Paylaş
AOÇ’nin yok edilmesinin ardından, Anıtkabir yerleşkesinin bir bölümünün inşaata (ranta) açılması; tarikat şeyhinin dizinin dibinde poz veren ABD vatandaşı Merve Kavakçı’nın büyükelçi olarak atanması; Siverek’te Atatürk anıtına saldırı, MEB’ye danışmanlık için Ensar Vakfı ile protokol yapılması; İl ve ilçe müftülüklerine nikâh yapma/nikâh kıyma yetki ve görevinin verilmesi konuları son günlerin ülke gündemidir.
Diyanet İşleri Başkanlığı kuruluş ve görevlerini düzenleyen 633 Sayılı yasa bu kuruma “İslam dininin inançları, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek” görevini vermiştir. Medeni Hukuk anlamında, ‘evlenme’, “Aile kurmak amacıyla yapılan hukuk sözleşmesi”dir. Yasal, evlenme işlemi, belediye başkanı veya görevlendireceği memurlar ile köylerde muhtarlar tarafından gerçekleştirilir.
- Ülkemizde, Belediye ve Köy muhtarlıklarında akdedilen resmi nikâh uygulaması 80 yılı aşkın bir süredir sorunsuz olarak süregelmekte iken Müftülüklere Resmi geçerliği olacak şekilde nikah kıyma yetkisinin istenmesinin hiçbir haklı nedeni yoktur. Müftülüklere nikâh kıyma yetkisi verilmesi toplumda aile kurumundan başlayan yeni bir ayrışma nedeni olabilecektir.
Din görevlisini resmi nikâh kıymakla yetkilendirmek, din ve devlet işlerini birbirine karıştırmak demektir. Bu da laiklik ilkesinin çiğnenmesidir, Anayasa’nın 2. ve Devrim Yasalarını güvence altına alan 174/4 maddelerini hiçe saymaktır.
- Cumhuriyet, Türk Hukuk Devrimi ile Tekli Hukuk’u (Hukuk birliğini) esas almışken Anayasa’nın Laiklik ilkesine aykırı olarak Din görevlilerine Resmi nikâh yetkisi tanınmak suretiyle ‘çoklu hukuk’ sistemine kapı aralanmaktadır. Getirilen tas arıda, ayrıca; yeni doğan çocukların nüfus idaresine bildirilmesi zorunluluğuna da esneklik sağlanmakta, “mülki idare amirlerinin emriyle aile hekimlerinin-yeni doğan çocuk hakkında-araştırma yapabileceği öngörülmektedir.
Yeni doğan çocuklarda ‘sözlü bildirim’in yeterli olması küçük kızlara istismarın gizlenmesine olanak sağlayabilecektir.
Sonuç olarak Anayasa’nın Laiklik ilkesine aykırı içerik de ‘Nüfus Hizmetleri Kanunu ve Bazı Kanunlarda değişiklik yapılmasına ilişkin Kanun Tasarısı’, yasalaşması durumunda evlilik kurumunu, aileyi ve tüm toplumu olumsuz şekilde etkileyecektir. Oysa ülkenin gereksinimi ayrışma değil ulusal birliktir.
Av. Yaşar ÇATAK-Türk Hukuk Kurumu Başkanı
GÜNÜN SÖZLERİ
EDREMİT Kitap Fuarı’nda neler konuşuldu:
“Öfke bir sanat olamaz. Eleştirilmeyen iktidar azgınlaşır.” Abdüllatif ŞENER
“Bu bir Anayasal düzen değil, siyasal literatürde rejimlerin adı vardır, Erdoğan rejiminin adı yok.” Prof. İbrahim KABOĞLU
“Adalet yürüyüşünden sonra iktidar yürüyüşüne başlayacağız” Haluk PEKŞEN
***
ALMAN BASINI GÖRMEDİ
BASINIMIZDA göklere çıkarılan son YEKA rüzgar santralları ihalesi, Alman gazetelerinde bir satır bile yer bulmamıştır. Çünkü Almanların kalbi, Türkiye’ye o kadar kırılmıştır ki! Hükümetin basın kuruluşları, dış basını dikkatle izliyorlarsa, son bir aydır Alman gazetelerindeki özel ‘TÜRKEİ’ sayfasının kaldırıldığını ve Türkiye ile ilgili haberlerin çok azaldığını rapor etmeleri gerekirdi. (örneğin Tage Spiegell gazetesi) Çünkü ihaleyi kazanan Siemens firması bu konuda dünya devidir. 1 milyar dolar onlar için nedir ki?! Almanya’yı ayağa kaldıracak haber, 20 milyar değerindeki bir nükleer santral ihalesinin Siemens’çe alınması olurdu.
