GAZETECİ-yazar Nazım Güvenç, ’Yine, Yeni, Yeniden CHP’ başlıklı kitabından üç yıl sonra yeni bir kitap daha yazmış; ’Türkiye’nin Geleceği ve CHP’ (Anahtar Kitapları).
"CHP’debir şeyler oluyor" diye boşuna söylenmiyor. Çeşitli gruplar bir arayış içinde. Genel başkan adaylığı için ilk kez bu kadar çok isim çıkması dikkat çekiyor. Hemen tümü de "CHP böyle gidemez, söylemi de, programı da eski model, çekici gelmiyor" diyor, hatta Baykal’ın değişmesini dahi isteyenler var. Gerçekten bugün sırası mı? Yoksa Baykal hafta sonundaki kurultayda sürpriz açıklamalar mı yapacak?
CHP üzerinde kapsamlı çalışmalarıyla bilinen Nazım Güvenç ile yenileşme modelini anlattığı kitabı üzerine konuşuyoruz.
- Çok kişi ile tehlikenin teşhisinde birleşiyorsunuz.Eksiklik, yeni bir söylem, yeni bir vizyon geliştirmemek mi?Siz nasıl bakıyorsunuz?
- En başta ben, 2002’den beri parti üyesiyim fakat genel başkanlık yarışında değilim. Çünkü CHP’nin çok ihtiyacı olan yenilenmeyi ancak Sayın Baykal’ın genel başkanlığı altında başlatmasının çok daha sağlıklı olacağını düşünüyorum. Aksi takdirde bugünkü haliyle parti dağılır. Belki görünüşte bir şeyler değişmiş gibi olur ama gerçekte parti yenilenmek yerine başkalaşır. Haluk Koç ve ekibi gelirse, evet söylem değişir ama CHP hem bugünkü çok eleştirilen örgüt yapısında tellakların değişmesi dışında ciddi bir değişim geçirmez, hem de çok yanlış ve Türkiye için çok tehlikeli bir başkalaşma yoluna adım atar.
- Bunu neye dayanarak söylüyorsunuz?
- En başta Sayın Koç’u destekleyenlere bakarak söylüyorum. Ali Topuz, Şinasi Öktem ve kendini gizleyen, ikili oynayan bazı ’büyük örgüt ağaları’na bakarak söylüyorum. Bu isimler ve benzerleri daha düne dek, Sayın Koç’un bugün yerden yere vurduğu yapının kurucuları, yaratıcıları değil mi? Altı ay öncesine dek Sayın Koç’un da eleştirel tek bir sözü oldu mu? Şimdi özeleştiri yapıyor! Bu ekibin gerisinde Sarıgül’ün olabileceğini de düşünüyorum.
- Baykal üzerine nasıl bir oyun oynanabilir?
- Baykal üzerine operasyonların gerisinde bir oyun var. CHP’yi yenilemek adına başkalaştırmak... Washington’ın, Brüksel’in Baykal’dan nefret etmeleri rastlantı değil. Hele ABD, 1 Mart tezkeresinin reddedilmiş olmasını unutamıyor. Koç veya Sarıgül partinin başında olsalardı CHP bugünkü gibi 1923 Cumhuriyeti’ni sözde değil özde savunmaya devam edebilir miydi?
- Umut Oran yeni biri ama.Partinin iç işleyişindeki yanlışlarda payı yok.Çevresinde yıpranmamış bir ekip de var.Üstelik yenilenmeyi savunurken, sizin gibi o da ekonomiye ağırlık veriyor.
- Ben öyle görmüyorum. Eşref Erdem onun suflörlüğünü, akıl hocalığını yapmıyor mu? Eşref Erdem örgütün bugünkü ve haklı olarak eleştirilen yapısının oluşmasında en büyük pay sahiplerinden biri değil mi? Dolayısıyla Sayın Oran da kazara partinin başına geçse örgütsel konularda o da çevresindekilerin kıskacından çıkamaz ve sonuçta sadece makyaj değişmiş olur. CHP’nin yenilenme adına başkalaşması da cabası.
- Umut Oran’la da mı CHP başkalaşır?
