Beykoz'daki roller ve kimler ne yaptı

DEVLETİN ilgili güvenlik birimlerince Acarkent ve Acaristan konutları ile ilgili olarak uzun süreden beri 'derin' bir soruşturma yürütülüyor.

Haberin Devamı

Muhatabımız "Bu soruşturma 2005'den beri sürüyor" diyor.

Kendisine bazı sorular yöneltiyoruz:

- İstanbul nedir?

- Yağma yeridir.

- Kimler nasıl yapar?

- Göz göre göre her herşey bu kentte, yapılır ve kılıfına uydurulur.

Bunlar içinde bürokrat da vardır, siyasetçi ve müteahhit ve işadamı da..

Gözü dönen, tezgahı hazırlayan, 'yeşil'i sevmeyen küçük insanlar, sonunda menfaatleri uğruna İstanbul'un, 2010 yılında AB Avrupa Başkenti olmaması için sanki ellerinden geleni yapmaktadırlar.

- Beykoz'a gelin; hani Cübbeli Ahmet'in Çavuşbaşı, Acar ailesinin 'Acarkent' ve 'Acaristan'ın yağmasını...

- Başından alalım... İstanbul'da kim orman müdürü olduysa, kim Büyükşehir veya Beykoz ilçe başkanı olduysa, kimler 3 nolu Koruma Kurulu (AKP döneminde bu kurul değişti) üyeliğinde bulunduysa, kimler bürokrat olarak görevde bulunduysa herkes suçludur. Hatta bunu söyleyebilirim; Artvinli yandaşlar kimse...

Haberin Devamı

- Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş da Artvinli... Ondan mı söz etmek istiyorusunuz?

- Bunu söylemek istemiyorum. Kadir Topbaş Artvinlidir. O bu işte yok.

Siz asıl Artvinli eski Orman Bakanı DYP'li Hasan Ekinci ile Acar Holding'in sahibi İsmet Acar'a bakın...

- Neden?

- Hemşehridirler. Dostlukları ve ilişkileri çok eskilere dayanır.

- Hasan Ekinci'yi biliyoruz ama İsmet Acar kimdir sizce?

- Yol-İş Sendikası eski Genel Sekreteridir... CHP Milletvekili, Bayram Meral da, eski Yol-İş Sendikası Başkanı olarak kendisini tanır.

- Yani, Erdal Acar'ın babasından bahsediyorsuunuz değil mi?

- Manken Emel Yıldırım'ın eşi Erdal Acar'dan söz ediyorum, demek istiyorum ben. Magazin dünyasında her gittiği olay yaratan (dün çok güzel yazmıştınız) rant zenginliğini ortaya koyan, insanları satın alan, gerektiğinde hakaret eden... Toplumu düşünmeyen, İstanbul'a hiçbir kentsel, kültürel ve turistik anlamda katkı sağlamayan bir genç... Sol bir söylemden gelen babasından hiç bir öğrenmeyen ya da öğretilmeyen bir genç... Hafta Sonu, Kelebek, Günaydın, Saklambaç, Şamdan, Hello ve Gala gibi magazin ek ve dergilerinde yer alan bir isim... Bir söz vardır; arayan bulur... Kardeşi Erdinç Acar'ı da unutmayın.

O da az çapkın değil... Hülya Avşar'ın kardeşi Helin Avşar, Hande Demir, Ebru Şancı gibi isimler onun tezgahından geçmişler. Kamuoyu ezberledi bunları.

- Bunlar bizi ilgilendirmiyor. Ama İsmet Acar Bey son günlerde 'entellektüel'

sakalıyla ekranlarda yer alıyor.

- Çevresinde sosyal demokrat olarak bilinir İsmet Acar... Ama sakallı göründüğüne göre bilemeyiz, belki 'hacı' olmuştur.

Haberin Devamı

- Ama kızkardeşi CHP'den 2002'de Kadıköy (1. bölge) milletvekili adayı olmuştu.

