Çağlayan Mitingi'nin ardından: 'Edison bile bin pişman'

ÇAĞLAYAN Mitingi'nin özeti, yabancı medyanın da belirttiği gibi "Şeriatı istemeyen, laik Cumhuriyet'in ayakta durmasını isteyen, ancak askerin de cumhurbaşkanı seçimi sürecine karışmasını istemeyen demokratik bir eylem"di.

Haberin Devamı

Mitingte halk, cumhurbaşkanının uzlaşıyla seçilmesini, sağ ve sol partilerin birleşmesini istiyor.

Bize bir 'çatı' gösterin diyor. Türbanın 'bayrak' yapılmasını istemiyor.

AKP hâlâ halkın suskunluğunu bozup, kendine geldiğini anlayamıyor.

Bu arada muhtıranın bir başka anlamı yok mu?

"Amerika'nın ve IMF'nin desteklediği bir hükümet, askerlerden ilk kez muhtıra yedi."

Borsada bu kez kriz olmadı. Çünkü yabancıların fondaki paraları 'Hazine' kaynaklı; garantide... Acaba bu para yerli sermayemizin olsaydı böyle mi olurdu; 'Anayasa kitapçığı'nın fırlatıldığı dönemdeki gibi...

Bunları ifade ederken, bir yandan da AKP iktidarının temel değerleri nasıl kaşıdığını, laiklik karşıtı nelerin kotarıldığını unutmamalı.. Milli Eğitim Bakanı'nın 'muhtıra'nın ardından TV'lere çıkarak 'nezaketli' sözcüklerle "Sayın Genelkurmay Başkanı bunları bana sorsa anlatırdım" demesi bir endişeyi göstermiyor mu?

HANGİ OLAY YARGIYA GİTTİ

Laiklik karşıtı hareketler için "Bunlar münferit olaylardır. Savcıların elini kolunu tutan yok. Böyle olaylar varsa savcılar görevini yapar" diyenler, soruşturma sonunda bunlardan hangisinin yargıya gittiği söyleyebilirler? Hizbullah örgütlerinin etkinliklerine izin veren kaymakam ve valilerden hangisi için soruşturma açıldı. Örneğin, "Kızlar 9 yaşında evlenebilir", "Eşinizi iz bırakmadan dövebilirsiniz" gibi ifadelerin yeraldığı 'Delilleriyle Aile İlmihali' başlıklı kitap bastıran Tuzla Belediye Başkanı AKP'li Mehmet Demirci hakkında soruşturma talebine İçişleri Bakanlığı izin vermezken, aynı kitaba kaynaklık teşkil eden Uludağ Üniversitesi'nden Prof. Hamdi Döndüren'in kamu görevinin sona erdirilmesi için rektörlük YÖK'e öneride bulunuyor. AKP'li Tekirdağ Belediyesi, Çağlayan mitinginin yapıldığı gün türbanlı çocuklarla Kutlu Doğum Haftası'na öncülük ediyor. Bakan Çelik, özel okul ve yurtlarda dinsel gösterileri suç olmaktan çıkartmadı mı?

Onun için Tandoğan ve Çağlayan'da toplanan milyonlar, şeriat ve darbeye karşı; laik, demokratik ve bağımsız bir Türkiye"den yana tavır koyuyor.

Halk yaşananlara isyan etti ama AKP uyanmadı. Onun için 'Edison bile pişman' pankartı taşındı.

Ampülü Edison yüzlerce deney sonunda dünyayı aydınlatmak için buldu. AKP Türkiye'yi 'karartmasın'.

Biliyor musunuz

Yoğurdu üflemek

- SP'yi destekleyen Milli Gazete'nin Genelkurmay bildirisinden hiç söz etmediğini, 'Çağlayan Mitingi'ne yer vermediğini; geçmişte üç partisi kapatılan, sürgüne gönderilen, cezaevinde yatan ve son olarak '28 Şubat'ı yaşayan Necmettin Erbakan ve Recai Kutan'ın son konuşmalarında da 'muhtıraya' karşı hiçbir tepki vermediklerinin dikkat çektiğini...

