AKP İstanbul İl Başkanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu, yaptığı kahvaltı davetiyle bir grup gazeteciyi, Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’la bir araya getirdi. İki başkanın ilginç bakış açılarını dinledik.
İlk olarak kadınlara yönelik soruları yanıtlamakla başladı sözlerine Müezzinoğlu. Kadın adaylar yerel yönetime ilgi göstermemişler; ‘Suçu bizde aramayın, kadınlar gelmiyor.’ dedik. Buna karşın her ilçede 4. sıralara kadın adaylar koymuşlar; Büyükşehir’deki 144 meclis üyesinden 18’i de bayanmış... ‘Temayül’ yoklamasında ortaya çıkan adayların %60’ının seçilmesini ‘tabana saygı’ olarak nitelendirdi. AKP’nin ciddiyetle üzerinde durduğu Siyaset Okulu’ndan mezun olan 705 üyeden %38’inin yerel yönetimlere seçilmesi de önemli bir başarı sayılıyor.
Topbaş açık ve samimi bir konuşma yaptı; ‘İstanbul’u birlikte yöneteceğiz’ derken, gözlerinin Müezzinoğlu’na kaydığı dikkat çekti. Yeni refleksler aradıklarını belirtirken görev süresini şöyle tanımladı:
‘Birbirimize saygılı olacağız.Vatandaşın şikayetine önem vereceğim.Kimse karşımda ceket iliklemesin; saygıyı (personelin) işinde göstereceği performansla değerlendireceğim.Sakın kimse beni kendisine yakın hissetmesin.Herkese eşit mesafede olacağım.Çevremde oluşturulmuş bir halka göremeyeceksiniz.Hiç kimsede ‘danışman’ kartını görmek istemiyorum; çünkü böyle ünvanlar dağıtmayacağım.’
Bu arada ‘İhale komisyoncularına fırsat vermeyeceğim’ sözüyle geçmişe atıfta bulunduğu anlaşılıyor Topbaş’ın...
SİYASETÇİYE RANT YOK
Büyükşehir’deki ilgili birimlerdeki görev değişikliği ve BİT’lere atamalar konusunda, her iki başkan da partizanlık yapmama/yaptırmama kararında ısrarlı olduklarının özellikle altını çizdiler. Bu gerçekleşirse, diğer partilerin ‘hanı yağma’sından, hükümetin dinci kadrolaşmasından uzak, farklı ve radikal bir niyet olarak kabul edilebilir mi? İzlemek gerekiyor.
Müezzinoğlu, ‘Hiçbir meclis üyesi, yönetim kurullarında, orada burada, belediyeden rant sağlayamayacak.Ya siyaset yapacak, ya da kendi asıl işini’ dedi; ama bu riski göğüslemek zorunda olduklarını söyledi. Özellikle ANAP gibi yanlış yapmayacaklarını bildirdi Müezzinoğlu... İGDAŞ’a Genel Müdür olarak atanan bir kişi Meclis üyesi çıkınca görevden alınmasına karar verilmiş.
Büyükşehir Genel Sekreter kim olacak? Prof. Ömer Dinçer veya Mesut Pektaş mı veya bir başkası mı?
Başkan Topbaş’a, ‘Büyükşehir’deki atamaları bizzat Başbakan yapıyormuş’ dedik. Gülerek ‘Atamaları sonunda ben imzalıyorum. Başbakan ve il başkanı karar yetkisini bana verdiler. Ciddi bir sorumluluk altındayım’ dedi. Gürtuna’nın Büyükşehir Genel Sekreteri’nin izinden dönmesinden sonra bir karar verecek; ‘Birkaç aday var, arayış içindeyim; atayacağım kişiye güven duymak istiyorum’ diye ekledi Topbaş... 18 müdür değiştirilmiş şimdiye kadar; bazıları ‘vekil’ olarak getirilmiş. Başarısına göre asaletleri verilebilirmiş...
DEVR-İ SABIK YARATMAM
Geçmişle ilgili olarak kimseyi karalamak niyetinde olmadığını, devr-i sabık yaratmayacağını ancak ‘bir komisyon oluşturarak, geçmiş ihale dosyalarını incelettirdiğini’ belirterek, duyumlara göre değil belgelere göre de gereğini yapacağını bildirdi. Gürtuna tarafından İstanbul için öngörülen yatırım tutarı 8.6 katrilyon gibi yüksek bir rakam... 2004’de 2.6 katrilyon ödenmesi gerekiyormuş müteahhitlere; ancak böyle bir kaynağı yok Büyükşehir’in... İhale şartnamelerine göre bazılarını iptal edilebilirmiş; Florya’daki Akvaryum Müzesi gibi... Bu arada rutin park-bahçe ihalelerinin yapılmasına tepkili... ‘Kar mücadelesi hazırlıklarına şimdiden başlıyorum’ diye ekledi.
Bunun yanında belediyenin borcunun az olduğunu da söyledi. İstanbul’a ancak yılda 1 katrilyon lira yatırım yapılması gerektiğini anlatan Topbaş’ın sözlerinden anlaşıldığına göre Büyükşehir’in bütçesi zorda ve ve bu nedenle temkinli konuşmayı tercih ediyor.
Başkan Topbaş büyük bir yükün altında.
Müteahhitler yandı
MİMAR olan Kadir Topbaş, geçenlerde Bağcılar’da bir kaldırım işinde bir müteahhidin, toprak üzerine, altına dolgu yapılmadan beton attığını tespit etmiş. Belediyenin iki kontrol müteahhidine işten el çektirtmiş o anda; müteahhit hakkında soruşturma da açtırtmış... Kızgın bir ifadeyle ‘İşler böyle yapılıyorsa yandık’ diyor: ‘İhalelerde istihkaklarını almış müteahhitlerin, özellikle İGDAŞ ve İSKİ’de yapılan boru ve kanal işlerini doğru yapıp yapmadıklarını, sondaj usulü ile incelettirmeye başladım. Kimsenin gözünün yaşına bakmayacağım.’