- Evet, resmi parti listelerinde adı yeraldı... Tayyip Erdoğan, yasaklı olması nedeniyle aday olamayınca Kemal Unakıtan'ın bulunduğu bölgede

CHP listesine konuldu. Tabii CHP 14 milletvekili çıkaramadı, 10'da

kaldı.

YARIN: ACAR'LAR NEDEN BUGÜN GÜNDEME GELDİ?

Ekinci, Çölaşan'dan aldığı tazminatı geri ödemelidir

EMİN Çölaşan, Acar Siteleri ile ilgili olarak geçmişte (1993) yazılarından birinden dönemin Artvin Milletvekili ve Orman Bakanı DYP'li Hasan Ekinci'ye tazminat ödemeye mahkûm olmuş.

Şimdi yağmalama ile ilgili gerçekler gün yüzüne çıkınca, Çölaşan'ın haklı olduğu da ortaya çıktı.

Haberin Devamı

Şimdiki Orman Bakanı Osman Pepe bile TBMM'de itiraf etmek zorunda kaldı.

O günlerde Bakan Ekinci, hangi gerekçelerle bu tazminatı kazanmış, bana göre bu dava yeniden görülmeli ve Çölaşan'dan alınan tazminat geri verilmelidir.

Haksız kazancını nereden bulduğu soruşturması yapılmalıdır.

Sayın Pepe'ye bunu hatırlatmak isterim.

J. PALANCI-KÖLN

 Gizli antipati

ŞİKE ve teşvik primi iddiaları ve buna Fenerbahçe'nin haklı olarak tepkisi gündemi oluştururken... Toplumun bütününü temsil eden, Türk insanının en fazla güvendiği kurum olan Türk Silahlı Kuvvetleri'nin komutanları her hafta aynı takımın maçını izlememelidir. Toplumumuzun futbola verdiği önem, kişileri takımlarına göre değerlendirebilmeleri, fanatik kesimler vs. dikkate alındığında bu durumun komutanlarımıza karşı gizli bir antipati de yaratabileceğini bilmelidirler. Ve en önemlisi de böyle iddialar ortaya atıldığında insanların aklına hemen o komutanlarımızın bir takım başkanı ile görüntüleri gelir.

Haberin Devamı

Metin KARGACI-Üniversite öğrencisi

Bu ne anketidir böyle

TEKİRDAĞ'da bazı kişiler, konutları dolaşarak anket yapıyorlar. Anketi Milli Eğitim Müdürlüğü adına yaptıklarını söylüyorlar, ama İl Eğitim Müdürü bunu doğrulamıyor. Eve anket yapmaya gelen kişi bir kadına "Kocanıza Libya'ya iyi bir maaşla gönderelim mi?" diye sorabilir mi? Yoksa, bunlar AKP'nin gizli bir anketi midir? Cahil ve yoksul insanlar bunu kestiremiyor. Tekirdağ Emniyet Müdürlüğü'nün bundan haberi olmalıdır.

F.T.- TEKİRDAĞ

Biliyor musunuz

- İSTANBUL Büyükşehir Belediye Meclisi'nde bazı üyelerin önemli bütçe görüşmelerindeki oturumlara katılmayarak, geride imza bıraktıklarını ve bunun karşılığında da haksız şekilde harcırah aldıklarını; gelmeyenlerin sürekli 'izinli' sayıldığını; Küçükçekmece'den 'bağımsız' bir üyenin 32 aydır oturumlara gelmediğini, bu arada İSKİ bütçesinin görüşüldüğü oturumda salonda 20 üye bile bulunmazken, geride 247 imza bırakıldığını...

- CHP Tekirdağ Milletvekili M. Nuri Saygun'un, "'Beni yobaz yapamadılar diyen din adamı sürüldü" (21.11.2006) yazımız üzerine Devlet Bakanı Mehmet Aydın'a "Haberde adı geçen imam Ahmet Soytürk'ün Karaburç Köyü'ne sürüldüğü doğru mudur? Çevresinde, laikliği özümsemiş aydın bir din adamı olarak bilindiği iddia edilen Soytürk'ün sürgün edilmesi diğer aydın ve çağdaş din adamlarına bir gözdağı değil midir?" diye sorduğunu...

