Paylaş
Annem Tunceli’nin Çemisgezek, babam Hozat ilçesinde doğmuş, büyümüş.
Ben de Çemişgezek doğumluyum. Yani ben Dersimliyim.
Sayın Başbakanımızın devlet adına özür dilemesi elbette beni de ilgilendirir
ama benden başkalarının da özür dilemesi gerekir.
Kimler mi özür dilemelidir?
Elbette Seyit Rıza ve onun gibi şakilere sahip çıkanlar ve onlar adına konuşanlar!
Ben Dersim olaylarını babaannem, babam ve annemden dinleyerek büyüdüm.
Devlete isyan eden asiler sadece askerleri katletmekle kalmamış, oranın sivil halkını da öldürmüşler ve zulmetmişlerdir. Babaannemin nahiye müdürü olan Salih isimli kardeşinin oğlu Efendi’yi asiler kaçırmış ve daha sonra ‘gel çocuğunu geri vereceğiz’ diye köylerine çağırmış ve yolda pusu kurarak öldürmüşlerdir. Bu ölüm Hozat’ta büyük üzüntüye sebep olmuş ve aşağıdaki ağıt-türkü yakılmıştır. Bu türkü halen söylenmektedir:
Hozat’ta gezerdim bir fidan boylu /Görenler derdi kim bu aslan soylu /Sorana deyin ki Hamil’in oğlu
Varsın Hozat yansın ver veran olsun /Hozat’ın gençleri intikam alsın /Hozat’in içinde okunur ezan
Ne kara yazmış ah alnını yazan /Hep Seyit Rıza’dır kavlini bozan
Yolumu kesenler yolundan kalsın /Büyüsün Efendi’m intikam alsın.
Diğer kardeşini de benzer şekilde öldürmüşler.
Onun için de bir türkü söylenmiştir. O türkünün de sözleri söyledir:
Atımı bağladım nar ağacına, /Perçemim dolandı gül ağacına /Gidin söyleyin benim bacıma /Nasil dayanacak benim acıma.
Türküde geçen bacı, benim babaannemdir.
Rahmetli babaannem bu olanları anlatır, türküleri söyler ağlardı.
Eşkiya işi o kadar azıtmıştır ki birkaç kere Çemişgezek’i basmış, karşı koymaya çalışanları öldürmüş ve kasabayı yağmalamıştır. Annem o günleri hatırlıyor. Kadınlar bir camiye toplanır eşkiya onlara bir kötülük yapmasın diye dua eder tespih çekerlermiş. Daha üç gün önce, o günlerde küçük bir kızın yanında öldürülen yüzbaşıyı, balta ile parçalanarak öldürülen askerleri, Fırat nehrini salla geçerken salın ipi kesilerek Fırat’ın azgın sularına terk edilen ve boğulan askerlerin hikâyesini anlatırken gözleri doldu.
Bu asiler köprüleri yıkmışlar, telefon tellerini kesmişler, nahiye müdürü, vergi tahsildari gibi memurları öldürmüşler, karakolları basmışlar, subayları, astsubayları, erleri öldürmüşler. Halkın mal, can ve ırz emniyeti kalmamış. Işte bu ortamda askeri müdahale yapılmış ve suçlular ağır biçimde cezalandırılmış.
Ikinci Dersim harekâtında maalesef bu asilerin yanında çok sayıda yerli halk da zarar görmüştür. Tabir yerinde ise kurunun yanında yas da yanmıştır. Isyana iştirak eden aşiretler mecburi iskâna tâbi tutulmuş ve Anadolu’nun farklı bölgelerine gönderilmiş. Isyanın liderlerinden Seyit Rıza ise aslen bir Türk’tür.
Kendisinin bazen Arap, bazen Kürt olduğunu söylemiştir ama mensup olduğu aşiret aslında bir Türk aşiretidir.
Bu hareket sonunda Tunceli’den tamamı son model 14 binden fazla silah toplanmıştır.
Dersim dosyasının açılmasını Cumhuriyet’in tasfiyesi projesi içinde değerlendirmek gerekir.
Cumhuriyet’i koruyan tüm kişiler, kurumlar, topluluklar sindirilmeye, etkisizleştirilmeye veya Cumhuriyet’ten soğutulmaya çalışılıyor. ‘Sonsuza kadar koruma ve kollama’ kararlılığı ve direnci kırılmak isteniyor. Insanlar hapse atılıyor, hatta öldürülüyor, bilgi kirliliği yaratılıyor; âdeta Cumhuriyet’ten intikam alınıyor.
Bu çerçevede sıra Alevilere gelmişti. Alevi yurttaşlarımızda Atatürk sevgisi ve Cumhuriyet sevdası her zaman var olmuştur. Cumhuriyeti koruma kararlılığının hiç yitirmemişlerdir. Dersim dosyası açılarak, Atatürk’ten ve Cumhuriyet’ten soğutulmaya çalışılıyor.
Özetle Cumhuriyet savunmasız bırakılmak isteniyor. Geçmişte bazı oyunlara gelmeyen Alevilerin bu oyunu da bozacağına inanıyorum.
