Paylaş
Siyasette iktidar için her an hazır olunduğunu topluma kanıtlayabilecek bir mücadele sergilenmesi gerektiğini belirten Budak, şöyle diyor:
“CHP’de kimse kendisine benim adamım olsun arayışı içinde olmamalıdır. Hep birlikte mücadele arkadaşlığı anlayışı ile CHP’yi İstanbul’da yükselterek, yeniden iktidar mücadelesi sürecine katmalıyız. Benim adamım, senin adamın anlayışı ilkel bir anlayıştır. Hemşericilik, etnisite ve hizipçilik üzerinden siyaset yapmak solculara ve sosyal demokratlara yakışmaz. Biz hepimiz aynı partinin üyeleri olarak yol ve mücadele arkadaşlığını benimsemeliyiz. Yani kimselerin adamı olmak yerine CHP’nin adamı olmayı ve görevlisi olmayı esas kabul etmeliyiz. Bu büyükte düşünürsek, CHP’nin önünde iktidar mücadelesinde bir engel kalmayacaktır.”
Budak, bu girişimini bir grup adına değil kendi başına yaptığını söylüyor. İstanbul ilçe başkanlarına, bu amaçla yapılacak çalışmalara destek vermek için hazırladığı “İstanbul Türkiye’dir” programı şöyle:
İSTANBUL TÜRKİYE’DİR
1- İstanbul’un 3 seçim bölgesi 3 il gibi yönetilmelidir. Her seçim bölgesi bir il başkan yardımcısının sorumluluğunda ve ilçe başkanlarının doğal yöneticisi oldukları bir il gibi organize olup çalışmalıdır.
2- İstanbul il ve ilçeleri uygun yer ve mekânlara taşınmalıdır.
3- İl-ilçelerin giderlerini karşılayacak bir gelir örgütlenmesi gerçekleştirilmeli; sorun olmaktan çıkmalıdır.
4- Sola, sosyal demokrasiye inanmış üretken 5.000 gönüllü ile her an seçim yapılacakmış gibi çalışmalara başlanmalıdır.
5- Milletvekilleri seçim bölgelerinde görev bölüşümü yaparak haftada en az bir gün örgütü ve halkı dinlemeli, çalışmalarını, partinin programını ve görüşlerini aktarmalıdırlar.
6- İlçeler ayda en az bir defa olmak üzere, kamuoyunun dikkatini çeken konularla ilgili bilim dünyasından ve uzmanlardan katılımcılarla toplantı yaparak görüşlerinden yararlanmalıdırlar.
7- Yerel yönetimlerle ilgili toplumsal talep ve beklentilere uygun olan projeler gerçekleştirilmeli; daha iyi, daha ileri ve daha sosyal yerel yönetimler umudu verilmelidir.
8- Her ilçe kendi içinde yoksul toplumsal kesimlere yönelik iş, eğitim, sağlık, yiyecek, giyecek gibi yaşamsal talepleri karşılayacak kadrolar kurmalıdır. Halkla dayanışmanın iktidara gelmeden de olacağını göstermelidirler.
9- Gençlere yönelik sosyal demokrasiyi ve toplumsal hedeflerini doğru anlatan programlar çerçevesinde eğitimler yapılmalı; geleceğin kadroları yetiştirilmelidir.
10- Kadınlara yönelik toplumsal taleplere uygun programlar, eğitimler gerçekleştirilmeli, kadınsız bir iktidar mücadelesi olamayacağı güçlü ve inandırıcı bir biçimde anlatılmalıdır.
11– Böyle bir çaba ve çalışmayla İstanbul yeniden solun ve CHP’nin, yani çağdaş Türkiye’nin İstanbul’u olmalıdır.
GÜNÜN SÖZÜ
“Türkiye Cumhuriyeti yetkilileri muhalif seslerin yasalar veya şiddet tehditleriyle susturulmamasını sağlamak için harekete geçmeli. Türkiye’deki insanlar, öldürülme veya tutuklanma korkusu olmadan, düşüncelerini ifade etmekte özgür olmalılar.”
