HER Allah’ın günü illa da AB’ye üye olmamız, bunun için de ne gerekirse, icabında kültürümüzü ve de en önemli değerlerimizi altüst etme pahasına, her şeyi kabullenmemiz gerektiğini bazı kesimler savunuyorlar.
Benim gibiler de AB’siz de kalkınabileceğimizi, çok önemli değerlerimizden fedakárlık etmeden de bu işi becerebileceğimizi hep savunuyor. Avrupa’nın ortasındaki İsviçre’nin, Norveç’in üye olmadığını, dünyanın ikinci büyük ekonomisi Japonya’nın da üye olmadığını hatırlatırım.
Bakın İstanbul’da Kal-Der’in Ulusal Kalite Kongresi’nde dünyanın en iyi beş stratejistinden biri sayılan Japon Dr. Kenicha Ohmae ne diyor:
‘AB’ye girmeyin.Tek merkezden yönetimi derhal terk edin. Kentlerin birbirleriyle yarışmasına fırsat verin.’ (Meral Tamer, Milliyet)
Rekabet gücümüzün olmadığından girişimciliğimizin öldürülmesine kadar bir sürü mantıklı açıklaması var.
Benim gibi milyonlarca Türk artık bir dilenci gibi AB’ye yalvarma, ‘Biz beceremiyoruz, gelin siz bizi idare edin’ anlayışını hiç kabul edemiyoruz ve bunu çok onursuz bir hareket diye adlandırılıyoruz.
Hálá bütün şartlar yerine getirilse bile üyelik garantisi yok demek küstahlığını gösteren bu ikiyüzlülüğe ‘hayır’ demenin zamanı çoktan geldi, geçiyor bile.
Tarihte nasıl başarılara imza attıysak bugün de aynı şeyleri başarabiliriz. Artık kenetlenmenin, takım oyunu oynamanın zamanı gelmiştir. Her şey Türkiye için; başkaları için yapmayalım.
İsmail ÖZELKAN
Gülseydik ağlamazdık
‘ZAMANINDA hep birlikte gülseydik/Şimdi hep birlikte ağlamıyor olurduk.’
II. Dünya Savaşı’nın bittiği 1946 yılında Almanya’da ikinci kez çıkan bir mizah dergisi yukardaki satırları başlığına taşımıştı.
Esenyurt beldesinde Atatürk heykeli ile ilgili yazınızı (11.11.2004) okuyunca bu satırları anımsadım.
Atatürk büstüne kement atan çocukların bilinçsiz eğlencelerini uzaktan keyifle izleyen şeriatçılar yuvalanmaktadır.
Dün, irticaya karşı ilgisiz davrandık, değiştiğini söyleyenlerin iktidar olmasını endişeyle izledik. Bugün geç değil, hiç olmazsa ülkemizin üniter yapısını yıkmayı amaçlayan azınlık tartışmalarıyla ulusal bütünlüğümüzü zedeleyen, AB dayatmalarına ve buna çanak tutan işbirlikçi AKP iktidarına, yerel yönetimlere karşı ortak akıl ile mücadele edelim. Yoksa her şey olup bittiğinde Brüksel ve Washington dayatmaları ile paramparça olmuş bir devlette, birbirini boğazlamış etnik ve mezhep ayrılıkları ile kardeş kanı içinde boğulan bir ülkede ağlıyor oluruz.
Yine de gelecek güzel günlere olan umudumuzu yitirmeden;
‘Karanlığın en yoğun, uykunun en derin olduğu an uyanmaya başladığımız, güneşin doğduğu andır.’
B.KERİMOĞLU
Şimdi daha çok tavuk yiyorum
TAVUK üreticileri Erman Toroğlu’na neden kızıyorlar? Ancak başkalarına kızanlar aslında kendilerine kızıyorlar, demektir. Çünkü tanıtımla ilgili görevlerini yapmamışlar ve birileri bir şey söyleyince suçlu oldukları ortaya çıkmış... Ben şimdi daha çok tavuk eti yiyorum ve çevreme de tavsiye ediyorum. Ve Erman Toroğlu’na teşekkür ediyorum. Çünkü Toroğlu sayesinde tavuk harekete geçti de kafamdaki birtakım soru işaretleri gitti.
Ve tavukçuluk ciddi bir şekilde konuşulmaya ve tartışılmaya başlandı.
Tavukçular şimdi satışların düşmesinden şikáyet etmeyi bırakıp, bu krizi fırsata dönüştürmenin yollarını arasınlar. Ve bana göre Erman Toroğlu’nu yargıya şikáyet edeceklerine ona, tavukçuluğun konuşulmasını sağladığı için teşekkür etsinler. Ve tavukta hormon kullanılmadığı konusunda Erman Toroğlu’nu da ikna edip TV programlarına çıkararak onun ikna olduğunu halka göstersinler.
Tabii bu zor bir yol...
Celalettin DEMİRCİOĞLU
İSKİ el koydu
İSKİ, ‘İSKİ’nin suyu ilginç bir yere akıtılıyor’ (19.11.2004) yazısı üzerine şu açıklamayı yaptı: GOP Küçükköy merkezinde Keçesuyu deposu 11.9.2004’de bir sözleşmeyle Hamidiye AŞ’ye devredilmiştir.
