Çakıcı’yı yakalayan polislerin başına gelenler

YARGITAY-MİT ekseninde gündeme gelen Alaattin Çakıcı ismi çok yakında Türkbank ihalesine fesat karıştırılmasıyla ilgili olarak kurulacak Yüce Divan’da yeniden gündeme oturacak.

Bu konuda hazırlanan TBMM Türkbank Soruşturma Komisyonu raporu oldukça titiz hazırlanmış, ancak yargı karşısına çıkacak Mesut Yılmaz ve Güneş Taner’den önce bazı bürokratlar hakkında mahkûmiyet kararı verilmiş gibi görünüyor.

Mafya babalarının yurtdışında yakalanıp Türkiye’ye getirilmesinde etkin rol oynayan zamanın Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Dairesi (KOM) Başkanı Emin Aslan ve ekibi, Türkbank ihalesi öncesi Korkmaz Yiğit-Çakıcı arasındaki ilişkileri bilmelerine rağmen uyarı görevlerini yerine getirmeyerek ‘görev kusuru’ işlemekle suçlanıyor.

Suçlamanın odağındaki kişi, Alaattin Çakıcı’yı 1998 yılında Fransa’nın Nice kentinde yakalanmasında başrolü oynayan KOM’un o zamanki Başkanı Emin Aslan olunca konuya bir başka gözle bakmak gerekiyor.

Gerilere gidiyoruz.

Tarih 4.8.1998... Türkbank ihalesi öncesinde Merkez Bankası, Emniyet Genel Müdürlüğü’ne bir yazı göndererek, ihaleye katılacak işadamlarına suikast yapılacağına ilişkin gazete haberlerinin gerçekliği ile ilgili bilgi istiyor. Yazı üzerine İstanbul polisi ile yapılan görüşmeler üzerine TMSF’nin yazısında sözü edilen konuyla ilgili bilgilerin ve ifadelerin ‘yakalanan silahlar ve eylemlerin türü nedeniyle’ Terörle Mücadele Dairesi’ne gönderiliyor. Ve bunlar araştırma yapılmak üzere 14.7.1998’de Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Dairesi’ne (KOM) aktarılıyor. KOM, aynı gün konuyu İstihbarat Daire Başkanlığı’na bildiriyor.

Çünkü... TMSF yazısı ile 14.7.1998’de İstanbul Emniyeti’nden gelen üst yazıda ve sanık ifadelerinde Türkbank adı geçmiyor. İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Atilla Çınar imzasıyla İstanbul DGM’ye gönderilen yazıda da, ne Türkbank adı geçiyor, ne de Yiğit-Çakıcı bağlantısı ile ihaleye dayalı işadamlarına baskı yapıldığına ilişkin bir ifade bulunuyor.

Bu arada Arslan’ın 14.7.1998’de gönderdiği yazının yanıtı İstihbarat Daire Başkanlığı’ndan 23.7.1998’de KOM’a geliyor. Notta ne tehdit eden, ne edilen bir isim ve ne de bir menfaat grubundan söz ediliyor. Çünkü Çakıcı-Korkmaz arasındaki konuşmaların bandı ortaya çıkmıyor.

(Hatırlayın Çiller döneminde Çakıcı’ya kaç diyen bir milletvekilinin adı sonra ortaya çıkıyor.)

Oysa ihale zarfı alan 20’ye yakın grup ile ihaleye katılan 5 grup bulunuyor. Bunlardan hangisinin kiminle ilişki kurarak, kimleri tehdit ettiğine dair açık bir bilginin yine olmadığı görülüyor.

Merkez Bankası, ‘ülkemiz için önemli bir ihale’ hakkında gerçek bilgi istiyor ama gelen notta ayrıntı yok.

ARSLAN BELİRLİYOR

İstihbaratın yetersiz notu üzerine Emin Arslan ve ekibi olayı inceleyerek bir hafta içinde isim-isim tehdit eden-edilen ve işbirliği yapılan işadamını belirliyor. İhaleden bir gün önce de yine İstihbarat Dairesi, Başbakan ve İçişleri Bakanı’na bir bilgi notu gönderiyor. Burada Çakıcı-Türkbank-Korkmaz Yiğit bağlantısı ayrıntılı olarak bildiriliyor. Mesut Yılmaz’ın belirttiği gibi bu da resmi bir yazı değil, bilgi notu... Böyle bir notla ihalenin iptali söz konusu olamaz.