(Uluslararası Af Örgütü Türkiye uzmanı Andrew Gardner)
Batı’da yargıdan başka ordunun da sendikası var
YARGI-SEN’in kapatılması kararı, ülkemizdeki rejimin niteliği konusunda herhangi bir çekinceye yer bırakmayacak yeni bir kanıt oluşturmuştur. Yargı mensuplarının demokratik örgütlenme haklarından yoksun bırakılmalarıyla, yargının bağımsızlığı konusundaki önemli bir kale daha yıkılmış olacaktır.
Türkiye’nin imzaladığı pek çok uluslararası metinde, sendikal örgütlenme hakkına yargı mensuplarını da içerdiği görülmektedir. Anayasa’nın 90. maddesine göre, “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasa’ya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesi’ne başvurulamaz” (Anayasa 90.madde)
7.5.2004’te 5170 sayılı yasayla eklenen bir cümle ile uluslararası kaynakların iç hukuk mevzuatına göre üstünlüğü daha da belirginleştirilmiştir. Anılan cümlede yer alan ifadeyle, “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır”.
Anılan bu hükümler çerçevesinde yargı mensuplarının sendika haklarının ellerinden alınmasının, açık bir Anayasa ihlali oluşturduğuna da kuşku yoktur.
Batı dünyası, değil yargı mensuplarının, ordu mensuplarının bile sendikal örgütlenme hakkını en geniş anlamda tanıyan örnekleri kendi bünyesinde barındırmaktadır. Böylesine demokrasi dışı bir gidişin Batılı çevreler, özellikle de AİHM tarafından hoşgörü ile karşılanması, Batı’nın ikiyüzlülüğüne dahi sığdırılamayacak bir durum ortaya çıkarmıştır. Mevcut Anayasa’nın demokrasiyi güvence altına alan hükümlerinin çiğnenmesini memnuniyetle karşılayanların, daha demokratik bir anayasa değişikliğinden yana olmalarının içtenliğine inanmak olanağı yoktur.
Prof. Dr. Alpaslan IŞIKLI
TÜMÖD Genel Başkanı
Valiler sorumlu değil mi
SIKIYÖNETİM, olağanüstü hal olmadığına göre her vali ilindeki asayişten sorumludur.
Soruşturma valilere açılmalıdır. Yasalar bunu emreder.
M. İ. KOLBURAN
Biliyor musunuz
‘DERELERİN Kardeşliği Platformu’nun (DEKAP;, Rize İdare Mahkemesi Başkan ve üyelerinin tamamının değiştirilmesinden sonra HES’lere karşı yürütülen hukuksal mücadele için dikkat çektiği atamalarla ilgili HSYK’dan “Hâkim ve savcı atamalarında kanuni gereklilikler, hizmet gerekleri ve ilgililerin talepleri değerlendirilerek atama işleminin gerçekleştirildiği” açıklaması gelirken, bu açıklamaya tepki gösteren DEKAP da “Biz yanıltmıyor, yaşıyoruz. Bizler için asıl olan hukukun üstünlüğüdür” karşılığının verildiğini; ayrıca Ordu İdare Mahkemesi’nde yapılan değişikliklerin ardından, Ordu ve Giresun’daki HES projeleri için daha önce verilen ‘yürütmeyi durdurma’ kararlarının gerekçesiz olarak kaldırıldığını...
? BAYRAMPAŞA Belediyesi’nin, 150 kişilik gönüllü ekip, 4 TIR, 4 minibüs, bir jeneratör aracından oluşan ünlü ‘Bereket Konvoyu’ mehter takımının develer eşliğinde Bayrampaşa sokaklarında dolaşarak ve tören alanında okunan ilahilerle Balkan ülkelerine uğurlandığını...
Paylaş