KATOLİK Kilisesi’nin dün önünden giderken bizi tanıyan bir Trabzonlu dedi ki:
"Trabzon’da bu kadar olay oluyor, siz gazeteciler buradasınız, hükümet nerede?"
Bu sözler öfke ve endişeyi ifade ediyordu.
"Trabzon bu kadar sahipsiz bırakılmamıştı. Karanlık güçlerin yeni alanı mı oluyoruz? Bırakın bir bakanı, sekiz milletvekilinden hiçbiri gelmedi bugüne kadar. Vali, vatandaş devletine güvensin diyor ama böyle bir güveni göremiyoruz" diyor.
Hürriyet’in, Vali Hüseyin Yavuzdemir’in icraatlarıyla ilgili ’Basiretsiz’ manşeti yankı buldu burada. Birçok Trabzonlu, asayiş ve güvenlik eksikliğini ifade açık bir dille ifade ediyor.
Nitekim, kendisine yönelik tepkilere karşı, bu işlerin üstesinden geldikten sonra Trabzon’dan ayrılacağını çevresine söylemesi, kendisine dönük eleştirilerin haklılığını ortaya koyuyor.
Valiye yönelik eleştirilerin başında ’partizanlık’ suçlaması bulunuyor. Medya çevrelerinde valinin önümüzdeki seçimlerde AKP’den aday olacağı söyleniyor.
Dün valiye tek destek İl Genel Meclisi Başkanı Ahmet Aslanoğlu’ndan geldi. Aslanoğlu, "Trabzon üzerinden Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı yıkıcı senaryoların planlamasının ardından, şimdi de valiye karşı ’planlı bir yıpratma’ politikası güdüldüğünü" öne sürdü.
Vali Yavuzdemir’e karşı iktidar dışındaki partilerden ve sivil toplum örgütlerinden yöneltilen tepkiler şu noktalarda toplanıyor:
İŞTE YANLIŞLAR
- Silah ruhsatı neden yaygın şekilde veriliyor? (Son aylarda şikayet üzerine azaltmış.) Emniyet’in istihbarat yetersiz olduğu olduğu şikayetlerine karşı neden etkin bir vaziyet alınmıyor? Olayları gören vatandaşların can güvenlikleri yokken ihbar etmemeleri karşısında haklı sayılabilir mi? (Rahibin öldürüldüğü olayla ilgili tek ihbar Azeri bir kadın tarafından yapıldı.) Trabzon’un özgün yapısından ötürü arama-tarama uygulamaları neden etkin şekilde yapılmıyor? (Buna son çıkan yasaların etkin olduğunu da söylemek gerekiyor.) Trabzon’da balistik incelemesi için bir kriminal laboratuvar neden bulunmaz? (O.A.’nin tabancasından çıkan kurşunun incelenmesi 6 saat uzaklıktaki Samsun’da yapılıyor.) Trabzon’da, yaptığı eylemleri sağır sultan bile duyarken, çevresini sindiren bir ’mafya’ liderinin yaptırdığı eylemlerinden hiç haberdar olunmuyor mu? Son karikatür tepkisinden sonra kilise önünde polis nöbeti tutturulmaması ve kamera koydurulmaması bir güvenlik zaafiyeti değil midir? En önemlisi önceki gün, böyle elim bir olay sonrasında kilisedeki ayine Trabzon ilinin alt seviyede bir protokolle (protokolden sadece vali yardımcısı, belediye başkan vekili ve müftü vardı) temsil edilmesi, yabancılara saygısızlık sayılmaz mı? (Valinin sadece cenaze uçakla gönderilirken havaalanına gitmesi ve eleştiriler karşısında taziye ziyaretini dün akşam yapması dikkat çekti.)
KILIK KIYAFET KADAR
Bir not daha... Ali Kemal Bayraktar adlı bir avukatın kurduğu kılık kıyafet ile ilgili derneğin yazılı şikayetini ciddiye alıp, memurların kılık kıyafetlerinin adaba uygun olmadığı resmi dairelere gönderip, bunun doğru olup olmadığının araştırılmasını isteyen Vali Yavuzdemir’e haklı olarak soruluyor:
"Böyle gereksiz bir ’hassasiyet’ kentin asayiş sorunlarına gösterilseydi, bu olaylar yaşanır mıydı?"
Gerçekten, Trabzonlular olay karşısında haklı olarak tepki gösterdiler ancak ayinden ve cenaze töreninden uzak durdular. AKP’li milletvekilleri de, bürokrat kıyımı kadar bu konuda duyarlı olmalıydılar.