Ancak yapılan sözleşmenin 6. maddesi, 3. kişilere devir hakkını Hamidiye AŞ’ye vermemektedir. Bu sebeple konu tahkik edilmekte olup netice tarafınıza bildirilecektir.
Pistin yeri yanlış seçildi
TEMA Genel Müdürü Ümit Gürses dün ‘Formula 1’de ağaç katliamı’ yazısının çok haklı olduğunu belirterek, Formula 1’e karşı olmadıklarını, ancak pistin yapılacağı bölgenin yanlış seçilmesine karşı mücadele verdiklerini söylüyor.
Bu konuda 13.9.2002’den beri Orman, Çevre, Ziraat, Mimar, Harita Kadostro, ÇEKÜL, TURMEPA, Doğa ve Barış Derneği ve DHKD ile ortak mücadele gösterdiklerini, İTO ve İl Gençlik ve Spor Müdürlüğü’ne yazılar yazarak bilgi istediklerini ancak yanıt alamadıklarını söyleyen Gürses, bölgede süren inşaat ile ilgili‘TEMA uzmanlarınca yapılan incelemede aslında orman olan bölgenin biyolojik çeşitlilik ve yaban hayatı açısından önem taşıdığını’ belirtti. Mimarlar, Şehir Plancıları ve Ziraat Mühendisleri Odaları 23.07.2004’de bu konuda dava açtı ve TEMA da müdahil oldu.
Özdemir Bey’in esnaflığı
YAKLAŞIK 6 ay önce OSTİM’de faaliyet gösteren bir ahşap entegre tesisine (Doğa Decor) mutfak verdim. Ücreti 27 Mayıs’ta peşin ödendi ve 12 Haziran’da teslim edilecekti. Bugüne kadar hálá tam olarak bitmiş değil. Defalarca aramamıza rağmen, bir türlü tam olarak bitiremedik. Firmanın yetkilisi Özdemir ve Soner Bey’lerle telefonda her konuşmamızda ağzıma gelen her şeyi söylüyorum.
Ama adam pişkin pişkin bugün-yarın deyip sallayıp duruyor. Hatta iki gün ara verip üçüncü gün aradığımda Özdemir Bey dalga geçer gibi ‘Ya Ferhat, sesini bile unutuyorum.Öyle geç arama sık sık ara’ diyor. Ben haliyle köpürüyorum tabii ki... Benim gibi komşu üç dairenin sahipleri benden daha kötü. Sanayi Bakanlığı’na başvurduk. Keşfe geldiler, onlar da bize hak verdiler. Fakat biz mahkemeye falan başvurmak istemiyorduk. Bir kere bulaştık, ne yapalım, çözüm bekliyoruz.
Ferhat GÜNGÖR ANKARA
Bir belediye klasiği
MERSİN’in kıyı beldesi Davultepe’de yazlık bir sitede yaşıyoruz. Bağlı olduğumuz belediye, 2001 aralık ayında yaşadığımız sel felaketinde Kandak Deresi sitemize gelen yolu neredeyse yok etti. Şoray 1 ve Palma 2 ile diğer sitelere giden yol selden bu yana yapılmadı. Belediye içme suyu veremiyor, kanalizasyon da yok. Buna karşılık Davultepe Belediyesi yalnızca yazlık sitelerde oturan kişilerden 1.5 milyara yaklaşan maliyetle yapı kullanma izni istiyor. Davultepe köy içinde evlerin tamamı yapı kullanma iznine sahip değil. Bu durumun araştırılmasını ve belediyenin bu ayrımcı tavrını değiştirmesini bekliyoruz.
İzzet AKGÜL
BJK'tu kaka edilemez
KÖŞE yazarları taraflar arasında kutuplaşma yaratacak sözlerden kaçınmalı. Bazılar sözüm ona tribün terörünün üzerine gitmek adına, Beşiktaş’ı ve taraftarlarını aşağılayan yazılarla yangına körükle gidiyorlar. Şimdi BJK düşmanlığı moda. Utanç verici.
Beşiktaş taraflarının FB’ye ettikleri küfürlü sloganlar gündeme getiriliyor. İyi güzel de FB taraftarlarının BJK’ye ve GS’ye ettikleri küfürlü sloganlardan da örnek yok.
Yani bütün FB’liler sütten çıkmış ak kaşık gibidir, öyle mi?
Tribün terörü böyle eleştirilmez. Taraftarlar arasına, kutuplaşma yaratacak sözlerden kaçınmalı. Benim taraftarım iyidir, Beşiktaş’ınki tu kaka olamaz.
Stadyumlar boğa arenası değildir. Hakem hatalarıyla kabulleneceğimiz spor şölenidir, zaten futbol bunun için çok güzeldir.
Kim olursak olalım farklı renkleri de tutsak birbirimizi ‘insan olduğumuz için’ sevmek, saygı duymak zorundayız.
Aziz TEKDERELİ
Biliyor musunuz
BAKIRKÖY Belediyesi’ne sözleşmeli kadroya getirilmek istenen Turgay Akbal’ın ve Jaklin Horopsima Köse’nin 1. derece başkan yardımcılıkları atanması önerisine İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğünce karşı çıkıldığını, Köse’nin SSK’dan 2000’de emekliği olduğunu ve Akbal’ın da hiç devlet memurluğu hizmetinin bulunmadığını...