Prof. Dr. Eyüp S. KARAKAŞ
1915 olayı ‘kıtal’ değildir
SAYIN Erdoğan Öznal Paşa’nın sözleri: “1915 olaylarını en iyi tarif edenlerden biri Ziya Gökalp’tir. Gökalp’e göre 1915 Ermeni-Türk olayları bir ‘kıtal’ (tek taraflı kıyım) değildir, bir ‘mukatele’dir (iki tarafın da birbirini kırdığı olay)” sözü yanlıştır; çünkü Ziya Gökalp’in böyle bir sözü yoktur! (Bkz.: Aşağıdaki bağlantıdaki Soner Yalçın’ın yazısı.)
Ayrıca ‘karşılıklı kırım’ tezi, ‘aynı’ durumdaki ‘iki taraf’tan söz etmiş oluyor ve Osmanlı devletine ihanet eden Ermeni çetelerini, Türk ordusu ile ‘aynı’ görüyor demektir! Daha da açıkçası, birisinin kalkıp PKK teröristlerini masum ve haklı göstermek için Türk ordusuyla PKK arasında ‘karşılıklı kırım’dan(?!) söz etmesi nasıl asla kabul edilemezse bu da ondan pek farklı değildir!”
Fethi Murat DOĞAN
Avrupa’da klasik partiler eriyor
GÖRÜNEN o ki klasik partilerin bazıları, sağda ya da solda olsun, artık Avrupa’da halkın beklentilerini yerine getiremiyorlar. Bunlardan bazıları güç kaybediyor ve hızla bir tabela partisine dönüşüyorlar. İtalya’da bazı eski köklü partiler tarihe karıştı, isim değiştirdi veya başka partilerde birleşti. Almanya’da 40 yıldır koalisyonların kilit partisi olan Liberal Parti barajı aşamadı. Yunanistan’da yıllarca iktidar veya ana muhalefet partisi olan sosyalist PASOK
7. parti oldu ve barajı zor geçti. Bu partinin eski lideri, eski Başbakan Papandreu’nın, yeni partisi barajın altında kaldı.
Türkiye’deki siyasi partilerin de bütün bunlardan çıkarması gereken sonuçlar var. Siyaset günlük polemiklerle sürdürülebilecek bir iş değildir. Yunanistan’daki gelişmeler göz açıcı olmalıdır. Partiler halkın dini duygularını veya etnik konuları kullanarak oy almaya çalışırlar ve ülke çıkarlarını korumak için gerektiğinde yabancı ülke ve kuruluşlarla mücadeleyi göze alamazlarsa, kendilerini onlara beğendirmeyi öncelikli hedef sayarlarsa güçlerini ve itibarlarını kaybederler.
Onur ÖYMEN
Anayasa diyor ki...
ANAYASA’da Cumhurbaşkanı’nın tarafsızlığı:
MADDE 101- Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisi ile ilişiği kesilir ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği sona erer.
Anayasa’nın yukarıdaki hükmüne rağmen Erdoğan’ın parti propagandası yapıp muhalefete saldırması Anayasa’ya aykırıdır.
Kapı kapı dolaşarak teşekkür edilemeyeceği için, teşekkür için dolaşma iddiası yanlıştır. İlgililer önlemelidir. Muhalefet ve STK’lar ne diyor acaba?
Dinçer ÖNAL - Hukukçu
Dil: Kullanmayı bil
DİL bir silahtır, yerine göre, kullananın elinde ya kendisini ya da karşısındakini vuran...
Kimi zaman da ilah olur, ah çektirir, egemenliği altına alır, kullanır kişileri.
Kendi anadilini tam öğrenmeden yabancı dil öğrenmeye kalkanlar, kekliğin yürüyüşünü taklit edeyim derken kendi yürüyüşünü unutan kargalara benzerler.
Ya dilini iyi kullanmayı iyi bil ya da bildiğini güzel bir dille anlat.
Anadilini beğenmeyip konuşmasına, yazmasına ikide birde yabancı söz sokuşturan kişi!
Dilini eşek arısı soksun, hiç dinmesin şişi!
Güldür sevenin sevilenin dilinde; dikenleşir kin, nefret saçanların elinde. Düşünce ve duygular dille çiçeklenir, güzelliklere güzellikler eklenir.
Sanatçılar olmasaydı dil kovanımız arısız, balsız kalırdı.
Süsten, gösterişten uzak, sade bir dille oku yaz, doğallıktan sakın uzaklaşma; yoksa öküzlere özenen kurbağadan farkın olmaz.
Çıkar dilinin altındaki baklayı, anlat doğruları, gerçekleri; işte budur aydın olmanın gereği.
Çirkini, kötüyü belirt, dile getir, eleştir ama bunlarla yetinme; dilinle, eyleminle kötüyü, çirkini sil.
Erhan TIĞLI
MESAJ PANOSU
(KÜLTÜR TV’de gazeteci Çağlar Cilara’nın programında konuşan) CHP’nin iktidar olacağına kimse inanmıyor diyen Muharrem İnce’yi istifaya çağırıyorum.
Gürsel TEKİN
GÜMBÜR gümbür “Hak verilmez alınır!” diye haykıran, sınıf dayanışması gösteren sendika liderleri kalmadığı için grevler hep ertelenir.
Yaşar SEYMAN
PROF. Dr. Rennan Pekünlü, laikliği savunduğu için bir kumpas sonucu 2 yıl 1 ay hapis cezasına çarptırıldı. 27 Kasım’dan bu yana cezaevinde olan Pekünlü’nün aynı konuyla ilgili 2. davası 5 Şubat’ta İzmir Bayraklı Adliyesi’nde olacak.
Ayşegül KAHRAMAN
Paylaş