- CHP/DYP eski Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in eşinin umreye gittiğini, bunu kendisine soran gazetecilere "Rızam olmadan gitti; ben gidersem Hacıbektaş'a giderim" dediğini... ŞİŞLİ Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül'ün, bel kayması nedeniyle bir operasyon geçirdiğini...

- TANDOĞAN, Burhaniye ve Çağlayan mitinglerinin 5 Mayıs cumartesi günü Manisa ve Çanakkale'de yapılacağını, ayrıca 13 mayısta İzmir'de ve 19 Mayıs'ta da Samsun'da aynı mitinglerin düzenleneceğinin düşünüldüğünü... BAZI sivil toplum örgütlerinin de dün akşam itibaren 'seslerini duyurana dek' 20.00'de 1 dakika ampülleri söndürme eylemine başladıklarını...

Haberin Devamı

GÜNÜN SÖZÜ

"Bir şeyi duyduğunuzda onu unutursunuz.

Haberin Devamı

Bir şeyi gördüğünüzde onu hatırlarsınız.

Ama bir şeyi yapana kadar anlayamazsınız.

(Çin Atasözü)

2.1 milyon

GERÇEK Gündem sitesindeki bilgiye göre, 1. Ordu Komutanlığı bir helikopterle, mitingi havadan fotoğraflayarak metrekareye düşen insan sayısını belirlemiş. Çağlayan Meydanı'nın hıncahınç dolduğunun tespit edildiği fotoğraflardan, metrekare ölçümü yapılarak 2 milyon 100 bin sayısına ulaşılmış.

Ahsen Hanımın köylüsünden mesaj/images/100/0x0/55eaf549f018fbb8f8a1b20e

ŞARKÖY'ün Kızılcaterzi Köyü'nden çiftçi Sinan Aytan'ın elindeki pankartta üç slogan yer alıyordu; Erdoğan'a, Arınç'a ve Unakıtan'a.... Edirne milletvekili olan Maliye Bakanı Unakıtan'ın eşi Ahsen Hanım, komşu Toplusofu Köyü'ndenmiş. (Pankarttaki 'verem de...' sözcüğü 'vereyim de' anlamındaymış.)

Tufan Algan'a selam!

2002'de Yüksek Seçimi Kurulu Başkanı Tufan Algan'dı.

3 Kasım'dan önce ta temmuz ayında, 3 Kasım'da erken seçime gidilmesi halinde seçimin meşruiyetinin zedeleneceğini... Siyasi yasaklı Tayyip Erdoğan ve Necmettin Erbakan'ın bağımsız dahi olsa 5 yıl milletvekili seçilemeyeceğini... Hukukun siyasallaşmaması gerektiğini söylüyordu Algan...

Haberin Devamı

Ama ne olduysa 'demokrasi' adına bazı liderlerin desteğiyle yasalar değişti/değiştirildi. Yeni kurulan AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan'ın seçime girmesi konusunda da YSK 'ilginç' kararlar verdi.

Algan'ı, bugünlere gelinen 'nokta'nın önünü açan bir isim olarak hatırlıyoruz bugün... Emekli olup köşesine çekildiğine göre, acaba verdiği kararlarla Türkiye'nin bugün yaşadığı 'kaos' ortamı konusunda hiç vicdani sorgulama yapıyor mu?

Kendisine köşenizden selamlar!

İ.Ş.

Okan Bayülgen'in 'Makina' programında yaşananlar

BEN gelecek nesli oluşturan, Dokuz Eylül Üniversitesi’nde öğrenim gören gençlerden sadece bir tanesiyim. 28.4.2007 tarihinde yayınlanan 'makina' programında sizi ve Hakkı Devrim’i büyük bir merakla ve saygıyla izledim, dinledim. Maalesef ki ülkemizi bu kadar yakından ilgilendiren bir konunun bu kadar geç bir saate kalarak konuşulması üzücü... Ancak, bir Türk genci olarak, yaşadığımız laik karşıtı hareketler ve nereye doğru gittiğimiz hakkındaki yorumlarınızı çok dikkatlice inceleyip değerlendirdim. Umarım uyandırıldığımız uykudan millet olarak başarıyla altından kalkabiliriz. İkincisi İstanbul’da düzenlenen ve ileriki tarihlerde Manisa ve Çanakkale’de düzenlenmesi düşünülen bu sosyal mitinglerin, sosyal darbelerin sonucunu milletimizin adına büyük bir mutlulukla görebiliriz. Sonuçta hatırlatıldıkça hatırlayan, uyandırıldıkça uyanan bir milletiz, ulusuz. Bu bir gerçek, ama hiçbir şey için de geç değildir. Sesimizi hala duyurabiliriz.

