O zaman Turizm Bakanı olan
Erkan Mumcu, bu yöndeki eleştirilere
‘‘Türk standını beğenmeyenler vatan hainidir, bunlar ahlaksızdır; benim verilmeyecek hesabım yok’’ demişti.
Sadece
'Türk çadırı' için 1.8 milyon DM harcanmış; stant hazırlıkları ile ilgili ihalenin Bakan'ın yakınlarına verildiği ileri sürülmüştü.
Bir çadıra bu kadar para harcanır mıydı?
Mumcu, ‘‘Bu çadır sadece bir kerelik yapılmadı; beş yıl kullanılacak’’ diyerek eleştirileri geçiştirmeye başlamıştı.
Ne yazık ki
'ucube çadır', Londra ve
Moskova fuarlarında kullanıldıktan sonra çöpe gitti. Böyle bir krizde çarçur edilen bu paraya yazık değil mi?
'Açık sözlü' diye nitelenen
'sivri dilli' Mumcu'nun
'vatan haini' ilan ettikleri şimdi kendisine ne demeli?
YENİ STANT YAPILDI
Bu yılki Berlin Fuarı'na gelirsek... Dünyanın bu en büyük turizm organizasyonuna Turizm Bakanı
Mustafa Taşar ile
Türkiye'den beraberinde getirdiği konuklar katıldı.
'Türk çadırı'nın yerine bu kez bir başka stant yapılmıştı. Turizm Bakanlığı Müsteşarı
Savaş Küce'nin,
Londra'dan arkadaşı
Bora Coşkuner'in
'Grup B' firmasının kurduğu konstriksiyon stant, 1.250 DM'ye (yaklaşık 560 bin $) mal olmuş...
Almanya'da tur operatörlerine bedava dağıtılan
'Turistik Aktüel' adlı sektör dergisi tarafından da en iyi
'stant' seçilmiş. Bakan
Mustafa Taşar bunu yazmayan
Türk gazetecileri fırçalamış.
Londra ve
Moskova'daki fuarlardan sonra bu standın akıbetini kısmet olursa gelecek yıl göreceğiz.
Berlin Hilton'da 350 kişinin katıldığı
'Türkiye Gecesi''ne (otel, araba, hostes vs.) harcananın 150 bin Euro olduğu öğrenildi. Turizm sezonu başlarken
Avrupa'yı baştan başa kat eden
Taşar tur operatörleri ile bir araya geliyor, ‘‘
Türkiye'nin,
İspanya'nın
Mayorka'sına göre fevkalade bir sezon beklediğini’’ vurguluyor.
Almanya'daki turizm duayeni
Vural Öger de,
Ege'deki kapasitenin % 42 artacağını söylüyor. Bu arada
İspanya'ya giden
Almanların oranının % 8 düşmesi de ilginç karşılanıyor.
Türkiye, geçen yıla göre % 14.7'lik bir artışla
Almanya'dan 1 milyona yakın turist bekliyor. Sadece turizmde beklentilerimiz umut dolu; başka satacağımız bir şey yok.
Haydi hayırlısı!
Emniyet müdüründen savcıya maaş yanıtı
BİR ilçenin emniyet müdürü, dünkü
‘‘Memurlar birbirine düşürüldü’’ yazısı içinde bir savcının, kendilerinin polis ve jandarmanın amiri olmalarına rağmen bir uzman çavuş, astsubay ve polisten daha düşük maaş aldığını belirtmesine kızmış.
‘‘Evet savcılar polisin adli amiridir. Onlar gibi 4 yıl okuduğumuzdan aynı hakka sahibiz. İddia ediyorum polisin maaşı, hákim ve savcıdan yüksek değildir. Çocuğum yaşındaki bir savcı ile aynı parayı alıyorum. Savcının, adli bir olayda polisin başında görev yapması lazımdır. Ama öyle olmuyor. Kötü bir harekette yargılanan polistir. Savcıya ise bir şey olmaz. Yargılanma yerine yargılamayı tercih eder, soruşturmada ikinci planda kalır. Polis ateşe atılır. Ben 24 saat esasına göre görev yaparım, 800 milyon alırım. Örneğin hiçbir sorumluluğu olmayan bir liman müdürü ise 1.6 milyar alır. 1. sınıf bir hákimin maaşı da 1.6 milyardır. Bunu söylemek de meslek ve disiplin anlayışına uymaz ama bir savcının sitemine karşı benim de sitemim budur.’’
Tayyip Erdoğan yargılanmadan ’ak’lanamaz
ABD'nin eski Ankara Büyükelçisi
Abromowitz, 1993 yılında
Ankara'da şöyle demişti: ‘‘
Erbakan'ın yerine genç ve daha modern biri liderliğe getirilirse RP'nin oyları artar.’’
Abromowitz bu sözlerle o zaman İl Başkanı olan
Tayyip Erdoğan'ı kastetmişti.