- 15 binin üstünde gönüllüsü ile 800 bini aşkın çocuğumuza eğitim desteği veren Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı'nın (TEGV) yararına devlet sanatçısı piyanist Gülsin Onay'ın bugün Antalya'da, 7 Aralık'ta Bursa'da, 11 Aralık'ta Ankara'da, 14 Aralık'ta da Eskişehir'de birer konser vereceğini... www.tegv.org

Şûra iptal edilsin

MİLLİ Eğitim Şûrası, kafalarını 'dine ve türbana' takan karşı devrim heveslileri tarafından cumhuriyet karşıtı hedeflere alet edilmiştir. Şûra, Milli Eğitim Bakanı'nın masraflarını cebinden karşıladığı kişisel toplantısı değildir. Milli Eğitim Bakanı da dahil herkes hukuk kurallarına uymak zorundadır. Bu nedenle yönetmelik hükümleri açıkça çiğnenmek suretiyle düzenlenen Şûra'nın iptal edileceğine inanmaktayız."

Haberin Devamı

Yüksel ADIBELLİ/Eğitim-İş Genel Başkanı

Çin'i öğrenmek için

LÜTFİ Kırdar Kongre Merkezi'nde, Perakende Günleri 06 kapsamında bugün 14.45-19.00 saatleri arasında, Çinli ve Türk yetkililer, Çin'e ihracat ve Çin ile iş yapmak konusunda çeşitli sunumlarla bilgi verecekler, soruları yanıtlayacaklar. Konuşmacılar; Prof. Şükrü Sina Gürel, M. Adnan Akfırat, Oğuz Satıcı, Osman Bekaroğlu, Mehmet Küçükçiftçi, Zhang Zhiliang (ÇHC İstanbul Başkonsolosu), Parat Abdülkadir (Sincan Uygur Ekonomi ve Ticaret Bakanı), Wu Ke Ming (ÇHC eski Büyükelçisi), Lin Wenying (CİCASME Genel Sekreteri adına) ve Zülfikar Kılıç (T.C. Pekin Büyükelçiliği Ticaret Başmüşaviri).

Mesaj Panosu

- TAVŞANLI'daki kömür yolsuzluğu ile ilgili yazdığınız yazılarda adım geçiyor. Ben bu soruşturmada yanlışlıkla gözaltına alındım; hemen serbest bırakıldım ve benden özür dilediler. Ben bu devlete 28 yıl şerefiyle hizmet etmiş bir memurum.

İbrahim BADAK

Eminönü'nde neler oluyor

İSTANBUL 2010 Avrupa Başkenti olduktan sonra hazırlıklar başlarken Eminönü'nde ne yapılıyor? Kocaman bir hiç...

Yarımada aşığı bir okurumuzdan Eminönü'yü dinleyelim.

"Eminönü Ordu Caddesi üzerindeki Gedikpaşa Okulunun, İl Özel İdaresi tarafından 26.5 milyon YTL'ye satıldığını köşenizden okudum. İçim sızladı.

Bu yeri alan işadamı Mehmet Çeker, buraya güzel bir yapı -örneğin Akmerkez gibi- konduracakmış...

Siz daha önceden tarihi Yarımadaya bu kadar turist geldiğini ve Ayasofya, Topkapı ve Sultanahmet'in dışında hiçbir etkinliğin izleyebileceği örneği bir kültür merkezinin dahi bulunmadığını belirttiniz. Gerçekten öyle 600'a yakın otel var; turistlerin gidebileceği hiçbir kültürel ve sanatsal bir etkinlik alanı yok. Taksim öyle değil; gelen turist çeşitli eğlence yerlerine gidebiliyor, Beyoğlu'nu gezebiliyor. Civar otellerdeki uluslararası toplantılarına katılabiliyor.

YARIMADADA DA HAYAT YOK

Çok acıdır hava karardıktan sonra tarihi yarımada da hayat bitiyor. Bir sinema bile yok. Ne yazık ki, belediyeler bu konuda hiçbir çaba içinde değiller. Onların gözleri ranttan başka bir şey görmüyor.

