Halen de devam eden bu tavır; geri kalmış, bağnaz ve basit bir mantık olarak yorumlanmış, Şark dünyasına mal edilerek ciddiye dahi alınmamıştı.
Birkaç gündür gazetelerde okuyoruz ki benzer bir davranış da
Paris'te
'Sınır Tanımayan Gazeteciler' adlı örgüt tarafından gerçekleştirilmiş.
Paris'in en işlek garlarından
Saint Lazare'nin girişine büyük bir harita konmuş, Türk Genelkurmay Başkanı ile birlikte bazı ülke liderleri
‘‘basın özgürlüğü düşmanı’’ ilan edilmiş, ülkelerin haritaları ve bu kişilerin her gün yüzlerce kişi tarafından çiğnenmesi sağlanmış.
Demek ki, bağnazlık, basitlik, sadece Irak Devlet Başkanı'na ait değil.
Avrupa'nın ortasında da olabiliyor.
Ben gene de
PKK ile irtibatlı olduğunu okuduğum bu gazeteci örgütüne sormak istiyorum:
Elinizde Türk Genelkurmay Başkanı'nı suçlayacak ne gibi deliller bulunmaktadır?
Eğer ortada basın hürriyetini ihlal edecek bir olay gerçekten söz konusu ise konu ile ilgili olan yetkilileri değil de bir askeri neden hedef aldınız? Bunda
PKK'nın etkisi bulunmakta mıdır?
Terör örgütü
PKK'ya bakışınızı açıklar mısınız?
Türkiye'de basın yasasının bulunduğunu biliyor musunuz?
Türkiye'de Türk Silahlı Kuvvetleri aleyhinde yayınlanan kitap sayısında ve gazetelerin köşe yazılarında son 4-5 yılda büyük bir artış meydana gelmiş iken basının özgür olmadığını nasıl iddia edebiliyorsunuz?
Bir ülkenin haritasını ve bir vatandaşının resmini çiğnetmenin bu ülkeye ve şahıslara duyulan kinin işareti olduğuna karşı çıkabilir misiniz?
Davranışınızı gerçeklere, insanlara ve ülkelere saygıya aykırı buluyorum.
Melih TAŞTAN-ANKARA Gerçekleri görün
SINIR Tanımayan Gazeteciler Örgütü'ne
(Reporters Sans Frontieres)... Listenize
Kıvrıkoğlu'nu dahil etmeniz gerçekleri görmemekte ve inkár etmekte sınır tanımadığınızın bir göstergesidir.
Türkiye'de Genelkurmay Başkanı'nın basın üzerinde kısıtlayıcı hiçbir yetkisi bulunmamaktadır. Türkiye'de basın ile ilgili iddiaları savcılar ele alır; kararları bağımsız mahkemeler verir. Sizin gerçek niyetinizin ne olduğu
Türkiye 2002 raporundan da anlaşılıyor. Söz konusu raporda ismi geçenlerin tamamına yakını
Türkiye'deki terör örgütlerinin mensupları veya onları destekleyenler ile ilgilidir. Raporda, ismi geçen
'Yedinci Gündem', 'Özgür Gündem',
'Atılım', 'Liseli Arkadaş',
'Hedef', 'Özgür Bakış',
'Azadiya Welat', 'Yaşamda Atılım',
'Fıratta Yaşam', 'Alın Terimiz' ve
'İşçi Köylü' gibi yayım organları terör örgütü olduğu sadece
Türkiye'de değil,
Avrupa'da da onaylanmış ayrılıkçı
PKK ve
DHKP-C, MLKP gibi aşırı sol örgütlerle ilişkili yayın organlarıdır. Bunlarla ilgili yargılama süreci işlemleri
Genelkurmay Başkanı'nca değil bağımsız yargının sivil mahkemelerince yürütülür.
Sizin savunuculuğunu yaptığınız diğer yayın organları ise radikal dinci akımların sözcüleridir.
Gerçekleri bir an önce görmeniz dileğiyle.
