Başbakan Erdoğan’ın Kürt hamlesinin altında yatanlar
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
GÜNEYDOĞU’daki gelişmeleri yıllardır yakından izleyen bir ‘uzman’a soruyoruz:
- Erdoğan’ın son çıkışını neye bağlıyorsunuz?
- Sayın Başbakan Kürt sorununu baştan yok saydı, daha doğrusu konuyu daha ileriye ertelemişti. Diyarbakır’a bile pek gitmedi. Ne var ki, PKK’nın gittikçe artan son eylemleri ve kendi partisinden bir belediye (Bingöl, Yayladere) başkanı kaçırılınca konunun önemini anladı. Ve ‘aydınlarla’ son çıkışı yaptı.
- Sorunu erteledi diyorsunuz, neden?
- Çünkü bu soruna Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra el atmayı düşünüyordu.
- ABD faktörü...
- Tezkere oylamasından sonra Amerika, Türkiye’ye biraz sırt çevirmişti. PKK’ya karşı bir operasyon yapmayacağını da açıkça deklare etmişti. Buna bir anlamda eylemlerine ‘göz yummak’ da denilebilir. ABD İran ve Suriye’ye dönük niyetlerinde, bölgedeki Kürtler üzerinde PKK’yı kullanmak istiyor. İşte oyun burada.
- Asker...
- Son terör olayları karşısında bastırıyor tabii.. Asker yeni bir güvenlik birimi kurulmasını istedi; iktidar baştan evet dedi ama sonra uyandı. Çünkü askerin dayatmaları karşısında inisiyatifi elinden kaçırabilir, altındaki zemin kayabilirdi. Bölgede eskiye dönüş olabilir ve AB sürecini uzatabilirdi.
PKK terörünün gittikçe artması üzerine Sayın Erdoğan iyi bir manevraya kalkıştı. Böylece, kendi kafasındaki zamanlamadan daha erken ‘Kürt sorunu’nu gündeme taşıdı. Sorunu ben çözeceğim diyerek önüne geniş bir manevra alanı bıraktı.
Hasip Kaplan: Türk aydınlara kırgınım
AVUKAT Hasip Kaplan, Başbakan Erdoğan’ın son çıkışının geç de olsa önemli olduğunu belirterek, ancak ‘Kürt sorunu, Kürtler olmadan, onlarla konuşulmadan nasıl çözümlenecektir?’ diye soruyor.
Kaplan devam ediyor:
‘150 Türk aydınının yaptığı çağrıya 264 imzalı Kürt aydınının destek bildirisi benim büromda hazırlanmıştı. Ancak Türk aydınlarına kırgınım. Bizleri atlayıp Kürtlerin adına ahkam kesmelerini eleştiriyorum, şahsen.’
Bölgede yerel yönetim temsilcileri ile görüşüp, Sivil Toplum Kuruluşları (STK) temsilcilerini dinleyip önerileri alınmadan bir diyalog kurulmazsa, baskıcı politikalar izlenirse, Türkiye’nin geri dönülmez bir yola girebileceği endişesini belirten Kaplan görüşlerini şöyle sıralıyor:
‘Huzursuzluk, güvensizlik, belirsizlik, kaos ortamı kimlerin ekmeğine yağ sürüyor, iyi tespit edilmeli. Hamasi nutuklar devri kapandı, halk gerçek çözüm istiyor.
Ekonomik, sosyal, psikolojik, kültürel adımların atılması, planlı bölgesel kalkınma projeleri ile olur.
SİLAHLAR SUSABİLİR
Başbakan, çok şey söyledi. Peki, köye dönüş, koruculuk sistemi ve 80 bin Kürt ailesinin tazminat talepleri gibi konularda niye tek bir açıklama yapmadı? Aldığı oy oranı ortada iken karşılanışı ve konuşmasını az kişinin bulunması ciddi bir uyarıdır. Başbakan’ın yanında birkaç tarafsız Kürt aydın olsaydı böyle mi olurdu? Gene de 1 Eylül Dünya Barış Günü’ne kadar tutarlı adımlar atılırsa hem silahlar susar, hem de Dünya Barış Günü şenliğe dönüşür.’
