Paylaş
Hükümetin, Ekonomik ve Sosyal Konsey ile ilgili yasa çıkardığını ve kurumun anayasal bir kurum haline getirildiğini hatırlatan Gümüş şöyle diyor:
“Yasada, Konsey’in başkanının, Başbakan olduğu ve başkanın davetiyle olağan olarak üç ayda bir toplanacağı öngörülmüştür. Bu yükümlülüğünüz gereği, Konsey’i üç aylar değil, yıllar geçmesine karşın toplantıya çağırmamanızın nedeni nedir? Var olan yasal düzenlemeye göre dahi Konsey çalıştırılmazken bu kurumu, anayasal bir kurum haline dönüştürme ile ne amaçlanmıştır? Çalışma yaşamına ilişkin birçok yasal düzenlemenin gündemde olduğu günümüzde, Konsey’i toplantıya çağırma gereği duyuyor musunuz? Çalışma ilişkileri, sendika ve toplu iş sözleşmesi düzeni ve sosyal güvenlik gibi konular, bu Konsey’de görüşülmeyecekse Konsey’de neleri görüşmeyi planlıyorsunuz?”
Gümüş’ün, Çelik’e yönelttiği soru ise ‘Çalışma Meclisi’ne ilişkin... Sorusu şu:
“60. hükümetin ilk döneminde, bakan olarak bu Meclisi toplama gereği duymadınız mı? 60. hükümetin ikinci döneminde de, bu meclisin toplantıya çağrılmamış olması konusunda ne düşünüyorsunuz? 61. hükümetin Çalışma Bakanı olarak, çalışma meclisini toplantıya çağıracak mısınız?”
GÜNÜN SÖZÜ
“Oyunları kuralına göre oynadım ama haram yemedim.”
(Fadıl Akgündüz)
Çinliler mi yiyorlar
Mahallemizde kedi ve köpek kalmadı
ÇANKAYA’dan Gülsün Ünal aradı, Birlik Mahallesi, 450. Cadde, 491. Sokak’ta Çinli işçilerin oturduğu dairede yaşananları dışarıdan, komşuları adına şöyle anlattı:
“Huaweı adlı Çin şirketinin işçileri çevre yolunun karşısında işyerlerinde çalıştıktan sonra pansiyon olarak kullandıkları daireye geliyorlar. Dün akşam acı bir miyavlama sesi duyduk... Bir süre sonra biri balkona çıkıp ipe bağlı kediyi içeri aldı. Mahallemizde bir süreden beri, ‘Çinli işçiler kedi, köpekleri toplayıp yiyorlarmış’ diye bir söylenti vardı. Şüphelendik. O ses bir şeyin hazırlığı idi sanki. Vicdanı olan kişi buna sessiz kalamaz.
Biz de mahalleli olarak 155’e haber verdik; üç kişilik bir polis ekibi geldi. İtfaiye de geldi. Özel korumalara haber vererek polisler, mahallenin gençleri ile Çinlilerin dairesine gittiler. Oğluma orada söylenmiş, ‘Bunlar topladıkları kedi, köpekleri yiyorlar’ diye... Zaten, bir süredir mahallemizde kedi kalmaması dikkat çekiyordu, demek ki topluyorlar. Biz hayvansever insanlarız. Böyle bir duruma karşı sessiz kalamayız.
Çin’in eskiden geleneği olabilir ama araştırdığımızda orada bile yasaklanmış, kedi köpeğin yenmesi... Tabii böyle bir iddiayı reddetmişler, “Biz kedi besliyoruz” demişler. Sonuçta, inkâr etmişler yani.
Türkiye’de hayvan hakları var; şirket yetkilileri kendilerini uyarmalılar.
O kediye o kadar acı verilemez. Mahalleli olarak vicdanımız sızladı ve size bildirmek istedik. Yazarınız Ömer Gedik’in bu konudaki duyarlılığını biliyoruz. Acaba, Hayvanları Çaresizlik ve İlgisizlikten Koruma Derneği (HAÇİKO) bu konuda bir şey yapabilir mi?”
