Paylaş
İstanbul’a gelince basın müşaviri Bilal Çetin’le konuştuk. Önce bakanın sitemini iletti; dünkü yazıyı ‘beğenmemiş’; yani iktidar tahrik etmemiş. Aleviler isyan etmemiş!.. Neyse bir de gazeteci Çetin’in ağzından, Bozdağ’ın itiraz noktalarını dinleyelim:
“Bakan Bey diyor ki; ‘Ben kürsüden inerken önümüzdeki merdivenden düşmemek için yere bakıyordum; indikten sonra birkaç adım attım, karşıdan birisi ‘Hangi yüzle buraya geldin’ dedi, tam kafamı kaldırmışken, suratıma doğru bir yumruk attı. Yumruğu alt sol dudağıma isabet etti ve dirseği de göğsüme vurdu. Tabii sendeledim. Korumalar müdahale etmeseydi, daha şiddetli ve ağır bir darbe olacaktı.”
Bakan adli vaka olduğu için sağlık raporu aldı. Darp raporunda, özetle darp olduğu ve göğsünde bir acı olduğu gibi tıbbı deyimlerle ayrıntılar yer alıyor. Geçen yıl bakanlar Taner Yıldız, önceki yıl da Ertuğrul Günay yuhalanmıştı. Bu yılki etkinliklerde yuhalama ve tepki son iki yıla göre daha hafifti... Evet bakan tepkilere rağmen konuşmasını kesmedi, konuştu. Sizin yazdığınız gibi sert değildi; Hacı Bektaş’ın sözleri daha ağırlıklıydı. Tahrik unsuru yoktu. (Tartışmaya girmek istemiyoruz.)
Asıl tepki gösterdiği konu; fiili saldırıya karşın CHP’li vekiller Gökhan Günaydın, Umut Oran ve Durdu Özpolat’ın saldırgana sahip çıkıp destek vermeleri ve ayrıca saldırgana polisin kelepçe takma girişimine tepki göstermeleri... Bu da bakanı çok üzdü... Gökhan Bey saldırgana destek veren bir tweet atmış, daha sonra gerçek (fiili saldırı durumu) ortaya çıkınca silmiş...
Bakanın konuşmasından sonra sahneye çıkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun böyle bir saldırıyı kınaması gerekirdi; kürsüye çıktığında bunu yapabilirdi.
Böyle bir konuşmayı bakan bekliyordu. Zaten yuhalama ve protesto olabileceğine dair istihbarat vardı, bekleniyordu. Bakan böyle bir olayın, Hacı Bektaş’ın ‘İncinsen de incitme’ dediği bir mekânda olmasına çok üzüldü.
Ceviz ve badem yetiştiriciliğini bilmek ister misiniz
DÜN size ceviz ve badem yetiştiriciliği yapan iki arkadaşın ‘çiftliğini’ ziyaret edeceğimizi söylemiştik. Solumuza Kızılırmak Nehri’ni alarak ana yoldan 10-15 km uzaklıktaki Hırka Dağı’na çıktık. Kartal Belediye Başkanı Op. Dr. Altınok Öz’le ve ziraat mühendisi-gazeteci Bülent Ecevit’le birlikte...
“3+2 yıl bakılırsa o size en az 100 yıl bakar” sözünün ne kadar doğru olduğunu gördük. Nevşehirli arkadaşı Yusuf İnanır’la bu işe 2005’te başlamışlar... Öyle fidanları hemen dikip, birkaç yıl sonra ürün alamıyorsunuz... En aşağı 10 yıl bekliyorsunuz. Cevizcilik, bademe göre daha zahmetli bir iş.
Yıllar itibariyle birbirine sınır 1200 dönüm araziyi aralıklı olarak toplamışlar. Oluştuğundan beri hiç tarım ilacı görmemiş bu tarlaları, kepçe ve dozerlerle taş ve kayalardan temizliyorsunuz. Toprak hep ‘hareket’ halinde olmalıymış dikim sırasında... Kışın hava sıcaklığının sıfırın altına düşmesi çok sağlıklı; ceviz bu havayı istiyor. Ve en önemlisi su temini... Çünkü İç Anadolu hayli kurak. İki bent ve bir gölet kurmuşlar dağdan inen sularla... Suyu saklamak zorundasınız ve 3.5 aylık yaz döneminde dört günde bir ceviz ve badem fidanlarını sulamak gerekiyor çünkü. Her sulama 10 ton, yani ayda 70 ton su sarfiyatı oluyor. Su çok gerekli, en önemlisi de damlama sistemini kurmak; bu arazide belki 90 km’lik ‘hat’ var.. Sonra zararlılarla mücadele yöntemlerini bilinmesi, ulusal ve uluslararası bilimler çalışmaları takip etmek gerekiyor.
