Devleti zorlamak ateşle oynamaktır

MİSAK-I Milli sınırları içinde Türkiye’ye yönelik bu kalkışma kaçıncı olaydır.

Musul, Hakkâri ve civarı üzerindeki paylaşım pazarlığı Lozan’da gündeme gelmiş, hatta görüşmelerin kesintiye uğrama durumuyla karşı karşıya alınmıştı. Yani 1920’lerin başından beri Türkiye rahat bırakılmadı.
Daha önce Osmanlı döneminde Dersim’de yaşananlar gibi...
Kürtler hep isyan ettiler, her iki taraf için faturası ağır oldu; ne canlar gitti.
PKK saldırıları yıllardır ağırlıklı olarak ekim aylarında yapılıyor.
Ve Hakkâri’deki 8 güvenlik noktası hedef alınıyor sürekli.
Yürekler yanıyor.
Son iki günde de yaşadığımız acılar katmerleniyor.
Şimdilik 31 vatandaşımız öldürüldü, güvenlik güçleri mensupları ve sivil vatandaşlar olmak üzere...
Kimse dillendirmiyor ama uzun zamandır millet tehlikede, sadece bölgede değil Ankara’nın merkezi dahil her yerde...
Millet, ulusal sınırlar içinde tehlikede ise, tehlikenin kaynağına bakılmaksızın devlet, meşru müdafaa durumunda demektir. İç hukukta ve uluslararası hukukta halihazırdaki durumun tanımı bu değil midir?
Yıllardır içeriden ve dışarıdan sistemli bir biçimde pompalanan saldıranlar, özgürlük savaşçısı, hak mücadelesi yapıyorlar! Anayasa’nın bazı maddelerini değiştirelim ve saldırıları durduralım, barışı sağlayalım (canımızı kurtaralım!) mantığı ile bulunduğumuz durumu dahi müdafaa etmek zor görünüyor.
Bu andan itibaren, terör örgütü ve uzantılarının taleplerine uygun her davranış, şehit kanları karşılığı verilen ‘haraç’ anlamına gelecektir.
Devlet bütün vatandaşlarına adaletli davranmak zorundadır. Sihirli kelime adalettir, küresel yeni moda tarifler değil, hukuk devletinin temeli budur ama devlet haraç vermez...
Devleti zorlamak ateşle oynamaktır, herkes hesabını buna göre yapmalıdır.

Sabotaj

ÇATI partisi adıyla yeni bir siyasi örgütlenmesinin arifesinde olan BDP’nin bu yolla örgütten bağımsız bir siyasi çizgiye evrilebileceği; örgütün ‘şahin’
kanadının ‘daha fazla kan’ söylemine karşı özellikle bölgeden daha kararlı ‘barış’ çığlığının yükselebileceği ve her şeyden önemlisi hükümetin Kürt sorununun çözümüne yönelik yeni bir yol arayışında olduğu iddialarının Ankara kulislerinde yükseldiği bu dönemde saldırı ne anlama geliyor? Uzlaşma Komisyonu’nun ilk toplantısına saatler kala gerçekleşen bu saldırı acaba bir ‘sabotaj’ olarak tanımlanabilir mi? Yeni bir “barış ve kardeşlik” inşasına yönelik sabotaj? ? O.K.