Tehlikenin farkında mısınız
Kan vermek istiyorum ancak alan yer yok
? BEN senelerdir kan veren bir vatandaş olarak, Ayvalık Devlet Hastanesi’ne gittim. 1-1.5 senedir hastanelerde kan bağışının kaldırıldığını eğer kan vermek istiyorsanız Balıkesir Devlet Hastanesi’ne gitmem gerektiğini söylediler. Benim gibi kan vermek isteyen vatandaş işini gücünü bırakıp kilometrelerce yol kat edip kan mı verecek yani. Ben de Ayvalık’ta kan vermeyerek İstanbul’a gidince kan veririm diye düşündüm. Geçen hafta bir günlüğüne geldiğim İstanbul’a Zeynep Kamil Kan Merkezi’ne gittim. Burada da artık kan verilmiyor, Üsküdar İskelesi’nin önünde kurulan çadırda işlem yapılıyormuş. Gittim, çadır var ama içi boş. Oradan, daha önce kan verdiğim Altıntepe Kan Merkezi’ne gittim, hafta sonu kan alınmıyor, hafta içi 09.00-16.00 arasında kan alındığını söyledi. SSK Göztepe Hastanesi kan merkezine gittim durum aynı.
56 yaşındayım ve bu seneye kadar kan bağışında bulunan bir kişi olarak bu duruma hele sağlık kan gibi çok önemli bir konuda yapılan bu uygulamaya bir anlam veremedim.
Erbil GÜRŞEN
Türk mutfağı, İtalya ile karşılaştırılır mı?
TÜRK Mutfağı Lezzetler Festivali bu yıl Berlin’de düzenlenecek. ‘Geleneksel’ sözü doğru değil esasında... Bazı dostlar, ‘geleneksel’in yerine ‘Türkiye’den’ demenin daha doğru olacağını söylediler. Coğrafyamızın çok zengin bir yemek kültürü var. Ne yazık ki, ‘şiş-kebap, döner’ dışında Avrupa’da köklü bir yemek kültürü yerleştiremedik. Türk kahvesi ve lokumdan başka cacık, pastırma, simit ve Yeni Rakı yeni yeni sofralara giriyor.
Geçen Berlin Turizm Fuarı’nda “Niye bir Anadolu yemek tanıtımı yapmıyorsunuz?” demişiz, Berlin Kültür ve Turizm Ataşesi Gözde Şahin’e...
Hatırlamıyoruz bile sohbette konuştuklarımızı. Demek ki, Gözde Hanım notuna almış. “İsim babası olarak İstanbul’da bir tanıtım yapacağız” dedi. Şaşırdık tabii!.. Kültür ve Turizm Bakanlığı Tanıtma Genel Müdürü Cumhur Güven Taşbaşı, projeye destek çıkmış. Galata Kiva’da önceki akşam bir grup gazeteciye bir sunum yapıldı. Bakanlık ile gerçekleştirdiği işbirliği sayesinde Türkiye’de gurme turizminin öncüsü sayılan, Anadolu Halk Mutfağı Derneği Başkanı Adnan Şahin bir sunum yaptı. Doğan Hızlan, yemekleri görünce “Ben Ege otları ve zeytinyağı dışındaki yemekleri pek sevmem” dedi. Demek ki, Hızlan’ın damak tadını bilmeyenler varmış. Güneri Cıvaoğlu da iyi bir gurme sayılabilir. Türk mutfağı ile yarışabilir mi tartışması sırasında “İtalyan mutfağı pizzasız olmaz. Bizim mutfağın ‘pizzası’ nedir?” diye sordu ve tartışmayı noktaladı. Bakanlığın bu girişimini önemsemek gerekiyor. Türk Mutfağı Lezzetler Festivali’nin ilki 3-7 Kasım’da Berlin’de düzenlenecek.
Oradaki ünlü ‘Adnan’ ve ‘Hasır’ lokantalarının da bu festivale katkısı olabilir. Biz yine kendilerine önceki gün tanıttığımız Daniel Colagrossi’nin ‘Alafranga Türk Sofrası’ kitabını okumalarını öneririz.
Paylaş