Paylaş
Çok uzun zamandır gergef gibi işlenen uluslararası komplo, son aşamasına doğru ilerliyor. Bölgenin yeniden biçimlendirilmesinin miladının, ‘Arap baharı’ denen komedi değil, Eruh baskını olduğu anlaşılıyor (1984). Bir hak hukuk kavgasının değil, uluslararası bir planın ‘uvertür’ sahnesi olarak kayıtlarda.
Körfez Savaşları, Kuzey Irak’ta uçuşa yasak bölge (36. paralel) Arap baharı, Irak’ın yağmalanması, Kaddafi’nin işkence ile katledilmesi, vb. aynı planın parçaları olmaları başlangıç noktası gerçeğini değiştirmiyor.
Kürt düşmanı ilan edilen Saddam’ın, bayram sabahı Kürt hâkimin kararı ile asılmasının da sembolik bir anlamı var!
Son bir gayretle ve her zamanki gibi kandırılmaya hazır bir ‘naiflikle’ başlatılan çözüm süreci de ihanete uğrayınca uzlaşma konusundaki bütün opsiyonlar masadan kalktı. Örgüt, çekilmek bir yana şehirlere ağır silahları ile yerleşerek, silahlı bir ayaklanma başlattı.
Öğretmenler bölgeden çekiliyor, sağlık personeli zorunlu olarak hastanelerde konuşlandırılıyor. Valiler, askeri de meskûn mahal operasyonlarına davet etti. Emasya Protololü kalksın diye ter ter tepinenler yanıldı. Bölgeden yaklaşık 200 bin kişi göç etti.
Camiler dahil bütün tarihi eserler, örgütün vandalları tarafından tahrip edildi. Kendi medeniyetini harabeye çeviren bir vandalizm ile karşı karşıya olan bölge, çok kritik bir sürecin içine çekildi.
Silahlı kalkışmalarda verilen tavizlerin, barışa, uzlaşmaya, bir arada yaşamaya katkısının marjinal mahiyette kaldığı gerçeği ile yüzleşmenin maliyeti nasıl karşılanacak? Bir adım ötesi nedir?
İktidar kaynakları; Silopi, Cizre ve mücavir alanları operasyon alanı olarak ilan etti.
Bask, IRA vb. örnekler üzerinden çeşitlemeler yapılırken, bambaşka bir kalkışma örneği ile son hesaplaşmaya giriliyor gibi... Etnik terörle mücadelede en uç örnek Sri Lanka, Tamil Kaplanları bütün uzlaşma seçeneklerine rağmen silahı bırakmayınca, olması mümkün olmayanlar bile oldu.
Sorunun kaynağının kolektif mahiyette hak arayışları olmadığı, uluslararası bir plan ile yıllar öncesinden hazırlanmış bir tezgâhın uzantısı olduğu ortaya çıkmış durumda.
Reel politika başka, iyi niyetler başka... “Cehenneme giden yollar iyi niyet taşları ile döşenmiştir” metaforu, ne yazık ki bugünlerimize denk düşüyor gibi...
GÜNÜN SÖZÜ
Zulüm iki türlüdür, biri zulmeder, diğeri zulme rıza gösterir, ikisi de zalimdir.
Hz. Ali
Ankara Büyükşehir ne yaptığını biliyor mu
ANKARA Büyükşehir Belediyesi yine çuvalladı... ‘Düşman’ ilan ettiği Abdullah Cevdet’i bir türlü kaldıramıyor. Nobel ödüllü Prof. Dr. Aziz Sancar’ın ismini nereye koyacağını da beceremiyor. CHP’li meclis üyelerinin ne kadar özensiz ve bilgisiz olduğu anlaşılıyor. Abdullah Cevdet’in kim olduğunu Prof. Ali Demirsoy dün köşemizde anlattı; “Nerede aydınların tepkisi” diye sordu.
Melih Gökçek’in işleri zaten hep böyledir.
Hikmet Altınkaynak’ın ‘Türk Edebiyatında Yazarlar ve Şairler Sözlüğü’nde (Doğan Kitap, 2. Baskı, 2008) Abdullah Cevdet bölümüne baktık.