Türkiye’de 12 kentte 41 sandık

BULGARİSTAN’da pazar günü cumhurbaşkanlığı seçimi ve yerel seçimler yapılacak.
Bulgaristan, cumhurbaşkanlığı seçimi dışında Türkiye’deki Bulgaristan pasaportlu Türklere ilk kez oy kullandırmıyor.
Rumeli Türkleri Derneği danışmanı Özcan Pehlivanlıoğlu, “Bulgaristan Başkonsolosluğu’nun geçen seçimde 20’ye yakın sandık kurulan İstanbul’da üç sandık kurdurmasının oy işlemini zorlaştırmak anlamına geldiğini” söyledi.
1999’da Jivkov tarafından ülkelerine ‘sürülen’ Bulgaristan Türklerinin büyük çoğunluğu İstanbul’da yaşıyor.
İstanbul’da açılacak olan 3 sandığın yerleri şöyle:
1- Ulus/Levent’teki (Akmermez’den Ulus’a giderken) Bulgaristan Başkonsolosluğu (0212-281 01 15).
2- Avcılar Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi. Merkez Mah. E-5 üzeri, Avcılar.
(0212-591 19 86).
3- Gaziosmanpaşa Bekir Sami Dedeoğlu İlköğretim Okulu, Sarıgöl Mah. Ordu Cad. Okul Sokak 4 (belediye binasının karşısı) (212-535 66 27).
Türkiye genelindeki illerde açılacak sandık sayıları da şöyle:
Ankara 1 sandık, İzmir 7, Bursa 3, Tekirdağ 11, Kırklareli 4, Kocaeli (İzmit) 5, Sakarya (Adapazarı) 1, Manisa 1, Edirne 1, Yalova 2, Antalya 1.
Bulgaristan pazar günkü seçimde 12 şehirde toplam 41 sandık kuracak.
Bulgaristan 2007’deki milletvekili seçiminde 32 ülkede 144 sandık kurmuş; bunun 76’sı Türkiye’de yer almıştı.
Bulgaristan pazar günkü seçimde Türkiye’deki 12 şehirde toplam 41 sandık kuracak.

Vekil torpilin yoksa böyleymiş

TEKEL’de ne güzel çalışıyorduk; kurumumuz sigara, içki üretiyordu; tütün üreticileri de mutluydu; tuz üretenler de... Özelleştirilince bizi parçaladılar. Unkapanı’ndaki Tekel Genel Müdürlüğü binası bir hastane grubuna satıldı. Bazılarımızı, Tekel’in artakalan şirketlerinin bağlandığı TTA şirketine, bazıları da Başbakanlığa bağlı Sümer Holding’e gönderdiler; şimdi de Güneydoğu’daki yaprak tütün işlemede çalışanlar Gıda, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’na gönderiliyor. İstanbul’daki genel müdürlüğün dağıtılmasından sonra işlevsiz kalanlarımız da Maltepe Cevizli’deki eski sigara fabrikasındaki yeni müdürlük binasına gönderildik. Şimdi ise bir ay izne çıkarıldık, ‘memur havuzu’na gönderilecekmişiz. Yani 4C’li olacakmışız. Maaşlarımız 1.500 liradan 850 liraya düşecekmiş. İş akitlerimizin feshedilme korkusuyla yaşarken, bize kimse sahip çıkmıyor. Türk-İş’e bağlı Tek Gıda-İş Sendikası’nı sorarsanız onun hakkında söyleyeceklerimiz çok. Bir tek çare varmış; milletvekili torpili bulursak, kendimizi kurtarabilirmişiz... Ama bizim Cevizli’de çalışan Süleyman Bozkurt isimli işçi arkadaşımız gibi bir torpil bulma imkânımız yok; özlük haklarımızla Ankara’ya atanmak için.

GÜNÜN SÖZÜ

“İki parmağının ucunu gözüne koy. Bir şey görebiliyor musun dünyadan? Sen göremiyorsun diye bu âlem yok değildir.” (Mevlânâ)

BİLİYOR MUSUNUZ

AKP iktidarının, 4 Haziran 2011’de çıkardığı KHK ile kamuda çalışan sözleşmelilerin 200 bine yakını kadroya geçirilmesine rağmen, KHK kapsamı dışında bırakılan Belediye ve İl Özel İdareleri’nde 4B sözleşmeli statüsünde çalışan 16 bin 500 kişinin hükümetten yeni bir kararname beklediğini Bem-Bir-Sen’in açıkladığını...

TOPLUMCU bir şehircilik anlayışının Türkiye genelinde etkin bir yaklaşım haline getirilmesi amacıyla kurulan ‘Toplum İçin Şehircilik’ web sitesinin (www.toplumicinsehircilik.org) kurulmasından sonra kent ve planlama gündemini izleyerek hazırladığı bildiri ve raporların 22 Ekim 2011 günü İTÜ’de düzenlenen bir panelde açıklanacağını... (Gökhan Hüseyin Erkan-İzmir, Mehmet Penbecioğlu-ODTÜ, Tarık Şengül-ODTÜ, Ayten Alkan-İ.Ü., Melis Oğuz-K. Has ve İ.Ü., Özlem İngün-Doğuş Ü.
Yazarın Tüm Yazıları