Bu ‘paket’ toplumu gerilimden kurtarır mı

TÜRKİYE Cumhuriye-ti’nin kuruluş felsefesine ve Cumhuriyet kazanımlarına uygun ve saygılı olan bir ‘demokrasi paketi’ tabii ki zamana uygun olarak güncelleştirilebilir ve hatta güncelleştirilmelidir de...

Haberin Devamı

Ancak ‘yeni’ anayasa adı altında bütün saydıklarımızı yok sayan ve hatta ortadan kaldırmaya çalışan bir zihniyetle yapılmamalı...
Zaten rahatsızlık veren de bu husus!
Anayasa bir bütündür. Dolayısıyla bir bütün olarak hazırlanıp oylanması gerekir.
Anayasa hukuku tekniğine uygun olmayan bir yaklaşımla bir anayasa çalışması sürdürülüyor.
Anayasa hukuku uzmanlarından görüş alınmadan anayasa hazırlanabilir mi?
“Ben yaptım oldu” mantığı ile bu iş olmaz.
Komşunla iyi geçinmezsen, sorunlar çıkar, münakaşalar kavgaya, oradan da mahkemeye intikal eder.
Onun için her zaman bir ‘hazırlık zemini’ hep gerekmiyor mu?
Başbakan konuşmasının üçte ikisini ‘paketi ambalajı’na ayırdı. Son 20 dakikada da içeriğini sundu.

MUHALEFETSİZ DEMOKRASİ TALEBİ OLUR MU

Paketin en çarpıcı ve de en samimi cümlesi şu oldu:
“En kötü şey muhalefetin olmasıdır.”
Zaten Başbakan, paketi muhalefetle paylaşmadığı gibi muhalif gazetecileri de içeri aldırmayarak ‘ileri demokrasilerde’ muhalefetin gereksizliğini bir kez daha göstermiyor mu?
Bu akreditasyon bir andıç değil mi?
Bu zihniyet ile buna olsa olsa en nazik ifadesiyle ‘paketlenmiş demokrasi’ denmez mi?
Artık Türklük ve Atatürk öteleniyor.
Paket, Alevilerin ve BDP’lilerin beklentilerini karşılamıyor.
Abdullah Öcalan’ın izleri var mı? Var. Gezi’nin etkisi var mı? Var.
Türkiye bu paketle sınıf atlar mı?
AB’ye ‘şirin’ gözükür müyüz yeniden?
Uygulamalar nasıl gerçekleşecek, toplumda güven ihdas edilebilecek mi?
Alevilerin ‘uyutulma’ sebebi Sünniliğe mi bağlanmalı... BDP’lilerin beklentileri yüzde 3 Hazine yardımıyla karşılanmış sayılır mı?
Barış, huzur ve kardeşlik ivmesinin yükselmesi sağlanır mı?
Gençlere bundan sonra toleranslı davranılır mı?
Yaşam hakkı gözetilir mi?
İnsanlar gerilimden kurtulacak mı artık?

Haberin Devamı

İSTANBUL RANTSIZ OLUR MU

Bundan sonra işe alınmalarda yandaş kayırması kalkar mı?
Klasik liseler yeniden açılır mı? İmam hatipte okumayanlara da yaşam hakkı tanınır mı?
Muhalefetin yok sayıldığı bir ‘paket’ olabilir mi?
Sorular devam ediyor:
‘Paket’ bunları yerine getirir, sorunları giderir mi?
‘Biber gazı’ üretimi veya ithali devam eder mi?
Çocuk sayısı önerisi 4’ten 5’e çıkar mı?
Havalimanında mayo reklamları olabilir mi?
Bu paket bizlerden mucit çıkarır mı?
Üniversitelerde polis baskısı kalkar mı?
Maç yayınları sessizlikten kurtulur mu?
Parklara özgürce girilebilir mi?
Kibrimiz normale inecek mi?
Gazeteler gerçekleri ‘korkusuzca’ yazabilir mi?
Kovdurulan gazeteciler işe döner mi?
İstanbul, ranttan ve ‘hafriyat cenneti’ olmaktan kurtulur mu?
Independent gazetesi Türk uzmanı Patrick Cockburn’nun Başbakan’a yönelik ağır eleştirilerini bu paket karşılar mı?