İnsanlık ölmüş
SAYIN Salih Naci Türün; Şişhane Bankalar Caddesi’nde elektrik malzemesi taşıyan kardeşim Salih Baylan’a arabayla çarparak sağ bileğinin kırılmasına neden oldunuz (30.4.2004, 18.00 sıraları). Taksim İlkyardım Hastanesi’ne bıraktınız; sonra Karaköy polisince alkol muayenesine gönderildiniz ve ardından ortadan kayboldunuz. Daha sonra nezaketen bile bu gencin durumu nedir, ameliyat oldu mu, platin takıldı mı diye sormadınız. Banka emeklisi olarak bilirkişilik yapıyormuşsunuz. İnsanların hakkını böyle mi veriyorsunuz? Her adama çarpan, yaralıyı hastaneye bırakıp kaçarsa insanlık ölmüş demektir. Yazıklar olsun.
Rıfat BAYLAN-İSTANBUL
Değişenler
‘Değişenlerin’ çıktı sarımsak gibi beklenen kokusu.
Değişmeyen ‘arka bahçe’nin kara zambak korkusu.
Önbahçenin özgür beyaz papatyalarının suçu ne?
Yeşerse oralarda da yaradılanı bir görmenin tutkusu.
Vasfi AYAZ-İSTANBUL
Anayasa değişiklikleri referanduma götürülmeli
ANAYASA değişiklikleri konusunda bir görüşüm var: İki turda da 367 ve üzeri oyla kabul edilse de Anayasa değişiklik paketinin, Anayasa’nın 175. maddesi uyarınca, ulusal çıkarlara, ulusal güvenliğe aykırı bulunursa referanduma gitmesi için hiçbir engel yoktur.
(Özellikle tuzak hüküm Anayasa’nın 90. maddesinde kabul edilen, uluslararası anlaşmaların Anayasa’ya aykırılığının ileri sürülememesi, yasalarla çatışırsa uluslararası anlaşmaların uygulanacağı hükmüdür. Tam anlamıyla egemenliğin karşılıklı paylaşımı değil, egemenlikten vazgeçmektir.)
Bana kalırsa bu madde nedeniyle Cumhurbaşkanı referanduma gitmelidir. Çünkü ulusal egemenlik paylaşılmıyor, tek taraflı terk ediliyor.
Nurettin KAPTAN-ANKARA
Nüfus sorununa doğru teşhis
‘BEN şu anda İtalya’da yaşıyorum; adım Ertan... Türkiye’nin problemi üretememek. Burada o kadar çok yaşlı nüfus var ki... İtalya’nın nüfusu 57 milyon ve toprakları Türkiye’nin üçte biri, yani bizim aynı nüfus yoğunluğuna ulaşmamız için nüfusumuzun 150 milyonun üzerinde olması lazım. Bizim nüfusumuz çok değil. Problemimiz bu nüfusu eğitebilmek, iş-aş sağlamak. Bunun için bizim daha çok çalışmamız lazım. Ayrıca nüfusu gelişmiş toplumlarda nüfusu isteseniz de artıramıyorsunuz. Burada (İtalya’da) o kadar çok yabancı var ki... Ayrıca nüfustaki yaşlı oranı da yüksek. Böyle olunca ben İtalyanların 10-20 yıl sonraki halini düşünemiyorum. Bizim sorunumuzdan biri de Doğu ve Güneydoğu’da nüfus artış oranlarının Türkiye ortalamasının iki kat yüksek olması. Devlet nüfus planlaması yaparken bunu Konya’dan başlatacağına (daha önce yapılmış bir şey) Diyarbakır,Batman, Hakkári’den başlanmalı. Batı’da ve büyük şehirlerde zaten insanlar az çocuk yapıyor. Meseleye doğru teşhis koymak gerekir.’
Biliyor musunuz?
ÇANKIRI Vali Muavinliği’ne gönderilen Kadri Öner’in, yürütmeyi durdurma kararından sonra dördüncü kez (Türkiye’de ilk kez oluyor)Bakırköy Kaymakamlığı’na iade edildiğini... (Av. N. Kaptan’dan) Cumhurbaşkanı’nın; iki turda da 367 ve üzeri oyla kabul edilse dahi Anayasa değişiklik paketini, Anayasa’nın 175. maddesi uyarınca, ‘ulusal çıkarlara, ulusal güvenliğe aykırı bulması’ halinde referanduma gidilebileceğinin belirtildiğini...
MESAJ PANOSU
HÜKÜMET ve TÜSİAD’ın ardından İş Kadınları da Almanya nezdinde atağa hazırlanıyor. TİKAD-İş Kadınları Derneği tarafından ülkemize davet edilen Alman İş Kadınları Derneği yöneticileri TİKAD yöneticileriyle Ritz Carlton Otel’de bugün 10.00’da bir araya geliyorlar.(212 258 53 08)
TATİL mevsimi yaklaşırken Ankara Feribotu’nu demirlenmiş olarak görmek bizi; geçen yıl olduğu gibi İstanbul-İzmir seferlerini iptal edip gemiyi bir akrabaya kiralarlarsa diye hem ümitlendiriyor ve hem de endişelendiriyor. Karayollarında bu kadar çok kazalar olurken ve ulusal ekonomimiz açısından toplu taşımacılıkla büyük yarar sağlanacakken İstanbul-İzmir feribot seferlerinin hiç olmazsa haftada 3-4 gün yapılması bir zorunluluktur.