BU pazar kavgası tartışması yaklaşık iki aydır sürüyor. Hukuk süreci başlamadığı için henüz bir sonuç alınmış da değil... Ama konu ’Türkiye’nin ticari hakları bakımından önemli. Kimse suskun ve çekingen olmamalı.
Konuyu önce özetlemek gerekiyor... Güney Kore’nin, plazma TV ve LCD üreticisi olan LG (eski ismi Goldstar) altı yıl önce Türkiye pazarına giriyor; Digicom’a Türkiye distribütörlüğü teklif ediyor.
Anlaşıyorlar... LG’nin Türkiye’de marka bilinirliğinin oluşması ve gelişmesinde büyük mesafe kaydediliyor. Digicom, 50 milyon dolar yatırım yaparak pazar payını % 26’ya kadar yükseltiyor. 300’ü aşkın servis ve 1000’in üzerinde satış noktası oluşturuyor.
Ancak yeni yatırımlarla ortaklığın büyütülmesi kararlaştırılırken, Digicom’a % 12 oranındaki brüt kár payını % 1’e indirmeyi öneriyor. Digicom’un bunu kabul etmemesi üzerine bir gecede ortaklığı ve işbirliğini bitirme kararı alıyor LG... Ve Türkiye’de kendi şirketini kuruyor. Bütün bunları, Digicom yatırımlarını sürdürürken yapması ’küresel ticaret etiğine’ uymayan bir tavır olarak değerlendiriliyor. Pioneer ve Sansui’nin Türkiye distribütörlüğünü de yürüten Digicom’un Yönetim Kurulu Başkanı Sabri Yiğit,"LG’nin, sermaye gücünü kullanarak hiçbir yatırım yapmaksızın binlerce kişinin dolaylı istihdamına vesile olan Digicom’a haksızlık ettiğini" söylüyor. Halbuki LG ile bir üretim tesisi kurmak üzerine düşünceleri olduklarını söyleyen Yiğit şöyle konuşuyor:
"Elimizdeki insan kaynağı dahil tüm know how’ı aldı. Son dakikaya kadar ’birlikteyiz’ mesajı vererek en son, en güçlü bayileri kapsayan listeyi bile ele geçirdi. LG bunu bir Avrupa ülkesinde yapamazdı. Gelişmiş bir ekonomide yapamazdı. Ne yazık ki bu uluslararası yalnızlığımızın bir başka göstergesi" diyor.
KAZIKLANAN TÜRK FİRMALARI
Gerçekten Türkiye’de bunun gibi birçok örneğin yaşandığı biliniyor; yani global firmalar tarafından ’kazıklanan’ yerli firmalar... ’Kimsesiz, yalnız ve korumasız’... Hyundai-Kibar Holding, Honda-Anadolu Grubu, Toyota-Sabancı, Mazda-Mermerler gibi... (İhtilaf yaşayan Borusan Otomotiv-BMW ortaklığı yeniden yürütme kararı almışlar.)
Sabri Yiğit uğradığı haksız durum karşısında tepki -öyle yenilir yutulur sözler değil- gösterirken, karşı taraftan hiçbir yanıt gelmiyor.
Acaba "İstediği kadar bağırsın... Nasıl olsa unutulur... Fırtına diner, sonunda susar, yorulur... Zaten Türk yargısı uzun sürede karar veriyor. Bu olay da böyle geçer gider..." anlayışı mı taşıyor Güney Kore firması... Türkiye’yi Ortadoğu veya Afrika ülkesi olarak mı algılıyorlar? Ortadaki manzara bunun cevabının ’evet’ olduğunu gösteriyor.
Türkiye’de bu tür global firmalara akıl verecek birçok yerli hukuk bürosu olsa gerek. Onlardan biri tutup bol para verirseniz, haksız da olsanız ’hakkınızı’ alırlar.
Siz de ağlarsınız.
BAŞBAKAN’A MEKTUP YAZDIM
Peki mağdurları kim koruyacak?
