- Göreviniz gereği tanımanız gereken ye ilişkin sığ bilginizle ahkam kesmeye çalışarak gülünç oluyorsunuz.- Ulusal değerlerimize dil uzatacak kadar küstah ve kendinizi bilmezsiniz.Atatürk’ün resmini indirin demişsiniz. Atatürk bir yasa ya da töre meselesi değildir, ulusun çoğunluğunun ortak değeridir. Bunu AB kriterleri ya da ticari direktifleri alanına sokma gafletinde bulunmayınız sakın. Kurtarıcının resmi indirilecekse, buna ulus karar verir. Siz kimsiniz?Kaldı ki İngiltere kraliçesinin resmi devlet bürolarında son derece yaygın bir şekilde yer almaktadır. Üstelik, kraliçe bir kurtuluş savaşı da vermemiştir ve İngilizler de royal fanatikler olarak adlandırılamaz.‘Atatürk devleti bireyin önüne koymuş’ demişsiniz. Birçok şeyi bilmediğiniz, daha doğrusu bilmezden geldiğiniz görülüyor. Anlayacağınız şekilde anlatayım da bundan sonra haddinizi bilin:1) Atatürk, İngiltere dahil tüm Avrupalı sömürgecilere karşı savaşıp yeni bir devlet kurdu ve tabiidir ki devletini iç ve dış düşmanlara karşı koruyup kollayacaktı. Bunu hálá kabullenemediğiniz anlaşılıyor. Osmanlı İmparatorluğu’ndan sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin de peşindesiniz. Curzon’un, Lozan’da söylediği ‘Reddettiklerinizin hepsini cebimize atıyoruz. Harap bir memleket alıyorsunuz, bunu kalkındırmak için mutlaka paraya ihtiyacınız var. Bu parayı almak için gelip diz çökeceksiniz’ sözünün bir takipçisi olduğunuz ortada. Irak’a kadar geldiniz zaten, bize de buyuruverin, kirli ellerinizle ve kirli yüreklerinizle gelin de alın verdiklerinizi. Gelmişken Atatürk’ün resimlerini de indiriverirsiniz. Buyurma hakkını kendinizde gördüğünüze göre, icra hakkınız da vardır herhalde.2) Atatürk bizi padişahın kulluğundan, sizin gibi uslanmaz sömürgecilerin uşağı olmaktan, dinin köleliğinden kurtardı, özgür ve birey yaptı. Kadınları da mal konumundan birey konumuna çıkardı. Pardon, sen ne demiştiniz?Yukarıda söylediklerim göreviniz gereği bilmeniz gereken şeyler. Ama şunu bilmeyebilirsiniz, onu da benden öğrenin: Biz Atatürk’ün resmine baktığımız zaman bir insan görmeyiz, bir ışık görürüz sadece. O ışık yolumuzu aydınlatır ve o yolda ilerlerken sizin gibi art niyetlilere haddini bildiririz, daha önce de yaptığımız gibi.Raziye KARABEY beykara@superonline.comİşte Beyoğlu işte EmniyetGEÇ saate kadar çalışan Beyoğlu esnaflarından biriyim. Genellikle evime ve ofisime geç gidiyorum. Yolda tanıdık birçok insan görür, selamlaşırım.Bu sabaha (<ı>dünı>) karşı ilginç bir durumla karşılaştım. Biraz bel ağrım vardı. Ofisime gelene kadar en fazla üç adımda bir belimi tutmuşumdur sanırım. Sokağa girerken 3-4 gencin bulunduğu gruptan ‘Senin belinde bir şey mi var lan?’ diye bir ses geldi. Biri bana doğru yürüyünce can havliyle köşedeki bakkala girdim. Bakkal Beyoğlu Polis Karakolu’ndan çıkıp İstiklal Caddesi’ne doğru döndüğünüzde hemen sağda kalır. Karakola mesafesi en fazla 50 metredir. Bakkala girdikten sonra bile güvenlik konusunda bir değişiklik olmadı. Sağolsunlar, bu gruptan iki genç duruma müdahale edip ‘Ağabey, kusura bakma, bizimkiler çok sarhoş, sen git, bir şey olmaz’ dediler. Keza ofisime gelene kadar da dedikleri gibi ‘bir şey’ olmadı.Kafam karıştı... Emniyeti kim sağlıyor Beyoğlu’nda? Sağlayan belliyse kaç metrelik emniyet bu? Ben içerisinde miyim, dışında mı? Bilmediğim şahıslara ödememem gereken bilmediğim bir emniyet vergisi mi var? Yoksa her akşam bu gençliğin burada ‘aktif’ çalışır olması normal mi? Belli değerleri anmak, anlatmak adına mı buradalar? Bu değerleri kimler paylaşıyor?Anlayamıyorum, yardım istiyorum sadece... Artık Beyoğlu’nun kurtarılmaya ihtiyacı var. Siz destek vermediğiniz sürece de bu değişim gerçekleşemez. Y.S.- BEYOĞLUİDO hız kestiGEÇEN pazar Bandırma-Yenikapı feribotuna aracım ve 2 kişi için yaklaşık 100 YTL ödeyerek bilet aldım. 