İki günlük
Yunanistan'ın Batı Trakyası'nda
İskeçe Valiliği'nin daveti üzerine yaptığımız ziyaretin önemi
Rodop Dağları'ndaki
Türk köylerine girişimizden geliyor. Yedi yerel gazete çıkıyor
İskeçe'de; hepsi de biz dahil 13 gazetecinin bu ziyaretini manşetlerinde duyurdular.
Rodoplar son yıllara kadar
'yasak bölge' olduğundan tarihte ilk kez bir Türk heyetinin ziyareti bu bakımdan anlamlı sayıldı
Yunanlılar tarafından.
Bu açılmayı sağlayan İskeçe Valisi
Yorgo Pavlidis ve
Mustafaçova Belediye Başkanı
Mücahit Dükkancı...
Rodoplar'ı yarın yazacağız...
Pavlidis, iki ülke arasındaki dostluğun pekişmasını istiyor.
‘‘Gelsin Türkler, tarihi ve doğal güzelliklerimizi görsünler, kaplıcalarımızda ve denizimizde banyo, Rodop Dağları'nda trekking yapsınlar’’ dedi.
Kıyısında
St. Nicolas Manastırı'nın da bulunduğu
Vistonida Gölü'nde 300 kuş türü varmış; uluslararası
Ramsar Anlaşması'na göre korunuyor.
Türkiye kadar olmasa da sahiller başta olmak üzere tarım alanları da ranttan nasibini almış; ne yazık ki dünyada hiçbir güç gelecek nesilleri hiç düşünmüyor.
Ama Marmara Denizi'nden daha bakir kalmış diyebiliriz bu sahilleri.
DEMOKRİTOS NE DEMİŞ
Kuzey Ege'nin en önemli yerleşim merkezi
Abdera; M.Ö. 700 yılında kurulmuş... Antik kentin kurucuları
Herkül ve
Timisios imiş; büyük filozofların vatanı sayılıyor. Bunlardan en önemlisi atom teorisini de bulan, insanı insan olarak değerlendiren bir filozof;
Demokritos...
Onun birçok sözünden aşağıdakisi, her türlü yoruma müsait değil mi?
‘‘Rüşvet alan asla adil olamaz!’’
Ve anlamlı bir söz daha:
‘‘Demokratik rejimde yoksulluk, baskı rejimindeki zenginliğe tercih edilir. Nasıl özgürlük köleliğe tercih edilirse...’’
Siyasetçiler bu sözlerden de ders çıkarsınlar.
CASİNOCULARIN YOLU
Yerel belediyenin broşürlerinde, burada yaşayanların
Ege'den geldikleri yazılıyor. Antalya
Patara kazılarını yapan
Türk arkeolog Prof.
Fahri Işık'ın teorisi doğrulanmış mı oluyor?
Türkiye'ye,
İskeçe ilini turistik yönden tanıtmak istiyor Vali
Pavlidis... Belki de,
İskeçe'deki casinoyu bir süredir
'keşfeden' Türklerin sayısının arttığını görünce, 27 Şubat'ta
İstanbul'da yapılacak
CNR'nin uluslararası turizm fuarına resmen katılma kararı almış hemen.
* * *
İkinci kez seçilen İskeçe Valisi, bizim bildiğimiz klasik vali türünün dışında sempatik bir bürokrat ve
Türk dostu... İki yardımcısından mutlaka birinin yanımızda olmasını istedi gezi boyunca. Broşürlerde pek yer almasa da
İskeçe ne derse denilsin bir
Osmanlı kenti... 600 yıl
Osmanlı egemenliğinde kalmış... Şimdi köy olan
Yenice'nin, depremlerden ve yangınlardan harap olmasından sonra kurulmuş İskeçe. Dünyada mimarisi az görünen yapı türünün (kerpiç, ahşap) zenginliği, 1840'lardan itibaren özellikle
Ermeni tüccarların yönlenlendirdiği tütün ve şarap gibi tarıma dayalı ekonomisi ile sağlanmış...