2010 Avrupa Kültür Başkenti etkinliklerinde Eminönü bölgesinde (bir kaç tarihi restorasyon dışında) kalıcı nitelikte hiçbir proje yok.

Proje yok, düşünce yok, bir çaba da yok.

Eminönü'nü yönetmek iddiasında olanlar, ne Bizans, ne Osmanlı ve ne de Cumhuriyet'ten haberdar değiller.

Hele bazıları 'kasaba politikacısı' kimliğinden kurtulamıyorlar.

İstanbul Avrupa Başkenti ilan ediliyor, turizm ve kültürün can damarı sayılan Eminönü'nde yapılan hiçbir şey yok.

Çok acı...

'KORUMAMA KURULU'

Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un, 'Müzeler Başkanı' sıfatıyla bölgeye kültürel katkı sağlaması için görevlendirdiği, ünlü tarihçi Prof. İlber Ortaylı'nın bu olanlara ne kadar kızıyor acaba?

AVRASYA ENTEGRASYONU

Eminönü-Laleli piyasanın 'bavul ticareti' yoluyla yıllık en az 5 milyar dolarlık bir döviz getirisi olmasına karşın, bölgenin hakkı olan kültürel ve turizm hizmeti getirisi gözardı ediliyor.

Orta Asya ve Karadeniz'deki devletlerinin insanların Avrupa ile entegre olabileceği, Balkan ülkeleri ile buluşma noktası olabileceği gerçeği ortada iken buna yönelik bir bakış açısı olmaması da, bu yerel yöneticilerin vizyon ve misyon darlığından ileri gelmiyor mu?

İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti etkinliklerinde bu ülkelerin de katılmaları her iki tarafa yararlar sağlayacağı gün gibi ortada iken niye değerlendirilmiyor?

Türkiye'nin, Türk devletlerinde ve akraba topluluklarında ve başka ülkelerdeki Türk eserlerine sahip çıkmak amacıyla kurulmuş 'Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi' (TİKA) adlı bir kuruluşu vardır.

Başbakanlığa bağlı çalışan bu örgüt ne yazık ki, İstanbul'da da ve Laleli bölgesinde çalışma yapması gerekirken, hiç oralı olmamaktadır. İstanbul ofisi, Eminönü'nde neler yapılacağı konusunda Ankara'ya hiç bir rapor sunmaz, uyarmaz mı?

EMİNÖNÜ MALATYA VE ADIYAMAN EGEMENLİĞİ

Eminönü, bu gibi kuruluşlarca gözardı edilmesi ve yöneticilerin özensiz davranmaları sonucunda 'Malatya' ve 'Adıyaman' lobilerinden çekişmesi içinde

daha da 'köylüleşecek' ve 'mafyalaşacak'tır.

Dünyada hangi ülkede böyle bir bölge var; kültür başta olmak üzere turizmle alışverişin iç içe olduğu bir yer...

Turizmciler ve Otelciler Odası ile Laleli İşadamları Derneği (LASİAD) ve Eminönü İşadamları Derneği'nin (ESİAD) çabaları, görüşleri, önerileri neden hiç dikkate alınmıyor.

Halbuki onların, Eminönü'nün 'İstanbul yıldızı' olabilecek bir çok projesi

olduğu biliniyor.

'Sultanahmet' gazetesinde çıkan bölgeye yönelik haber ve yorumları bürokratlar ve yerel yöneticiler hiç okuyorlar mı?

Sanmıyoruz.

Bunlar hep Eminönü'nün başarı hanesinde 'olumsuz' olarak geçiyor.

ŞUBEDEN BELEDİYEYE AMA...

EMİNÖNÜ, 1980'lerde 'şube'den 'belediyeye' dönüştüğünden beri sorunlar yumağı içinde çabalıyor.

Seçilmişler 'rant' hesaplarından, kendilerini oraya getiren partiler ve onların 'siyasi önderleri'nden başka ne düşünüyorlar?"