Öz ve İnanır, bugüne kadar 12 bin ceviz 5 bin badem dikmiş. Cevizde fide cinsleri önemli.
Chandler (Amerika), Kaman (yerli ve en iyi verim alınan cinslerden biri), Pedro (İspanyol) ve Franquette (Fransız) birbirlerini döllüyorlar...
Badem ise cevize göre daha rahat yetişiyor. Cevizin yetişeceği kadar iyi toprak yoksa oraya badem dikmişler. Ceviz kadar seçici olmasa da badem için için arı gerekli.
Peki zararlı böceklerle nasıl uğraşılacak? Sülün çiftliği kurulmuş, onlar araziye dağıtıldığında, keneyi de yiyorlar. Organik üretim için bu yöntem gerekli. Sülün de döngünün bir parçası oluyor.
Çiftliğin bir ‘ceviz-badem’ profesörü var: Joseph Grant...
California Üniversitesi’den iki yılda bir geliyor; bedeli neyse havadaki uçuş saatlerini de tarifesine katıyormuş. Onun uyarıları, arazideki gelişmeleri onu da mutlu ediyormuş, son gelişinde “Oldu bu iş” demiş. Türkiye’de son iki yıldır ceviz ‘dikimi’ patlamış, badem fidanını çok geçmiş.
Gerçek anlamda verim 10 yıl sonra ya, en aşağı daha üç yılları var gibi görünüyor.
Kartal Belediye Başkanı Dr. Öz’ün, Kartal’ın karşısındaki Büyükada’da Orman İdaresi’-nden kiralanmış deniz kampı, (Kartallılar temiz bir deniz için her gün motorlarla karşıya taşını-
yormuş), Gülşehir’de önceki gün açılan otel yatırımı (Kapadokya için önemli), bir de ceviz ve badem çiftliği... Bu yükün altından kalkabilmek için kızı Zeynep Öz’ü bu çiftliğe yöneltmiş...
Bu bilgilerin çoğunu kendisinden aldık.
Seçimler yaklaşıyor, aday başkanlarımız bu andı içsinler…..
‘Depremi Hatırlarken Çevre ve Şehircilik Andı’
ÜLKEMİZİN iki temel sorunu bölücü terör ve çürük-çarpık yapılaşmadır.
Teröre 30 yılda 40 bin, Körfez depremine saniyeler içinde 20 bin can verdik…!
Çarpık kentleşme, ulaşım sorunları, deprem riskleri, çirkin yapılar, yitirilen doğal ve tarihi değerler ve bu yaralara merhem sürebilmek için harcanan devasa kaynaklar dikkate alındığında ülkemizde çevre, şehircilik, mimarlık alanlarında radikal bir zihniyet değişimine gereksinimiz olduğu açıktır.
Giderek bozulan şehirlerimiz, turizm beldelerimizi, doğal ve tarihi varlıklarımızı toparlamak, çocuklarımıza yaşanabilir, güzel, sağlıklı, güvenli çevreler bırakmak istiyorsak eğitiminden başlamak üzere zihniyet, mevzuat ve teşkilatı yenileyerek kapsamlı ve radikal bir ‘Imar ve Şehircilik Reformu’ nu başarmamız ve aşağıdaki 15 maddelik ‘Çevre ve Imar Anayasası’ nı kabul edip uygulamamız kaçınılmazdır. Bu bağlamda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ ndan beklentimiz vardır. Aksi halde, bu gidişle iç veya dış düşmana gerek olmadan kendi kendimizi bitiririz.
Bir büyük deprem yeter.
Hadi benimle beraber tekrar edin:
. Gecekonduları, varoşları oy deposu olarak görmeyeceğime,
. İnşaat işlerini köşe dönmenin kısa yolu olarak algılamayacağıma,
. İmar işlerini siyasi ve maddi rant kaynağı olarak kullanmayacağıma,
. Yapı, yol, köprü, şehir kurmanın uzmanların işi olduğunu unutmayacağıma,
. Şehir düzeninin toplum düzenini doğrudan etkilediğini bileceğime,
. Büyükşehirlerde taşın toprağın altın olmadığını öğreneceğime,
. Bozulan kent dokusu insan dokusunu da bozar, bu denklemi ezberleyeceğime,
. Güzel ve güvenli yapıların sağlık ve mutluluk getireceğini öğreneceğime,
. Doğaya, tarihe duyarlı olacağıma, onları bozanlara tepki koyacağıma,
. Kente, çevreye, doğaya zarar verdiğimde insanlık suçu işlediğimi bileceğime,
. Benim binam başkalarının görsel çevresinin bir parçası olduğunu kabul edeceğime,
. Doğa ile barışık kentler gelişmişliğin aynası olduğunu unutmayacağıma,
. Bozulan bir kentin, çevrenin tamir edilmesinin yüzyıllar aldığını hatırlayacağıma,
.İllegal yapılaşma ile bindiğin dalı kestiğimin farkında olacağıma,
. Çevreye verdiğin zararın kendi sonunu hazırladığını aklımdan çıkarmayacağıma,
Şerefim ve namusum üzerine and içer, yemin ederim.
