Paylaş
ÖDÜLLÜ Başkent’te yaz gelmeye başlayınca, Ankara içinden geçen Çubuk, Hatip çayı, bu çayların birleştiği, Ankara Çayı kokmaya başladı.
ASKİ Ankara’daki sineklerin yatakları olan bu çayların kenarlarını sürekli ilaçlıyor. Ama zamanında yetersiz yapılan bu ilaçlamalar nedeniyle sinek ve karıncalar evleri istila etmeye başladı.
Çaylar çamur rengi akıyor.
40 yıl önce bu çaylarda ördekler yaşarmış. Gençler yüzerlermiş.
Ankaralı seçimlerde oy kullanırken kokan çayları, bitmeyen metroları, iş saatlerinde Trafik sıkışıklığını, otobüslerde kucak kucağa gitmeyi dikkate almıyor.
ASKİ bu çayların geçtiği yerlere arıtma tesisi yapma pahalı olduğu için geçici çayların dibindeki çamurları temizlemeye çalışıyor.
Her yeni gelen Çevre Bakanı bu çaylarda sandalla gezi yapacaklarını söylüyor. Ama 30 yıldır değişen birşey yok.
İşin Avrupa’daki gibi köküne inmiyor bakanlar arıtma tesisleri yapamıyor. Ama nasıl alıyorsa Avrupa Birliği çevre komisyonundan çevre ödülü alıyor. Ankara
Avrupa’da başkentlerinde çaylar ve nehirler korkarak çamur renginde aksa hükümetler düşürür oranın halkı...
Bizde bir belediye başkanı 17 yıldır Başkent’te Belediye Başkanlığı yapıyor. “Gene aday olacağım” diyor.
? Osman GÜMÜŞ
‘Başkent’ değil ‘Başköy’ oluyoruz
AKKÖPRÜ’den geçerken Ankamall önündeki yaya üst geçidinin her iki başına konulmuş olan dönen semazenleri görünce çok üzüldüm. Burası Konya mı? Mevlevilik kültürü simgeleri böyle her yerde gelişi güzel kullanılmalı mı? Dahası koskaca başkentimiz Ankara da şehrin belirli yerlerine yerleştirilecek semazenler ve Ankara kedisi Misket’ten başka değerlerimiz, bunları ortaya çıkaracak çağdaş sanatçılarımız yok mudur?
Bir kent nasıl bu kadar ruhsuz ve kimliksiz bir hale getirilebilir?
Ankara giderek Başköy olmaya devam ediyor.
? Ayşegül ÇAKMAK
Altındağ Belediyesi’ne uyarımdır:
Hamamönü, ‘HamamÖCÜ’ olmuş
ANKARA’nın mekanlarını bir memur olarak tanımak ve farklı günler geçirmek için hafta sonlarımızı bu fırsatlardan kahvaltı alarak kıymetlendirmeye çalışıyoruz. Ancak Ankara’nın güzide mekanı Hamamönü’nde iki farklı yere gittik ikisinde de hayal kırıklığının en yoğununu yaşadık. İsim vermek istiyorum çünkü gidip kendiniz de inceleyebilirsiniz. Birincisi Turkuaz Bahçe, ikincisi Kebab-ı Hayat...
Geçen cumartesi Kebab-ı Hayat’a iki misafirimi alarak gittim ama pişman oldum. Masa ve sandalyeler tozlu idi, masa çekerken üzerim mahvoldu. Ardından masaya gelen çay bardakları kirli diye değiştirilmesini rica ettik, usulen gidip yenisini getirdiler. Ancak gelen bardaklar daha da berbattı; onları da lisanı münasiple iade ettik. Artık bardaklar dolu geldi, kirleri belli olmasın diye ama öyle bir leke kalmış ki bardakta mideniz kaldırmaz. Kırmızı ruj lekeli, yemek artıklı bir bardak!..
İnanamazsınız... Durumu ilettiğimizde bize “Lütfen efendim siz evinizde bu kadar temiz bardak mı kullanıyorsunuz, biz bunları 70 derecede yıkıyoruz.” dendi.
Yorum yapmak istemiyorum. Doğal olarak bu söz üzerine başlamadan kalktık kahvaltıdan ve indirim kuponlarımı işyerine bırakıp hemen ayrıldık. Misafirlerime karşı da aşırı mahçup oldum.
Daha önce gittiğimiz Turkuaz Bahçe’de de manzara farklı değildi.
Altındağ Belediyesi’ne 200 m. olan Ankara’nın bu gözde mekanlarının işletmecilik kültürü ve tecrübesi olmayan kişilerin elinde olması ne kadar acı değil mi? Hamamönü artık bizim için ‘HamamÖCÜ’ oldu. ? Haluk SAK
Paylaş