Paylaş
Yol bozuk olduğu için manastıra bir saatte varmışlar. Ancak kapıya varıldığında bir güvenlik görevlisi buranın bir ‘özel mülk’ olduğunu ve gezilemeyeceğini bildirmiş. Israra karşın kendileri gibi pek çok ziyaretçinin geri çevrildiğini üzgün bir ifade ile adete utana sıkıla anlatmış güvenlikçi.
Selçuk daha sonra şöyle diyor:
“Görevlinin sıkıntısını, bu tarihi eseri restore ettiklerini adeta davul-zurna ile kamuya duyuran, sonra da bu kültür mirasını halka kapatan ailenin bireyleri hissetmişler midir?
Bizi tek mutlu eden şey ise bu mirası görebilmek için gelen beş arabayı yoldan çevirmemiz idi, hiç olmazsa bu insanlar bizim gibi bu zorlu yolda eziyet çekmediler.”
Aynı gün öğleden sonra Aşıklar Tepesi’nde Koç ailesi tarafından restore edilen tarihi değirmene çıktık. Yapıyı mükemmel bir minik kütüphane haline getirmişler, her biri insanı mutlu eden zarif detaylar, Koç Ailesi tarafından adı kütüphaneye verilen, diplomat Necdet Kent ve ailesini tanıtan broşürler, Cunda’yı tepeden seyredeceğiniz nefis bir teras, ufak tefek atıştırmalıkların makul fiyata sunulduğu bir kafeterya ve mis gibi tuvaletler. Kent kütüphanesi her ziyaretçinin son derece mutlu ve Koç ailesine müteşekkir kalarak ayrıldığı bir tarih/kültür yapısı olmuş. Koçlar’ın gönüllerine sağlık, Allah razı olsun.
Şimdi bizim anlamadığımız konular şunlardır:
Ay Işığı Manastırı özel ve kapalı bir mülk ise yol boyunca ne için tabelalar konmuştur? Bu tabelalar eski ise neden kaldırılmamıştır? Kamuoyuna neden burası bir müze-ev olarak kullanılacağı mesajı verilmiştir.
Bu haberlerde buranın özel mülk olduğu ve halka açık olmadığı uyarısı neden yapılmamıştır?
Sabancı mülkünün kapısından gönlü kırık insanların dönmemesi, daha fazla vatandaşın mağdur olmaması için bu yapının ziyarete kapalı olduğu haberini yapabilirseniz çok yararlı olacağı kanaatindeyim.
Akşam Taş Kahve’de yan masada manastırın kapısından çevrilen iki aile aynı konuyu konuşuyorlardı.” eselcuktrident@yahoo.com
Nezih Uzel kimdi?
NEZİH Uzel’i Dünya’da çalışırken tanımıştık; Cumhuriyet Genel Yayın Müdürü Oktay Kurtböke ile Galatasaray’dan sınıf arkadaşıydı.
Abdülbaki Gölpınarlı, Refii Cevat Ulunay, Reşat Ekrem Koçu, Feridun Fazıl Tülbentçi’nin terbiyesini almıştı. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e kopmadan devam eden güçlü geleneğin, Mevleviliğin önemli temsilcilerinden biriydi.
Üsküdar’daki Özbekler Tekkesi diye bilinen Sultantepe’deki dergahın ziyaretçisiydi. (Ahmet Ertegün bu dergahta yatıyor.)
Uzel, “Pek çok Osmanlı padişahının tarikatı olan Mevleviliğin, Cumhuriyet dönemiyle hiçbir sorunu olmadığını” belirtirdi. İlk gerici ayaklanma olarak adlandırılan 31 Mart’a (1909) karşı kurulan Hareket Ordusu’nun içinde bile gönüllü Mevlevi dervişler vardı. I. Dünya Savaşı’ndaki pek çok cephede de Mevlevi dervişler görev aldılar. ‘Atlas Tarih’in son sayısında bu konuda bir yazı kaleme aldığını dostlarına heyecanla anlatıyordu.