Aslan ÖZMEN
***
BİLİYOR MUSUNUZ
AVCI, TBMM BAŞKANI MI OLUYOR
ESKİŞEHİR’li ODTÜ Makina Mühendisi olan Murat Akkaya’nın ilk MSB Askeri Fabrikalar Komutanlığı ‘sivil tümgeneral’ olmasından (önceki gün yeni sivil paşalarımız da açıklandı) sonra iki dönem Eskişehir Milletvekilliğinde, bir dönem de Enerji Bakan Yardımcılığı görevlerinde bulunan Murat Mercan’ın Japonya Büyükelçiliğine atanması, Eskişehir’li (esas Bilecikli) olan eski Milli Eğitim/ Kültür ve Turizm Bakanlıklarında bulunan Nabi Avcı’nın da kulislerde yeni dönemde Meclis Başkanlığına aday gösterileceğinin AKP çevrelerinde sevinçle karşılandığını... V.P. MKK üyesi Av. Furkan Mahmat’ın “Tek tip kıyafet uygulaması FETÖ ile mücadeleye zarar verir” dediğini... CHP Cezaevlerini İnceleme ve İzleme Komisyonu Sözcüsü Veli Ağbaba’nın, ‘tek tip kıyafet’ konusundta, hukuki sürecin sulandırılarak iç politikada AKP’nin kendi hanesine yazacağı bir şov haline getirildiğini ifade ettiğini... ÇANAKKALE Belediyesi tarafından 54. Kez düzenlenen Uluslararası Troia Festivali’nin bu yıl ‘Ey Özgürlük’ sloganı ile 8-13 tarihleri arasında yerli yabancı sanatçılar ve etkinliklerle gerçekleştirileceğini...
***
BADEM KURUSU KİME YAKIŞIR
BADEM kurusu rengindeki giysiler hükümlüler mi giyecek, yoksa tutuklular mı? Veya her ikisi de mi giyecek. Yoksa bu sadece FETÖ’cüler için mi? Bu durum acaba AİHS açısından değerlendirildi mi? Yani sadece FETÖ’cüler giyerse bu durum eşitlik açısından AİHS nezdinde bir sorun olmaz mı? Acaba gözaltındakilere (ayıp olur ama boşver, ya tutarsa), tutuklulara, hükümlülere vb. ayrı renk giydirilirse daha enteresan olmaz mı?
EREN ERDEM
***
NUROL BİNASININ İMAR İZNİ İBB’DEN DEĞİL BAKANLIKTAN VERİLDİ
İBB AKP Grup Başkan Vekili, Av. Temel Başalan’ın Büyükşehir kulisleri yazısında adının geçmesi üzerine şu açıklamayı gönderdi:
“Ben Nurol’daki daireyi 2012 yılında daha inşaat yeni başladığında, banka kredisi ile satın aldım. Yıllarca bankaya kredi taksitlerini ödedim. 2016 yılının son aylarında ofisi teslim aldım. Gerekli iç dekorasyonu yaptıktan sonra 2017 yılı Haziran ayında da ofise taşındım. Nurol bu yeri Emlak GYO’dan ihale ile aldı ve planlarını da bakanlık yaptı. Dolayısı ile İBB’den plan tadilatı yapıldığı iddiası gerçek dışıdır. Söz konusu yere İBB Meclisi tarafından yapılmayan plan tadilatına da ‘evet’ oyu veremeyeceğimin bilinmesini isterim.
***
RUHSATI VAR AMA MADENİN ADI YOK
KAZDAĞI Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği Başkanı Süheyla Doğan Ünal, “Kazdağı’nda çok şeyler olduğunu” söylüyor ve “Ayvalık Göçek tarafında bir altın madeni projesi var. (Kendi bilgisi) Süreci çok hızlı yürüttüler. Ayvalık Tabiat Derneği ile birlikte çalıştık. Yük. Maden Müh. Meryem Esenay Eltan bir rapor hazırladı. Bu konudaki görüş ve önerilerimizi bir yazı ile BİMER üzerinden bakanlık, Balıkesir Valiliği ve İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü’ne gönderdik” diyor.