Haberin Devamı

Bu yazıyı yazmamdaki amacıma gelince, dün sizleri izlerken program içinde yaşanan bir olay ile ilgili bir durumdu. Çünkü, biz gençleri temsil ettiği söylenerek iki kız arkadaşımızın çıkartılarak ülkemizi ve milletimizi ilgilendiren sorulara verdikleri cevaplarla ya da veremedikleri cevaplarla- tüm Türk gençliğinin değerlendirilmesi beni oldukça üzdü. Eğer bu konular hakkında stüdyoda bulunan diğer üniversiteli arkadaşlarıma sorular yöneltilip cevap alınamasaydı, o iki kız arkadaşımızın yanıtları dikkate alınır ve Türk gençliğinin gittiği ve vardığı nokta anlaşılırdı. Ancak stüdyoda bulunan hiçbir kişinin aklına bu konuyla ilgili gençlere soru sormak gelmedi. Eğer öyle bir durum olsaydı evet ortamda birçok kültürlü siz konukların çıkarttığı sonuç doğruydu. Yani hiçbir konudan, ülke sorunundan, politika ve siyaset alanındaki kişilerin kimliklerini bile bilmeyen, milletine, ulusuna sahip çıkmayan bir gençlik… Dolayısıyla biz gençlerin böyle değerlendirilmesi beni oldukça üzdü. Eminim, benim gibi programı izleyip böyle düşünen çok arkadaşım vardır.

Haberin Devamı

Son olarak şunları söyleyebilirim; Biz Türk gençleri, yeni nesiller, geçmişte birçok ihtilal, darbe görmüş ailelerin, ulusun çocuklarıyız. Ailelerimiz, akrabalarımız, 1960 yılından başlayarak 1980 ve sonrasını yaşayan insanlar olarak, hayatlarına, ülkelerine çok kötü sonuçlar getiren, onların gelişmelerini engelleyip geriye götüren bir sistemin çocuklarıydı. Ve 1980 darbesi sonrası bu nesilde şöyle bir imaj doğdu: Bizim çocuklarımız bizim yaşadığımız sıkıntıları çekmesin, onlar daha rahat yaşam sürsünler diyerek ne ülkemiz siyasetini, politikasını ne de ülkemizi ilgilendiren başka sorunları anlattılar. Bu sadece ailelerimizden kaynaklanmadı, çevremizde bulunan kişiler, öğretmenlerimizden de kaynaklandı. Biz, yeni nesilden sadece politikaya, siyasete ilgi duyanlar öğrenebildi tarihimizde neler olup bittiğini. Bazı kesimler, bunun farkına varmış olacaklar ki aslında yaşadığımız cumhuriyet, demokrasi ve laiklikle ilgili sorunları bize göstererek, anlatarak, okutarak birçok şeyi değiştirebiliriz, daha iyi bir gelecek için yapılması ve yapılmaması gereken noktaları gösterebiliriz diye düşündüler. Ve bununla bağlantılı olarak dönem dizileriyle beraber dönem filmleri şu birkaç yıl içinde oldukça fazlalaştı. Çoğumuz, o dönemde yaşayan ülkemizin insanlarının yaşadıklarına ortak olabilme, anlayabilme fırsatına erişebildik. Bu biraz daha önce de yapılabilirdi farklı yollarla.. Ama olmadı.. Sonuç olarak, Biz yetişen yeni nesil olarak Atatürk’ümüzün ilke ve inkılaplarına sahip çıkarak, bu ilke ve inkılapları benimsemiş gençler olarak, ülke siyasetinde ve ülkemiz sektörlerinde aktif olarak yer aldığımızda, cumhuriyetimizi ve demokrasimizi hiçbir zaman anti laik düşünenlere, yurdumuzu, milletimizi Osmanlı Devleti döneminde yaşadığımız gibi kapitülasyonlarla sömürge altına almaya çalışan son dönemdeki ülkelere fırsat vermeyeceğiz. Geçmişimizden ders alarak gelecekte yaptığımız hataları yapmayacağız. Buna gönülden inanıyorum.

