HAFTA başında vizyona giren Tarık Akan ve Şerif Sözen’in oynadıkları ’Deli Deli Olma’ filmini görmüşken, filme konu olan Malakanlılarla ilgili öyküleri de Kars ve Ardahan’da dinledik.
Slav ırkından olan Malakanların Erzurum’dan Ardahan’a kadar bölgede yaklaşık 90 yıl süren bir yaşamları var. Keşke bugün aramızda olmuş olsalar da ahlaki değerlerin, dürüstlüğün ne olduğunu görseydik. Nitekim, saygınlıkları ve sevilmeleri hálá bu yüzden... Murat Saraçoğlu, bu özelliklerini filmde çok iyi anlatıyor.
Rusça’da, ’Maloka’ süt demekmiş. Zamanın Rus çarı, hergün süt içen bu topluluğa votka içeceksiniz demiş kendilerine... Ya da aralarında dinsel bir anlaşmazlık doğmuş. Onlar da Çar’a başkaldırınca Kafkaska’nın ucuna sürülüp Türk topraklarında yaşamaya başlamışlar.
Yerli bölge halkı, süt içen anlamında bunlara ’Malakan’ adını vermişler.
Özellikle Kars’ta bir kent kültürü yaratmışlar. Ancak 1960-70 yıllarında sosyal uyuşmazlıklar nedeniyle yaşadıkları topraklardan Rusya’ya veya başka ülkelere göç etmişler.
Çok şey de kaybetmeyiz. Çünkü kapalı bir toplum olduklarından bir kültür benzeşmesi olmamış bölge halkı ile.
Bir gazeteci dostumuz, Malakanlar’ın asıl özelliğinin Kars ve Ardahan’a modern tarımı, özellikle de değirmenciliği getirmeleri olduğunu anlatıyor. Tarımsal teknolojiyi yakından takip etmişler, 20. yüzyılın başından itibaren ’kara sabanı’ terk edip makineli tarıma geçmişler. Değirmenlerinde su gücü ile elektrik üretip köylerini aydınlatmışlar.
Malakanlar üzerinde çalışma yapan Prof. Orhan Türkdoğan sosyal statülerini tayin eden esas unsurların ’zenginlik, iyi karakter, asalet, okuyup yazma bilmesi, dinine olan bağlılık’ olduğunu yazıyor. Kadın, yerli halkta olduğu gibi ikincil derecede bir statüye sahip değil.
Ya evlilik?
Ayrı coğrafi sahalarda yaşamalarına rağmen, yedi-sekiz göbekten önce evlenmiyorlar.
Filme dönersek... 93 Harbi sonrasında Kars’a gelenler arasında Mişka’nın (Tarık Akan) ailesi de vardır. Filmde Mişka 70’li yaşlardadır. Bir zamanlar köyün değirmenini işleten Mişka, modern makineler çıktıktan sonra, işini yapamamış ve maddi sıkıntıya düşmüştür. Köyün huysuz ihtiyarı Popuç (Şerif Sezer), Mişka’dan nefret eder ve köyde yaşamasını istemez. Köylüler bir zarar görmedikleri hatta sevdikleri, kendi halinde, barışçı, yardımsever Mişka ile Popuç arasında kalmışlardır. Popuç, oğlu Şemistan (Levent Tülek), gelini Figan (Zuhal Topal) ve üç torunuyla yaşar. Torunlarından en küçüğü Alma dik başlı, sevecen bir kızdır ve doğuştan iyi bir müzik kulağına sahiptir. Alma’nın öğretmeni Metin, Alma’daki yeteneği fark etmiştir ve kesinlikle değerlendirilmesi gerektiğini düşünür. Alma ve Mişka arasında sıcacık bir dostluk vardır. Metin öğretmenin uğraşları sonucunda Alma konservatuar sınavlarına girer...
Kars’ta çekilen bu filmin sonunu anlatmayalım.
