Yalçın Bayer: Bu ihaleler müteahhitleri zengin etmek için mi yapıldı?

Yalçın BAYER
Haberin Devamı

BUNDAN bir süre önce Yalova'da yapılmakta olan 740 metrelik yat limanı inşaatının, 240'ınci metrede zeminin balçık çıkması üzerine işi durduran Demiryolları, Limanlar ve Hava Meydanları İnşaatı (DLH) Genel Müdürü İhsan Gülay'a şöyle seslenmiştik:

‘‘Devletin trilyonlarının gitmesini engellediniz de buna karşılık ne yaptınız?’’

Yanıt, Ulaştırma Bakanı Prof. Enis Öksüz'den geldi:

‘‘1995 yılı bütçe kanunu tasarısı TBMM Plan-Bütçe Komisyonu'nda görüşülürken verilen önerge ile Yalova Yat Limanı için 250 milyon ödenek teklif edilmiş ve bu tür yatırımlar için 1995 yılına özgü olmak üzere 1995 yılı Bütçe Kanunu'nun 9/e maddesinde yer alan ‘Kuruluşlar, gelecek senelere sari projelerin etüt ve fizibilitelerini yaparak toplam maliyetlerini ve sonraki yıllara ait ödenek dilimlerini belirler ve bilahare DPT'ye bildirirler’’ hükmü uyarınca 1995 yatırım programına 260 milyar TL. olarak Yalova Yat Limanı dahil edilmiştir.

Söz konusu kanunun ilgili hükmü gereğince DPT Müsteşarlığı 5.5.1995 tarih ve 1762 sayılı yazıyla Bakanlığımızdan bu tür yatırımlar için fizibilite etüdü istediği halde, bu konuda herhangi bir çalışma yapılmadan 1995 yılı birim fiyatlarıyla 260 milyar keşif bedeli üzerinden % 13.79 indirimle Yaşar Öncan + Canyapı İnş. Müh. San. ve Tic. A.Ş. ortaklığına 3.8.1995 tarihinde ihale edilmiş, sözleşmesi 26.9.1995 tarihinde imzalanmış ve 20.10.1995’te yer teslimi yapılarak aynı tarihte işe başlanmıştır.

İşin bünyesinde ana ve tali mendirek, iskele, rıhtım, sondaj, elektrik ve su tesisatı işleri bulunmaktadır. Sondaj işleri tamamlanmıştır.

31 SORUMLU SAVCILIKTA

Fizibilite etüdü yapılmadan, ÇED Raporu hazırlanmadan, yer seçiminde gerekli araştırma olmadan, ihalesi yapılan söz konusu iş, zeminin balçık olması nedeniyle durmuş ve yüklenici firma da ana ve tali mendirekler için yer değişikliği talebinde bulunmuştur.

Bu itibarla, söz konusu işin bu aşamada devam edip etmeyeceğinin belirlenmesi, sorumluların ve gerekli diğer tespitlerin saptanması ve gerekirse sorumlular hakkında soruşturma yapılması amacıyla bu konularda bilgi, deneyim ve ihtisas sahibi Bayındırlık ve İskan Bakanlığı müfettişlerince acilen incelenmesi için bu bakanlığına intikal ettirilmiş ve konu iki başmüfettiş tarafından incelenmiş, gerek sorumlular, gerekse yatırımın geleceği ile ilgili ayrıntılı rapor DLH İnşaatı Genel Müdürlüğü'ne sevk edilmiş, gerekli hukuki işlemleri yapmak üzere de rapor ve ekleri Bakanlık Hukuk Müşavirliği'ne ve Teftiş Kurulu Başkanlığı'na intikal ettirilmiştir.

Söz konusu raporda; 'yat limanının, ÇED Raporu hazırlanmadan ihale edildiği, fizibilite etüdünün henüz yaptırılmadığı, inşaatın Kıyı Kanunu'na aykırı ve kaçak olarak yaptırıldığı, ana mendirekte yapılması gereken imalatlar yerine iş programına ve tekniğine aykırı saha içlerinde dolgu, tarama, tahkimat ve stabilize kaplama gibi imalatların yapılmasına müsaade edildiği tespit edilmiş ve 31 sorumlu hakkında 4483 sayılı kanun uyarınca soruşturma yapılması talep edilmiş olup; konu gereği için Teftiş Kurulu Başkanlığı'na havale edilmiştir.''