(Unutmayalım, bir de yemek ve kömür dağıtıyorlar onlara)

Fatih Belediyesi'nde bile Eminönü'nden daha fazla yatırım yapılıyor.

(Vatan Caddesi'ndeki İstanbul Emniyet Müdürlüğü binasının üst kesiminde

Büyükşehir Belediyesi 2.7 dönümlük arazide bodrum ve çatı katıyla birlikte 6.5 katlık 'Fatih Kültür Merkezi' adıyla 10 milyon YTL'ye bir kültür merkezi yapıyor. Vatan Caddesi'nde aynı nitelikte bir tiyatro binası ile metronun yanında ticaret ve kültür merkezi yapıyor.)

Bunları size bir okulun 'ranta' nasıl kurban gittiğini anlatmak için anlattım

diyor.

YARIN: GEDİKPAŞA OKULU NASIL RANTA KURBAN EDİLDİ?

Zeyno Baran'dan özür

NEWSWEEK dergisindeki yorum yazımla ilgili çıkan haberler üzerine yazımın içeriği ve amacı konusunda bir açıklama yapmayı uygun gördüm.

Yazı bir analizdir ve bazı trendlere dikkat çekmek amaçlıdır. Bir yıldır Türkiye’de sıkça yaptığı görüşmeler sonucundaki bir gözlem yazısıdır. Amacım asla darbe destekçiliği yapmak değildir, ne hükümete ne de askere karşı alınmış bir tavır değildir. Zaten metinde belirtmeye çalıştığım nokta da askeri üst yetkililerin demokrasi sürecine herhangi bir zarar verilmemesi gerektiği konusunda hassas olduklarıdır.

Türkiye'de son yıllarda gerçekleştirilen demokratikleşme ve zenginleşme sürecini son derece önemsemekteyim ve desteklemekteyim, bu sürecin sekteye uğramaması gerektiğine inanmaktayım. Ancak laiklik ve cumhuriyet merkezli kimi zaman rahatsızlık meydana getiren tartışmalar da Türk kamuoyunca bilinen bir gerçektir. Bu gördüğüm gerçeğe dair izlenimlerimi aktardım; kastım milletimizi ve ülkemizi yöneten dinamikleri rencide etmek değildir.

Yazının esas ulaşmak istediği kesim Batı’da Türkiye’nin laik demokrasisinin önemini ve hassas noktalarını anlamayanlardır. 2007 içinde AB ile (üyelik müzakereleri süreci) ve ABD ile (Kuzey Irak ve PKK ağırlıklı) yaşanacak muhtemel gerginliklerin Türkiye’deki hassas dengeler üzerindeki muhtemel etkilerine dikkat çekmektir.

Bu yazı şahsi görüşlerimdir, ABD yönetiminin görüşlerini de asla yansıtmamaktadır.

Yazımın maksadı maalesef yanlış anlaşılmalara yol açmıştır, ve bu açıdan Türk okuyuculardan özür dilerim.

Zeyno BARAN

Avrupa Konseyi'nde Türkler  ve KKTC lehine iki karar çıktı

AB Komisyonu Türkiye ile müzakereleri kısmen askıya alınması önerisini gündeme gelirken, Avrupa Konseyi'nin 17 Kasımda San Marino'da yapılan bir daimi komisyon toplantısında Avrupa'daki Türk işçiler ve KKTC açısından

önemli iki tavsiye kararı çıktı.

25 AB ülkesi dahil 46 üyesi olan Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Göçler, Mülteciler ve Nüfus Komisyonu'nda Raportörü CHP İstanbul Milletvekili Ali Rıza Gülçiçek "Avrupa'da Türk Varlığı: Göçmen İşçiler ve Yeni Avrupa Vatandaşları"na ilişkin bir rapor sunduğunu söyledi dün. Raporda, KKTC'nin de Avrupa'ya göç veren ülkeler arasında olduğunu belirtmiş. Güney Kıbrıslı Rum milletvekili Fidias Sarikas "Kuzey Kıbrıs ülke değildir. Bu ifadenin rapordan çıkarılması gerekir" diyerek itiraz etmiş. Ancak itirazı kabul görmemiş ve Gülçiçek'in raporu aynen kabul edilmiş. Bunun üzerine Rumlar, rapora muhalefet şerhi koymuşlar. "Böylece KKTC ilk kez Avrupa Konseyi raporlarına girmiş oldu" diyor Gülçiçek...

