Berlin'de gözler Mumcu'nun 'Türk çadırı'nı aradı

‘BERLİN'deki Türk çadırı rezaletinden hesap sorulmalı’ (7.3.2001).

Geçen yılki Berlin Turizm Borsası'nda (Fuarı) kurulan çadır turizmcilerimiz arasında hayal kırıklığı yaratmış; yoğun eleştiriler yapılmıştı. Biz de köşemize Türk turizmcilerin tepkilerini bu başlıkla aktarmıştık.

O zaman Turizm Bakanı olan Erkan Mumcu, bu yöndeki eleştirilere ‘‘Türk standını beğenmeyenler vatan hainidir, bunlar ahlaksızdır; benim verilmeyecek hesabım yok’’ demişti.

Sadece 'Türk çadırı' için 1.8 milyon DM harcanmış; stant hazırlıkları ile ilgili ihalenin Bakan'ın yakınlarına verildiği ileri sürülmüştü.

Bir çadıra bu kadar para harcanır mıydı?

Mumcu, ‘‘Bu çadır sadece bir kerelik yapılmadı; beş yıl kullanılacak’’ diyerek eleştirileri geçiştirmeye başlamıştı.

Ne yazık ki 'ucube çadır', Londra ve Moskova fuarlarında kullanıldıktan sonra çöpe gitti. Böyle bir krizde çarçur edilen bu paraya yazık değil mi? 'Açık sözlü' diye nitelenen 'sivri dilli' Mumcu'nun 'vatan haini' ilan ettikleri şimdi kendisine ne demeli?

YENİ STANT YAPILDI

Bu yılki Berlin Fuarı'na gelirsek... Dünyanın bu en büyük turizm organizasyonuna Turizm Bakanı Mustafa Taşar ile Türkiye'den beraberinde getirdiği konuklar katıldı.

'Türk çadırı'nın yerine bu kez bir başka stant yapılmıştı. Turizm Bakanlığı Müsteşarı Savaş Küce'nin, Londra'dan arkadaşı Bora Coşkuner'in 'Grup B' firmasının kurduğu konstriksiyon stant, 1.250 DM'ye (yaklaşık 560 bin $) mal olmuş... Almanya'da tur operatörlerine bedava dağıtılan 'Turistik Aktüel' adlı sektör dergisi tarafından da en iyi 'stant' seçilmiş. Bakan Mustafa Taşar bunu yazmayan Türk gazetecileri fırçalamış.

Londra ve Moskova'daki fuarlardan sonra bu standın akıbetini kısmet olursa gelecek yıl göreceğiz.

Berlin Hilton'da 350 kişinin katıldığı 'Türkiye Gecesi''ne (otel, araba, hostes vs.) harcananın 150 bin Euro olduğu öğrenildi. Turizm sezonu başlarken Avrupa'yı baştan başa kat eden Taşar tur operatörleri ile bir araya geliyor, ‘‘Türkiye'nin, İspanya'nın Mayorka'sına göre fevkalade bir sezon beklediğini’’ vurguluyor. Almanya'daki turizm duayeni Vural Öger de, Ege'deki kapasitenin % 42 artacağını söylüyor. Bu arada İspanya'ya giden Almanların oranının % 8 düşmesi de ilginç karşılanıyor.

Türkiye, geçen yıla göre % 14.7'lik bir artışla Almanya'dan 1 milyona yakın turist bekliyor. Sadece turizmde beklentilerimiz umut dolu; başka satacağımız bir şey yok.

Haydi hayırlısı!

Emniyet müdüründen savcıya maaş yanıtı


BİR ilçenin emniyet müdürü, dünkü ‘‘Memurlar birbirine düşürüldü’’ yazısı içinde bir savcının, kendilerinin polis ve jandarmanın amiri olmalarına rağmen bir uzman çavuş, astsubay ve polisten daha düşük maaş aldığını belirtmesine kızmış.

‘‘Evet savcılar polisin adli amiridir. Onlar gibi 4 yıl okuduğumuzdan aynı hakka sahibiz. İddia ediyorum polisin maaşı, hákim ve savcıdan yüksek değildir. Çocuğum yaşındaki bir savcı ile aynı parayı alıyorum. Savcının, adli bir olayda polisin başında görev yapması lazımdır. Ama öyle olmuyor. Kötü bir harekette yargılanan polistir. Savcıya ise bir şey olmaz. Yargılanma yerine yargılamayı tercih eder, soruşturmada ikinci planda kalır. Polis ateşe atılır. Ben 24 saat esasına göre görev yaparım, 800 milyon alırım. Örneğin hiçbir sorumluluğu olmayan bir liman müdürü ise 1.6 milyar alır. 1. sınıf bir hákimin maaşı da 1.6 milyardır. Bunu söylemek de meslek ve disiplin anlayışına uymaz ama bir savcının sitemine karşı benim de sitemim budur.’’