“Ankara’da 80 yıl önce bir sokağa verilen Abdullah Cevdet adı 2005 yılında ABB’nin AKP’li üyelerinin kararıyla geri alındı. Yerine Prof. Yusuf Halaçoğlu adı konuldu. Değişikliğe toplum büyük tepki gösterdi. Ankaralı Avukat Sedat Vural 5. Bölge İdare Mahkemesi’ne değiştirilmenin iptali için dava açtı. Mahkeme değiştirme işlemini kamu yararına aykırıdır yargısıyla 17 Kasım tarihinde iptal ederek karara bağladı ve eski adın kalmasını sağladı.”
Aydınlanmacı birçok devlet adamını kitaplaştıran Orhan Karaveli bu konuda bakın neler söylüyor:
“Dr. Abdullah Cevdet değişik yönleriyle edebiyatımızın son derece ilginç kişilerinden biridir. Devrimci yanıyla 2. Abdülhamid’e ağır eleştiriler yöneltmiş ve ömrünün önemli bir kısmını yurtdışında geçirmek zorunda kalmış ama son yıllarını Türkiye’de geçirmiş olan ilginç bir kişilik ve önemli bir şair, yazar ve çevirmendir. Böyle bir insanın adını mahkeme kararını hiçe sayarak bir yerden silmek son derece yanlış bir harekettir. Ve duyduğu zaman herhalde Prof. Aziz Sancar’ı da müteessir edecektir.”
AİHM, Hasankeyf’e bakacak
HASANKEYF’in kurtulması için yeni bir umut doğdu.
Av. Murat Cano’nun bu konuda söyledikleri şöyle: “AİHM, Hasankeyf davasının öncelikli dava olarak ele alınmasına karar verdi. İç hukuktaki gelişmeler, Hasankeyf’i kurtarmaya yetmedi.
Barajın inşası devam ediyor.
Davanın öncelikli dava sayılmasını AİHM’den talep ettim.
AİHM, 19 Kasım 2015 tarihli yazı ile davayı öncelikli dava olarak değerlendirmeye karar verdiğini bildirdi. AİHM, konunun önemi ve ivediliğini dikkate alarak davaların ele alınış sıralarını tespit eder.
Hasankeyf; farklı zamanlarda farklı uygarlıkların ürettikleri 550 arkeolojik yerleşmeyi, ayrı ayrı ve fakat birbiriyle ilişkili olarak bir bütün halinde barındıran Türkiye’nin ve ‘Akdeniz Kültür Havzası’nın istisnai kültür değerlerindendir. AİHM’nin vereceği karar, Hasankeyf’i kurtarabilir.
AİHM’nin vereceği kararın mahiyeti; hem 19. yüzyılın ortalarından itibaren dünya uygarlığının öncüsü olmaya kalkışan Avrupa uygarlığının gelişmişlik düzeyini hem de bu uygarlığın gelecek için bir tasarımının bulunup bulunmadığını gösterecektir.
‘Gelişerek yenilenme istiyoruz’
-CHP’li bir vekille konuşurken, bize ilginç şeyler söyledi:
“CHP İstanbul’da değişimin işaretini vermelidir, yoksa kurultay umut olmaktan çıkar. Tabanda
aşırı bir istek var; değişin diyor bize... İktidarın yanlışlarının üzerine gidin. Politikaları da sola oturtun, Avrupa’daki gibi sosyal demokrat bir parti olun. Tabanda
da bizi canlı tutun; sokakta örgütleyin, koşturan diyor. Tabanın bu isteklerine cevap bulmamız gerekiyor. Bu da genel başkanın öncülüğünde olmalıdır. Genel başkana rağmen genel başkanın etrafında güçlenmeliyiz. Bu değişim İstanbul’dan başlatılmalıdır.”
-Beylikdüzü Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul İl Başkanlığı için Süleyman Çelebi’nin, Genel Başkanlık için Muharrem İnce’nin yanında yer aldığı yolunda, pazar günkü CHP kongreleri ile ilgili haberdeki iki cümleyi ‘yanlış’ olarak nitelendiriyor. Ne yazık ki, biz bu bilgiyi bir milletvekilinden almıştık. Durum böyle ortaya çıkınca ‘Kılıçdar-
oğlu korkusu’ başladığı da bir gerçek. Çelebi’yi, delege olsun diye listeye biz yazmadık.
-Eski milletvekili Kadir Gökmen ile gazeteci-yazar Necdet Saraç’ın da alternatif adaylar arasında ortaya çıktıkları belirtildi.
Paylaş