Ancak ihalenin iptal edilmesini gerektirecek, KOM tarafından hazırlanan resmi yazı ihale günü olan 4.8.1998’de Başbakanlık ve Merkez Bankası’na, İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Yahya Gür imzasıyla gönderilir. Altı imzanın bulunduğu zimmetli yazı Merkez Bankası’na saat 17.45 sularında ulaşabiliyor; Başbakanlığa da 18.00’de... Merkez Bankası o saatte bir girişim yapmıyor. Mesut Yılmaz, ben yazıyı almadım diyor, özel kalemi ise ben gönderdim, diyor. Yani yazı ortadan kayboluyor.

Ve sonra bilinen olaylar yaşanıyor.

Peki bugün Türkbank raporunda, görevini yerine getirmiş olan Emin Arslan ve KOM yetkilileri ne ile suçlanıyor:

Görev kusuru...

Ne kadar büyük haksızlık değil mi?

‘Kusur’ gibi idari bir yaptırım gerektirecek sözcüğün rapora ustalıkla yerleştirilmesi ilginç olsa gerek... Bunun sorumluluğu da olsa olsa Türkbank Soruşturma Komisyonu’na ait değil mi?

Geçmişe dönük düşmanlık bugün su yüzüne çıkıyor. Görevden alındıktan sonra İçişleri Bakanı Tantan’ın adamı diye Emniyet Müdür Yardımcılığı’nda ‘kızağa’ çekilen ve bu hükümet döneminde de Yüksek Polis Şûrası üyesi olarak, AKP iktidarının terfi ettirmek istediği bazı kişilerin atanmasına muhalefet şerhi koyan Emin Arslan’dan intikam almak isteyen kimler acaba? Aralarında hangi milletvekilleri var?

Bu kişilerin komisyon çalışmalarında etkisi olmuş mudur? Bunların ortaya çıkması gerekiyor.

Kimi zaman ‘aşırı solcu’, kimi zaman ‘Alevi’ ve bazen de ‘irticacı’ diye yolsuzluk operasyonları sanıklarının yakın durduğu siyasetçilerin boy hedefi olan Emin Arslan ve ekibi, uyuşturucu kaçakçılarının lobi uzantılarının kurbanı mı olacak?

Bu konuda yazacak çok şey var.

Emin Arslan ve ekibine karşı ünlü bir uyuşturucu kaçakçısının medya-siyaset ve bürokratik çevrelerde nasıl bir karalama kampanyası organize ettiğinden dileriz Türkbank Soruşturma Komisyonu Başkanı Mustafa Demir’in haberi vardır?

Say ‘evet’ dedi

KÖY
Koop Kırklareli Başkanı Erdoğan Tantürer dün arayarak şöyle dedi: Köyde konser çağrısına Fazıl Say, programı 2007’ye kadar dolu olmasına rağmen evet dedi ve ücret almayacağını da söyledi. Eylül ayı için belirleyeceğimiz tarihi önümüzdeki günlerde açıklayacağız. Sevimli agamız Sebahattin Ali’nin müzik sanatçısı kızı Filiz Ali da piyano sorununu halledecek. Fazıl Say ve Filiz Ali’ye sonsuz teşekkürler.’

Ayakta minibüse razıyız

OKURLARIMIZDAN minibüslere ilişkin tepki: Bağcılar’da oturup Bakırköy’de çalışıyoruz. Minibüslere binemez olduk, nedeni ise ayakta yolcu yasağı... Çok mağdur oluyoruz, işimize geç kalıyoruz. Bizlerin minibüse binmekten başka alternatifi yok. Bu uygulama kaldırılsın’ ve ‘Bahçelievler’de oturuyoruz, hatlı minibüslerde ayakta yolcu alana ceza yazılıyor. Ulaşımda metro ve tramvay gibi alternatifimiz yok. İşimize gelip gidişte çok zorlanıyoruz.’

Mesaj panosu

Magandalar

KURTKÖY-Pendik’
te silahların gölgesinde yaşar hale geldik adeta. Korkumuzdan balkonlara çıkamaz olduk. Çocuklarımızın psikoloji bozulmaya başladı. İnanınız, Iraklılar bu kadar silah sesleri altında yaşamıyordur. Kim nasıl durduracak bu magandaları.

Bekir ZAT

GÜNÜN SÖZÜ

‘Sağlıkta taşeronlaşmayı durduralım. Hastanelerimizin otoparkları, kantinleri, yemekhaneleri, güvenlik ve temizlik hizmetleri, son 20 yılda tamamen taşeron şirketlere devredilmiş durunda. Bu uygulamalarla, iddia edilenin aksine hizmetlerin kalitesinde bir iyileşme sağlanmadı. Yeni uygulama, sağlık hizmetlerinin tamamen paralı hale getirilmesidir.’

(Antalya Tabip Odası Genel Sekreteri

Metehan Akbulut)
Yazarın Tüm Yazıları