Görkemli ahşap konak daha sonra
Atatürk tarafından
Yunus Nadi’ye verilmiş. Pek çok gazetecinin tersine Milli Mücadele’yi destekleyen
Yunus Nadi ‘Yeni Gün’den sonra
‘Cumhuriyet’ gazetesini burada çıkartmaya başlanmış... 1940’larda son model basım teknikleri kullanılmış, hatta
İstanbul’daki yabancılar için Fransızca
‘La Republigue’ adlı bir gazete de çıkartılmış.
Dönemin en ünlü yazar ve gazetecileri buradan yetişmiş.
Bizim tanık olduğumuz dönem ise 1960 sonrası...
Linotype yöntemiyle dizilen haberlerle sayfalar hazırlanıp matrisle dökülen kurşun kalıplar rotatife takılıp basılıyordu.
Cumhuriyet’in,
‘Genel Yayın Müdürü’ ünvanlı ilk yöneticisi
Cevat Fehmi Başkut... Associated Press (AP) adlı haber ajansının haber ve fotograf geçen cihazları henüz yeni kurulmuş, Ankara haberleri telefon yerine teleksle alınmaya başlanmıştı.
‘Yassıada Duruşmaları’ nedeniyle tiraj patlaması yapan gazeteler arasında Cumhuriyet de bulunuyor.
1962’de ‘Pencere’de
İlhan Selçuk yazmaya başlıyor.
Selçuk gelene kadar
Vala Nurettin, Yaşar Kemal, Melih Cevdet Anday ve
Hıfzı Velded Velidedeoğlu gibi
‘sol’cu yazarlar, topluma yeni açılımlar getiriyorlar. Bir başka yazar da
Burhan Felek... Daha sonra
Ecvet Güresin, Genel Yayın Yönetmeni oluyor;
Vecdi Kızıldemir, Erol Dallı ve
Kayhan Sağlamer de yazı işleri müdürleri...
Şevket Süreyya Aydemir’in
‘Menderes’in Dramı’ yazı dizisiyle, bu dönemde 240 bin tirajlık bir başarı yakalıyor.
Gazetenin yayın politikasına hissedar ‘damatlar’ zaman zaman karşı çıkıyorlar.
‘Komünistlik’ yapıldığı iddiasıyla 1963’lerde gazeteye elkonup bir dönem, ‘başyazar’
Nadir Nadi’ye yazı yazdırılmıyor.
12 Mart,
Cumhuriyet’in en zorlu dönemlerinden biri sayılıyor; hem siyasi hem de ekonomik açıdan
‘badireler’ atlatıyor. ‘Aile içi’ dengelerde ağırlık sağlayan damatlar, yine gazeteye hakim olmak istiyorlar; ancak gazetenin tirajının düşmesi üzerine geri çekiliyorlar. Bu arada
İlhan Selçuk, dönemin Genel Yayın Müdürü olan
Oktay Kurtböke ile birlikte tutuklanıyor.
ÇALKANTILI YILLAR
Cumhuriyet, 12 Eylül’de askeri yönetimin baskıları sonucunda en çok kapatılan gazete oluyor; aynı
DP döneminde olduğu gibi...
1980’lerde gazete ekonomik zorluklar yaşasa da teknolojinin gersinde kalmayıp ofset sisteme geçiyor.
‘Cumhuriyet’le ilgili anılarını yakında kitap olarak yayınlayacak olan
Hasan Cemal, 2.4.1981’de Genel Yayın Müdürlüğüne getiriliyor. Gazete, 1990’lara kadar yayın politikası bakımından
‘etkin’, ekonomik açıdan da başarılı bir dönem geçiriyor. Ancak
Özal’ın ‘
2.5 gazete kalacak’ sözlerinin ardından
Körfez Savaşı ile beraber ekonomik zorluğa düşüyor. Bu arada
‘Kemalist-Liberal’ çatışması sonucunda
İlhan Selçuk-Uğur Mumcu-Hikmet Çetinkaya ekibi gazeteden ayrılıyorlar. Gazetenin bu süreçte tiraj kaybı yanında yaşanan ekonomik kriz sonucunda
Hasan Cemal-Okay Gönensin ve
(Müessese Müdürü) Emine Uşaklıgil üçlüsü gazeteden ayrılmak zorunda kalıyorlar.
