tiyatro salonu yapmak suç mudur? Bakanlık sitesinde bir açıklama yok ama belki de başvuru için seçtiğimiz oyun yanlıştı. Başvuruda bulunduğumuz Turgut Özakman’ın ’Duvarların Ötesi’ adlı oyun mu sakıncalı? Yardım alsak da almasak da tiyatroya devam ediyoruz. (0216-345 55 67) |
kalp cerrahisi, onkoloji ve organ naklini kapsıyor.
Ne yazık ki, bu hizmete verilen ameliyat bedelleri yeterli olmadığından
SGK ile anlaşmazlık yaşanıyor hálá... Ameliyat yaptığım hastanenin müdüründen öğrendiğime göre, bir ay önce Çalışma Bakanı
Çelik ile 1.
sınıf hastaneler oturup anlaşmışlar.
Bürokratlara branş anlaşması ya da diğer adıyla kısmi anlaşma için gerekli talimatları vermiş.
Ancak bu talimatla ilgili işlem bir türlü yapılamıyormuş.
Anladığım kadarıyla hükümet hastane sektöründe de
’sen-ben’, ’benim-senin’ ayrımı yapıyor.
Emin olun bir sürü üniversite hocası ameliyat yapamıyor, insanlarımız sağlıklarından oluyor.
Beklemekten ölen hastaların olduğunu da söylemek isterim.
Hele nakil bekleyen hastalardan hiç söz etmek istemiyorum.
Bu sorunun ne kadar ciddi olduğunu Bakan
Çelik sonunda algılamış ama bürokratlar talimatı yerine getirmiyormuş. Sorun ortada bırakılınca, ilk akla gelen bilinen hastanelere mi hizmet ediyorlar? sorusu akla geliyor.
"TRT’den ’Cumhuriyet’ savunmasıTRT’den gelen açıklamada şöyle deniliyor:
’TRT’de çağdışı propaganda’ (4.11.2008) başlıklı yazıda,
TRT 2 kanalında yayınlanan
’Yayın Dünyası’ programını çağdışı propaganda olarak niteleyip;
TRT yönetimine haksız isnatlarda bulunuyorsunuz. Öncelikle TRT
’nin 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nın 85. yılı kutlamalarında hangi programları yayınladığını iyi araştırmanız gerekiyor.
TRT’yi,
TRT yapımcısını suçlarken; konuyu iyi araştırmak gerekir; çünkü Cumhuriyetimizin en köklü kurumuna ve bu kurumun çalışanlarına atılacak her türlü iftira, hukuki cezasını bulur.
TRT, 29 Ekim Bayramı’da milli hassasiyete uygun bir yayın planlaması yapıp;
Türkiye’nin en nitelikli programlarıyla Cumhuriyet ruhunu ekranlarına yansıtmıştır. Yayınlanan yüzlerce program içinde seçme yapılacaksa; 29 Ekim gecesi
TRT’nin son yılların en iyi yayınlarından birini gerçekleştirdiği kamuoyunca kabul edilmiştir. Yüzlerce
Cumhuriyet aydını sanatçımız; özel bir konserde buluşup
TRT’nin organizasyonu ve yayını sayesinde kitlelere Cumhuriyet ideolojisini yansıtmışlardır.
Cumhuriyet Bayramı etkinliklerini
Türkiye’de en iyi duyuran yayın kuruluşu
TRT’dir. Eğer buna ikna olmadıysanız herhangi bir gazetenin 29 Ekim tarihli televizyon sayfasına bakmanız yeterlidir."
Açıklama daha sonra şöyle devam ediyor:
"TRT ekranlarındaki tüm haber saatlerinde ve tüm programlarda Cumhuriyet’in önemi, coşkusu ve ideolojisi işlenmiş; büyük önder Mustafa Kemal Atatürk, TRT izleyicisine anlatılmıştır.
TRT Kurumu Türkiye’nin en iyi Cumhuriyet yayınını yaparken; bir kültür sanat programındaki konuğun kendi fikirlerini anlatan bir cümlesiyle karalama yapmak; kötü niyet göstergesidir. Bahsedilen yayında Cumhuriyet karşıtı tek bir fikir yoktur; programın konusu
Franfurt Kitap Fuarı’dır.
Hürriyet gibi bir büyük gazetenin önemli bir köşe yazarı, yazısını yazarken
’karşı görüş’ alsaydı;
Atatürk karşıtlığıyla suçlanan yapımcı-yönetmen
Sedef Başbuğ’un daha önceki programının isminin
ATAMTÜRK olduğunu öğrenirdi.
ATAMTÜRK programının
Atatürk Yüksek Kurumu’ndan da ödüllü bir program olduğunu Hürriyet okuyucularına belirtmek isteriz."
Bütün bunlar güzel... TRT’nin yasası da ortada... Ancak bizim sözünü ettiğimiz
’iktidarın savunduğu programların yapılmasının şık olmadığını’ söylemekti.
Belgrad Ormanı’nda ’su’ yağması
KEMERBURGAZ Çiftealan yolu Belgrad Ormanı içinde aylardır özel şirketler 24 saat aralıksız su sondajı yapmaktadır. Bulunan bu sular borularla
Yüzbaşı Suyu denen kısma aktarılarak satılmaktadır ve büyük ağaç katliamı yapılmaktadır. Burası, Belgrad Ormanı turnikeli girişinden 2-3 km mesafadedir. Bunu sondajı yapıp kaçak su alanların ve bu işten büyük rant sağlayanların
Tayyip Erdoğan’ın yakınlarıdır.
Belgrad Ormanı girişinde orman muhafaza memurlarının orman deposu ve bekçi kulübeleri vardır. Yürüyüş ya da piknik yapmak için girenler, orada gerekli incelemeyi yapabilirler. Yazık imar yağmasından sonra su yağması da başlamış.
Selma ÖZENMesaj Panosu
BAŞBAKANIMIZ, Obama’yı kutlama mesajında (Ermeni iddaaları ile ilgil olarak) "seçim kampanyalarında işlenen bazı tezleri, seçim kampanyasına yönelik kalan tezler olarak değerlendiriyoruz, orada kalır diye düşünüyoruz" diyor. Başbakanımız seçim mitinglerinde vatandaştan oy almak için bir çok vaatlerde bulunmuştu, oy aldıktan sonra ’lades!’ demişti. Şimdi Obama’ya taktik veriyor. "Ermenilerden oyu aldın daha sonra sen de lades deviyer" diyor.
T.TARCAN