Tayyip Erdoğan yargılanmadan ’ak’lanamaz


ABD'nin eski Ankara Büyükelçisi Abromowitz, 1993 yılında Ankara'da şöyle demişti: ‘‘Erbakan'ın yerine genç ve daha modern biri liderliğe getirilirse RP'nin oyları artar.’’ Abromowitz bu sözlerle o zaman İl Başkanı olan Tayyip Erdoğan'ı kastetmişti. Erbakan ise Büyükelçi'ye tepki göstererek ‘‘Sana mı kaldı RP'nin oylarının artmasını istemek’’ demişti. Boynuz kulağı geçti; Erdoğan partisini kurdu. Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu çok önemli bir görev yaptı, Danıştay 2. Dairesi'nin kararıyla 'çete' suçundan yargılanmaktan kurtulan Erdoğan -ve de Ali Müfit Gürtuna- bu kararın kaldırılarak haklarında 'rüşvet ve zimmet' suçundan soruşturma yapılmasını istedi. Erdoğan hakkında bu kadar suç iddiası varken, Türkiye'yi nasıl yönetmeye talip olacak? Bu suçlardan kurtulmanın yolu ya aksini ispat etmek ya da yargılanıp aklanmak. Ama zamanaşımına sığınarak ve af yasasından faydalanarak bu isnatlardan kurtulmayı amaçlıyorlar. Hakkındaki zimmet, irtikap ve ihaleye fesat karıştırma iddialarını kamuoyu önünde tartışmıyor; nedense bu yöndeki sorulardan kaçıyor Erdoğan... Erdoğan, yıllardır sırtında kambur gibi duran bu iddiaların ağırlığında Türkiye'yi yönetebilir mi? Yönetmek istiyorsa, Başsavcı Kanadoğlu'nun kendisine sunduğu 'buyrun yargıya' fırsatını değerlendirip yargı önüne gitmesi gerekiyor. Yargılanmadan aklanma olmaz. Yoksa, CHP İstanbul eski İl Başkanı Mehmet Bölük'ün ortaya çıkardığı başta AKBİL olmak üzere Büyükşehir şirketlerinde ortaya sergilediği yolsuzluk ve usulsüzlükleri anlatan 'Fazilet'in İstanbul Asalakları; BİT'ler'' -yeni bir kitap daha yazıyor- kitabında yazılanlar iddia olarak kalır.

KESK, Danıştay'a gidiyor


‘‘Maaş tazminatları kamudaki düşük ve adaletsiz ücret sistemini derinleştirmiştir. Kararnameden sadece 30 bin civarında kamu emekçisi ile milletvekilleri yararlanırken, 2 milyon memur kapsam dışı bırakılmıştır. KESK olarak, kararnamenin iptali için Danıştay‘a başvuracağız.’’

(Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Genel Başkanı Sami Evren)

Korku


BAĞDAT Caddesi'nin Suadiye kavşağı ile Erenköy arasındaki bölüm ve Sahil bağlantısını sağlayan sokaklar son zamanlarda organize bir şekilde birtakım dilenci, hırsız ve sokak çocuklarının 'çalışma' alanı haline geldi. Gebze yönünden trenle gelen bu kişiler, yolda yürüyen ve duran araç sahiplerinden para istiyorlar. Araç hırsızlığı da dikkat çekici şekilde artıyor. Polis ve zabıtanın bu manzaradan endişe duymuyor mu? İlgilileri biraz olsun uyarmak istiyoruz.

Hilmi KARTAL KADIKÖY

Dispanser


ORTAKÖY Semt Girişimi'nden açıklama: Ayfer Atay döneminde vakıf aracılığıyla Beşiktaş Belediyesi'nin sahip olduğu Ortaköy Dispanseri, MHP'li Sağlık Bakanlığı'na bedelsiz olarak devredildi. Belediye Meclisi'nde çoğunluğu olmayan ANAP'a, CHP ve DSP'den bazı üyelerin desteği alınan bu devrin bedeli var mıdır? Vakıflar mal varlıklarını istediklerine bedelsiz satabilirler mi? Bu karara Başkan Namoğlu niye karşı çıkmıyor?

MESAJ


72 yaşındayım. Bandırma Devlet Hastanesi, Asabiye Servisi'nde 14 gün yattım. Temizliği, tüm doktorlarımızın ve sağlık personelinin ilgisi karşısında son derece mütehassıs oldum. Bandırmalılar ne kadar övünse azdır.

Melek ÖZALP-BANDIRMA

AKTAŞ Elektrik'e ödemeyi otomatik olarak banka talimatıyla yapıyorum. Ocakta, belki de o an bir elektrik arızasından otomatik ödeme yapılmamış. Bana uyarı da yapılmadığı için kesintiyi bilmiyorum. Dün bir anda elektriğimiz kesildi. Küçük çocuğumuz var. Durumdan yakınıyorsunuz tersleniyorsunuz. Dünyada böyle bir kurum olamaz.

Nezih BAŞGELEN-KADIKÖY

M. AYAN
anlatıyor: Fatih Köprüsü'nden bugün (dün) 19.50'da geçerken Kavacık mevkiinde 34 MLU 45 plakalı Mecidiyeköy-Sultanbeyli otobüsü, aynı Pakistan treni gibiydi... Sağ yana doğru öyle bir yatmış ki, devrilecek sanırdınız. Acaba içinde 150 kişi var mıydı? Bu insanlara yazık değil mi?
Yazarın Tüm Yazıları