Aile,
İlhan Selçuk ve arkadaşları yeniden göreve dönüyorlar.
Cumhuriyet A.Ş.’nin iflası istenmek zorunda kalınıyor;
Yenigün A.Ş. ismiyle yeniden yapılanıyor;
Doğa (Çapan), Karamehmet ve
Ciner grupları Cumhuriyet’i çıkaran şirketlere küçük hissedar oluyorlar.
Hissedarlar yargı sonucu 100 bin dolar kira istediNAZİME-Yunus Nadi’nin dört çocuğu bulunuyordu;
Nadir Nadi, Doğan Nadi, Nilüfer Nun ve
Leyla Uşaklıgil... Bugün hiçbiri hayatta değil.
Doğan Nadi’nin iki kızı
(Mina ve Zeynep Amerika’da yaşıyorlar),
Leyla Uşaklıgil’in çocukları
(Zeynep ve Emine),
Nilüfer Nun’un çocukları
(Lale ve Ali) bugün
‘Pembe Konak’ın mirasçıları durumunda.
Nadir Nadi’nin eşi Berin Nadi, hissesinin %25’ni, İlhan Selçuk’un başkanlığı olduğu
Cumhuriyet Vakfı’na bağışladı. Ancak, hayattaki hissedarlar
‘Pembe Konak’a ödenen kirayı az bularak, yargıya gittiler ve bilirkişilere göre aylık 100 bin dolar belirlendi.
Cumhuriyet bu kadar kirayı ödemeyeceğini söyleyerek, Şişli’de (Günay’ın karşı sokağı)
Turgay Ciner’e ait
Havaş’ın eski binasına taşındı.
Özgen Acar ve Orhan Erinç’den sonra Genel Yayın Yönetmenliğine getirilen
İbrahim Yıldız, ‘Çok hüzünlüyüz; artık tarihi Pembe Konağı göremeyeceğiz.
Cumhuriyet Vakfı’nın Yönetim Kurulu Başkanı İlhan Selçuk ‘12 Martın sıkıntılarını aştık; 1990’larda gazeteyi Kemal Uzan’ın elinden kurtardık. Daha sonra gazeteyi ekonomik yönden ayağa kaldırdık. Bugün hiçbir sıkıntımız yoktur. Ancak aileden bazı mirascıların hınç içinde olduklarını görüyoruz’ derken, iki yıl içinde
‘Cumhuriyet’in kendi imkanlarıyla yeni bir mekana kavuşacağını söyledi.
Kimler geldi kimler geçti1960 sonrasında Cumhuriyet’te çalışan yazarlar ve yazı işleri sorumlularından isimlerini hatırlayabildiklerimiz şunlar:
Doğan Hızlan, Hilmi Yavuz,
Sadun Tanju, Mehmet Barlas,
Sami Karaören, Osman Nuri Torun,
Alp Zirek, Burhan Arpad,
Çetin Özbayrak, Turan Ilgaz,
Doğan Hızlan, Ziya Nebioğlu,
Mehmet Kemal, Kemal Özer,
Konur Ertop, Bülent Dikmener,
Adnan Özyalçıner, Zeynep Avcı,
Elif Naci, Agop Arad,
Fikret Otyam, Ali Ulvi Ersoy,
Yalçın Doğan, Hınçal Uluç,
Yalçın Pekşen, Cengiz Çandar,
Fatih Altaylı, Ahmet Tan,
Yalçın Doğan, Kerem Çalışkan,
Alev Er, Yağmur Adsız,
Can Kozanoğlu, Ümit Kıvanç,
Murat Belge, Ufuk Güldemir, K
osta Daponte, Orhan Apaydın,
Cihat Baban, Sabetay Varol,
Hadi Uluengin, Sedat Ergin,
İsmet Berkan, Mine Kırıkkanat,
Meral Tamer, Selmi Andak,
Filiz Ali, Kemal Aydar,
Tuncay Özkan, Lütfi Tınç,
İlhan Bardakçı, Hüseyin Baş,
Emin Gürses, Cengiz Çandar,
Zafer Arapkirli, Şebnem Atiyas,
Tanju Akerson, Ali Acar,
Adnan Akgünel, Ergun Çağatay,
Oğuz Şeren, Osman Ulagay,
Mustafa Baydar, Yavuz Baydar,
Refik Durbaş, Ertuğ Karakullukçu,
Feridun Ergin, Yalçın Küçük,
İsmail Cem, Aydın Engin,
Celal Başlangıç, Füsun Özbilgen,
Müjdat Gezen, Ümit Gürtuna,
Necdet Doğan, İsmail Gülgeç,
Oğuz Şeren (önceki gün vefat etti), Orhan Pamuk ve
Okay Gönensin.