Endişe ve öfkelere sessiz kalınamaz. Bütün beceriksizlikler yeni TCK’ya bağlanırsa, devlet işleri yürümez.
Cinayet, Rus konsolosunu korkuttu
İTALYAN Katolik Kilisesi rahibi Andreas Santoro’nun cenazesi İstanbul’a gönderilmeden önceki ayin töreninden sonra ikametgahına dönerken Rus Konsolosu Oleg Loginov’la tesadüfen karşılaştık. Takım elbiseli olarak adeta ’donmuş’ gibiydi, dişleri titriyordu.
Gözleri de hüzün doluydu ve tedirgindi.
Faruk Bildirici ile başınız sağolsun dedik, kendisine.
"Beyefendi" diye başlayan, vurguları Rusça’yı çağrıştırsa da temiz bir Türkçe ile konuşuyordu.
"Ben bu şehirde neden yaşıyorum, biliyor musunuz. Ben Almanologum. Almanya’ya gitmedim, buraya geldim. Çünkü bu şehri ve insanlarınızı seviyorum. Ama şimdi bir insan öldürüldü. Ben bu insanı yakından tanımıyorum, ama tanıyorum. Şimdi çok üzgünüm. Huzurumuz, kaçtı. Biz bundan sonra bu şehirde nasıl yaşayacağız?"
Sonra da soruyor:
"Bakın, burada kaç konsolos var, biliyor musunuz?"
Trabzon’da Rusya, İran, Gürcistan başkonsoloslukları, Almanya-Avusturya ve Panama fahri konsoloslukları var. Yani ayine kendisinden başka kimsenin gelmediğine dikkat çekmek istiyordu. (Gürcistan Başkonsolosu, kendisi ayrıldıktan sonra geldiği için onu görememişti.)
Gazeteleri okuduğunu söyleyip, "Her gün öldürme olayları var, nefret var" diyor.
Son olarak "Bu olay önemli ve tehlikelidir" diyerek çarpıcı bir vurgulama yapıyor.
Konsolos Loginov, Sentore’nin 1990’lardan sonra ’insan kaçakçılığı’nı (Nataşa) önlemek için yaptığı çalışmaları hatırlatınca, bu konuyu pek konuşmak istemedi. "Doğu Karadeniz’de ne kadar Rus vatandaşı kadının yaşadığı" sorusuna, "Tam bilmiyoruz ama 2 bin civarında olabilir. Ancak çoğu bizde kayıtlı değil" dedi. Bu yanıt bir ölçüde ’Doğu Karadeniz’deki Rus kadınların kilise ile bağlantılarının olmadığı’ anlamına geliyordu.
"Din mi değiştirdiler?" deyince "Hemen hemen %99’u..." diyerek şunu ekledi:
"Böylesine bir olay varken, ben bu konuda konuşmak istemiyorum."
Bir diplomatın bu şekilde açık konuşması her ne kadar ender rastlanacak bir olaysa da, tehlikenin büyüklüğünü göstermesi açısından çok çok önemli değil mi?
Onun yanında koruması yoktu...
Dinsel etki mutlaka var
İçişleri Bakanlığı’ndan üst düzey bir yetkili, "Çocuk susma hakkını kullanıyor" dedi.
Emniyetin 48 saattir uyumadan yürüttüğü, ’çekirdek’ bir kadronun çalışması sonucunda neticeye varıldığını ve O.A.’nın sabaha karşı evinde uyurken yakalandığını bildiren yetkili, "Operasyonun dört dörtlük yürüdüğünü, tanıkların teşhislerinin de tam olduğunu’ söyledi.
- Tabanca...
- Ailenin çıktı...Tabancanın olayda kullanıldığı da tespit edildi.
- Dinsel etki var denilebilir mi?
- Mutlaka...
- Yönlendirme var mı?
- Tabii, kendisini kimlerin yönlendirdiği konusunda geniş bir araştırma yapılıyor.
- Karikatür olayının etkisi...
- Mutlaka etkilenmiştir. Ayrıca bunun ötesinde etkilenmesi için yönlendirilmiştir de...
- Olaydan sonra ’Allahu ekber’ demesi...
- Doğru...
- Bilinçli bir çocuk mu?
- Hayır, psikolojik sorunu olduğu anlaşılıyor.
- Gözetim süresi ne olur?
- En fazla 48 saat olabilir... Emniyet Genel Müdürlüğü olarak biz alacağımız bilgileri aldık. Savcılığa gönderildiğinde susma hakkını kullandı.