Rapordaki şu konular dikkat çekiyor:
“Uludoru Maden AŞ’nin tanıtım dosyasını okurken bir şey dikkatini çekti. Projeye konu çıkarılması planlanan cevherin ne olduğu açıklanmamış, sadece grubu (IV) belirtilmiştir. Hangi madenin çıkarılacağı bir projenin olmazsa olmazıdır, sadece ‘maden grubu’ belirtilerek proje kimliksiz kılınmıştır. Hangi cevherin çıkarılacağı, çıkarılacak cevherin özellikleri ve cevherleşmeye dair hiçbir bilgi vermemek suretiyle projenin gerçek çevresel etkileri göz ardı edilmiştir. Ayrıca yine aynı nedenden ocak modelinden makine ekipman seçimine kadar hiçbir veri sağlıklı temellere dayanmamakta olup güvenilir değildir. Projedeki bazı varsayımların ve tasarım parametrelerinin (patlatma yapılmayacağı, şev açıları vs.) ise hiçbir dayanağı yoktur.”
Raporda daha bir çok aksaklık sıralanmakta ve Kamu yararına olmayan ve ne işleneceği açıkça belirtilmeyen ULUDORU Maden AŞ’nin maden ocağı projesi
bölgemize hiçbir yarar sağlamayacak, aksine geri dönüşü olmayan yıkımlar yaratacaktır. Proje tanıtım dosyası oldukça zayıf olan söz konusu proje ile ilgili itirazlarımızın dikkate alınarak, ‘ÇED gerekli değildir’ kararının yeniden değerlendirilerek iptal edilmesini ve hiçbir kamu yararı olmayan söz konusu projenin reddedilmesi hususunda gereğini müsaadelerinize sunarız.”
Doğan, ilgili yerde ‘altın madeni’ bulunduğunu bildiklerini de ekledi.
***
‘LÜTFEN GERİ ÇEKİNİZ’
DEVLET eski Bakanı Önay Alpago’nın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a gönderdiği mektubun tam metni şöyledir:
“Size bu mektubu, siyasi kimliğimle değil; bir kadın, bir anne/babaanne, bir hukukçu ve Kadın-Aile ve Sosyal Hizmetler eski Bakanı olarak yazıyorum.
Bizleri kaygılandıran, eşit yurttaş temelindeki en yaşamsal haklarımızı tehdit eden, kanunlaşması halinde kazanılmış haklarımızı kaybetmemize neden olacak olan kanun tasarısının lütfen geri çekilmesini sağlayınız.”
“Cumhuriyet bir kadın devrimidir. Ve Cumhuriyet ile kadın “kul kadın “olmaktan”, yurttaş kadın” olma” kimliğine kavuşmuştur. Resmi nikah yanında evlilik yaşı, boşanma kararının kocanın değil yargıçların takdirinde olması, mirasta ve tanıklıkta erkekle eşit sayılma ve tek eşlilik haklarına da bir Cumhuriyet yasası olan Medeni Yasa ile kavuşmuştur.
Şimdi getirilen yasa tasarısı ile kadının en önemli kazanımlarını kaybetmesinin önü açılacaktır. Bir sonraki adım, boşanmalara da din adamları mı karar verecek, ya da MY.dan önce olduğu gibi “boş ol” sözü kadının kapı önüne konmasını geri mi getirecek sorusudur.
-Kadının en önemli kazanımlarından birisi olan medeni nikahın içi boşaltılırken; her kadının kalbini acıtan çok eşliliğe ve toplumsal bir yaramız olan çocuk yaşta evliliklerin artmasına yol açacaktır.
-Evde doğum yapıldığında beyan üzerine kimlik verilebilmesine ilişkin uygulama ise erken ve zorla evliliklerin, çocuk taciz ve istismarlarının imam nikahı ile meşrulaştırılmasına imkan verirken,çocuk istismarcılarına örtülü af getirecektir.
-Ayrıca bu durum çocukların ve çocuk annelerin sağlık sorunlarına da yol açacaktır.
-Kadına yönelik şiddeti ve tercihlerine yönelik saldırıları daha da yaygınlaştıracak, onları çaresiz ve korumasız bırakacaktır.
-Yaşamın her alanında dini kuralların egemen hale getirilmesi; çağdaş-uygar bir Cumhuriyet’in temel direği olan, eşitliğin, toplumsal barış ve hoşgörünün, demokrasinin teminatı olan LAİKLİK ilkesini ortadan kaldıracaktır. Çok hukukluluk, hukuk sistemimizi alt üst edecektir.
-Bu ve benzeri gerekçeler ışığında yasa tasarısının geri çekilmesine yönelik talebim asla kişisel değildir. Bunlar toplumun yarısını oluşturan, diğer yarısını da dünyaya getiren ve ülkemizde yaratılan her güzellikte emeği ve payı olan kadınlarımızın sesli ya da sessiz talepleridir.
-Hem bu ülkenin Cumhurbaşkanı olarak, hem de bir baba ve dede olarak sesimize duyarlı olacağınızı İstanbul Dayanışma Platformu olarak ümit ediyoruz. Gereğini saygı ile arz ediyorum.
Paylaş