Buyrun tartışalım

ÜLKEMİZDE bir iş sözleşmesine dayalı olarak çalışan 11 milyon işçi var. Bunların ancak 6 milyonu SSK ve İş Yasası kapsamında olup, 5 milyonu kayıt dışında ve kölelik koşulları ile çalışmaktadır.

Çalışanların çıkarlarını koruyacak olan sendikalar fena halde bölünmüş ve sosyal, siyasal etkileri dibe vurmuş bir konumdadır. 11 milyon işçinin ancak 700 bini ödenti veren sendika üyesidir ve bunlar da dört konfederasyon ve 28 işkolunda kurulu 104 sendika arasında bölünmüştür. Bir zamanlar genel kurulları gazetelerin 1. sayfalarında yer bulan işçi konfederasyonları bugün haber bile olamamaktadır.

1 Mayıs’ı ayrı meydanlarda kutlayacak kadar dayanışmadan uzak ve bölünmüş bir sendikacılık anlayışı ile karşı karşıyayız. Oysa, işçi sendikaları demokraik, laik, sosyal devletin kurulmasında çok önemli görevler üstlenebilir.

Sendikaların kağıttan kaplana dönüşmesinin başlıca nedeni küreselleşme ve bununla ilgili sorunlar olmakla beraber ülkemizde 12 Eylül ürünü 2821 sayılı sendikalar ve 2822 sayılı toplu iş sözleşmesi yasalarının da önemli payı vardır.

Çalışma Bakanı Başesgioğlu, bu yıl bu ihtiyar yasaların değiştirileceğini söylemiştir.

Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Friedrich Ebert Vakfı bu değişikliğin toplum ve demokrasi yararına nasıl olması gerektiği konusunu işleyecek bir panel düzenlenliyor (15.5.2004 Cumartesi günü, 10.00’da Maltepe Üniversitesi kampusunda). Bu konuda sözü olanları bu panele katılmaya ve demokratik, laik, sosyal devletin kurulmasına katkıda bulunmaya çağırıyoruz. Herkes eteğindeki taşı döksün istiyoruz. (Bilgi; 0216-62610 50/1902)

Dr. Engin ÜNSAL

Muğlalı Paşa olayına bir eleştiri ve öneri

MİLLİYET’te dün ‘Askerin Muğlalı kışlası sürprizi!’ haberini okuyunca üzüldüm. 1943 yılında, Van’ın Özalp ilçesinde 33 vatandaşı kurşuna dizdiren 3. Ordu Müfettişi Orgeneral Mustafa Muğlalı’nın adının, olayın geçtiği yerdeki kışlaya verilmesine halkın kızdığı anlatılıyor.

Eski senatör Mehmet Feyyat bu haber üzerine diyor ki:

‘Gerçekten daha sonraki yıllarda Muğlalı Paşa, olayı itiraf etmiş ve idam cezasına çarptırılmıştı. Ceza, hafifletici sebeplerle 20 yıla indirilirken, Muğlalı 11.12.1951’de ölmüştür. Bunları biliyoruz. Ancak kendisi iyi bir komutandı; irticaya karşı mücadelesini, o zaman bölgede vekil öğretmenlik yaparken duyuyordum. Öldürme emrini verdikleri vatan haini, mürteci ve bölücü değildiler; sadece kaçakçı idiler. Onlar bugünkü hortumcuların binde biri kadar suçlu değillerdi. Fakat o günkü koşullarda merhum Muğlalı bu suçu işlemiş. Ancak Muğlalı Paşa suçunu itiraf etme büyüklüğünü de göstermiş... Peki bugün suçunu itiraf eden kim var? Örneğin, Kenan Evren böyle bir itirafta bulunabilir mi?

Bu arada Muğlalı Paşa’nın isminin oradaki kışlaya verilmesiyle bölge halkına karşı gerçekten yanlış yapılmıştır. Acaba Genelkurmay Başkanı’nın bundan haberi var mıdır? Genelkurmay, zaten Muğlalı’nın itibarını 1997’de iade ettiğine göre Türkiye’nin başka bir bölgesine ismini verebilirdi. Deniz Baykal’ın bu konu üzerinde durmasını ve Doğu Anadolu’nun insanına sahip çıkmasını dilerim.’

Emine Hanım; böyle söze ne gerek var

SAYIN Emine Hanım’ın, Karamanlis’in kendisini uğurlamada öpmesine karşılık olarak yaptığı açıklamayı okurken tüğlerim diken diken oldu. Bir ülkenin başbakanının eşinin, neredeyse namusuna zeval gelmediğini, sanki bir şey olmuş gibi izah etmesini çok anlamsız buldum. ‘Öyle olsaydı, Tayyip Bey buna müsaade eder miydi, yanımdaydı kendisi’ biçimindeki sözleri garibime gitti.

Emine Hanım’ın topuk sesleri beni tarifsiz endişelendirdi.

Böyle bir anlatıma gerek mi vardı?

Başlarda, neden ‘Müslüman demokrat’ bir parti olmasın diye düşünürken ve bu yoldaki karşı eleştirileri benimsemezken, maalesef bugün bu iyi niyetli bakışımın yanlış olduğunu görmeye başladım.

Endişelerim gittikçe artıyor.

Tayyip Bey, bazı öğretim üyeleri tarafından kandırıldığını ileri sürüyor. Gerçekten kandırılan aydınlıkçı, ilerici demokrat Türk laik cumhuriyetçiler olmasın sakın.

Betül B.-İSTANBUL

TSE’ye eleştiri

BİLGİSAYAR
ithali yapan bir firmanın sorumlusu, CE’ler konusunda TSE’nin yeterli hazırlığı olmadığını belirtirken, ‘Özellikle vatandaşın beyanına güvenen ve otokontrolü esas alan bir düşünce yapısıyla hazırlanan düzenlemeler aksini kanıtlamadıkça vatandaşına güvenmeyen ve devlet kontrolünü esas alan bir düşünce yapısıyla uygulandığında Türk usulü Avrupalılık ortaya çıkmaktadır’ diyor.

Biliyor musunuz?

CHP Edirne Millet vekili Nejat Gencan’ın, Keşan’da Kutlu Doğum Haftası törenlerinde protokole Fethullah Gülen’e ait CD, kaset ve kitapların dağıtıldığını, bunun Diyanet’in bilgisi dahilinde yapılıp yapılmadığını bir soru önergesiyle Devlet Bakanı Prof. Mehmet Aydın’a sorduğunu... İSDEMİR’i bünyesine katması nedeniyle ERDEMİR’in tanıtılması amacıyla Kdz. Ereğli’ye davet edilen İskenderunlu medya mensuplarının yasak olduğu gerekçesiyle Erdemir lokalinde içki verilmediğini, gazetecilerin de bu durumu protesto için yemeği terk ettiklerini... Adapazarı’nda kurulu, stratejik özelliği olan Türkiye Vagon Sanayii A.Ş. Genel Müdürü İbrahim Ertiryaki’ye (İstanbul Belediyesi kadrosundan) tahsis edilen tuvaletin takunyalarla dolu olduğunu, kendisinden başka kimseyi sokmadığını, manzarayı görenlerin bu olayı çok yadırgadığını....

Biliyor musunuz?
Yazarın Tüm Yazıları