Umarım bu yazımı dikkate alır ve aslında yeni nesil Türk gençlerinin nasıl bir donanıma sahip olduğunu, nasıl bir noktaya ulaştığını anlarsınız.

N. Müjde TANIRLI

Mitingte AKP'nin afişleri

PAZAR günü mitinge gitmek için evden çıktığımda bir baktım ki, caddede bir afiş. "Sayın Başbakanımıza hizmet aşkı için teşekkür ederiz. (...) mahalle sakinleri" Yolumuza devam ettik.

Mecidiyeköy'e geldik yine aynı afiş, ama sadece sakinler değişmişti. "Sayın Başbakanımıza hizmet aşkı için teşekkür ederiz. Mecidiyeköy Mahalle sakinleri" yolumuza devam ettik. Bu kez Çağlayan sakinleri aynı afişi asmıştı. Ne olmuştu? Bütün mahalle sakinleri rüyalarında görüp afiş mi hazırlamıştı?

Tabii ki bu afişlerin tek merkezden gelen emirle hazırlandıkları ortadaydı. Asıl bunlar 'bindirilmiş afişlerdi.' Üstelik halk iradesiymiş gibi altınada mahalle sakinleri ibareleri ekleniyordu. Oysa altına AKP... Teşkilatı dense bu kadar anlamsız olmazdı.

Peki Başbakan hizmet aşkı ile ne yapmıştı? "Size öyle bir aday ismi açıklayacağım ki bunlar gerçekten hizmet aşkı için buradalar" diyeceksiniz demişti.

Açıklanan aday herkesin beklediği üç adaydan biri çıkmış ve sorun dahada büyümüştü. Anlaşılan, koltuk aşkı hizmet aşkının önüne geçmişti.

Geriyede hayali mahalle sakinlerinin 'bindirilmiş afişlerle' bu aşka teşekkür etmesi kalmıştı.

Aslında muhalefet liderleri, Erdoğan'a teşekkür plaketi vermeli. Kendilerinin yapamadığını Erdoğan yaptığı için. İster sağ ister sol görüşlü, yaşlısı genci bütün insanları birleştirdiği için.

Erdoğan öyle sloganlar buldu ki, kırk yıl düşünseler halkı uyandırmak için bu sloganları bulamazlardı. Bu sayede 'bindirilmiş kıtalar" bir anda 'Bin-Dirilmiş Kıtalar' haline dönüşüverdi.

AKP tüm koltuklara sahip olayım derken, görünen o ki bir anda iktidar dahil tüm koltuklardan olacak.

AKP'nin bir daha %34 oyları görmesi mucizedir artık. Hatta sağ ve sol partiler birleşirse, ana muhalefet partisi bile olamayacağını tahmin etmek yanlış olmaz.

Umarım Sayın Başbakan "Padişahım sen çok yaşa" tezahuratlarından bu olumsuz tabloyu görebilir. Sandıktan ders alma zamanının geldiğini kendiside farketmiş olsa gerek, bari Cumhurbaşkanlığını gider ayak alalım kaygısıyla hareket etmekte ve halkın nabzını tutmak yerine Arınç'ın nabzına bakmaktadır.

Bu halkın nabzını tutmayanların, tutmak istemeyenlerin başına gelende kaçınılmaz olarak kendisinin başına gelecektir. Bu gidişle, özel yaşamında kendisine başarılar dilemekten başka seçenek yoktur. Tıpkı Mesut Yılmaz'a, Tansu Çiller'e, Ecevit'e...dilediğimiz gibi.

Ersoy ÖNGÜN

Yazarın Tüm Yazıları