Paylaş
Eski fotoğraflar, eşyalar elden geçiriliyor. Sergiler hazırlanıyor. Hatta Türkiye ve Almanya arasında hükümet düzeyinde de bir şeyler yapmak için görüşmeler sürüyordu. Kısa bir süre öncesine kadar 50. yıl heyecanının dozu giderek artıyordu ama ne olduysa oldu. Alman Merkez Bankası Yönetim Kurulu eski üyesi Thilo Sarrazin yazdığı kitap ile sanki göle bir taş attı. Artık dalgalar halka halka yayılıyor. Durmuyor. Sarrazin’in yazdığı ‘Almanya Kendini Yok Ediyor’ adlı kitap, bir milyondan fazla sattı. Sarrazin, yabancılara ekonomik ve kültürel yönden karşı çıkmakla kalmıyor, eski ve geçerliliği şüpheli bir araştırmayı öne sürüp yabancıların genetik olarak akıllı olmadıklarını da ortaya attı. Sağduyulu insanlar Sarrazin’e karşı çıkarken, halkın bir bölümü de bunu fırsat bilip “Bunda ne var, her şeyi tartışalım” diyerek göçmenleri yargılıyor.
İSLAM KARŞITLIĞI
Sarrazin konusu kapanmadan bu kez Cumhurbaşkanı Christian Wullf’un iki Almanya’nın birleşmesinin 20. yıldönümünde yaptığı konuşmada “İslamiyet de Almanya’nın bir parçasıdır” demesi yeni bir tartışmaya yol açtı. Almanya bunları tartışırken bu kez Almanya’da Bavyera Eyaleti Başbakanı Horst Seehofer “Türkler ve Araplar gelmesin. Bunlar başka kültürden” dedi. Göçmenler artık herkesin dilinde. 50. yıl bir anda unutuldu.
? Göçmenlere ve özellikle Müslüman göçmenlere karşı olumsuz tutum giderek artıyor. Sadece Almanya’da değil, diğer Avrupa ülkelerinde de durum pek farklı değil. En son örnek Avusturya’da yaşandı. Viyana Eyalet Meclisi seçiminde aşırı sağcı FPÖ partisi oylarını ikiye katladı. Sosyal Demokratlar (SPÖ) seçimden yine birinci parti çıktı ama yıllardır elinde bulundurdukları mutlak çoğunluğu kaybetti. SPÖ liderinin seçim akşamı verdiği ilk demeçte “Aşırılarla koalisyon yapmam” diyerek gelebilecek uluslararası tepkilere karşı savunmaya geçti. Hollanda’da hükümet ancak İslam karşıtı Wilders destekli kurulabiliyor.
VE SORULAR...
En çok Türk’ün yaşadığı Almanya’da durum pek iç açıcı değil. Hava birdenbire değişti. Hani açık denizde birdenbire fırtına patlar ya onun gibi bir şey oldu. Niye böyle oldu? Böyle devam eder mi? Ederse ne olur? Veya bu hava nasıl dağıtılır? Göçmenler ne yapmalı? Politikacılar ne yapmalı? Tüm bu veya buna benzer soruların cevapları çok önemli.
İlk kez bir Türk bakanı atamıştı
30 Haziran’da seçilen Almanya’nın 10. Cumhurbaşkanı Christian Wullf, yarın Türkiye’ye geliyor. SDP’li Almanya Şansölye Gerhard Schröder’den sonra
Hıristiyan Demokrat Parti’den Aşağı Saksonya Eyaleti Başbakanlığı’nda (2003-2010) bulunan Wullf, Türklere yakın bir isim olarak biliniyor.
Almanya’da bir ilki gerçekleştirerek eyaletinde CDU’lu milletvekili Aygül Özkan’ı Sosyal İşler Aile, Kadın ve Sağlık Bakanlığı’na getirdi. Bu Almanya’da büyük yankı uyandırdı. Almanya’nın ilk Katolik Cumhurbaşkanı olması ve bu makama seçilmiş en genç kişi olması nedeniyle Wullf (51) tarihe geçti.
TBMM Genel Kurulu’nda ilk kez bir Cumhurbaşkanı’nın konuşacak olması nedeniyle vereceği mesajlarda, 2.5 milyon Türk’ün yaşadığı Almanya ile ikili ilişkilerin nasıl bir ivme kazanacağı da merak konusu.
166 rektör boyun eğdi
ÜNİVERSİTELERİMİZİN 167 rektöründen yalnızca biri, Amasya Üniversitesi Rektörü Prof. Zafer Eren, Danıştay, Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararları ortadayken YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan’ın dayattığı ve hukuksal hiçbir dayanağı olmayan türban genelgesine direniyor... 166’sı teslim oluyor. Bakalım Zafer Eren’e bu onurlu direnişinin bedeli nasıl ödettirilecek, yaşayarak göreceğiz.
Bu konuda Ali Rıza Uçer’in, Gül’ün atadığı rektörlerin tutumunun şaşırtıcı olmadığını belirterek “Ancak” diyor, “A. Necdet Sezer döneminde atanmış olan rektörlere ve Gül döneminde atanmasına rağmen farklı bir konumda olan Ankara Üniversitesi Rektörü Cemal Taluğ gibi rektörlere ne demeli? Neden Cumhuriyetçi olduğunu ileri süren öğretim üyeleri esen rüzgârlar sonrasında teslimiyetçi bir tutum alıveriyor? Nerede Cumhuriyet mitinglerine akan yüzlerce, binlerce öğretim üyesi? Nerede özerk üniversitelerin başı dik, dirençli, Atatürkçü, Cumhuriyetçi hocaları?”
Başörtüsünün tek çözümü
İSTANBUL Üniversitesi’nden siyaset ve iletişim sosyoloğu dostumuz Dr. Serdar Taşçı ile konuşurken, “Türban için bir çözüm önerim var” dedi.
“Nedir?” dedik:
Kısaca anlattı.
“İslam’da başörtüsü var mıdır yok mudur tartışması da, türban ve başörtüsü ayrımı da gereksiz bir tartışmadır.
Böyle bir sorun vardır ve bunun laiklik ilkesini ihlal etmeden tek çözümü kamusal alan kavramını bu işe karıştırmadan ‘hizmet alan’ ve ‘hizmet veren’ ayrımı yapmaktır.
Hizmet almada hiçbir ayrım olmayacaktır. Böylece hem bu sorun çözülecek, hem laiklik ilkesi korunacak, hem de ülke gündemi daha hayati ve gerçek sorun ve çözüm önerileri ile meşgul olacaktır.”
Öneri oldukça anlaşılır ve makul değli mi?
AKP ve CHP tartışmalı bunu.
Biliyor musunuz
Hem internet üzerinden www.haberdar.com.tr adresiyle yayın yapan hem de merkezi Büyükçekmece’de olan, İstanbul Avrupa’da günlük yayınlanan HABERDAR gazetesinin, 2000. sayı ve 9. yaş günü pastasını kestiğini biliyor muydunuz.
Paylaş