AKP Erbakan’ı susturdu
‘BEYEFENDİ ben inancı olan bir adamım. Bir dönem RP’ye oy vermiştim, AKP’ye ise vermedim.Bugün (dün)
Saraçhane Parkı’nda
Özgür Der’in türban eylemi vardı. Merak ederek arabamdan indim. Ramazan boyunca her cumartesi yapıyorlarmış. Ancak protesto gösterilerinde 30-40 kişi olduğunu görünce şaşardım.
‘Üzülme, gevşeme; Allah bizimle’ ve
‘Başörtüsü onurumuzu koruyacağız’ diye bağırıyorlardı. Hükümeti de sert şekilde eleştiriyorlardı. Başörtüsü yasağının da bir an önce kaldırılmasını istiyorlardı. O arada kendilerine destek veren yazar
Ali Bulaç ve galiba eski tiyatrocu olan
Ulvi Alacakaptan da oradalardı.
Bir anda önceden binlerce insanın oluşturdukları kuyruğu düşündüm. Bugün ise 30’u bile bulmuyor.
Çok dikkat çekici bir manzara. AKP’nin gerçek bir takıyyeci olduğunu bir kez daha anladım. Sürükledikleri, kullandıkları insanlara karşı samimi değillermiş. Üç yıldan beri Erdoğan iktidarı başörtüsü konusunda ne yaptı? Artık kendileri bugün lüks otellerde ve galalarda yer alıyor.
‘The İmam’ filminin ilk gösterisine katılan
‘İslam sosyetesi’ni gördük. Artık türbanlıların gay ve lezbiyenler kadar itibarı kalmadı anlaşılan. Türban eylemcileri yerin dibine mi girdi?
Başbakan
Erdoğan işini biliyor; her kesimi ‘idare’ ediyor.
Erbakan’ın siyaset yasağı devam ediyor; dört beş ayda bir AKP’iler himmet gösterirse hastaneden rapor alıp hapishaneye girmekten kurtuluyor. AKP yönetimi,
Erbakan’ı kilitlemiş
, baksanıza hiç sesi soluğu çıkabiliyor mu? Yoksa 13 trilyon ödemek zorunda kalacak.’
Siyaset bazıları için ‘zor’ bazıları için kolay ‘zenaat’tır.
Deprem ve hatalar
ÇOK geç olduktan sonra ağlayan sızlayan çok oluyor. Toplanan bilezikler de giden hayatları kurtarmıyor. En son örneği
Kaşmir depremi. Daha 1950 yılında 8.6 büyüklüğündeki bir depremle
Brahmaputra Barajı parçalanmış, 1500 kişi sel sularında can vermişti. Aynı bölgede 55 yıl sonra daha büyük bir deprem... 40 bin kişi hayatını kaybediyor. Belli ki deprem bölgesi.
Uzmanlar uyarıyor; yetkililer duyarsız. Hata üstüne hata.. İnsanlarımız biraz daha duyarlı olurlarsa, herkesin her şeyden önce insanca yaşama hakkına saygılı olurlarsa ve gerçekleri biraz daha yakından incelerlerse, eminim ki kayıplar da daha az olacaktır. Bu sadece belediye fen işlerini kapsamıyor. Fakültedeki profesör, çalışan talebesine zayıf not veriyorsa, doktor ödeme güçlüğü olan hastasından fazla ücret alıyorsa, mühendis hesabını tam yapmayıp çimento ve demirini noksan ayarlıyorsa, bakkal tartısını eksik yapıyorsa, gazeteci haberleri gerçeğe uygun yansıtmıyorsa her zaman deprem olacaktır. Her zaman binalar çökecek, her zaman insanlar, mal ve mülk enkaz altında kalacaktır. Bilimsel açıklama gerekirse, tabiatta cereyan eden tüm olaylar artan bir
‘Entropi’ istikametindedir.
