Devlet ve toplum korumasız bırakıldı

‘HEM devlet, hem halk korumasızdır bugün...’’ diyor eski İçişleri Bakanı Sadettin Tantan...

Bombalı saldırılar karşısında Türkiye'nin düştüğü durum nedeniyle tepkili... Terörle Mücadele Yasası'nın 8. madesinin kaldırılmasının terörle mücadelede devletin elini kolunu zayıflattığını, bu konuda kendisi dahil karşı çıkanları kimsenin dinlemediğini söylüyor.

Tantan, 11 Eylül'den sonra dünyadaki terör anlayışının değiştiğini belirterek şunları söylüyor:

‘‘ABD, Almanya ve İngiltere, terörün tarifini yeniden yaptı; mücadelede pasif savunmadan aktif savunmaya geçtiler. Yani yasal düzenleme ile güvenlik güçlerinin yetkilerini genişlettiler, hem de güvenlik kurumlarını yeniden biçimlendirdiler. Siyasetçilerimiz de bunu seyretti; ne hukuki yetkiler artırıldı, ne de kurumlarda düzenleme yapıldı. Ulusal Güvenlik Stratejisi'nin yeteneği ortadan kaldırıldı. Milli Güvenlik Kurulu'nun 'arşivi'nin içi boşaltıldı.’’

Bu konuyu biraz açar mısınız?

- Anayasa'
nın 20, 21 ve 22. maddeleri değiştirildi; haberleşme hürriyeti, kişi ve konut dokunulmazlığı daraltıldı. Bu değişiklikle tehlikeli ya da şüpheli görülen kişi veya yerler artık mahkeme kararı olmaksızın aranamıyor. Örneğin, 'Tribün terörü' var; bir sürü patlayıcı içeri sokuluyor. Polis takip etmek istiyor; ancak genellikle mahkemelerde arama izni vermiyor.

Tribün terörü ve toplum kültürü

Ama uyum yasaları ve insan hakları diyoruz.

-
Devletin varlığı daha önemli değil mi? ABD ve AB'de bu tür aramalar mahkeme kararıyla oluyor; doğru... Bizde de olması lazım, fakat ölçütleri yumuşak olması lazım. Ancak bu bir kültür meselesi... Bizim toplumumuzda maalesef bu yok. Vatandaş, orada ülkesine sahip çıkıyor, yanlış ya da şüpheli bir şey gördüğü zaman telefonla polise haber veriyor. Bizde ise 'bana ne' denilebiliyor... Yasayı getirdiğinizde toplumun yurttaşlık bilincinin geliştirilmesi gerekiyor. 11 Eylül'den sonra Batı'da devletin ve vatandaşın hakkının korunabilmesi için kişi hak ve özgürlüklerinde kısıtlamalar yapıldı teröre karşı... Almanya'da ceza hukuku sistemine yeni kondu; terör şüphesi olsa dahi bir bölge veya semt olduğu gibi aranabiliyor; terörü besleyen kaynaklara el konulabiliyor. Buna 'genişletilmiş müsadere yetkisi' deniyor.

Mahkeme izin vermedi

Türkiye'de terörle mücadelede ne yapılıyor?

- Türkiye'de terörün kaynağına el koyma açısından hiçbir yasal yetki yok. Dört patlayıcı geliyor; bunlar için büyük harcama yapılmış. Bu kaynağa el koyamıyorsunuz, çünkü yasanız yok. Yoksul kişiler bu kaynağı nereden bulmuşlar; arkasında ne var, üzerine gidemiyorsunuz. Son olayda iki bombacının arkasına gidilmek istendi ancak polis, yasa olmadığı için mahkemeden izin alamadı.

MGK'nın 'arşivi' NEREDE

Evet, teröre çare...

