’Çarşafçı’ adaydan Sevigen’e ağır itham

CHP Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Sevigen’le ilgili ’bomba’ dün CHP örgütlerini karıştırdı.

'Çarşaf açılımı’nın mimarı sayılan Eyüp-Alibeyköy’den inşaatçı Emin Atmaca, Sevigen hakkında ağır iddialarda bulundu. "Sevigen istifa etmezse belgeleri açıklayacağım" dedi. Genel Merkez yöneticileri suskun kalırken, telaşlı bir şekilde gazetecileri arayan Mehmet Sevigen, bize de "Yetim hakkı yiyenin, tek kuruş talep edenin Allah belasını versin" dedi.

Emin Atmaca’
nın, siyasi kulisleri hareketlendiren sözleri Ülke TV ve Habertürk’te yeraldı. Sevigen hakkında şöyle konuştu:

"1923’de kurulan bir partiye Sevigen yakışmıyor. Sevigen’in samimi olmadığını gördüm ve şahsi taleplerini de yerine getirmeyerek 10 Ocak’ta adaylıktan çekildiğimi genel merkeze ilettim. Benim adaylıktan çekilmemin sebebi sadece ve sadece Sevigen’dir. Sarıyer’de oturduğu 700 bin dolarlık evi nereden buldu? Sevigen ve mevcut aday istifa etmezse belgeleri açıklayacağım."

Dünkü "Toplama adaylar çok baş ağırtacak" başlıklı yazımız üzerine, arayan Sevingen’le aramızda şöyle bir konuşma geçti:
Biliyor musunuz
MHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adaylığına, Kumluca doğumlu, YTÜ Mimarlık Fakültesi Şehir Planlama bölümü mezunu, il yönetim kurulu üyesi Ahmet Turgut’un (41) gösterildiğini...


İSTEDİKLERİM OLMADI

- Eyüp’ten Belediye Başkan adayı, ’Çarşaf’ olayı ile gündeme gelen Emin Atmaca hakkınızda çok ciddi parasal iddialarda bulundu.

- Böyle bir şey olur mu yahu, ben birisine para ver aday ol diyebilir miyim? Biz bazı bölgelerde aday bulamadık. Çoğu aday adayların parasını kendi cebimizden verdik... Örneğin, Mehmet Polat, Zeynel Öztürk (Kağıthane’den oldu) gibi...

- Sizin istemediğiniz adaylar da var mı?

- Evet, bazı yerlerde benim gönlümden geçen adaylarım vardı; ama başka oldu.

- Vatan’dan Mustafa Mutlu’nun yazısında ilginç suçlamalar yeraldı.

- Yıllardır bu işin içindeyim, aday gösterilmeyen şikayetçi oluyor. Benim boğazımdan haram geçer mi? Söyleyenlere zehir-zıkkım olsun!

- Adaylardan istedikleriniz konusunda kaset varmış.

- İnanılır mı böyle bir şeye... SMS ile şu derneğe, buna yardım et diyormuşum. Hangi dernek? Ben bir kere SMS çekmesini bilmem.

- Emin Atmaca’nın elindeki kaset?

- Benim mi! Hayret ediyorum. Yemin ederim böyle bir konuşmayı hatırlamıyorum. Güya, 300 bin, 600 bin dolar istemişim, bir yerde bir daire istemişim, bir yerde benim adıma başkası istemiş... Ben kimseyi yönlendirmedim.

- Medyada adınız olumsuz biçimde yer alınca Gaziosmanpaşa’da cumartesi gününe, Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte görünmek için hemen bir aday tanıtım toplantısı düzenlettirmişsiniz?

- İl örgütümüz yapıyor.

- Gürsel Tekin’le aranız nasıl?

- Ben Gürsel’le konuşuyorum, başka kimse ile konuşmuyorum.

YETİM HAKKI YEMEDİM

- İstanbul’un dışında Erdek’te de aday bulmuşsunuz.

- Erdek’de 50 yıldır seçim kazanamıyoruz. Hep emekli, öğretmen memur aday oluyor. AKP’li, DP kökenli parlak bir genç vardı. Genel Başkan da görmüş, ’bak’ dedi. Partiye alınmasına öncü olduk. O çocukla orada seçim kazanacağım.

- Adana’da aday değiştirilmesi...