19.30’da kalkması gereken Turgut Özal isimli feribot 20.30’da kalktı.2 saat sürecek yolculuğun teknik bir arızadan dolayı 55 dakika uzayacağını anons ettiler. Feribotun zaten uzun süredir arızalı olduğunu, bu arızanın sadece hızımızı etkileyeceğini söylediler. (Bir yakınım da bu arızayı yaşadı.) Yolculuk boyunca oturduğum yerin tam üstünden (ön salon J28-J29) sular damladı. Havalandırma düzgün çalışmadığı için havalandırma delikleri yolcular tarafından peçetelerle kapatılmaya çalışılmış... Büfedeki yiyecekler bayat. Ancak, bayat olduğunu söyleyerek iade ettiğimiz pastaların satışına yolculuk boyunca devam edildi. Hızlı değil, konforlu değil, rahat değil. 100 YTL ödenip satın alınan bu yolcuğu Türk insanı haketmiyor. Doruk AKSOY‘Balıkçılara’ tepkimizdirBALIK çiftlikleri ile ilgili yazınızda ‘emekli çevreciler’ olarak değindiğiniz bizler en az 20 yıllık hayalleri ve uğraşları sonucu sahip oldukları sahillerini korumak, gelecek kuşaklara aynı şekilde teslim etmek isteyen vatansever bireyleriz. Bu insanlar her gün balık yemi artıkları arasında yüzmek ve sahilden balık yemi torbaları toplamak durumunda değillerdir.Sorunlarımızı anlatmaya çalışırken bizleri basından uzak tutmak isteyen korumaların ‘Sizinle başka yerde görüşürüz’ diyerek pervasızca tehditler savurduklarını biliyor musunuz? Balık çiftliklerinin ekonomiye yıllık katkısının 300 milyar dolar olduğunu ifade etmişsiniz. Çok güzel bir halk deyimi vardır; ya para saymasını bilmiyorsunuz ya da dayak yememişsiniz. Sizce insan hayatının değeri kaç milyar dolardır? Bu sahilleri kaç milyar dolara insan sağlığına zarar vermeyecek duruma getirebilirsiniz? Bölgede 5 firmanın Çevre Yönetimi Belgesi aldığını belirtiyorsunuz. Bu belgeyi neden Çevre Bakanı değil de Tarım Bakanı verir? Başka ülkelerdeki balık çiftliklerinin su yüzeyi kirasının görece daha düşük olduğunu yazıyorsunuz. Bu ülkelerde balık üretim çiftliklerinin faaliyet koşullarının neler olduğunu ve bu koşullara uymayanlara ne gibi yaptırımlar uygulandığını da belirtmenizi beklerdim.Feridun UĞURLU‘Başarı’lar bir bir ortaya çıkıyorBİR okurumuz hatırlatıyor: AB ilerleme raporunda Ermenistan konusu geçen aralık ayından beri vardı. Hatırlayalım, 1915-16 yıllarında meydana gelen trajik olaylar konusunda Türkiye’nin Ermenistan’la uzlaşması isteniyordu. Avrupa Parlamentosu’nda dünkü kararın anlamı ileride sözde Ermeni soykırımının Türkiye tarafından kabul edilmesinden başka bir şey olmayacak mı?Hani bu konu gündemde değildi. Bu karar kabul edilirse biliniz ki ağır koşullardan biri de Ermeni konusu olacak.Daha bakalım neler göreceğiz. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tanınması, terörist başı Öcalan’ın serbest bırakılması, Ruhban Okulu’nun açılması, vatikan’ın Hatay’a girmesi vs. gibi ağır koşullar karşımıza gelecek.Demek ki ‘Biz Türküz, baskılara boyun eğmeyiz’ demek yetmiyormuş!Denizli’nin kardeş şehri ne diyecek500 bin nüfuslu Denizli ile 15 bin nüfuslu Betzdorf şehri geçen sene kardeş şehir oldular. Yanılmıyorsam vali ve belediye başkanları karşılıklı ziyaretlerde bulunuyorlar. Betzdorf’un belediye binasının önünde salı ve cuma günleri pazar kurulur. Seyyar birahanelerde herkes istediği kadar içer, kimse de bir şey demez.Denizli’nin belediye başkanı ise bırakın belediye binasını, şehir içinde bile içki içilmesine karşı çıkıp ruhsat vermiyormuş. İşte bunu Betzdorf belediye başkanına söylemek gerek. Senin Avrupalı bellediğin adamların kafasına bak. Kardeş şehir seçerken daha dikkat etmek gerek.(Betzdorf Almanya’nın en geri kalmış bölgelerinden Westerwald’in küçük bir şehridir. Halk köylüdür, sanayi azdır. Kocaman Denizli ile hiç benzerliği yoktur. Denizlili bir öğretmenin girişimleri ile bu kardeşlik sağlanmıştır. Yerli halkın çoğunun haberi bile yoktur. Yararlı tek tarafı karşılıklı okul ziyaretleridir. Yenilip, içilip geziliyor.Ş