"1966 yılında başlayan 14 yıl öğretmenlik ve 29 yıl gümrükçülük ile geçen toplam 43 yıllık bir devlet memurluğunu tamamlamış bulunmaktayım.
Hammaddesi sadece insan olan öğretmenlik mesleğinde on binlerce öğrenci yetiştirdikten sonra gümrükçülük yaşantımda ise genellikle
GÜNÜN SÖZÜ "Camdan evde oturanlar başkalarına taş atmamalıdırlar..." (G. Nerbert)
insanların ve toplumun çıkar ilişkilerinin ön planda olduğu bir görevin yürütülmesiyle hayatımın en güzel yıllarını geçirmiş bulunmaktayım.
Gümrüklerde geçen yıllar içerisinde başkalarının yaşamadığı birçok olayları yaşadığım bir gerçektir. Sadece kendimi ispata yarayan yanlışları dile getirmekten çekinmeyen dilekçelerim ile ekindeki dosyaların beni anlayamayan veya anlamak istemeyenler tarafından ’mektupçuluk’ olarak değerlendirildiğine şahit olmaktayım. Mektupçuluk, korkakların ve aciz insanların seçtiği bir yol olduğundan dolayı da imzalı dilekçeleri tercih yolunu seçtim.
Bazı denetim elemanlarının, bazı bürokratların ve mafya patronlarının desteği ile komplolardan sonra benim için hazırlanan suç dosyalarını etkisiz hale getirmek için avukat bile tutmadan yalnız başıma 17 yıl bir hukuk mücadelesi verdim. Karı-koca çalışan bir aile yapısında 28 yıldır kirada oturan birisi olarak mal varlığımın araştırılmasının 4 yıl sürdürülmesinin hak ve hukukla bağdaşmayacak bir sürecini yaşadım.
SUSURLUK VE ERGENEKON
PKK’nın ve her türlü terörün birinci gelir kaynağı olduğuna inandığım uyuşturucu kaçakçılığı ile mücadeledeki çalışmalarımdan dolayı daha önce Susurluk kavramı ile daha sonra da Ergenekon kavramının çemberinde kaldığımı anlıyorum. Çetelerin ve devletteki yandaşlarının bir numaralı hedefi haline geldiğim geniş açıklamaları bu dilekçeye sığdırmam mümkün değildir.
Başbakanlıklara ve diğer makamlara yazdığım birçok dilekçelerden destek bulacağımı zannederken, daha fazla suçlu durumuna düşürüldüğümü bizzat yaşadım. Yaşadığım bu olumsuzlukları kamuoyuna yansıtmak istedim, ancak bunu emekli olduktan sonra kitaplaştırabileceğimi anladım. Ve sonunda emekli olup yazmaya karar verdim. Şu anda geçerli olan atama ve yer değiştirme yönetmeliğindeki kazanılmış hakları yok sayan maddelerin varlığı ile personel arasında dışlanan veya korunan bir kesimin devam ettiğini hissederek artık emekli olmanın şart olduğunu anladım."
Aşıcıoğlu, bakalım bu sözlerini yerine getirip gümrüklerde yaşananları anlatabilecek mi?
Biliyor musunuz
RİZE İkizdere’nin eski Belediye Başkanı Ayhan Biberoğlu’nun, çevrecilerle birlikte ’enerji santralları’ yapımına karşı çıktığı için 1 aydır cezaevinde bulunduğunu...
BAHÇELİEVLER Belediyesi’nin yeni yapılan kültür merkezine, 10. dönem il genel meclis üyesi Fethi Aybar’ın önerisiyle ’Nejat Uygur Kültür Merkezi’ adının önerildiğini...
Obama’ya değil 10. Yıl Nutku’na bak
AKP, yerel seçimde ABD Başkanlığı’na seçilen Barack Obama’nın başarısından ve konuşmalarından feyz alacakmış. Bu nedenle ’İl Yerel Yönetimler Değerlendirme Toplantısı’nda katılımcılara, Obama’nın seçim zaferi konuşmasının İngilizce ve Türkçe tam metni dağıtılmış. Yazık... AKP, Obama’nın zafer konuşmasını kendisine feyz alana kadar Atatürk’ün 10.Yıl Nutku’nu feyz alsaydı şu an ne bölücülük sorununu, ne de geri kalmışlık sorununu konuşuyor olurduk. Çareleri uzaklarda aramaya gerek yok, kurtuluş burnumuzun dibinde... Ozan AYHAN
Türkçemiz nereye gidiyor
(DİL Derneği Başkanı Sevgi Özel Hanım’ın okumasını dilerim.)
OĞLUM, Ankara’da 6. sınıfta okuyor. Derslerini takip ederim. Geçenlerde 6. sınıf Türkçe Çalışma Kitabı’nda dikkatimi 16. sayfadaki eşanlamlı kelimeler çekti.
Çalışması istenen konu; düzen, kural, deneyim, engel, güzel konuşma sanatı, özen, öğrenim, ilişki, tartışma, şakacı... gibi yerleşmiş kelimelerin eşanlamlısını bulmasıydı. Yardımcı oldum. Birkaç kelimeyi de sözlük yardımıyla bulduk.
Sırasıyla eşanlamları; nizam, kaide, tecrübe, mani, hitabet, itina, tahsil, münasebet, münazara, latife idi.
Çocuğa pek çoğu yabancı geldi. İlkokulda iken bize bu sıralamanın tersi sorulurdu ki Türkçe kelime hazinemiz gelişsin. Şimdi ise sanırım, eski Türkçe diye tanımlanan ve çocukların anlamakta zorlanacakları bir dili küçük beyinlere yerleştirebilir miyiz projesi var... Y.S.
Dadaş ve Erzurum!..
AKP’nin her zor dönemece girdiğinde gövde gösterisi yaptığı Erzurum’da günlerdir Dadaş konuşuluyor. Dadaş, bir atın ismi... Hani Başbakan’ın önceki gün grup toplantısında dile getirdiği, "Siz görmüyorsanız ben ne yapayım...Dadaşımı kandıramazsınız..." dediği Erzurumluların değil, sırtına binmek yerine başını okşadığı kıratın ismi..
İşte... O safkan Arap tayı Dadaş’ın başını okşayan Başbakan’ın Erzurum ziyareti sonrası kentin en etkin internet gazetesi olan www.gazeteguncel.com’da yayınlanan ’Başbakan Dadaş’ı nasıl okşadı!.." başlıklı yazının kentin gündemini değiştirdiğini ve Başbakan’ın, medyada yer bulmak için kendisi için hazırlanan ata ’Dadaş’ isminin verilmesinin Erzurumluları ayağa kaldırdığını... Başbakan Erdoğan’ın ise, ’Başbakanımız Dadaş’a binecek’ diyerek TV’lerin ana haber bültenlerinde boy gösteren AKP’li Dadaşköy Belediye Başkanı Güven Gülüm’ü, "Böylesi medya maymunlukları istemiyorum. Başkanı olduğun beldenin adından da mı utanmıyorsun!..." diye uyardığını... Biliyor musunuz?