- Çağırdım dertleşelim dedim. Kamuoyu yoklamaları felan heyecan olmadı. Adam çekildi. Bir adama çekil demek kolay değil. Kimse bu işleri yapmıyor, ben yapıyorum. Sonunda hep ben kötü oluyorum; çünkü hep ben ilgileniyorum.

- Hakkınızdaki iddialara dönelim...

- Hakkımda komplo kuruyorlar. Sizin de yazdığınız gibi olayın bir de arka yüzü var; Emin Atmaca genç bir işadamıdır. "İstifa etmezsen seni Cem Uzan’dan beter hale getiririz" denmiş olabilir. Kaçak inşaatları varsa AKP kendisini sıkıştırmış olabilir. Son olarak şunu söyleyeyim, oradaki Erzurum’lu dernek başkanları Atmaca’nın söylediklerinin iftira olduğunu söylemek için açıklama yapacaklar.

Sevigen heyecanlı bir sesle konuşuyor; "Yetim hakkı yiyenin, tek kuruş talep edenin Allah belasını versin" diyerek CHP’nin haksız şekilde eleştirildiğini öne sürdü.

Kıbrıslı Türkler ve ’Güz Sancısı’ filmi

KIBRISLI gazeteci-yazar Ahmet Tolgay, ’Kıbrıslı Türklerin 1950’lerdeki sancısı’ başlıklı bir yazı göndermiş. "Gerek Türkiye’de, gerekse Kıbrıs’ta ’Güz Sancısı’ adlı filme odaklanıp yorum üretenlerin çoğu, 1955 ortamında Kıbrıs’ta neler olup bittiğini es geçmekte ve hatta yok saymaktadırlar" diyor. İstanbul’daki 6-7 olaylarından 5 ay önce kurulan EOKA’nın "Amaç Kıbrıs’ı Yunanistan’a ilhak etmektir. Hedefimiz İngiliz müstemleke idaresi ve ilhakın doğal engeli olan Türklerdir" dediğini, bunun sonucunda Türklerin adanın her yanında saldırılara uğradığını belirterek şöyle diyor:

"6-7 Eylül olayları Kıbrıs’la ilişkilendirilmişse, İstanbul talanının maddi ve manevi kayıplarının bilançosu sunulurken, Kıbrıslı Türklerin o tarihlerdeki kayıplarının bilançosunun sunulması da gerçekçiliğin gereğidir. Kaldı ki, o günlerde Kıbrıs’taki olayları da, İstanbul’daki olayları da perde gerisinden tetikleyen güç, aynı güçtü. Bulanık sularda balık avlayan o gücün adına ’Emperyalizm’ denir. Bizim enteller Türkiye’deki Özel Harp Dairesi’ni emperyalizmin kurduğunu öne sürerler. Peki EOKA’yı kurdurup deveye koyan güç kimdi? Makarios, Druşotis’in EOKA’ya dair ünlü kitabında Grivas’ın hangi süreçlerden geçirilerek EOKA’nın başına oturtulduğu belgelenmiyor mu?"

'Ilımlı İslamın kulu olmayacağız’

BUGÜN, laiklik ilkesine Anayasa’da yer verilmesinin 72. yıldönümü...

Tarihimizin en büyük dönüşümlerinden birini oluşturan Cumhuriyet’in ilanı, özgürlük, demokrasi ve çağdaşlık gibi kavramlarla ülkemiz insanına yeni bir dönemin kapılarını açmıştır. Demokrasinin, çağdaşlığın, insan haklarının ve özellikle kadın haklarının güvencesi olan laiklik, yalnızca din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasını öngören bir ilke değil, aynı zamanda dünya sorunlarına akılcı ve bilimsel bakış açısı getiren bir yaşam biçimidir.

Atatürk’ün önderliğinde yapılan devrimlerle hedefi çağdaş uygarlığa ulaşmak olarak belirlenen ülkemizde, bu yolda atılan en önemli adımlarlardan biri 5 Şubat 1937’de yapılan Anayasa değişikliğidir. Bu değişiklikle ’laiklik ilkesine ve Cumhuriyetimizin kuruluş felsefesini oluşturan diğer ilkelere Anayasa’da yer verilmiştir. Laiklik ilkesi demokrasinin, demokratik hukuk devleti de çağdaşlığın, insan haklarının ve kadın haklarının güvencesidir.’
Nazan MOROĞLU-İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği Koordinatörü
Yazarın Tüm Yazıları