Yurtdışında yaşayan Türk vatandaşların sorunu ile ilgili bir başka tavsiye kararı daha çıkmış... Raporun başlığı 'Türk Göçmen İşçilerin Avrupa'daki Durumu' iken 'Avrupa'da Türk Varlığı-Göçmen İşçiler ve Yeni Avrupa Vatandaşları' olarak Avrupa Konseyi Genel Kurulu tarafından değiştirilip kabul edilmiş. Başlığın değiştirilmesi ile Avrupa'daki 4.5 milyon Türk vatandaşımız raporda artık Avrupa'da bir Türk varlığı olarak yerini almış. Şu anda 1.5 milyona yakın vatandaşımız yaşadıkları ülkenin vatandaşı... Yani 'Yeni Avrupa Vatandaşları' oluyor bunlar.

Verdiği önergenin kabul edilmesiyle ortaya çıkan bu durumun Avrupa'da yaşayan vatandaşlarımızın lehine olduğunu belirten Gülçiçek "Bununla serbest dolaşımın ilk adımları atılmış oldu. AB ülkelerinde yaşayan vatandaşlarım oturma iznine tabi olduğu halde bulunduğu ülkeden bir başka ülkeye geçemiyordu. Artık bu kapı açılmış oluyor. Nitekim ilk olarak Hollanda, serbest dolaşım önündeki engelleri kaldırmaya çalışıyor" dedi.

Tavsiye kararları Avrupa Konseyi Asamblesi tarafından onaylandıktan sonra

yürürlüğe girmeye başlayacak.

İnsanlarımız en büyük düşmanı  aramak için aynaya baksınlar

ÜLKE tüm kurumlarıyla kokuşmuş-rezil-dinbaz ve gerici bir kuşatmanın içinde can çekişiyor. 7.5.2007'de tamamıyla 'Tayyip Cumhuriyeti' olmaya hazırlanan zavallı bir T.C! 'Alaturka şeriat'a çoktan geçtik ama bazı aklı liberallerin ne umurunda? Bu yangın yerinde bile Deniz Baykal gibiler hala kendilerinden başka bir şey düşünmeyerek soldaki işbirliğinin önünü tıkıyorlar. Bu yıl hayatımda ilk kez okullara gidişim engellendi bir yazar olarak, gerici Milli Eğitim Müdürleri tarafından!.. Öğrencilere mizah yasak, artık camiye dönüşmüş okullarımızda! Soluk alamaz haldeyiz! Başbakanlı fıkra kitabımı yayıncılar korktukları için basamadılar. Korkunç bir dinci-faşizm altında inim inim inliyoruz ama sesimizi duyan yok! Ben dünya coğrafyasında kendi kendine bu denli düşman, kendi kendini bu denli yiyip bitiren, kendi kendini bu denli baltalayan bir ülke daha bilmiyorum. Bilen varsa söylesin!.. O yüzden Kasım ayı başında yayınlanan son kitabımın adını 'Türk'ün Türk'ten Başka Düşmanı Yoktur' koydum! Çünkü biliyorum ki, bizim bizden başka düşmana ihtiyacımız yok. Kendimizden öylesine nefret ediyoruz ki, kendimize öylesine yabancılaştık ki, bizim artık yabancı düşmanlara, dış güçlere filan ihtiyacımız yok. 26 yıldır yazıp-çizen bir kalem erbabı olarak, böylesi duyarsız bir topluma isyan ediyor; insanlarımıza en büyük düşmanı aramak için bir an önce aynaya koşmasını öneriyorum.