Kaplan, bir başka tespit yaparak ‘Konuşması, Diyarbakırlılara dönük bir mesaj değildir.
Daha çok baskın bir seçimin, erken bir seçime dönük olarak muhalefetin, CHP, DYP ve MHP’nin elindeki ‘milliyetçili’ silahlarını elinden almaya dönük bir açıklamaydı.
PKK terörü 21. yılına giriyor
‘TÜRKİYE, PKK terörüyle 21 yıl önce 15.8.1984 tarihinde Şemdinli ve Eruh baskınlarını duyunca tanıştı’ diyor Emekli Kurmay Albay Uğur Kurucuk yazısında... Güneydoğu Anadolu hakkında bilgisi olmayan yetkililerin, medyanın ve vatandaşların yaşanan olayları basit bir ‘asayiş’ olayı olarak algıladığını, ama bölgeden haberdar olan insanlar için yeni bir ‘Kürt ayaklanması’ olduğunu belirten Kurucuk’a göre; ‘devlet de, olayların ciddiyetini ve ülkenin organize bir tehditle karşı karşıya bulunduğunu, bölgedeki yetkililerin tüm çabalarına karşın 1990’lı yıllara kadar asla anlayamadı veya anlamak istemedi.’
Bugüne kadar yaşanan süreci özetlerken ‘On binlerce şehidimiz, yüz milyarlarca dolarımız boşa mı gitti acaba, neler oluyor demeye başlamışken, bu yıl sanki yeniden her şey en başa döndü’ diyerek, Başbakan’ın çıkışını şöyle değerlendiriyor:
‘Hükümetin terörü önlemeye yönelik son girişimleri, aslında en doğru ve kalıcı çözümlerdir ama aynı zamanda uygulaması en zor olanlardır. Hele hele asla şov yapmaya hiç gelmeyen konulardır. Öncelikle bölgede alınacak demokratik ve ekonomik tedbirlerin dozu, ülkemizin diğer tüm bölümlerinde yaşayan vatansever, Cumhuriyet’e ve onun yasalarına bağlı ve saygılı vatandaşlarımızın demokratik ve ekonomik durumları da mutlaka göz önüne tutularak çok iyi ayarlanmalıdır.
Unutulmamalıdır ki bu ülkede sadece Kürt vatandaşlara karşı değil tüm vatandaşlara karşı birçok hata yapılmış ve yapılmaktadır. Alınacak tüm tedbirlerden önce olmazsa olmaz olan husus ise Güneydoğu Anadolu bölgesinin ve bölgede yaşayan insanların yasal davranış bilincine eriştirilmesi olmalıdır. Yasadışılığın davranış biçimi olarak sürmesi halinde beklenti ve talepler asla son bulmayacak, alınan tedbirlerin tamamı da ne yazık ki boşa gidebilecektir. Bu nedenle öncelikle bölgede Cumhuriyet yasalarına saygı ve Cumhuriyet’e bağlılık oluşturulmalıdır.
Cumhuriyet’in bağımsızlığı uğruna 21 yıldır hayatlarını seve seve veren şehitlerimize Tanrı’dan rahmet diliyorum. Evlatrını gözünü kırpmadan ölüme gönderen ve ‘Vatan sağolsun’ diyebilen anne ve babalara için ise diyecek söz bulamıyorum.’
GÜNÜN SÖZÜ
‘Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi bir ‘duvar süsü’ değil, bir ‘erken uyarı sistemi’dir!’
(SESAR.com.tr adlı siteden)
MESAJ PANOSU
BEYKOZ Trakyalılar Kültür ve Yardımlaşma Derneği’nin 4. Geleneksel Şöleni 15 Ağustos pazartesi 20.00-24.00 arası Beykoz Çayırı’nda.