Haberin Devamı

Verheugen’den beri bunlar isteniyordu

BAŞBAKAN’ın dün açıkladığı ‘demokrasi’ paketi aslında Çiller, Mesut Yılmaz ve Ecevit dönemlerinden beri talep edilen, ilerleme raporlarında tek tek -Kürtler, Aleviler, Romanlar, Süryaniler vs. için- yer alan hususlardı.
AB Genişlemeden Sorumlu Komiser, Alman Gunter Verheugen’den bugünkü komisere kadar, ilerleme raporlarında hep bunlar öneriliyordu.
Bu pakette şu aşamada devamı olacağını Erdoğan söylüyor- Ermeni hususuna yer verilmemesi dikkat çekerken, ileride bazı şeylerin bu paket üzerinden zemin bulacağı söylenebilir mi?
Avrupa ne isterse vereceğiz galiba...
1876 yılında Berlin Konferansı’nda Batı’nın aldığı kararların 161 yıl sonra önümüze getirilmesine hiç de şaşırmamak gerekiyor.
Atatürk döneminde durdurulan bu süreç, aramızdan ayrılışı ile tekrar devreye sokuluyor mu?
Dün toprağa verdiğimiz rahmetli Turgut Özakman’ın ‘Çılgın Türkler’ ve de Atatürk’ün ‘Nutuk’unu iyi okumak ve iyi anlamak gerekiyor.

Haberin Devamı

Biliyor musunuz

CHP Beşiktaş meclis grubunda geçen ay ciddi tartışma ve suçlamalara hedef olan, genel merkezi ‘güç durumda’ bırakan, Zorlu AVM’nin -ve de Nusret Et Lokantası’nın- içki haritasına alınmasıyla ilgili ruhsat işleminin bugün İsmail Ünal’ın talebi üzerine ‘ek gündem’ maddesi olarak meclis genel kuruluna sunulacağını...
CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak’ın, CHP’nin ekonomi raporunda, Türkiye’de dolar milyarderlerinin sayısı hızla artarken, yoksul sayısının 17 milyona dayandığı, buna karşın resmi verilere göre “gelir dağılımı adaletinde düzelme görüldüğü”nü belirterek, “veri kalitesindeki kuşkulara” dikkat çektiğini...

Topbaş İstanbul halkına ne anlatmaya çalışıyor?

Haberin Devamı

BAŞKANLIK dönemleri dâhil, 20 yıldır İstanbul’da ulaşamadıkları hedefleri anlatarak, AKP sonrası gelecek belediye başkanının neler yapması gerektiğini anlatıyor.
Benzer kentlerle karşılaştırıldığında İstanbul Metro fukarasıdır.
20 yıldır İstanbul’u yöneten AKP anlayışı, her yıl için ortalama 6.45 km raylı sistem yapabildi.
Açılan Metro hatları için düzenlenen gösterişli törenler bütün televizyonlarda koro halinde verilse de;
bilgisayar animasyonlu reklam filmleri televizyonlarda dönse de;
İstanbul halkının yollarda yaşadığı gerçeğin üstünü örtemez, örtemiyor.
Topbaş ve ekibi, raylı sistem yatırımlarındaki başarısızlığını, televizyonlarda dönen bilgisayar oyunu reklamlarla örtmeye çalışıyor. Başbakan’ı gibi 2023 yılı hayali pazarlıyor.

Haberin Devamı

AKP, HEDEFLERİNİN GERİSİNDE KALDI

Ulaşım Ana Planı’nın İstanbul 2023’de ki Raylı Sistem hedefi 749 kilometredir.
Topbaş yönetimi 2014 sonu itibarı ile hedefin 65.78 km. gerisinde kalacaktır.
• Yine aynı gerekçelerle 2011 ve 2012 yılları sonunda hizmete girmesi planlanan 57.40 kilometre uzunluktaki üç (3) ayrı Raylı Sistem hattı 2013 ve 2014 yıllarına sarkmıştır
• Bu gecikmeler nedeni ile 2012 ve 2013 de başlaması gereken ve toplam 51.50 kilometre uzunluktaki altı (6) ayrı Raylı Sistem hattına hiç başlanmamıştır.
• Bu ertelemeler nedeni ile 2014 sonu itibarı ile yapılması gereken ancak yapımından vazgeçilen Raylı Sistem hat uzunluğu: 65,78 kilometredir.
Ulaşım Ana Planı 2014 sonu için; 227,00 km Raylı Sistem öngörmektedir. Devam eden yatırımlar bittiği takdirde 2014 sonunda Dalan ve Sözen döneminde yapılanlar da dahil mevcut hatlar ve biteceklerle birlikte İstanbul’da 161,22 km Raylı Sistem hizmette olacaktır.
Bu rakam 2014 hedefinin 65,78 kilometre gerisinde kalınacaktır.
Hedef sapması İBB tarafından kaynak yetersizliği olarak açıklanmaktadır. Karayolu kavşaklarına kaynak bulan Topbaş “Metro pahalı yatırım. Kaynak bulamadım” gerekçesine sığınmaktadır.