Prof. Dr. Ahmet Vefik ALP- Y. Müh. Mimar Kentbilimci
Uluslararası Mimarlık Akademisi Bölge Başkanı
Darüşşafaka’dan açıklama... Anadolu’ya daha çok okul açacağız
KASTAMONU’dan sınava giren bir adayın babaannesinin size yazdığı duygu dolu mektuba köşenizde yer vermişsiniz. Duyarlılığınız için teşekkür ederim. Konuya açıklık getirmek, kamuoyunda olası bir yanlış algılamayı önlemek adına yazmak ihtiyacı duydum. 150 yıldan beri bu toprakların çocuklarına eğitimde firsat eşitliği ilkesi ile kucak açan Darüşşafaka’ya öğrenci kabulunde 4 temel koşul özenle gözetilmektedir.
1. Baba ve/veya annesinin hayatta olmaması,
2. Yetenekli olması, yapılacak sınavlarda basarılı olması,
3. Maddi desteğe muhtaç olması, belirlenmiş mali kriterlerin altında gelirinin olması,
4. Sağlık durumunda yatılı okulda okumaya engel teşkil edecek bir durumunun bulunmaması.
Gönül ister ki sınavımızı kazanan öğrenciyi kabul edebilelim. Ne yazık ki her yıl okula kabul edebileceğimiz sayı oldukca sınırlıdir. Bu yıl sınavımıza giren 2000’e yakın aday arasından alacağımız 75 aday için %50 fazlası ile aday adayını ilan edip sağlık denetimi ve mali incelemeye aldık. Bunlar arasından başarı sırası ve mali ihtiyacına göre adaylar tek tek ele alınarak nihai 75 kişilik liste belirlendi. Size ulaşan duygu dolu mektupların benzerlerini bizler de alıyoruz. Ama şuna emin olunuz ki başarılı ama en fazla desteğe muhtaç olanlara fırsat vermek adına üzülerek bazı adayları red etmek durumunda kalıyoruz. Yakın puandaki ve aylık geliri 1000 TL olan 4 kişilik bir ailenin çocuğu, ayda 4000 TL ve üzerindeki ailenin çocuğuna göre öncelik alabilmektedir.
Darüşşafaka’nın 150 yıldır süren eğitimde fırsat eşitliği misyonunun gerçekleşmesi hayırsever vatandaşların bağışları ile sürdürülmektedir. Bizler de kurucularımızın başlangıçta belirlediği amaç ve bağışcılarımızın arzularının eksiksiz yerine getirilmesi için hassasiyetle, objektif bir sekilde çalışmaya çaba göstermekteyiz.
Kaynaklarımız geliştikçe, bağışlarla destekler büyüdükçe Anadolu’ya daha çok sayıda okul açmak üzere çalışmalarımız devam ediyor. Bu sayede halen 1000 civarında Darüşşafaka öğrenci sayısı birkaç bin olarak kucak açmaya devam edebilecektir.
Davut ÖKÜTÇÜ- Darüşşafaka Cemiyeti Yönetim Kurulu Üyesi
Sınav Kayıt ve Kabul Komisyonu Başkanı, eski IKV Başkanı
Gemlik’ten hak yürüyüşü
GEMLİK’in CHP’li Belediye Başkanı Fatih Mehmet Güler, “Yaklaşık 30 aydır; halkın iradesiyle, demokratik yollarla seçilerek belediye başkanı olan şahsım, hiç bir somut gerekçe gösterilmeden görevden uzakta tutulmaktadır.
Sonuç olarak; ‘Sandık Demokrasinin namusudur’ diyerek, Mısır’da yapılan darbeyi eleştirenler; Demokrasinin namusunu kirleterek, Gemlik’te darbe yapmışlardır. Kısaca Gemlik’te darbenin kralı yapıldı. Halkın iradesinin/milli iradenin ırzına geçildi. MUrsi, sandıktan çıkmıştır da, Gemlik Belediye Başkanı Güler şapkadan mı çıkmıştır” diyerek bugün 11.00’de Gemlik’ten Ankara’ya ‘Hak, hukuk , adalet ve demokrası’ yürüyüşüne başlıyor.
Paylaş