- Yaptığı konuşmalara ve söyleşilere bakın... CHP’nin Atatürkçü genlerine uyuyor mu? Neredeyse Baskın Oran gibi konuşuyor. Bunun bir iki adım sonrası solcu geçinen II. Cumhuriyetçilerin çizgisidir. CHP onunla en iyi halde ’sosyal-liberal’ bir parti olur çıkar, eğer ayakta kalırsa iç çekişmelerden dağılmayıp... Buna da ’yenilenme’ denmez, ’başkalaşma’ denir. CHP’nin kurucu değerleriyle, siyasal genleriyle oynanması olur. Adı aynı kalsa da geni değiştirilmiş bir parti halini alır.
- Baykal...
- Sayın Baykal, bugünkü CHP’de kilit taşı konumundadır, onu çektiğiniz anda parti örgütünü çökertme riski büyüktür, en azından parti yeni bir hengamenin içinde bulur kendini. CHP’yi, örgütün iç işleyişindeki hastalıkları hastayı bayıltmadan, ayakta iken tedavi etmek gerekir. CHP’yi tedavi etmek adına felç ederseniz en başta Türkiye’ye zarar verirsiniz. Sayın Oran’ın da CHP’yi başkalaştıracağını düşünüyorum. Yaptığı konuşmalara ve söyleşilere bakın.
Yeniden göreve
ON yıllardır uygulanan teslimiyet politikalarının sonucu olarak geldiğimiz noktayı anlayabilmek için, caddelerimizi kirleten yabancı dilden işyeri levhalarına bile bakmak yeter. Türkiye’yi yönetenler, bir kısım okullarda eğitimin kendi anadilleriyle yapılmasından bile vazgeçmişlerdir. Ulusal bir devlette yaşayan, kendi diline, kültürüne sahip çıkan, bağımsız bir ekonomi isteyen ulusalcılığın tehdit kapsamında değerlendirilmesi, bağımlılıkta varılan anlayışın da göstergesidir. Bugünkü onur kırıcı durumdan kurtulmak, gelecekteki işgal tehlikesini de bertaraf etmek için halk kitlelerinin 1919’daki Kuvayı Milliye ruhuyla ayağa kalkmalarından ve yönetimi ele almalarından başka çözüm yoktur.
Zeki SARIHAN-Ulusal Eğitim Derneği Başkanı
Biliyor musunuz
IĞDIR İl Sağlık Müdür Yardımcılığı görevini 5 yıldır yürüten, haksız yere verilen 32 bin yeşil kartın iptal edilmesini sağlayan Hasan Buruk’un görevinden alınarak Iğdır Devlet Hastanesi’ne memur olarak atandığını....
Bu anıtın anlamını bilen kafa var mı
CUMHURİYET’in 50. yılı nedeniyle yapılan çelik konstrüksiyon anıt Karabük Demir ve Çelik fabrikalarının Atatürk’e olan saygılarını göstermek için, mühendis, mimar ve işçilerin emeği ile ortaya çıkarılmış, çevre düzenlemesi dahil, bir ay gibi kısa bir sürede gerçekleştirilmiştir.
Proje çalışmaları proje konstrüksiyon müdürlüğünce gerçekleştirilen anıtın mimari projesini de ben yapmıştım. Devletin üç temel unsuru olan yasama, yürütme ve yargının simgeleştirildiği üç direğe oturan, Atatürk devrimlerini ifade eden yarım daire şeklindeki çelik panonun ortasında 2 m yüksekliğinde bir Atatürk maskı bulunmaktaydı.
Bu anıtı şantiye şefi olarak ben yapmıştım. Rahmetli Kaymakam Mustafa Yeni, her gün gelir ve sorardı; "Yetişecek mi Yavuz Bey!" Çünkü inşaat süresi bir aydı. İşçileri teşvik etmek için yöntemler geliştiriyordum. Bir yandan da çelik konstrüksiyon atölyesindeki imalatı da izlemek gerekiyordu. Üç gün önce bitirdik Cumhuriyet Bayramı’nda anıtın açılışı yapıldı. Gece de ışıklı müzik gösterisi yaptık.
Bu anıtı sorumsuzca Atatürk’e, devrimlerine ve Karabük halkına ve de mimarlık eserlerini mimarına sormadan yıkmak saygısızlıktır.