Paylaş
Mustafa Kemal, Cumhuriyet’in değerli bir yönetim şekli ve büyük bir ulus bayramı olduğunu söylemiştir.
Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının dünden daha çok bugün Cumhuriyet’in niteliklerine sarılıp sahip çıkması gerekmektedir. Cumhuriyet’in niteliklerine sahip çıkarken çağın ve dünyanın gidişatına bilimsel olarak uyup aynı zamanda dünya vatandaşı olma niteliğini kazanmalıyız.
Bunlar ancak sanayi, hukuk, sosyal alanda yapılacak yeni yapılanmalar veya reformlarla olacaktır. Türkiye yıllardır konumu gereği gelişmiş dünya ülkeleriyle gelişmekte olan dünya ülkeleri ve Rusya arasında önemli bir köprü rolü görmüştür. Türkiye’yi son 50 yılda yöneten siyasi anlayışlar bu stratejik olgudan uzak politikalar üretmişlerdir. Türkiye, 1948 yılından sonra büyük ve güçlü devlet olma anlayışından uzaklaşıp kısır ve sığ siyasetlerle uğraşmıştır.
Sanayileşen, üreten ve katma değer oluşturan Türkiye, 1950’li yılların sonunda siyaseten ve ekonomik olarak çökmüş, emperyalist ülkelerin politikalarını uygulamaya geçmiş, sonucunda 1957 yılında moratoryum ilan ederek iflasını belirtir duruma gelmiştir.
Mustafa Kemal’in bundan 89 yıl önce ülkesinde yaptığı devrimleri ve reformları bugün gelişmiş bazı dünya ülkeleri 1950’li yıllardan sonra yapmış olsalar da birçok alanda Türkiye’nin önüne geçmişlerdir. Yeni bir dünya düzeninin oluşmaya başladığı 1952’de Türkiye bu değişimi iç siyasetteki döngülerden dolayı takip edememiş ve önemli bir fırsatı kaçırmıştır.
Rusya dünya politikalarında güçlü bir şekilde yerini almıştır. Dünya politikalarında iki Alman devletinin oluşumunun yer aldığı bir sürecin başladığı bu tarihlerde Doğu ile Batı arasında değişen siyasi ve ekonomik dengeleri yakalayamayan Türkiye, politik bir hata yapıp ülkesini başka ülkelere bağımlı hale getirme unsurlarını yaratmıştır.
Günümüz dünyasına baktığımızda geçmişte olduğu gibi günümüzde de güçlü devletlerin sığınağı silah, zayıf devletlerin sığınacağı güç ise meşruiyettir. Savaşın bir insanlık suçu olduğunu en iyi şekilde dillendiren yine Mustafa Kemal olmuştur.
Mustafa Kemal’in söyledi gibi ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’ ilkesi ile Türkiye hukuk devleti çerçevesinde kalarak, uluslararası haklarını da savunup yoluna devam etmelidir.
Mustafa Kemal ve arkadaşlarının 89 yıl önce kurup Türk ulusuna bıraktığı Cumhuriyet rejimi, bügünkü dünyamızda gelişmiş olan ülkelerin tamamında olan saygın bir rejimdir.
Bizler bu armağanın niteliklerine bağlı kalarak dünya devleti ve aynı zamanda dünya yurttaşı olmak için çağın gerektirdigi her türlü atılım, yenilenme ve reformları hayata geçirip sanayileşen, üreten, sosyal hukuk devleti olma yolundan sapmadan yolumuza devam etmeliyiz.
EN BÜYÜK DEVRİM
Cumhuriyet en büyük devrimdir. Beraberinde demokrasi ise en büyük alımdır. Bu devrim ve kazanıma sahip çıkıp yarınlarımızı bilimsel, hukuksal, siyasal uğraşlar içinde açmalıyız.
Dünyadaki gelişmeleri yakından takip edip bu gelişmeler üzerinden ülkemizde yeni diller ve siyasetler geliştirmeliyiz.
Devrim yapmak zor iştir. Devrimi devrimciler yapabilir. Kahramanlar zor işlerden çıkar.
Türkiye Cumhuriyeti 89 yılında büyük devlet olma yolunda hızlı kararlar almak ve adımlar atmak zorundadır.
Bu adımları atabilmek için öncelikle ülkede sevgiyi ve barışı egemen kılmak
gerekmektedir. Bunu ancak demokrasi rejiminin ilke ve prensipleri çerçevesinde
gerçekleştirebiliriz. Türkiye’nin önünde yapması gereken bir ‘demokrasi devrimi’ durmaktadır. Bu devrimi yapabilecek siyasi kadroların başa gelmesi gerektiği gerçeğiyle karşı karşıya olduğumuzu Cumhuriyet’in 89 yılında net bir şekilde görmemiz gerekir.
Erdal TEKİN- TSD
Köln Yönetim Kurulu Üyesi-KÖLN
Vali Bey hiç Amasya Tamimi’ni okumuş mudur
“EL’AN, ‘şehzadeler diyarı’ Amasya’da bulunan Abdil Celil Öz nam zat, bu memlekette cumhuriyetin valisi nasıl olur; bunu anlamak mümkün mü?”
Ne diyor Amasya Tamimi (genelgesi)?..
“Vatanın tamamiyeti, milletin istiklâli tehlikededir.” (1’inci mad.)
Peki, çare mi dediniz?.. Bu sorunun cevabı da 3’üncü maddede:
“Milletin istiklâlini, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.”
Aydil EROL
Bu söz unutulmaz
SEÇİMLERDEN sonra balkon konuşmalarında “75 milyonun başbakanı olacağını” söyleyen Erdoğan’ı, bu sözünü kanıtlamak için 29 Ekim sabahı Bakanlar Kurulu üyeleriyle birlikte ellerinde bayraklarla Ulus’ta 1. Meclis’in önünde Kemal Kılıçdaroğlu’na katılmaya davet ediyorum. Tüm ülkeye bundan daha güzel Cumhuriyet’e sahip çıkan, birlik ve beraberlik mesajı verilemez.
Cem TOKER
LDP Genel Başkanı
Mesaj panosu
KORE gazisinin kızı Tülay Hergünlü’den sitem: Bayramdan önce yatırılan maaşları emeklileri sevindirdi. Ancak bir kesim var ki, onlar hayal kırıklığı yaşadılar. Hayatta kalan bir avuç Kore gazisi ve ölenlerinin eşlerinin şeref aylıkları (3 aylıklar) yatırılmamıştı. Manevi değeri büyük, maddi değeri ise çok küçük olan maaşlarını alamadılar. Boyunları bükük kaldı.
Biliyor musunuz
İSTANBUL Emniyet Müdürlüğü Sendikalar Masası’nın, Güvencesiz İşsiz İşçiler Sendikası (UMUT-SEN) adı altında örgütlenmeye çalışan emekçilerin başvurularını, daha önce Genç-Sen’in kuruluş aşamasında yayımlanan bir genelge nedeniyle almadığını, bunun üzerine kurucular kurulundan Muzaffer Özkan’ın “İşsizlerin örgütlenmesinden niye korkuluyor” diye sorduğunu...
Paylaş