Esas sorun da bu olsa gerek. Yiğit, sorumuz üzerine "Sayın Başbakan’a mektup yazdım" diyor. Bakan Çağlayan’ın da durumdan haberi olmuş. "Kendilerinden bir şey istemiyorum, yeter ki olayı bilsinler" diyor.
LG’ye dava açmak için ciddi şekilde hazırlandıklarını söylüyor.
Kolay pes etmeyeceğianlaşılıyor Yiğit’in; sonuna kadar hukuk savaşını sürdüreceğini ilan ediyor.
Digicom bir Avrupa firması olsaydı, LG bunu yapabilir miydi?
Globallerle kurulan her ticari ilişkinin sonunda usta olan Türk şirketleri çırak oluyor ve elleri boş kalıyor. Bu Türkiye’ye gelen yabancı sermaye değil; ’ballı pazar’ın tek başına ele geçirilmesi ’oyunu’.
Ne yazık ki bu ülkenin sahibi yoktur!
Biliyor musunuz
ULUSLARARASI Bilgi İşlem Federasyonu (İNTERSTENO) tarafından gerçekleştirilen ve tüm dünyadan internet üzerinden bağlanılarak yapılan ve 1239 finalistin katıldığı İnternet Dünya Şampiyonası’nda 4 yaş kategorisindeki anadil ve çok dilli yarışlarda paylaşılan toplam 22 kupa ve madalyanın; 13’ünü Türk, 5’ini Çek, birer tanesini de Rus, Fransız, Polonyalı ve Amerikalı gençlerin kazandığını, bu konudaki ödül töreninin dün Ümraniye Belediyesi konferans salonunda yapıldığını (www.intersteno.org)... MALİ müşavir Yılmaz Kandemir’in 814 parçadan oluşan ’1894’ten 1994’e-Bir Zamanlar Silivri’ adlı fotoğraf sergisinin Silivri’deki tarihi Yoğurthane binasında açıldığını... ATATÜRKÇÜ Düşünce Derneği’nin 10. genel kurulunun 21-22 tarihlerinde Ankara DTCF’de yapılacağını...
İkisi de aynı kafa
SAYIN Başbakan grup konuşmasında "Trenden inen bir daha binemez" dedi.
1980 öncesi bir siyasi parti lideri de "Davadan döneni vurun!" demişti. İki söylemde de tehdit ve demokratik olmayan sert bir tavır söz konusu. AKP’nin bu yaklaşımı da demokratik ve özgür tavırlara açık bir parti olmadığını göstermiyor mu?
Mehmet YÜCEER
Allah taş ve mermercilerin gözlerini doyursun
FİNİKE’nin Hördübek Yaylası’nın doğusunda yükselen Pancarlıdağ’a (2042 m) gitmiştim geçen hafta; beraberimde Muhabbet Dağcılık Grubu’ndan Dr. Murat Sapan, Yusuf Erdemir, Cem Şimşek ve Engin Kılıç da bulunuyordu. Tam zirveye ulaşmak üzereyken gözüm karşımızdaki Alacadağ’a (2328 m) takıldı. Çok güzel sedir ormanlarıyla kaplı Alacadağ’ın kuzeye bakan kesimlerinde, hem de neresinden bakarsanız bakın 1800-2000 m. arası yükseklikte mermer ocağı açılmıştı; açılan ocaktan çevreye tozlar saçılıyor, saçılan tozlar güzelim sedirlerin dallarında birikmek suretiyle zararın en büyüğünü veriyordu.
Hemen fotoğraf makinemle olayı görüntüledim. Cumhuriyet Gazetesi’nin arka sayfasında ’Antalya’daki ormanlar turizm alanı ve taşocakları için kıyıma uğradı’ haberi vardı.
Fotoğrafı olmayan bu haberi size iletiyorum; fotoğraf da göndereceğim. Mermer ocağının, sedir ormanlarına ne kadar zarar verdiğini ve vereceğini anlayın.
Kemal GÜNEŞDağcılık Federasyonu eski Antalya il temsilcisi