Mustafa YALMAN İSTANBUL Trafik ayısı ödülü verelim
Afyon Valisi'nin önerisi destek bulduAFYON Valisi
Ahmet Özyurt, Trafik Haftası nedeniyle yaptığı konuşmada, trafik kurallarını ihlal eden şoförlere
'yılın ayısı' ödülü verilmesini önerdi.
Öneri,
Ankara'da bir gün önce bir özel halk otobüsü yokuş aşağı inerken freni patlayıp yayaların içine dalarak 4 kişinin ölümüne yol açtığı anda yapılıyordu.
DSP Milletvekili
Ahmet Tan Meclis'te gündem dışı konuşmasında Trafik Haftası'nın
kutlama ile değil
yasla kutlandığını söyledi; esprili bir dille
'ayı' önerisine destek verdi.
Tan, yeni cezalar getiren Trafik Yasa Tasarısı'nın iki yıldır Meclis'te görüşülememesinden yakındı.
‘‘Kürsüye çıkarken moralim bozulmasın diye tasarının kaçıncı sırada olduğunu öğrenmek istemedim. Çünkü her gün sırası değişiyor’’ dedi.
Tan konuşurken vekillerden ikisi cep telefonuyla konuşuyor, biri tavana bakıyor, bazıları da ikili-üçlü sahbeti yeğliyorlardı.
Bakanlar Kurulu sıralarında bir tek Orman Bakanı
Nami Çağan vardı; o da Bütçe Plan Komisyonu Başkanı
Metin Şahin'le bir şeyler konuşuyordu.
Ahmet Tan iğneli bir biçimde valinin önerisine karşı şöyle bir atıfta bulundu:
‘‘Olanca vahşilik karşısında yılın ayılığı ödülünü hak etmiş o kadar çok trafik yaratığı var; bunlara yılın ayısı ödülü verilecek olursa karayollarına sığmazlar. Bu nedenle bunlara yer bulmak için sayın Orman Bakanı'nın yeni ağaçlandırma alanları oluşturması gerekiyor. Masum, sevimli ayıcıkları da bu sözlerimden ayrı tutuyorum.’’
TBMM Trafik Komisyonu aylarca süren çalışması sonunda trafikle ilgili ayrıntılı bir rapor hazırladı. Bu topluma sosyal mukavele çağrısıydı. Ancak ne üniversiteler, ne belediyeler, ne de STÖ, bu önerilerle ilgili en ufak bir tavır ortaya koymadılar. Konunun önemine binaen en ufak bir girişim yok. Tasarı da iki yıldır gündemde bekliyor. Bakan
Çağan, hükümet olarak
Tan'ın önerilerine katıldığını söylemekle yetiniyor; muhalefet milletvekilleri tasarının ivedilikle görüşülmesi için liderlerin karar vermesi gerektiğini söylüyor.
Kazalar dinmiyor, canlar gidiyor, ocaklar sönüyor.
Bir ailenin yazgısı
DÜN Ahmet Tan'la 12 yıl öncesine dönüyoruz: Dostumuz
Oya-Adnan Akgünel çiftinin 8 yaşındaki oğlu
Memo'ya 12 yıl önce bir taksi şoförü çarptı; beyni hasar gördü; bedeni sağlam kaldı. Yakalanan sürücü kısa sürede serbest bırakıldı.
Akgünel ailesi varını yoğunu
Memo için harcadı. Ama
Memo'nun yazgısını değiştiremedi. Sonunda bitkisel hayata girdi
Memo... Evin bir odası sağlık ünitesine çevrildi. Arkadaşlarının kersine o yatarak büyüdü. Kardeşi
Birce her gün ona öyküler anlattı; iğnelerini yaptı. Köpekleri
'Petsi' bir gün olsun yanından ayrılmadı. Yıllar yılı kovaladı; 12 yıldan beri umutla çarpmayı sürdüren kalbinin artık gücü kalmadı. İlk önce
Petsi, altı ay sonra da
Memo, Trafik Haftası'na bir gün kala aramızdan ayrıldı. Pazar günü onu
Fatih Camii'nden Büyükçekmece Mezarlığı'na yolcu ettik.
Tan'ın dediği gibi ‘‘Bir Trafik Haftası'na daha tanık olmak istememişti
Memo...’’
Peki anlayan kim?