BÜYÜKŞEHİR Belediye Başkanı Sayın İ. Melih Gökçek, Sayın Emin Çölaşan’a televizyonda şahsi servetinin hesabını veriyordu!
Bilemediniz l00 milyar parası olduğunu iddia ediyordu. Bu programı TGRT Haber kanalında mart ayının son günlerinde ben de izledim.
Aradan iki ay geçti, Sayın Gökçek’in Ankara’nın en güzel semtinde l.5 milyon dolarlık bir villa aldığı belgelendi.Tapu kayıtlarında Gökçek’in bu alım için 750 bin YTL (750 milyar lira) ödediği görülüyordu.
Kendisinin ve iki oğlunun adı, Ankara’nın en zenginleri arasında geçiyor.Gerçekten de, hiçbir işi olmayan oğullarının ve eşinin altındaki son model araçlar insanın gözlerini kamaştırıyor.Oğulları krallar gibi, muhafızlarla, korumalarla yaşıyor.
Değirmenin suyunun nereden geldiği pek belli olmuyor!
Sayın Gökçek bu l.5 milyon dolarlık villayı almış.Ayrıca kamuya ait yeşil alanı ve trafo alanını da villanın bahçesine katmış.
Bunları Sayın Erdal İpekeşen belgeledi.
Üstelik villanın içinin yeni baştan yapılması için de yüz milyar lira dolaylarında para harcamış.Bunları basından okuyoruz.
Peki ama Sayın Gökçek, Sayın Çölaşan’la televizyonda tartışırken parasını ve servetini niçin olduğundan daha az gösterdi?Servetini gizledi mi?
Bence hayır!
MİLLİ PİYANGO MU ÇIKTI?
Bana sorarsanız kendisine son iki ay içerisinde Milli Piyango’dan büyük ikramiye çıkmış olabilir!
Belki başka talih oyunları oynadı, oralardan çok büyük para kazandı ve gidip o villayı aldı!Ya da aileden büyük miras kalmış olabilir!
Bunun başka bir izahını düşünemiyorum.
Bizim Başkan fevkalade dürüst adamdır!
Parasını pulunu, servetini gizlemez!
Bence, kazandığı bu ikramiyeleri kamuoyuna en kısa zamanda açıklayacaktır.Aksi takdirde zan altında kalmaya devam edecektir.
Kendisi hakkında yazılan bütün yazılara cevap veren Sayın Başkan, bu konuda hiç konuşmadı.Yazanları mahkemeye vereceğini de duymadık.
O halde zaman geçmeden konuşsun, gerekli açıklamaları yapsın ve kafalardaki şüpheleri gidersin.Yoksa bundan sonra hiç kimsenin parasına puluna, servetine saldırmaya kalkışmasın.Altında ezilir gider. C.Ş.
Gitmeyelim mi yani
CUMARTESİ günü uzun zamandır görmediğim iki arkadaşımı Çukurambar’da yeni açılan Liva pastanesine kahvaltıya davet ettim. Onlar da geldikten 45 dakika sonra sipariş aldılar daha sonra 3 kez hatırlattık ve soğuk tostlar (kaşarları üzerinde donmuş) ve buz gibi krepleri yemek zorunda kaldık gelen çaylardan biri de tabii buz gibi.
Böyle bir yerdeki bu hizmete inanamadık, önceki gün Liva pastanesine attığım mailede 2 kelimelik bir özür ve neden olarak da yoğunluktan kaynaklanabilir, yazısı böyle büyük bir yerde yoğunluk beklenmeyen birşey midir? Bizler ne zaman akıllanacağız?
Acaba kalabalıksa girmeyin mi demek oluyor?
Bu tip şeyler güzel Ankaramıza hiç yakışmıyor
Dr. N. ÖZAL
İbni Sina Hastanesi’nde ’cansız bomba’ var
İBNİ Sina Hastanesi’nin dış cephesinde kimsenin farkedemiyeceği şekilde duvara "Dikkat Traverten Düşebilir" yazısı var. Bazı travertenler de düşmüş. Allah korusun bir insanının üzerine o yükseklikten traverten düşse insanı öldürür. Yani tam bir cansız bomba. Zaten tavertenlerin düşeceği yerler insanların yürüyerek kullandığı yerler. O zaman bu hastanenin kapılarına daha büyük yazılarla "Burada can güvenliğiniz yoktur, Allah yardımcınız olsun" yazın da insanlar ona göre tedbirli davransın.
Sayın Sağlık Bakanı, Sayın İbni Sina Hastanesi Başhekimi ve Sayın Ankara Cumhuriyet Başsavcısı, insan hayatı bu kadar ucuz mu?
Hamdullah YILDIZ
Yolu açık olsun
ERTUĞRUL Günay ve onun gibiler, partilerinde ikbal göremeyeceklerini anlayınca aykırı fikirler ortaya atıp anlaşmazlık çıkarırlar. Ve sonuçta ya atılırlar yahut da kendileri ayrılırlar.
Ne kadar inançsız oldukları bu sözlerinden de belli. Yolları açık olsun.