- Ulusal güvenlik açısından iç, dış ve istihbarat örgütlerinin yeniden yapılandırılması, hukuki altyapısının acilen düzenlenmesi lazım. Son olayda istihbarat bilgisi alınabildi mi? 1950-60'lı yıllara göre düzenlenmiş olan MİT'in, bazı olanaksızlıklarına ve yetişmiş insan gücü ve kapasitesine karşın hizmetlerinin kafi olmadığını düşünüyorum. Dünya artık tek kutuplu dünya oldu. Batı bu konuda gerekli düzenlemeleri yaparken biz ne yapıyoruz acaba? Terörle mücadelenin altyapısını yok sayarsanız, PKK gelir adliyeyi basar; El Kaide veya Hizbullah, İsrail ve İngiliz binalarını bombalar, insanlarımız can verir; siz de nutuk atar durursunuz.

Aktif elemanlar dağıtıldı

MGK'nın arşivinin içi boşaltıldı demekle neyi kastediyorsunuz?

- Bilindiği gibi ulusal güvenlik arşivi MGK'daydı. Ancak MGK'nın yapısı Avrupa'nın isteği doğrultusunda değiştirilince sekteye uğradı. Bölük pörçük kaldı. Arşivin, evrakların depolanması olarak anlaşılmaması gerekiyor. Yetişmiş nitelikli insan gücünü de düşünmek lazım. Yetişmiş uzmanlar gerekli bilgiyi ilgili kurumlara aktarır. Bu yapı sürüyor mu? Biz ayrıldıktan sonra Mesut (Yılmaz) Bey, güvenlik güçlerinin istihbarat ve yolsuzluklarla ilgili aktif elemanlarını darmadağın etti. AKP geldikten sonra bunları toparlayamadığı gibi son nitelikli elemanları da dağıttığını öğreniyoruz.

Ulusal güvenlik kavramı deyince ne anlaşılmalıdır?

-
Jandarma ve polisin her yerde nöbet tutması değildir tabii... Bir ülkenin varlığı için vazgeçilmez bir kavramdır bu... Ancak siyasetçiler ve toplumumuz bugün bu kavramdan ne anlıyor; önemli olan budur. Türkiye, gerekli yasal düzenlemelerini yaparak ulusal güvenliği açısından pasif savunmadan aktif savunmaya geçmeli; 'Türkiye Başsavcılığı' müessesesi acilen kurulmalıdır. Terörle mücadele ortak anlayışın gelişmesi için yolsuzlukla mücadele yasası, kara para yasası ile mal, hizmet, para ve insan hareketinin bilgisayar ortamında takip edilmesini sağlayan yasal düzenleme acilen getirilmelidir.

4422 sayılı yasanın içi boşaltıldı

Bakan olduğunuz dönemde çıkartılan, Ord. Prof. Sulhi Dönmezer'in hazırladığı 4422 sayılı, çıkar amaçlı suç örgütleriyle ilgili mücadele yasası yeterli değil mi?

-
Yeterliydi ama bazı çevreler tarafından çok eleştiriye uğratıldı. 1999'a kadar teknik takip, ajan kullanma ve telefon dinlenme yetkisi yoktu. Bu yasaya dahil edilmişti. Fakat eleştiriler nedeniyle yasanın içi boşaltıldı sonradan... Takip ve telefon dinleme üçer aylık sürelerle 9 ay olarak getirildi. Yani bir örgüt en fazla 9 ay takip edilebiliyor artık. Bu da mahkeme kararıyla olacak. İç ve dış kaynaklı terör örgütlerini takip etme noktasında bu yeterli midir? Türkiye'deki en büyük sıkıntı da budur.

Peki devletin terör anlayışı...

- Hükümet, Türkiye'ye yönelik terörü kabul ediyor; hukuki anlamda da bu böyle... Ancak bunun, sınır ötesi, uluslararası suçlar olarak değerlendirilmesi lazım. Tabii böyle bir olayda dış güçlerini takip edemiyor, sınırların içinde hapsolup kalıyorsunuz. Zaten bu hükümetin böyle yeteneği de yok... Nitekim, TCK, CMUK ve İnfaz Yasası üzerindeki değişiklikler için çalışan saygın hukukçuların kenara bırakılarak, iktidarın, bu çalışmaları doçent düzeyinde kendi yandaşlarına aktarması bunun göstergesidir.
Yazarın Tüm Yazıları