Cihan DEMİRCİ- Yazar-çizer

Garanti'ye teşekkürler

GARANTİ Bankası'nın bana vermiş olduğu "kampanya hediye bonus"u hesap

dökümüme borç olarak yansıttığını ve bu konudaki görüşmelerimden bir sonuç

alamadığımı köşenize yazmıştım. Garanti Bankası kampanya bonus kullanımı ile

ilgili eksik bilgi verdiğini, hatanın da buradan kaynaklandığını kabul etti.

Bankanın Kredi Kartları Müşteri Hizmetleri Müdürü Sayın Şafak Doğdu beni

arayıp bu konuda özür diledi, ayrıca daha sonraki kampanyalarda benzeri bir

problem yaşanmaması noktasında da bu şikâyetimin kendileri için bir geri

bildirim olduğunu söyleyerek teşekkür etti. Böylelikle Garanti Bankası küçük

ticari kurnazlıklara tevessül etmeyecek bir banka olduğunu, aynı zamanda bir

müşterinin dahi problemiyle ciddi bir şekilde ilgilendiğini -biraz gecikmeli

de olsa- ispatlamış oldu. Bu ve benzeri konuları köşenizde yer verdiğiniz ve

çözümünde önemli rol oynadığınız için size de çok teşekkür ediyorum.

Yard. Doç. Vejdi BİLGİN-BURSA

Türkiye, bağnaz Batı'nın kışkırtma sınavında

KATOLİK Hıristiyan dünyasının en akil zat-ı muhteremi olması gereken Papa değil midir? Hıristiyan Avrupa'nın bile "Tanrı'nın Rotweileri" diye tanımladığı bu Kardinali XVI. Benedikt olarak Katolik Hıristiyan aleminin başına kim taç yaptı? Kimler bu zatın ağzından medeniyetler ve inançlar çatışmasını hangi sebepler yüzünden alevlendiriyor? 802 yıl evvel aynı İsa’ya inanan Ortodoks inancının ibadethanesine şakırdayan nalların kıvılcımlarını saçarak atlarının pislikleri ile kirletmekten çekinmeyen Hz. İsa’ya inananlar; 553 yıl evvel Bizans’a yardım için kutsal kadehin içine Ortodoks inancına göre konulan soğuk su yerine ılık su şartı yobazlığını dayatanlar; 1572’de Avrupalı tarihçilerin ifadesi ile, 50.000 Hıristiyan Protestan’ın katledildiği St. Bartholomew gecesini yaratanlar yine bunların dedeleri değil midir? Bunların Allah’ı bizim Allah’ımız değildir diye bas bas bağıran, hatta dünyamızı yönetme savaşı veren bir ülkenin başkanının ruhani danışmanının bile bu savı ülkesinin TV’lerinde teyit eden yine bunlar değil mi? Arap ve Avrupalı olmayan, ancak her bulunduğu coğrafyada yönetim becerisi tarih boyunca kanıtlanmış, İslam dünyasının en gelişmiş ve demokrasi savaşı veren rafine Türkleri kışkırtma sınavına itelemek hiç bir dini inanç için Allah katında kutsal bir dava olamaz. Bu davranış, Hıristiyan dünyasının şeytanın davetini kabullenmesi anlamına gelmez mi? Her inancın aslı hoşgörü ile yoğrulmamış mıdır? Türk halkı tarihle kavganın ahmaklara mahsus olduğunu çok iyi bilir. Batının, uygarlık yarışında Türklerin önüne koyduğu engel ve tuzakları sezecek ve atlatacak önsezi ve hoşgörüye fazlası ile sahiptir. Asıl inanmak istediğim, demokratik hukuk anlayışı ile yönetilmekte ısrarcı Türk halkının seçtiği yöneticilerinin bu sınavda Türk halkının geneli gibi bu konuyu akıl gözü açık olarak, her türlü günü birlik siyaset anlayışından uzak, hoşgörülü ancak dikkatli olarak halletmesidir. Zira Orta Çağ, Yeni Çağ’dan sonra 'Gölgeme Bastın Çağ’ın içine girmiş bulunmaktadır dünyamız.

Ersin SÜEREN-Kaptan ve dalgıç

Yazarın Tüm Yazıları