Erbakan ise Büyükelçi'ye tepki göstererek
‘‘Sana mı kaldı RP'nin oylarının artmasını istemek’’ demişti. Boynuz kulağı geçti;
Erdoğan partisini kurdu. Cumhuriyet Başsavcısı
Sabih Kanadoğlu çok önemli bir görev yaptı, Danıştay 2. Dairesi'nin kararıyla
'çete' suçundan yargılanmaktan kurtulan
Erdoğan -ve de
Ali Müfit Gürtuna-
bu kararın kaldırılarak haklarında
'rüşvet ve zimmet' suçundan soruşturma yapılmasını istedi.
Erdoğan hakkında bu kadar suç iddiası varken,
Türkiye'yi nasıl yönetmeye talip olacak? Bu suçlardan kurtulmanın yolu ya aksini ispat etmek ya da yargılanıp aklanmak. Ama zamanaşımına sığınarak ve af yasasından faydalanarak bu isnatlardan kurtulmayı amaçlıyorlar. Hakkındaki zimmet, irtikap ve ihaleye fesat karıştırma iddialarını kamuoyu önünde tartışmıyor; nedense bu yöndeki sorulardan kaçıyor
Erdoğan... Erdoğan, yıllardır sırtında kambur gibi duran bu iddiaların ağırlığında
Türkiye'yi yönetebilir mi? Yönetmek istiyorsa, Başsavcı
Kanadoğlu'nun kendisine sunduğu
'buyrun yargıya' fırsatını değerlendirip yargı önüne gitmesi gerekiyor. Yargılanmadan aklanma olmaz. Yoksa,
CHP İstanbul eski İl Başkanı
Mehmet Bölük'ün ortaya çıkardığı başta
AKBİL olmak üzere Büyükşehir şirketlerinde ortaya sergilediği yolsuzluk ve usulsüzlükleri anlatan
'Fazilet'in İstanbul Asalakları; BİT'ler'' -yeni bir kitap daha yazıyor- kitabında yazılanlar iddia olarak kalır.
KESK, Danıştay'a gidiyor
‘‘Maaş tazminatları kamudaki düşük ve adaletsiz ücret sistemini derinleştirmiştir. Kararnameden sadece 30 bin civarında kamu emekçisi ile milletvekilleri yararlanırken, 2 milyon memur kapsam dışı bırakılmıştır.
KESK olarak, kararnamenin iptali için
Danıştay‘a başvuracağız.’’
(Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Genel Başkanı Sami Evren) Korku
BAĞDAT Caddesi'nin
Suadiye kavşağı ile
Erenköy arasındaki bölüm ve Sahil bağlantısını sağlayan sokaklar son zamanlarda organize bir şekilde birtakım dilenci, hırsız ve sokak çocuklarının
'çalışma' alanı haline geldi. Gebze yönünden trenle gelen bu kişiler, yolda yürüyen ve duran araç sahiplerinden para istiyorlar. Araç hırsızlığı da dikkat çekici şekilde artıyor. Polis ve zabıtanın bu manzaradan endişe duymuyor mu? İlgilileri biraz olsun uyarmak istiyoruz.
Hilmi KARTAL KADIKÖY Dispanser
ORTAKÖY Semt Girişimi'nden açıklama:
Ayfer Atay döneminde vakıf aracılığıyla
Beşiktaş Belediyesi'nin sahip olduğu
Ortaköy Dispanseri,
MHP'li Sağlık Bakanlığı'na bedelsiz olarak devredildi. Belediye Meclisi'nde çoğunluğu olmayan
ANAP'a,
CHP ve
DSP'den bazı üyelerin desteği alınan bu devrin bedeli var mıdır?
Vakıflar mal varlıklarını istediklerine bedelsiz satabilirler mi? Bu karara Başkan
Namoğlu niye karşı çıkmıyor?
MESAJ
72 yaşındayım.
Bandırma Devlet Hastanesi, Asabiye Servisi'nde 14 gün yattım. Temizliği, tüm doktorlarımızın ve sağlık personelinin ilgisi karşısında son derece mütehassıs oldum. Bandırmalılar ne kadar övünse azdır.
Melek ÖZALP-BANDIRMAAKTAŞ Elektrik'e ödemeyi otomatik olarak banka talimatıyla yapıyorum. Ocakta, belki de o an bir elektrik arızasından otomatik ödeme yapılmamış. Bana uyarı da yapılmadığı için kesintiyi bilmiyorum. Dün bir anda elektriğimiz kesildi. Küçük çocuğumuz var. Durumdan yakınıyorsunuz tersleniyorsunuz. Dünyada böyle bir kurum olamaz.
Nezih BAŞGELEN-KADIKÖY
M. AYAN anlatıyor:
Fatih Köprüsü'nden bugün (dün) 19.50'da geçerken
Kavacık mevkiinde 34 MLU 45 plakalı
Mecidiyeköy-Sultanbeyli otobüsü, aynı
Pakistan treni gibiydi... Sağ yana doğru öyle bir yatmış ki, devrilecek sanırdınız. Acaba içinde 150 kişi var mıydı? Bu insanlara yazık değil mi?