Kent merkezinin nüfusu 40 bine yakın; il nüfusu ise 103 binmiş...
Türklerin oranı ise %34 civarında dendi bize.
BİZİM BAŞKANLAR!
Yunanistan'da ayakta kalan en önemli yerleşim yeri sayılıyor kent merkezi olan
‘eski şehir’... İnanılmaz güzellikler taşıyor;
Arnavut kaldırımları bile o günden beri duruyor.
AB fonlarıyla yürütülen restorasyon çalışmalarının bir kente neler kazandırdığı ayrıca üzerinde durulacak bir konu bizler için.
Batı Trakya'ya yakın
Türk belediye başkanlarının bu çalışmaları görmesi gerekiyor galiba...
Singapur veya
Amerika'dan önce görülmesi gereken yerler. Burada en güzel mekán
'Fırın Cafe' idi... Çünkü tarihi fırında gündüzleri ekmek üretilirken, akşamları onun sıcaklığında
İskeçe'nin ünlü un kurabiyesini bizim
'Türk' veya sıcak çikolata kahvesi eşliğinde yiyebiliyorsunuz.
‘Arkadaşçıklar’ı kim gizledi
Batı Trakya'ya giderken
Yavuz Baydar, Rumeli türküleri kasedini koydu; meşakkat, sıla ve sevgi dolu şarkılar...
‘‘Dayler, dayler viran dayler’’ türküsünde
‘‘Edirne köprüsü taştan, sen çıkardın beni baştan’’ diyordu.. Meriç nehrini bu köprüyle aşıyorsunuz...
Edirne Pazarkule sınır kapısından İskeçe 245 kilometre uzaklıkta... Solumuzda
Meriç nehri taşmış;
Edirne'den
İpsala kesimine kadar karşılıklı bütün ovalar sular altında. Çeltik, pamuk ve tütün tarlaları perişan... Uzun yıllardan beri yaşanmamış bir olay. Zararların etkilerini
Türkiye daha sonra çok yaşayacak.
Meriç'in hemen ötesinde
Türk köyleri minarelerinden belli... Daha geçen ay 450 yabancı
Yunanistan'a bu bölgelerden kaçak olarak geçmiş; ancak yakalandıklarında bizler geri almıyormuşuz...
İlk geçtiğimiz kent
Dimetoka, Osmanlıların yaptığı kale ve cami daha uzaktan 'Bana ilgi gösterin' diye haykırıyordu adeta.
AB'nin fonlarıyla yapılmış otobana giriyoruz; biraz ilerde
Dedeağaç... İşte orada salaş bir balıkçı lokantası var;
Filarake (Arkadaşçıklar)...
Refik Durbaş rakı ile uzo'nun nasıl içileceğini anlatırken,
Ragıp Duran'ın tercihi şaraptan yana oldu.
Gümülcine'de haftalık
'Gündem' gazetesini çıkartan
Hülya Emin, ‘‘İnanın ben bile burasını
Yavuz Baydar'ın kuzeninden öğrendim’’ dedi.
Nefis deniz ürünlerinin inanılmaz lezzetle sunulduğu bu lokantanın adının yazılmamasını özellikle
Ferhat Borotav ile
Yavuz Baydar istemeyince ben de inadına yazmak zorunda kaldım.
Zor soru
SAYIN Ali Müfit Gürtuna...
Özel hal kurma yetkisi kimindir? Kurulacaksa bu yetki kime verilecektir? Arsası kime ait olacaktır? Yapılacak dükkánlar kaça mal olup kabzımallara kaça satılacaktır?
GÜNÜN SÖZÜ
‘‘ABD'nin dünyaya verdiği görüntü, dönülmez bir savaş görüntüsüdür. Yalnız bu dönülmezliğin ağır bedeli olacak... ABD diyorsa ki, 'Ben Avrupa'yı da, NATO'yu da kaale almıyorum', bu takdirde, 1945 sonrası kurulmuş dünya düzeni, büyük bir çöküntüye gidiyor demektir.’’
(Süleyman Demirel)