2023 HEDEFİNE ULAŞABİLİR Mİ?

İstanbul Ana Ulaşım Planı hedefine ulaşmak için 2014-2023 yılları arasında 587,78 km raylı sistem yapılması gerekiyor. Bunun yıllık ortalaması yaklaşık 65 km dir.
İstanbul’u 20 yıldır yöneten ve yıllık ortalaması 6.45 km Raylı Sistem olan AKP anlayışı, yılda 65.00 km metro yapabilir mi?
Şehir içi ulaşımda tek önceliği karayolu kavşağı ve lastik tekerlekli araç olan bir anlayış İstanbul’u demir ağlarla örebilir mi?
Bilgisayar animasyonları ile İstanbul halkını kandırabilir mi?
Yollarda ulaşım işkencesi çeken İstanbul halkı, bu yalanı yutar mı?
Topbaş’ın ve AKP’nin en başarılı olduğu alan, olmamışı olmuş, yapılmayanı yapılacakmış gibi göstermektir. Seçim öncesi, 2023 hayali pazarlayarak toplumda bir “algı” baskısı yaratılmak isteniyor.
Gerçek algının oluşmasında, gösterişli bilgisayar oyunu mu etkili olacak?
İstanbul yollarında halkın kendi yaşadığı gerçekler mi etkili olacak?

ULAŞIM TIKALI

Yolculuklar uzun ve zahmetli. Hatta işkenceye dönüşmüş.
Uluslararası bağımsız araştırmalar diyor ki; “Ulaşılabilirlikte İstanbul, Dünyanın en kötü ikinci kenti.” İstanbullu trafikte, normalin %55’i daha fazla zaman harcıyor.
Bu işkence; sabah %80, akşam %125 daha artıyor.
Akşamları bir saatlik yol: iki saat 15 dakika sürüyor.
İstanbul’u 20 yıldır AKP yönetiyor.
İstanbul’un götürüldüğü yer, ulaşım tıkanıklığında Dünya ikincisi.
Belediye Başkanımız, gazete ve televizyonlarda hayal pazarlamada Dünya birincisi.
Mehmet YILDIZ-Yük. Müh. Mimar; İBB Meclis Üyesi.
mimmehmetyildiz@hotmail.com
twitter: @mimmehmetyldz

Üniversitelerde maaş isyanı

DEMOKRAT Eğitimciler Sendikası (DES) Genel Başkanı Gürkan Avcı uyarıyor:
- Üniversitelerdeki akademik ve idari personelin aldıkları maaşlarla (2-2.7 bin TL) değil bilimsel çalışmalara katılmak, geçinmekte dahi zorlanıyorlar.
- Hükümetin, kamudaki ücret adaletini daha da eşitsizlikçi hale getiren ‘Eşit işe eşit ücret’ vari düzenlemelerle öğretim elemanlarını ek iş yapmaya zorluyor.
Bilim üretmesi gereken hocalarımız geçimini bile sağlayamayacak kadar yoksullaşmıştır. Bu ücretler üniversite hocalarının hem statülerine hem de bilim üretmelerine uygun değildir. İdari personelin mali ve özlük hakları da geriliyor.
Bu durumda üniversiteler, kamusal hizmet sorumluluğundan ve özgür bilimsel üretimden uzaklaşmış bir üniversite yapısı oluşmaya başladı.
Başbakanı ve YÖK Başkanı üniversitelerimizde görev yapan eğitim çalışanlarının haklı ve meşru taleplerini dikkate almaya ve ivedilikle çözüm bulmaya davet ediyoruz.

Yazarın Tüm Yazıları