(Sonucun ne olduğunu bakanlığa sorduk. Bayındırlık Bakanlığı Teftiş Kurulu bu işte yolsuzluk bulmuş. Ulaştırma Bakanı da, Teftiş Kurulu'nun ön raporunun savcılığa gönderilmesi için onay vermiş...)

YA BU HAVAALANLARI...

Bakan Öksüz ayrıca, 565 milyon keşif bedelli ve % 53.3 indirimli Edirne Havaalanı pisti inşaatı ile ilgili ek ödenek istemiyle ilgili soruşturmanın da sürdüğünü, bazı personelin sorumluluklarının belirlendiğini belirterek, müfettiş raporunun gelmesinden sonra aynı şekilde gerekli yasal işlemin yapılacağını bildirdi.

Fay hattı üzerine yapılan Kocaeli Cengiz Topel Havaalanı ile ilgili iddialar üzerine de bir açıklama yapan Prof. Öksüz, 1994'te Limak A.Ş.'ye 90 milyara ihale edilen havaalanıyla ilgili olarak şu bilgiyi verdi:

‘‘Deprem ve zemin yönünden olumsuz koşullara sahip, fay hattına 1-1.5 km mesafedeki söz konusu havaalanının nasıl işletileceği, fonksiyonunun nasıl olacağı, eğer kullanılmayacaksa bu tesislerin neden yapıldığı, kullanılacak ise bakanlığıma bağlı DHMİ Genel Müdürlüğü'nün tasfiye geçici kabulünde tesisleri neden teslim almadığı ve bu yönde girişimi olmadığı, yatırımın amacına ulaşmayan bir yatırım olup olmadığı hususlarının ve ilgililerin sorumluluklarının tespiti gerektiği, terminal binasında oluşan hasarın yapım tarihindeki ilgili mevzuata göre hatalı ve eksik proje düzenlenmesinden kaynaklandığı tespit edilmiştir. Bu konuda Ulaştırma Bakanlığı Teftiş Kurulu'nun raporu beklenmektedir. Bu arada müteahhidin eksik ve yanlış işlerini bilabedel yapmak üzere DHL ile bir protokol yapmıştır.’’

Doğru yapıyor

TAMAMEN politik amaçlarla yandaşları kollamak üzere hesapsız-kitapsız yapılan bu ihalelerde devletin trilyonlarının nasıl gittiği anlaşılıyor.

DHL Genel Müdürü İhsan Gülay'ın ne yapmak istediği de Bakan'ın yanıtında ortaya çıkıyor.

Devletin kaynakları bu kadar tükenmişken, ortaya atılan iddialarda çeşitli yolsuzluklar saptanmışken, İhsan Gülay demek ki doğru yapıyor; yeni ihale açmıyor, önce yarım kalmış işleri bitiriyor, devletin parasını israf etmiyor. O zaman kimsenin kendisine kızmaya hakkı yok.

Rauf Tamer'den açıklama

BUGÜNE kadar bekledim. Araştırmacı gazetecilerin araştırmacılığına güvendim. Bir anlaşmazlığı çözüp, karşılığında para aldığım söylenen bir arazinin sahiden var olup olmadığını onlardan okumak ve duymak istedim.

Ama gördüm ki, böyle bir niyet yok. Şimdi soruyorum;

- Hangi araziymiş bu?

- Neredeymiş? Kime aitmiş?

- Anlaşmazlık kimle kimin arasındaymış?

- Ben neyi çözmüşüm de para almışım?

İstanbul DGM Savcılığı'nda tanık olarak ifade verirken, bu konunun Murat Demirel'e sorulmasını talep ve rica ettim.

Demirel'in ifadesi sanırım gerçeği ortaya çıkaracaktır. Ama ne zaman?

Benim kaybedecek vaktim yok.

Sistem yavaş işleyebilir. Ama böylesine ciddi bir ithama gazetecilik bu kadar ilgisiz durabilir mi? Ucuz bir dedikoduyu kolayca HABER yapanlar, Marmara Bölgesi'nde olduğu söylenen bu arazinin peşini nasıl bu kadar çabuk bırakabilirler?

Meselenin ispatının, itham sahiplerine değil de, itham edilene (bana) kalması, iftiradan daha vahimdir...

Şimdilik bu kadar.

Rauf TAMER

Yazarın Tüm Yazıları