Entropi bir enerji kavramı olup artan düzensizlik anlamına gelir. Depremler, seller, fırtınalar, tayfunlar, yangınlar, savaşlar, hastalıklar hep bu entropi dengesini, artan entropi istikametine götürür.
Entropiyi azaltan tek unsur,
zeki varlıklardır. Bunlar insanlardır, bunlar bitkilerdir. Diğer bir deyimle yaşayan zeki varlıklar. En güzel örneği bitkilerin enerji depolaması, azalan bir entropidir.
İşte bu nedenle zekámızı kullanıp, hatalı ve yanlış işlerden sakınmamız gerekir. Aksi takdirde sonuç daima hüsran olacaktır.
Doç. Dr. Hayri ERGUN
h.ergun@mail.koc.net
Dalan’dan Gürüz’e yanıt
YÖK’ün
eski Başkanı Prof.
Gürüz’ün
‘Vakıf üniversitelerindeki bazı öğretim üyelerinin
YÖK’te görevlendirilmeleri,
YÖK’te görevli olanların da üniversitelerde ders vermeleri’ ile ilgili sözlerine karşılık Yeditepe Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı
Bedrettin Dalan, ‘Benim sevgili kardeşim
Gürüz, negatif unsur göstermiş, kendisine bu sözleri yakıştıramadım’ dedi.
Dalan, ‘Prof. Gürüz’ün de bildiği gibi’ diye devam ediyor:
‘
Anayasa’nın 130. maddesi ve 2547 sayılı YÖK’e göre; Türkiye’de vakıf üniversitesi yoktur. Vakıflar tarafından kurulmuş kamu kurumu niteliğinde devlet üniversiteleri vardır. Eğer aksi olsaydı bugün
Türkiye’de vakıf üniversiteleri değimiz üniversiteleri
YÖK kontrol etmezdi.
Ayrıca bu konuda
Danıştay’ın da bir kararı vardır.
Yineliyorum, vakıf üniversitesi yoktur, parası vakıf tarafından verilmiş ama hukuken kamu kurumu niteliğinde üniversiteler vardır.
İstanbul Üniversitesi neyse
Yeditepe de odur.
Bu nedenle vakıf üniversitesinde çalışan bir şahsın
YÖK’te çalışması,
YÖK’teki birisinin de üniversite çalışması olumsuz karşılanamaz.’
Prof.
Gürüz tartışmayı sürdürebilir.
Biliyor musunuz
AKP Karaman Milletvekili
Yüksel Çavuşoğlu, Karaman’ın
Ermenek İlçesi’nin;
AKP Konya Milletvekili
Mustafa Ünaldı da
Konya’nın
Beyşehir İlçesi’nin il yapılmasını istediklerini;
AKP’li
Burhan Kılıç ve arkadaşları da
Antalya merkezinde
Kepez, Muratpaşa ve
Konyaaltı adıyla 3 ilçe kurulmasını isteyen kanun teklifi verdiklerini...
ELEKTRİK Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu yolsuzluk, rüşvet ve kaçak elektrikle mücadele ederken
Şanlıurfa’da katledilen Elektrik Mühendisi
Hasan Balıkçı’nın mücadelesinin yaşatılacağını bildirdi.
GÜNÜN SÖZÜ
‘İktidar, iktidara düşkün olmayan ve iktidardan gelecek yararlara ihtiyacı bulunmayanlara verilmelidir.
’
(Eflatun)
MESAJ PANOSU
ATTİLÁ İlhan’ın TRT-2’de aşırı şekilde izlenen programına son verenler kimse şimdi kına yaksınlar, üstlerine başlarına. Programdan kim sorumluysa onun ismini öğrenmek ve kendisine kına göndermek isterim.
M. Ali SULUTAŞ