Bulgaristan doğumlu olan babası TCDD doktoruydu... Mudanya’da doğan Uzel hiç evlenmemişti; son yıllarını babasının anısından dolayı tren hattına yakın bir yerde yaşamayı düşündü ve iki ev dolusu kitabıyla Sapanca’da oturmaya başladı. Ancak haftada üç gün diyalize girmek zorundaydı. Kütüphanesini Sapanca’da bırakarak çocukluğunun geçtiği Üsküdar Fıstıkağacı’nda bir evin giriş katında oturmaya başladı.
Yakın dostları Ahmet Tan, Mehmet Şevki Eygi, Metin Yalman ve Murat Bardakçı’ydı. Babıali’de Sabah, Hürriyet, Cumhuriyet ve Zaman’da dış politika konularında yazılar yazdı.
İstanbul Radyosu’nun klasik Türk musikisi heyetinde kudum ve bendir çalıyordu. Uzel gibi insanlar kolay yetişmiyor ne yazık ki.
Cenazesi bugün Üsküdar Selami-Ali Camii’nde öğlen namazını müteakip Karacaahmet Mezarlığı’nda toprağa verilecek.
Kuvvetler ayrılığı mı?
‘KUVVETLER ayrılığı’nın, yalnız ‘yasama, yürütme ve yargıdan oluşan ‘siyasi’ anlamının dışında bir de ‘sivil toplum’ yönü vardır. Sendikalar ve meslek odalarından oluşan demokratik kitle örgütleri ile dernek ve vakıflardan oluşan sivil toplum kuruluşları...
Ülke her anlamda kuvvetler ayrılığını yitirmektedir. Son örnekte, sendikaların durumunu 1 Mayıs’ta gördük...
Zafer FORTACI
Biz o şikâyet için kanun teklifi verdik
DÜN ‘500 bin memur’ başlıklı yazımızda bir okurumuz memurların derece farklılıklarından yakınıyordu. CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, arayarak bu konuda daha önce memurlar ve diğer kamu görevlilerine bir derece verilmesi hakkında kanun teklifi verdiğini hatırlattı. Toprak şöyle dedi:
“Anayasa’da yer alan eşitlik ilkesine aykırı bir durum söz konusudur. Bu hukuksuzluğun giderilmesi gerekmektedir. Bu amaçla verilen bu kanun teklifi ile bu eşitsizlik giderilecek, derece terfi ilerlemesinden yararlanmamış olanlara da birer derece verilecektir.”
Hükümet, CHP’nin teklifini her zamanki gibi kulak arkası eder mi?
Mustazafder İstanbul’da
HİZBULLAH’ın legal yapılanması olarak bilinen ve onların önderliğinde oluşturulan ‘Peygamber Sevdalıları Platformu’ 6 Mayıs Pazar günü 14.00’te Kazlıçeşme Meydanı’nda ‘Kutlu Doğum’ programı çerçevesinde bir araya gelecek. Mustazafder, Kuran tabiriyle ezilenleri korumak demek.
Güneydoğu’da güçlü bir örgütlenme yapıları var. Diyarbakır İstasyon Meydanı’ndaki son mitinglerine 500 bin kişi katılmıştı. Kutlu Doğum Haftası çercevesinde ilk defa İstanbul’da ‘sahneye’ çıkıyorlar.
Dikkatle izlenmesi gerekiyor.
Biliyor musunuz
- CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin’in, Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun il başkanlığı seçiminde Oğuz Kaan Salıcı ile devam etme kararı alması durumunda, genel başkan yardımcılığı görevinden istifa edeceğinin yakın çevresinde konuşulduğunu...
- ESKİ milletvekili ve DİSK/Tekstil Sendikası Genel Başkanı Rıdvan Budak’ın “Genel Başkanımız mevcut il başkanını işaret ettiği için aday olmayacağını” bildirdiğini...
- CHP İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı’nın, 13 Mayıs Pazar günü yapılacak il kongresi ile ilgili stratejisini açıklamak üzere gazetecileri bugün Suada’da kahvaltıya davet ettiğini...
Paylaş