Yalçın Bayer: Babuna'dan mesaj

Yalçın BAYER
Haberin Devamı

Türk halkını lösemi tehlikesinden kurtarmak amacıyla başlatılan kampanyaya halkımız, sanatçılarımız, medyamız büyük bir ilgi göstermiştir. Ben kıymet bilir Türk insanına, gösterdikleri ilgi ve yaptıkları maddi, manevi yardımlarından dolayı teşekkür ediyorum.

Ancak çeşitli nedenlerden bana ve aileme karşı muhalefet edenler olabilir. Bu nedenle kampanyaya kan vermek, para yardımında bulunmak konusunda isteksiz davrananlar, küskün olanlar olabilir. Ama bu yardımlar yalnızca benim için değil, yüzlerce lösemili çocuk için bir umut teşkil etmektedir. Fakat bu insanların vicdanı köreldiyse ve yardım etmeyeceklerse düşünsünler ki, bir gün bu hastalık onların ailelerini ve sevdiklerini de kuşatabilir. Eğer yine de kalpleri yumuşamadıysa, unutmasınlar ki kendileri de bir sabah koltuk altlarındaki şişliklerle bu hastalık bedenlerini sarmış olarak uyanabilirler. Eğer bütün bunlara rağmen duyarsız kalacaklarsa artık benim bu insanlar söyleyecek hiçbir sözüm yok.

Bilsinler ki, böyle bir hastalığa yakalanıldığında hiç kimseye ne parası, ne de gücü bir fayda sağlar. Bu hastalığın tek çaresi uygun iliği bulmaktır. Onu da ister Amerika'ya gitsin, isterse milyarlarharcasın Türk halkının yardımı olmadan bulamayacaktır. Çünkü doktorların söylediği gibi kişinin uygun iliği bulma ihtimali kendi vatandaşları arasında yapılan bir tarama ile yükselebilmektedir. Böyle bir hastalıkta her insan, kendi milletinin yardımına ihtiyaç duyacaktır.

Unutmamak gerekir ki bugün lösemi hastası olan insanların bir çoğu da, yakın zamana kadar böyle bir hastalığa yakalanacaklarını düşünmemişlerdi bile... Bu nedenle herkesin yapabileceğinin en fazlasıyla yardım etmesi, hem kendisi, hem de lösemi hastaları için çok önemlidir. Çünkü belki de her insanın kurulan ilik bankasından ileride kendisi veya sevdikleri için umut arama ihtimali vardır.

Dr. Oktar BABUNA-Houston/TEKSAS

KKTC'de küçük

Ali'nin dramı

KIBRISLI olan eşimin beş yaşındaki yeğeni Ali Özkan uyurken, çok horladığından, KKTC'nin isim yapmış doktorlarından Sayın Bülent Dizdarlı'ya götürülür. Dizdarlı aynı zamanda Kıbrıs Türk Tabipler Birliği Başkanı'dır. Dizdarlı, geniz eti ameliyatına karar verir. Ameliyattan sonra Ali bir ara uyanır, su ister. Dizdarlı ise narkozdan henüz kurtulamayan hastasını hemşirelere teslim ederek evine gider. Ama kısa bir müddet sonra Ali'nin vücudu kasılır. Doktoru çağrılır, diğer nöbetçi doktorlarla kasılmanın nedenini araştırırlar. Önce kortizon verilir; sonra da kan tahlili sonucunda kan şekerinin düştüğü anlaşılır. Kanına şeker -glikoz- verilir. Ama artık çok geçtir. Ali Özkan'ın beyni yavaş yavaş ölmektedir.

MR (Magnetic Resonans) çekilmesi gerekir. Ama o cihaz KKTC'deki doktor Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi'nde yoktur. Olay, Sayın Rauf Denktaş'a iletilir, Ankara Hacettepe Tıp Fakültesi'nden doktor çağırılır. Ama Ercan'a inecek uçak 17.00'dedir. Oysa saat henüz 13.00'tür. Geç kalınacağından son çare, Rum tarafındaki Makarios Hastanesi'dir. Çünkü orada MR cihazı vardır ve hastane teknolojik olarak daha gelişmiştir.

Beş yaşındaki Ali, BM aracılığı ile Rum tarafına geçirilir. Ama beyni ölmüştür artık... Tabii Rum basını bu fırsatı kaçırmaz; ‘‘Küçük Türk, Makarios'un şefkatli kuçağında’’, ‘‘Küçük Türk, gözleri açıkken gösterilmediği Kıbrıs topraklarına gözleri kapalı bir umutla getirildi’’ gibi başlıklarla olayı duyurur.

12 gün süren solunum cihazına bağlı bir yaşam ve o acı son...

Denktaş 25.000 dolar olan MR cihazı alımı için 1000 dolar bağışla kampanyayı başlatır. 'Barış Harekátı'nın üzerinden 24 yıl geçmiştir. KKTC'de hálá bir MR cihazının olmaması çok acıdır.

Sağlık Bakanı Sayın Dr. Gülsen Hanım, Türk gazetecilerin sorularına ‘‘Ben Türk doktoruna mı, yoksa Rum doktoruna mı inanayım?’’ diye açıklama yapar. (KKTC'de elektro dışında günümüzdeki kalp cihazları yoktur.)

Evet, ‘Rum’a malzeme vermeyelim'' ama lütfen o zaman hastaneye gerekli cihaz ve malzemeyi temin edin... Bunları alın ki, Rumlar'a da malzeme olmayalım. Bu acı sondan sonra Rum doktorları, rapor yazmak için Türk tarafında yapılan teşhis, müdahale ve çekilen röntgen filmlerini isterler. Ama çekilen röntgen filmi, Türk hastanesinde kaybolmuştur. Türk doktorlar, küçük Ali'nin Rum tarafına bilinci açık teslim edildiğini söylerler. Rum doktorlar ise hastanın kendilerine geldiğinde beyin fonksiyonlarının durduğunu belirtirler. Bir ihmal vardır, ama maalesef ölüm sebebi belli değildir.

Küçük Ali'nin anne-baba ve yakınlarının feryatlarını herkesin duyduğuna inanıyorum. Ortada bir ihmal varsa, neredeyse ve hangi taraftaysa açıklansın. Açıklansın ki, başka küçük Ali'ler ölmesin ve KKTC 'Küçük Türkiye' olmasın...

Mustafa ÖZKURT-İSTANBUL



Yazarın Tüm Yazıları