Toprağın nemini en iyi popo ölçer
MALAKANLAR; arıcılık konusunda oldukça başarılı olmuşlar. Bunu 70-80 yaşlarındakiler anlatırlarmış:
"Malakan bir üretici her sene, bölge halkından bir ay önce bal ürününü alırmış. Yıllar sonra sırrı ortaya çıkmış. Arı ortalama 10 km. kadar uçar... Karslının arısı bu mesafede uçarken, Vova adlı üretici, evinin bahçesine akasya ağaçı dikerek bu mesafeyi beş-on metreye indirmiş... Böylece Karslının arısı, 10 km giderken, Malakan’ın arısı mevsimin ilk çiçeği olan akasya çiçeğinden yorulmadan polenleri toplarmış, daha önce bal verirlermiş."
Bir başka gerçek:
"Bir Malakan, her sene yandaki komşusuna göre 10 misli ürün alıyormuş... Komşusu şaşar kalırmış.
Malakan’ı izlemeye başlamış. Toprağı sürmeden önce tarlasına gidip, pantolonunu sıyırıp çıplak toprakta otururmuş bir süre. Komşusu merak ediyor ya... O da aynını uygulamaya başlamış... Tohum atarken de aynı şekilde davranıyormuş; bizim Karslı da... Hasat döneminde Karslı, bir bakmış ki, ürünü geçmiş yıllardakinden kat be kat artmış. Dayanamamış komşusu Malakan’a sormuş; işin sırrını öğrenmiş: ’Sen toprağın nemini, tavını kestirmek için elinle ya da gözünle ölçüyorsun. İnsan vücudunda dış dünyanın ısısını en iyi hisseden yer popodur. İşin sırrı da bu."
Ardahan’da dostumuz Sürmeli Kılıç, "Bizim dedelelerimiz onların döneminde ilk kez çilek yediklerini" anlatır. Ah şu yörenin kazını ekonomik hale getirip pazarlayacak kim çıkacak bakalım?
’Hepimiz Türkan Saylan’ız’
KEŞKE hepimiz Türkan Saylan’lar olabilsek de memleketimiz cehaletten kurtulsa ve de çağdaş ülkeler sıralamasında yerimizi alsak....
Hani, ’Hepimiz Hrant Dink’iz diye sokaklara dökülenler... Nerelerdesiniz... Ben de ’Türkan Saylan’ım o zaman.
A. Asaf EREM
F tipi jandarma
AB’ye söz verilmiş, 5 yıl içerisinde Jandarma sivilleştirilecek ve başına emniyetten bir polis atanacakmış.
Polisin işi tamam, sırada ’F’ tipi jandarma var anlaşılan. K.P.
O bina yükseliyor
KADIKÖY Meydanı’nda, Moda tarafında, yoğun yerleşim semtlerinin ufkunu kapatan bir büyük bina inşaatı yükselmektedir.
Nedir, kimindir? Mutlaka bellidir ancak, Kadıköy’ün önünü kapatan bu yapıya nasıl izin alınmıştır, kim izin vermiştir. Böyle bir semtin sahili dev yapılarla kapatılır mı? Yakıştı mı Kadıköy’e?
Kemal ÖZALP
Biliyor musunuz
CHP’li milletvekillerinden Bülent Baratalı’nın "Toplumsal kalkınmaya destek veren benzersiz bir eğitim deneyimi olan Köy Enstitüleri’nin ülkemizin kalkınmasında büyük bir öneme sahip olduğu düşüncesiyle her yıl 17 Nisan’ın ’Eğitim Bayramı’ olarak kutlanması’ amacıyla bir kanun teklifi hazırladığını; Çetin Soysal’ın da Başbakan’a "İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Başkanı’nın sektördeki kaybın azaltılması için önerdiği SSK ve Gelir Vergisi’nde indirim düşünülmekte midir?" diye sorduğunu...
GÜNÜN SÖZÜ
"(Türkan Saylan’la telefon bağlantısından) Güzel ülkem için, tıpkı bir asker gibi, her an göreve hazırım. Üzerime düşen neyse yaparım." (Sezen Aksu)